1 Temmuz 2010 Perşembe

O da Geldi Geçti {Mario Jardel}

Günümüzde bir santrafordan ne bekleriz sorusunu sıklıkla sormaya başladım. Santraforun işi sadece gol atmak mıdır, yoksa daha farklı özellikleri de mi beraberinde getirmelidir. Günümüzün en iyi santraforları Higuain, Rooney, Tevez, Ibrahimoviç, Drogba, Torres, David Villa, Forlan gibi isimler. Bu futbolcuların da sadece gol atmaktan öte birçok farklı özellikleri var. Aslında ben başka bir futbolcuya bağlı olmayan santraforları seviyorum. Şu an bir futbolcuya en bağlı santrafor kim diye sorsak Nobre derim. Alex olmadan düştüğü halleri görüyoruz. Aslında geçmişte böyle bir futbolcu daha vardı ama o gerçek bir futbol sanatçısıydı. İki kere altın ayakkabı aldı ama çok büyük takımların gündemine geldiğini hiç görmedim, ya da Brezilya'nın vazgeçilmezi asla olamadı. Yine de o gerçek bir futbol sanatçısıydı. Tamam tek başına aldığı beş adam falan geçtiği anlar fazla yoktu, ya da o Türkiye'de oynadığı zamanlarda eleştirildiği gibi koşmuyordu, pres yapmıyordu ama onun işi gol atmaktı. Bunu da en iyi şekilde gerçekleştirdiğinden, bizlerin kalbinde taht kuran bir isim oldu. Sanırım kimden bahsettiğimi anladınız. Mario Jardel...

Jardel'in kariyeri Vasco da Gama da başladı. Ardından Gremio ve Avrupa yılları. Jardel'i Jardel yapan Porto günleri. Dört sezonda çıkılan 125 maç ve atılan 130 gol. Gerçekten çıldırtıcı rakam ve bugüne kadar görülmüş en büyük gol sanatçılığı. Tabii bu sürede kazanılan iki altın ayakkabı ödülü ve Porto ile büyük başarılar. Böyle bir gol oranından sonra büyük takımlar bu adamı neden transfer etmemişti anlamamıştım. Jardel elbette bir Raul, Ronaldo, Shevchenko falan değildi ama en az onlar kadar önemli bir gol vuruşu ustasıydı. Jardel, Porto'da oynadığı son sezonda takımıyla Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final görüp, altın ayakkabıyı aldıktan sonra transferi hakkında çok fazla konuşulmaya başladı. Herkes daha büyük bir takıma gitmesini beklerken, Galatasaray'a transferi çok çıldırtıcı bir durumdu. Düşünsenize, Avrupa'nın bir numaralı golcü futbolcusunu takıma getiriyorsunuz. Üstelik UEFA Kupası'nın hemen ardından ve Hakan Şükür'ün de takımdan ayrılmasından sonra. Fatih Terim, Hakan Şükür gibi isimler gittiğinde hedefler küçülmüş gibi görünüyordu ama Jardel'in gelişi yeni bir heyecan yarattı. Futbolcuya da üstelik çok büyük bir bonservis ödenmişti. Sonra Cem Uzan transfer etti falan dendi ama ne kadar doğru bir durum bilemiyorum.

Jardel, Galatasaray'a geldikten sonra da gol sanatçılığına devam etti. Ayağının tozuyla St.Gallen ile oynanan Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında takımı kurtaran isimdi, sonra da Real Madrid karşısında altın golü atan isim. Ligin ilk devresinde de 18 gol gibi bir rakam yakalamıştı ve harika bir performans gösteriyordu. Ama sakatlıklar, formsuzluklar, anlaşmazlıklar falan derken aynı performansı ligin ikinci devresinde göremedik. Buna rağmen Şampiyonlar Ligi'nde yine en kritik anlarda Galatasaray'ı kurtaran isim olmuştur. Dedim ya formsuzluklar, anlaşmazlıklar falan. Bu durum işte Jardel'in sürekli eleştirilmesine yol açtı, koşmuyor dendi, Hakan Şükür'le sürekli kıyaslandı derken Jardel bu durumdan oldukça huysuzlaştı ve Galatasaray da futbolcuyu gözden çıkarmak zorunda kaldı. Ayrıca oluşan mali dengesizlik Jardel'in takımda kalmasını da zorlaştırıyordu. Çünkü çok büyük bir yükün altına girilmişti ve oynanan büyük kumardı. İşte bu yüzden batan geminin malları misali 2001/2002 sezonunun başında 5 milyon dolar gibi bir rakam + Mbo Mpenza + Spehear + Horvath karşılığında Sporting Lisbon yolunu tuttu.

Yanarım yanarım Jardel'in gitmesine değil de bu kadar ucuza gitmesine yanarım. Takas olarak gelen üç futbolcudan da hiç yararlanamadık. Mbo Mpenza sakat geldi ve hiçbir maçta oynayamadı. Spehear desek yaşlıydı, bir maç oynayabildi. Horvath biraz sağlam bir futbolcu çıktı ama onun da vadesi uzun sürmedi. Ama bu işin kaymağını Sporting Lisbon da yiyemedi. Jardel ilk sezonunda yine harikalar yaratmasına rağmen yaşadığı psikolojik sorunlardan sonra giderek düşüşe geçti ve iflas eden borsa misali yere çakıldı. Sırasıyla Bolton, Ancona, Newell's Old Boys, Alaves, Goias, Beira-Mar, Anorthosis, Newcastle Jets, Criciuma, Ferroviario, Flamengo-Pl ve Cherno More yolcusu oldu. Artık 36 yaşında, eski günlerinden çok uzakta ve tez konusu olacak kıvamda bir futbolcu. Sporting'den sonra attığı Dünya turu ortada. Bir psikolojik sorun futbolcu için nelere yol açtı. Jardel için üzülmemek elde değil.

Hala merak ettiğim acaba o gol vuruşları diri durumda mı. CM'de, FM'de falan gol vuruşu denen olayı kesinlikle 20 hatta daha üst bir rakam varsa oydu. Bu adam gol için yaşıyordu ve attığı gollerle hayatta kalıyordu. Koşmuyordu, pres yapmıyordu, sistemi üzerine kurmak lazımdı ve etrafında süper futbolcular barındırmak gerekiyordu. Zahmetli bir futbolcuydu aslında ama siz ekibi kurduğunuzda da en ala bitirici Jardel'di. Galatasaray'da attığı golleri düşünüyorum da müthiş gollere imza attı. Ceza sahasının içinden, dışından, kafayla, voleyle her türlü gollerini izledik. Kendisine de Süper Mario Jardel lakabını taktık. Yakışıyordu da bu lakap. Ama en büyük kaybımız sadece bir sezon Galatasaray forması altında izlememiz oldu.

3 yorum:

  1. Süper kupa maçındaki attığı gol, gerçekten altın gibi bir goldü. Ne kadar acımasızca eleştiriler aldıysa da, aldığı parayı sonuna kadar hakeden bir futbolcu olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. aslında ciddi ciddi real madrid'in gündemine girdi senelerce ama düzensiz özel hayatı(galiba karısı) yüzünden transferini yapmadılar jardelin, ve tabi raul'un en bomba yılları olmasının da bunda payı olabilir. hatırladığım kadarıyla şu anda brezilya ikinci liginde yılda 6000 dolar gibi bir paraya oynuyor.. yakın geçmişte bir ara ankaragücü denemek için idmana çıkarmış ve beğenmemişti, nereden nereye?..

    YanıtlaSil
  3. rüzgar gibi geldi ve giti süper mariomuz..

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir