Dünya Kupası sonunda başladı ve bir ay sürecek heyecan fırtınasında yerimizi ayırttık. Ama unuttuğumuz nokta vuvuzela sesi oldu. Nitekim bu sese yakın zamanda pek alışacağımı sanmıyorum ama alıştığımda da kolay kolay kopamayacağımı zannediyorum. Tabii turnuvanın ilk maçları kontrollü futbolun maçlarıdır. Kimse kaybetmek istemez, en azından şansını diğer maçlara taşımak için olabildiğince {rakipler arasında fazla güç farkı yoksa} kontrollü oynarlar. Güney Afrika - Meksika maçında da bunu gördük. İki takımda kontrollü oynamayı tercih ettiler, beraberliğe razı bir görüntü çizdiler ve maçta 1-1'lik skorla bitti. Bu maçtan aklımda kalan en önemli iki unsur ise Giovani Dos Santos'un müthiş performansı ve Marquez'in bu takımda mutlaka stoper oynaması gerektiğidir. Çünkü Marquez olmadan Meksika defansı alarm veriyor, orkestra şefi olmadan müzik yapmaya çalışan orkestraya benziyor. Giovani'nin ise bu performansına bakarak mutlaka bu adamı takımda tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Asıl beklenen maç ise Fransa - Uruguay maçıydı. İlk maçı gördükten sonra bu iki takımın gruptan çıkacağına iyice emin olmuştum ama bir takımın başında Domenech varsa o takımdan her türlü sürprizi beklemek zorundayız. Rakibe fazla pozisyon vermeyen ama bir o kadar da hücumda kısır bir Fransa izledik. Bu da onların turnuvada iddiasını düşürüyor. Uruguay ise beraberliğe razıydı, istediğini aldı. Hücumda Forlan'la birşeyler üretmeye çalıştılar ama o da bir yere kadar. Böylece turnuvanın ilk gününden futbol anlamında fazla birşey bulamadım. Biz en iyisi bugünün programını verelim;14:30: Güney Kore - Yunanistan
17:00: Arjantin - Nijerya
21:30: İngiltere - ABD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder