11 Mart 2010 Perşembe

"Kalitesiz Ama Çok Heyecanlı Bir Ligimiz Var" {Gökmen Özdemir Röportajı}

Birinci yıl röportajlarının sonuncusu artık. Cem Akdağ ile başlayan röportaj serisi, Gökmen Özdemir ile sona eriyor. Galatasaray camiasına olan yakınlığı ile tanınan Gökmen Özdemir'e de birinci yılımızda konuk olduğu ve samimi yanıtlar verdiği için çok teşekkür ediyoruz. İşte Gökmen Özdemir söyleşisi karşınızda :)

1- Öncelikle bu özel günümüzde bizleri yalnız bırakmadığınız, teklimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Röportajlarda gelenektir, genelde ilk sorular tanıtım amaçlı olur. Kimdir Gökmen Özdemir, bizlere bahseder misiniz?

Gökmen Özdemir; Size teşekkür ederek başlamak istiyorum.. İnsanın takip edildiğini bilmek hoşuna gidiyor. İş ruhunu okşuyor.. 1976 İstanbul doğumluyum.. Bir Anadolu yakası çocuğuyum.. Spor aşığıyım. Saint Joseph mezunuyum.. Aynı başarıyı üniversite konusunda gösteremedim. 4 kez giriş yaptım 4 kez de diplomasız çıkış… İşim buna izin vermedi. İnsanın işi hayatı olunca şartlar farklı oluyor. Bir de o dönem çalışmaya çok ihtiyacım vardı. Başka bir şansım yoktu.
Genelde futbol yazıyorum ama tüm spor dallarını takip ediyorum. Fransızca-İngilizce; çok az da anlayacak kadar İtalyanca biliyorum.. 12 yıldır gazetecilik yapıyorum. Öncesinde 3 sene Club Med’de G.O olarak çalıştım… Gazeteciliğe Yeni Yüzyıl’da başladım.. Beşiktaş muhabiri olarak… 2 ay sonra G.Saray’a geçtim.. Sonra Sabah, bir sene ara (Futbolcu menajerliği yaptım) ve ardından 7.5 yıldır aralıksız Vatan’da Spor Servisi müdür yardımcılığı görevini sürdürüyorum..
Ve şu an deli gibi aşağım… 5 aylık kızım benim tüm hayatım oldu.. Bana “Çocuğun olsun görürsün” derlerdi… Haklılarmış… Hayatım değişti..


2- Genç yaşınıza rağmen çok fazla göz önünde olan ve büyük aşama kaydeden bir yazarsınız. Ayrıca haberin mutfağında olduğunuz için özellikle Galatasaray haberlerinde ilk aradığım isim oluyorsunuz. Mesleğe nasıl başladınız, genç yaşta bu kadar etkili bir isim olmanızın sırları nelerdir?

Gökmen Özdemir; Mesleğe stajyer olarak başladım. 6 yaşından bu yana, okumaya başladığım günden bu yana gazeteci hatta spor gazetecisi olmak istedim. Belki eğitimimi bu yönde yapmadım ama tüm altyapım spor ve gazetecilik üzerineydi. Hala da öyle.. Her fırsatta kendimi geliştirecek bir yenilik peşindeyim.. Etkili olmak? Kime göre, neye göre? Sadece yorumlarımda düşündüklerimi bildiklerimle analiz edip yazıyorum. Yorumlara bilgi sokmaya çalışıyorum. Belki bu fark yaratıyordur. Haber ise yaptığımız işin ana dayanağı. Habersiz gazeteci olmaz. Gazete olmaz, televizyon olmaz. Haberde birinci ağızdan doğrulatmadan, haberi 3 kere doğrulatmadan yazmak benim tarzım değil. İbrahim Seten bana 12 yılda bunu öğretti. Doğru haber yazarsak güçlü oluruz, etkili oluruz. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Bazen çok eleştiriyorlar bizi. Belden aşağı vuranlar da oluyor. Sadece üzülüyorum o anlarda. Ama doğru bildiğimi yapıyorum.
Etkili olmanın sırrı? Tek bildiğim var.. Doğruları yazmak. Başka türlü etkili ve güçlü olamazsınız. Çekirge gibi bir seker iki seker üçüncüde öyle bir düşersiniz ki kimse sizi bulamaz sonra.. Bir de taraftarlıkla-gazeteciliği ayırmak lazım… Bazen ayırım yapmanız gerekiyor. Ben her zaman mesleğimi, ekmek parası kazandığım yeri, yani gazeteyi tercih ediyorum.


3- Sizi bulmuşken hemen Galatasaray ile futbol sorularına başlamak istiyoruz. Galatasaray, sezon başında yeni bir yapılanmaya gitti. Yeni teknik direktör ekibi, A Takım ve Genç Takımları baştan kurma yönünde çalışmalara başladı. Galatasaray'ın futbolunda sezon başından beri olumlu bir değişme görüyor musunuz? Bu yapılanmanın meyveleri ne zaman yenebilir?

Gökmen Özdemir; G.Saray yapılanmak zorunda. Çünkü uzun zamandır günü kurtarıyorlar. Günlük tercihlerle hayatlarını sürdürüyorlar. Bu durum ne kulübün kuruluş amacına, ne vizyonuna, ne geçmişine yakışmıyor. G.Saray hep organize olarak başarılı olmuştur. Bir yapı kurup onun etrafında büyümüştür. Son 10 yılda G.Saray’ın genleriyle oynadılar. Bu da sürekli istikrarsızlığı getirdi.
Rijkaard ve ekibinin gelmesi sadece futbolu sahada yapılandırır. Ama G.Saray’ın Rijkaard üstü bir yapılanmaya, sürekliliğe ihtiyacı var. Ekonomik olarak bunu sağlamak çok uçuk rakamlar değil. G.Saray’ın sorunu zaten parasızlık değildi. Olan parayı kötü kullanmaktı. Bir kulübün parası olmasa 10 yılda futbola 800 milyon dolar harcar mı? Transfer yapmak, demeç vermek, üste çıkmak sadece günü kurtarır. Önemli olan eğitimli, profesyonel, kulübe aidiyet duyan saha dışı ve içi kadrolar yaratmak.


4- Avrupa'da kazanılmak istenen kupaya yine erken bir veda yaşadı Galatasaray. Deplasmanda alınan pozitif bir sonuç, fakat sonrasında yine Samiyen'in çimlerine gömülen umutlar.. Bu kadar umutlu bir sezonda Avrupa Ligi'nden elenmemizin nedenleri nelerdi sizce?

Gökmen Özdemir; Tek sebebi var. Santrforsuzluk… G.Saray’ın bir santrforu olsaydı tur atlardı. Geçen seni Meira’nın satılışı bu sene de Nonda’nın gönderilişi G.Saray’ı hedefinden saptıran basit kararsızlıklardı. Kararsızlıklardı çünkü bunlara “karar” denemez. Ama şunu söylemeliyim.. G.Saray Atletico’yu geçseydi bir tur sonra ya da iki tur sonra Avrupa Ligi’ne veda ederdi. Çünkü başta da söyledim ya saha içi kadrolar ve dışındaki yapılanma günlük nefes alıyor. Sprinter gibiler. Kısa mesafede başarıyı şampiyonluk sayıyorlar. G.Saraylılar, gerçek G.Saraylılar maraton severler.. 42 kilometre ayakta kalmak ve sonda güçlü bir sprint...


5- Galatasaray devre arasında Jo'yu takıma katarak, Avrupa Ligi'nde oynayamayacak olmasına rağmen ligde faydası olacağını düşündü ki, oluyor da.. Sezon ortasında, Jo'yu transfer etmenin odak noktasındaki hedef, lig şampiyonluğu ile Şampiyonlar Ligi'ne yeniden direkt katılabilme umudu muydu? Lig şampiyonluğu, Avrupa Ligi'nde bir yerlere gelmeye çalışmaktan daha mı mühimdi?

Gökmen Özdemir; G.Saray yönetiminin bu seneki ana hedefi şampiyonluk. Böyle olursa seneye yeni statta Şampiyonlar Ligi oynayacaklarını artı 15 milyon Euro kazanacaklarını ve en önemlisi ezeli rakiplerinin başkanı Aziz Yıldırım’ı düşüreceklerini planlıyorlar. Yıldırım’ın “üç sene üst üste şampiyonluk” sözünü kırmaya çalışıyorlar. Jo transferine de diğer adımlara da bu gözle bakmak lazım. Kaçırdıkları nokta ise şu.. UEFA Kupası’nın ve Avrupa Ligi’nin kalitesi her geçen gün düşüyor. Biraz oraya odaklansalar durum farklı olurdu.


6- Adnan Polat son zamanlarda yaptığı açıklamalarda, yönetime geldikleri dönemde Galatasaray'da puslu bir hava olduğunu fakat yapılan hamlelerle bu havanın dağılarak kulübün bir nebze rahatladığını söylüyor. Şüphesiz ki bu açıklama ekonomik durumla ilgili. Camiaya yakın birisi olarak siz Galatasaray'ın ekonomik durumu hakkında neler anlatabilirsiniz bize? Gerçekten önü açık mı Galatasaray'ın?

Gökmen Özdemir; G.Saray’ın önü açık.. Adnan Polat’ın söyledikleri doğru. Ama çarpıttığı bir nokta var. 23 Mart 2002 seçimlerinden bu yana G.Saray’da bir enkaz edebiyatı yapılıyor. Bunu sadece Polat yapmıyor. 2006’da Canaydın ile birlikte seçime girerken G.Saray’ın durumu farklı mıydı? Canaydın da bütün projeleri kendisinin başlattığını söylüyor. Hangisi doğru? Ben bunu merak ediyorum. Aslında merak etmiyorum, biliyorum ama herkesin çıkıp doğruları söylemesini istiyorum.


7- Yönetime değinmişken sormadan olmaz. Yapılan transferlere baktığımızda kariyerli, kaliteli, ünlü isimleri takıma getirdiler. Baros, Kewell, Jo, Neill ve Giovani bu isimlerden yalnızca 5 tanesi. Galatasaray Yönetimi'ni ekonomik açıdan değerlendirdik, şimdi de futbol yönetimi açısından değerlendirebilir misiniz?

Gökmen Özdemir; Hangi yönetimi değerlendirelim. Skibbe’yi getirenleri mi Rijkaard’ı getirenleri mi? Galiba hepsi aynı isimler. O zaman ne değişti de Skibbe’den sonra Rijkaard geldi? G.Saray çelişkiler kulübü oldu. Ama şunu söylemeliyim.. Transferler kulübün üzerindeki ölü toprağını attı. Tribünler kendilerini kulübe ait hissediyorlar. Çünkü onlardan birileri de bu yönetim içerisinde. Fakat G.Saray’ın özü dışarıdan transfer yapmak değildir. Her dönem yetiştirdiği yerli futbolcularla kemik bir yapı oluşturur üzerine yabancılarla sos yaparlardı. Şimdi yapıyı yabancılarla kurmak istiyorlar. O zaman çok profesyonel olmak zorundalar. Çünkü yabancılar analarının karnından sarı-kırmızılı formayla doğmuyorlar. Yani tam profesyonel olursanız bu yapıyı işletebilirsiniz.


8- Sezon başında takımın başına Rijkaard ve ekibi geldi. Dünüyle, bugünüyle ve yarınıyla nasıl buluyorsunuz Rijkaard'ı? İlk geldiğinde Galatasaray'a şunu yapar, bunu yapar diye hepimiz gibi siz de düşünmüşsünüzdür. Kafanızdaki düşüncelerin neresinde şu an Rijkaard'ın takım?

Gökmen Özdemir; Basit açıklayayım… Rijkaard’a hem yönetim, hem futbolcular, hem de taraftarlar güveniyor. Takım geçen seneden çok puan topladı. Ve şu anda şampiyonluk adayı.. Rijkaard’ın istediklerin tam olarak yapması için en az 3 sene G.Saray’da çalışması lazım. Burada şu soru çıkıyor karşımıza.. Son 10 yılda bu kadar istikrarsız olan bir kulüpte oldu ya başkan değişti.. Acaba gelen yeni isim Rijkaard’la devam eder mi? Yoksa onun da kendine has bir yoğurt yiyişi mi olur? Rijkaard’ı tek başına değerlendirmek bu sebepten doğru olmaz. Şu da bir gerçek ki onun kariyerine ve futbol bilgisine laf söylemek için en az onun kadar bilmek gerekiyor. Herkesin eleştirirken bile bir ayağının frende olmasının ana sebebi bu :) Rijkaard’ın en büyük artısı “G.Saray teknik direktörlerine kolayca dokunulan” devrin onunla birlikte son bulması…


9- Galatasaray geçtiğimiz günlerde altyapısının başına Tugay Kerimoğlu'nu getirdi. Kimileri bunu seçim hamlesi olarak değerlendirse de, Tugay'ın teknik direktörlüğe, futbolculuğa da hazırlandığı yerde hazırlanması adına çok güzel bir hamle bize kalırsa. Tugay adımını siz nasıl değerlendiriyorsunuz ve Jan Derks ile birlikte görev dağılımı nasıl olacak altyapıda?

Gökmen Özdemir; Tugay bir örnek… Hem de mükemmel örnek altyapıdaki futbolcular için. Onun gibi olmak için çalışacaklar. Hem de ahlaklı bir örnek Tugay.. Genel olarak eleştiriliyor bu durum. Ama şunu sorayım size: Türkiye’de Tugay’dan daha iyi pozisyon alan, daha iyi topu ayağında yumuşatan, daha iyi pas veren başka bir örnek var mı? O bir idol Florya’da.. O topraklardan çıkma. Orada dursa, sadece dursa ve örnek olsa yeter altyapıdaki futbolculara. Öğretmek başka bir konu… Ama bir bilen olarak öğretmesi de çok zor değil sanırım…


10- Galatasaray'da kongre iyiden iyiye yaklaştı. Adnan Polat ile birlikte Adnan Öztürk de adaylığını koydu. İki aday arasındaki başkanlık yarışı sizce nasıl olur? Faruk Süren'in de dediği gibi iki aday birleşerek Galatasaray'ın tek aday çıkarma umudu var mı, faydası olur mu bu birleşmenin? Son olarak Liseli-Alaylı ayrımı Galatasaray'ı ne ölçüde etkiliyor?

Gökmen Özdemir; Zor bir yarış olur. Kafa kafaya seçim geçer. Ve ne yazık ki bu şartlar altında gerçek bir kazananı olmaz. Kazanan bile kaybeder aslında. Çünkü çok bölük pörçük bir genel kurul yapısı var. Kalırsa Polat, seçilirse Öztürk kolay kolay istedikleri gibi yönetemezler kulübü… Oysa ki radikal kararlara ihtiyacı var G.Saray’ın. Radikal kararları da güçlü iktidarlar alırlar.
İki adayın birleşmesi imkansız. Hele G.Saray’ın bir aday altında birleşmesi daha da imkansız. Çünkü camianın gerçek bir lideri yok. Liderler hep bir tarafın.. Herkesi kucaklayacak bir aday lazım. Süren bu insan olabilir. Ama onun da çok sevmeyeni var G.Saray’da…Bunun ana sebebi de kıskançlık.
Liseli-Alaylı ayrımı G.Saray’da sadece küçük kesimlerin seçim kozu olarak kullandığı bir silah. İnsanlara bu ayırımla korku salıyorlar. Ama 2 seneye kadar bu ayırım da biter. Çünkü matematik olarak iki sene sonra liseli-alaylı üye sayısı eşitlenecek. Şu da başka bir gerçek… Seçilen aday Barcelona ya da Real Madrid’deki gibi 70 bin oyla seçilmiyor ki! En fazla oyu Adnan Polat aldı geçen seçimlerde: 2150!!


11- Ligimize dönecek olursak, genel olarak kaliteyi nasıl buluyorsunuz? Sezon sonunda sürpriz bir şampiyonluk görebilir miyiz? Galatasaray'ın şampiyonluk şansını ve olası şampiyonluğun gelecek adına getirilerini değerlendirebilir misiniz?

Gökmen Özdemir; Kalitesiz ama çok heyecanlı bir ligimiz var. Tamamen fiziki mücadeleye dayalı, taktik ve tekniğin çok kullanılmadığı sert bir lig. Yabancıların özellikle de iyi liglerden gelen yabancıların kolay kolay uyum sağlayamayacağı bir lig.. G.Saray’ın şampiyonluk şansı Eskişehir, A.Gücü, Trabzon üçgeninden çıkartacağı maksimum puanla eşdeğer bence… Eğer kayıpsız geçerlerse yüzde 100 şampiyon olurlar. 7 puanla geçerlerse yüzde 60… Eğer 2 maç kaybederlerse tüm avantajlarını yitirirler. Sanıyorum gelecek ile ilgili artılarını daha önceki bir soruda yanıtladım…


12- Biraz da amatör branşlara geçelim. Galatasaray amatör branşları Avrupa'da nasıl bir yerde duruyor sizce? Elbette başarılı olanlar var ama daha iyi olması için neler yapılması gerekiyor?

Gökmen Özdemir; Büyük kulüp olmak için amatör şubelerinize ihtiyacınız var. Futbol takımınızla birlikte eğer basket ve voleybol takımlarınız da Avrupa’da ilerliyorsa sporseverler bunu hemen fark ediyorlar. Adam futbola bakıyor A takımı, baskete bakıyor A takımı, voleybola bakıyor yine A takımı.. Amatör şubeler büyük kulüp olmanın olmazsa olmazı… Belki bütçeniz küçüktür ama organizasyonunuzu doğru kurarsanız etkiniz büyük olur.. Süreklilik, istikrar ve doğru tercihler çok önemli. Ama en önemlisi amatör şubelerde kendi oyuncunuzu yetiştirmeniz. Zaten şanslısınız. İsminiz büyük. Aileler yetenekli çocuklarını büyük isimlere teslim ediyor. Bunu doğru işlemek lazım..


13- Son olarak Futbol A.Ş. ile Sportif A.Ş.'nin birleşmesi yakın duruyor. Bu birleşmeye dair düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Birleşme olursa başına Fatih Terim'in getirileceği söyleniyor, bu doğru mudur, doğru olursa Galatasaray'ın kazancı ne olur?

Gökmen Özdemir; Birleşme bir mecburiyet.. Bir şart. Ve sonunda oluyor. Fatih Terim’in bu birleşmenin başına geçmesi ise şu an için tam bir ütopya… Çünkü Terim hala teknik direktörlük yapmak istiyor. Ve bu onun en büyük hakkı. Ve şu da bir gerçek… O şirketler birleştikten sonra o pastayı G.Saray yönetimleri kendilerinden öne çıkacak bir isme yedirmezler. Ne yazık ki bu G.Saray’ın kötü genlerinde var.


14- Son olarak blogumuzu soruyoruz. İnceleme fırsatınız olduysa Sportif Cümleler ile ilgili bir kaç cümle alabilir miyiz sizden, olumlu olumsuz eleştrilerinizle birlikte..

Gökmen Özdemir; Gerçeği söylemeliyim… O kadar çok gazeteyi ve yerli-yabancı yayını okumak zorunda kalıyorum ki bloglara gerçek değerlerini veremiyorum. Çok üzgünüm çünkü oradaki çoğu arkadaş bizim taraftaki yüzde 80’den daha yetenekli ve becerikli… Ama rekabet işte.. Onlara daha çok zaman ayırmak zorundayım… Blogunuzun sadece bir kişi tarafından yazılmaması büyük bir avantaj… Renkler ne kadar çok olursa okuyucu o kadar çok lezzet alıyor çünkü… Ama şunu da söylemeliyim… Blogları daha çok sporun romantik tarafını seven arkadaşlarımız hazırlıyor… Biz ise olayın başka bir boyutundayız.. Biz günlük tempoda daha acımasız oluyoruz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir