
Aslında 1995/1996 sezonuna geri dönelim. Meşhur dört senelerin, ucunda Uefa Kupası olan sezonlardan bir önceki sezona. Galatasaray, Derwall'den sonra bir Alman ekolünün içerisine girmişti. Derwall'le başlayan yapılanmayı, Mustafa Denizli devam ettirdi ve sonrasında Held, Kalli, Hollmann ve Safting gibi Alman teknik adamlarla çalıştık. Özellikle Kalli döneminde de farklı bir yapılanmaya girildiğini ve başarıya ulaşıldığını belirtelim. Ama Kalli'den sonra Hollmann ve Safting aynı başarıyı gösteremeyince Galatasaray keskin bir dönüş yaparak bir anda İngiliz ekolüne giriş yapmak istedi ve takımın başına İskoçyalı Souness getirildi.
Galatasaray'a da geldiğinde beraberinde Venison, Marsh ve Saunders gibi futbolcuları da getirdi. Venison, lider özellikli, iyi bir orta saha futbolcusuydu ama Galatasaray'lı futbolcular malesef kendisini pek anlayamadı. Marsh ise kafasında yaşadığı bazı sorunlardan ötürü 1-2 maç oynayabildi ve takımdan ayrıldı. Saunders ise Souness gibi Galatasaray'ın efsane isimleri arasına adını yazdırdı diyebilirim. Venison ve Marsh takımdan ayrıldıktan sonra ise Van Gobbel ve kaleci Freidel transferleri gerçekleşti. Transferlere de baktığımızda istikrarsız bir sezon geçirdiğimiz zaten ortaya çıkıyor. Aynı şekilde ligde de iyi bir performans gösteremedik ve liderin 16 puan gerisinde 4. sırada ligi tamamladık. O sezon gol yollarında pek sıkıntı yaşanmamasına rağmen bir türlü defansif sorunları aşamamamız istikrar yakalanmasında en büyük engel oldu ve ligin genelinde de iyi sonuçlar gelmedi. Ama gelen Türkiye Kupası ve Souness'in derbi şartlarını iyi analiz edip, eski futbolcu günlerine dönmesi onu efsane bir noktaya çıkardı diyebilirim.
Souness'den sonra da takım enkaz görüntüsü içerisine giriyordu ama Fatih Terim'in gelişi ve yakalanan vizyon sayesinde çok önemli başarılar kazandık. Souness ise Galatasaray'dan sonra Southampton, Torino, Benfica, Blackburn Rovers, Newcastle United gibi önemli takımlarda çalışmasına rağmen hiçbir zaman çok önemli bir teknik adam olamadı. Zaten dört sezondur da teknik direktörlük yapmıyor, şu an gerçekten ne alemde hiç bilmiyorum. Ama Tugay'ı Blackburn Rovers'a transfer etmesiyle Türkiye adına da gerçek bir efsanenin doğuşuna zemin hazırlamıştır.
hatırladığım kadarıyla bir önceki sezonun son maçında sounnesin gelip bizi izledimişti ve o maçta zeytinburnuylaydı ve 3-0 geriye düşmüştük o maçta. 2 yarı ise bambaşka bir takım vardı sahada sanki ve maçı 7-3 almıştık. sonrada sounnes omuzlardaydı :)
YanıtlaSil