
Harika bir 4-2-3-1 sistemi izledik. Santrafor olarak Almanya'nın Hakan Şükür'ü diyebileceğimiz Klose, kanatlarda Müller ve Podolski, orta sahada Schweinsteiger ve Khedira. Ayrıca bu sistemde bekleri de birer hücumcu saymamız gerekebilir. Lahm ve Badstuber de birer açık oyuncusu gibi hücuma katkı veriyorlar. Ama bütün bu hücum sisteminin beyni Mesut Özil gibi görünüyor. Turnuva öncesinde Ballack'ın sakatlığı canları sıktı, hatta ilk 11'de Khedira yerine Ballack'ı izlesek daha da farklı bir Almanya görebiliriz ama bu sistemde yeter ki Mesut Özil'e birşey olmasın. Çünkü Mesut Özil düştüğü an bütün sistem bir anda değişecek ve çok övdüğümüz Almanya savruk bir hale gelebilir. Aslında bu kadar övülen, beğenilen bir takımında olmazsa olmazının bir Türk olması büyük gurur ama Almanya açısından da hoş bir durum değil. Kadroya baktığımda zaten sakatlıklar yüzünden büyük sıkıntılar çeken bu takımın, Mesut'u da kaybetmesi durumunda işleri hiç kolay olmaz.
4-2-3-1'de hücum üçlüsünün ortasında oynayan futbolcunun önemi çok büyüktür. Skibbe döneminin Galatasaray'ın da Lincoln'ün yaptıkları hatırlayalım. O çok övülen Baros - Kewell - Arda - Lincoln dörtlüsü Galatasaray'a mükemmel bir futbol getirmişti ve harika bir seyir zevki vardı. Ama bizim o zamanlar sıkıntımız orta saha ve savunma konusundaydı. Hücumda ne kadar iyi olsak bile istikrar yoktu, yeterli kadro derinliğini göremiyorduk. Almanya ise zaten yılların getirdiği bir alışkanlık olarak komple bir takım. Harika savunması, bekleri ve orta sahası bulunuyor. Elde bulunan malzemeye baktığımızda da en iyi sistemin 4-2-3-1 olacağını görebiliriz. Tabii sistemin de beyni Mesut Özil olacak. Löw zaten aylardır bu futbolcunun öneminden bahsediyor ve onun takımın beyni olacağını söylüyordu. Avustralya karşısında da Mesut'un bu işi mükemmel yaptığını gördük. Aslında çok fazla Milli Takım'da oynamamış bir futbolcuydu ve bu onun ilk uluslararası turnuvası. Ayrıca bütün Almanya, Ballack'ın da yokluğunda senin yapacaklarına bakıyor. Yani büyük bir baskıdan söz etmek mümkün. İşte Mesut Özil'i en çok bu noktada beğeniyorum. Çünkü baskıyı mükemmel kaldırdı, sahada son derece rahat hareket ediyor ve başlıkta dediğim Alman yapımı özelliğini bizlere gösteriyor. Damarlarında Türk kanı dolaşsa da, Almanlardan kapması gereken bütün özellikleri almış durumda.
Ama durum öyle değil...
Mesut Özil'in Alman marşı okunurken bu marşı okumayıp, dua etmesinden bile Türk damarlarının ağır bastığını söyleyebilirim. Tamam bizim Milli Takım'ımızda olsaydı iyiydi, hatta onun yapacakları belki de bizi Dünya Kupası'na taşıyacaktı ama bu durum bizim Mesut Özil'i sevme, gurur duyma durumumuzu değiştirmemeli. Ben bir Türk olarak Mesut Özil'in bu futbolundan, şu sıralar manşetlerden falan inmemesinden gurur duyuyorum. Düşünün işte yılların Almanya'sının şu sıralar en önemli futbolcusu, sistemlerinin olmazsa olmazı Mesut Özil olmuş. Bu arada başlık için de Ali Ece'ye teşekkürler. Mesut Özil hakkında en iyi tanımlama bu başlık olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder