Oynanan beş hazırlık maçı, farklı skorlar, tek mağlubiyet ve yenen tek bir gol. Fenerbahçe dışında oynanan rakiplerin de Galatasaray ayarında olmadığını belirtmek lazım. Ama Galatasaray'ın ihtiyacı olan güçlü takımlarla kora kor mücadeleye girmek yerine, kapanan takımlara karşın hücum organizasyonlarını, pas organizasyonlarını daha iyi görmekti. Maç tercihlerinin daha zayıf takımlara karşı olmasının sebebi buydu. Genel olarak baktığımızda ise 4-3-3, 4-2-3-1 ve 4-6-0 gibi sistemleri denediğimizi söylemeliyim. Daha sert, ısıran bir orta sahanın önünde iyi bir organizatör ve hızlı, teknik kanat oyuncularıyla hazırlık maçlarını geçirdik. İlk hazırlık maçında da Baros'un oynadığı ilk yarıyı çıkarırsak, bütün hazırlık maçlarında Cana haricinde bir başka yabancı futbolcuyu oynatmadığımızı da eklemek lazım. Baros da bütün kampı sakat olarak geçirdi, Dünya Kupası'na giden isimler, yeni transferler falan derken yabancı futbolcuları bu kampta göremedik. 10 yabancı uygulamasına geçilen bir sistemde de yabancı futbolcuların önemi biraz daha artıyor. Bu yüzden oynanan hazırlık maçlarında daha çok yerli futbolcuları, onların sezon içerisinde neler yapacağını değerlendirmek gerekiyor.
Daha sert bir orta saha dedik. Yani iki ön libero ve önlerinde bir hücumcu futbolcu. Ön liberolarda da tabii pas özelliği olmazsa olmaz. Bu da geçtiğimiz sezona göre daha farklı bir anlayışta Galatasaray'ı beraberinde getiriyor. Cana ve düşünülen yeni orta sahada Galatasaray'ı daha dirençli, hırslı, rakibi ısıran bir konuma getirecektir. Ayrıca hücum gücüne de ekstra repertuar katmak ve derinlik yaratmak açısından bu sistem çok önemli. Geçtiğimiz sezon zayıf karnımız orta sahaydı ve direnci yüksek maçlarda etkisiz kaldığımızı gördük. Üç ön liberoyu bir arada oynattığımızda bile savunma konusunda sıkıntılar yaşandı. Hücum konusunda da yaşanan eksiklerden hiç bahsetmiyorum. Bu hazırlık kampında bunu gidermeye yönelik çalışmalar vardı. Öncelikle Cana'nın olmazsa olmaz olduğunu söylemek lazım. Onun yanında da genelde Mustafa Sarp tercihi vardı ama yeni bir transfer mutlaka gelecektir. Mustafa Sarp'ın oynaması organizasyon yönünde bizi bir adım geriye taşır. Arda Turan'da bu ikilinin önünde oynadı ve serbest oyuncu olarak oynadığı bütün maçlarda fark yarattığını söylemek mümkün. Ayrıca onun sürekli geriye gelip, savunma konusunda da yardıma geçmesi savunmaya nefes aldırdı.
Emre Çolak'ın oyuna girdiği anlarda ise sistemin 4-2-3-1'e geldiğini gördüm. Emre Çolak fizik olarak zayıf bir futbolcu ve onu orta sahanın ortasında kullanmak şu aşamada olmaz. O oyuna girdiğinde tipik 10 numaralar gibi oynadı, kanatlar ve forveti besleyen isim olmaya çalıştı. Aslında bu sistemde 4-3-3'ün pek bir farkı görünmüyor gibi ama Arda Turan ile yerine giren futbolcu arasında büyük bir kalite farkı var ve bu da sistemi kökünden değiştiriyor. Bu açıdan Arda'nın bu sezon olmazsa olmaz bir isim olduğunu düşünüyorum. Arda'nın yerine alternatif olarak Musa Çağıran, Ayhan gibi isimleri düşünmüyorum bile. Çünkü Rijkaard hazırlık maçlarında bu futbolcuları o bölgede denemesine rağmen, bu isimler başarılı olamadılar, iyi görüntü vermediler.
Geçtiğimiz sezonun diğer bir sıkıntısı ise santraforsuz geçen günler oldu. Bu anlarda da 4-6-0'lık bir sistem yerine, Arda'nın santrafor olarak oynadığını gördük. Rijkaard da buna önlem olarak bu hazırlık maçlarında bir futbolcuyu santrafora kaydırmak yerine, 4-6-0'ı denedi. Tabii bunda Baros'un hazırlık maçlarında oynayamaması ve Anıl Dilaver'in de sakatlığı etkili oldu. Mehmet Batdal tek alternatif kalınca, onu da fazla yıpratmamak adına bu sistem denendi. Ama çok başarılı olduğumuzu söylemek güç. Özellikle Fenerbahçe karşısında ileride oynayan bir santraforun olmadığı dakikalarda pozisyon bile bulamadık. Ancak kanatlardan gelebildik ama o zaman da toplara vurabilen, rakip savunmayı bozacak bir futbolcu eksikliğini duyduk. Serdar Özkan ve Barış Özbek'in de kanatlarda oynadığını düşünürsek, bu sistemin pek tutacağını zaten düşünmüyordum. Son oynanan hazırlık karşılaşmasında ise savunmada atılan uzun toplarla etkin olmayı denedik ama yine olmadı. Buradan da santrafor konusunda mutlaka alternatifler yaratmak zorunda olduğumuz sanucu çıkıyor.
Hazırlık maçlarında tek bir tane gol yediğimizi söylemek lazım. O da Andre Santos'un sol taraftan hareketlenmesi sonucu, anlık bir hatayla gelen bir gol. Onun da dışında Fenerbahçe'ye pozisyon bile vermedik, diğer maçlarda ise rakiplerin güçsüz olması neticesinde fazla sıkıntı çekmediğimizi düşünüyorum. Yoksa Neill'in olmadığı bir ortamda sıkıntı mutlaka gelecektir. Orta sahanın biraz daha sertleşmesi rakibi bozan unsurlardan birisi olduğundan da savunma oyuncuları biraz rahattı. Bir de savunmacılarımızın en büyük eksikliği topu ayaklarından olumlu çıkaramamaları. Bu açıdan Servet ve Gökhan Zan yine olumlu sinyaller vermediler. Hakan Balta ise bu konuda biraz daha iyiydi ama onun da güçlü santraforlar karşısında zayıf kalacağını düşünüyorum. Genç isimler için ise henüz konuşmak için erken.
Diğer dikkatimi çeken konu ise Rijkaard'ın sol bek tercihleri oldu. Çağlar Birinci kampı sakat olarak geçirdiğinden bu bölgede fazla bir alternatif kalmadı. Hakan Balta da genelde stoper olarak denendiğinden, Çetin Güngör & Serkan Kurtuluş gibi orjini sağ bek olan isimler sol tarafta oynadılar. Fena da görüntü vermediklerini düşünüyorum, hatta hücumu ele aşdığımızda Hakan Balta'ya göre de çok iyiydiler. Ama işin savunma tarafında güçsüz kaldıklarını söylemek lazım. Bu yüzden Çağlar Birinci'nin takıma dönmesi şart diyorum. Sağ bek konusunda ise Ali Turan ve Sabri'yi izledik. Benim düşüncem Ali Turan'ın formayı Sabri'nin elinden alabileceği yönündedir. Çünkü daha kontrollü hücum ediyor ve stoper özellikleri olduğundan işin savunma kısmında çok daha iyi. Fenerbahçe maçında yaptığı hatayı fazla dikkate almamak gerekiyor.
İşin bir de kaleci boyutu var. Leo Franco'nun takımdan gitmesinin ardından yeni bir yabancı kaleci transferi yapılmayacak. Bu yüzden Aykut Erçetin veya Ufuk Ceylan ikililinsen birisi yeni sezonda kalemizi koruyacak. İkisi de ikişer maçta 90 dakika forma giydiler ama kaleci etkinliğinin çok fazla yaşandığı maçlar oynamadık. Bu yüzden değerlendirme yapmamız çok güç. Sadece ilk maçta kalemize gelen önemli pozisyonlar vardı ve o maçta da Emirhan güzel işler çıkardı. Benim düşüncem yeni bir kaleci alımına gerek olmadığı düşüncesidir ve artık yerli kaleciye yatırım yapmak lazım. Ufuk Ceylan'ın bu kampta süper işler yaptığını bende söyleyemem ama potansiyelli bir kaleci ve üzerine gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Her sene başka bir yabancı kaleci alınması günü kurtarmak anlamına geliyor. Yabancı kontenjanı olan bir ülkede yerli kaleci oynatmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder