10 Eylül 2010 Cuma

Inter Umrumda Değil, Milan Benim Geleceğim

"Milano'daki ilk günlerim fantastikti ve herkesten çok güzel geri dönüşler aldım. Size burada olmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu anlatamam. Herşey fantastik ve sonunda olmak istediğim yerdeyim. Çok mutluyum, bence Milan forması hayatımda giydiğim en güzel forma"

"Robinho'nun da takıma gelişiyle diğer takımları korkutacak bir forvet hattına sahip olduk. Her başarıyı kazanabiliriz. Motivasyon ve iyi çalışmayla birlikte durdurulmaz bir takım oluruz"

"Milan gibi büyük bir takımda oynuyorsanız, hedef her zaman Şampiyonlar Ligi'ni ve Serie A'yı kazanmaktır. Şu anda İtalya'ya geri döndüm ve başarıya açım. Bütün başarıları kazanmak isterim, kazanamazsam bir sorun vardır"

"Tarihe bakarsak Milan, Barcelona'dan daha büyük bir kulüp. Barcelona'daki problem neydi bilmiyorum ama Silvio Berlusconi'nin bana olan ilgisi benim buraya gelmemde başrolü oynadı"
"Inter'e karşı oynamayı heyecanla bekliyorum. Inter'de çok güzel günlerim oldu ancak şu an Milan oyuncusuyum. Inter umrumda değil, Milan benim geleceğim. Artık onlar benim rakibim ve Inter'e karşı derbide favoriyiz. Inter'deyken kazanmıştım. Şimdi Milan'dayı ve burda da derbiyi kazanmak istiyorum."


Ibrahimoviç'e duyduğum sevgiyi ifade etmek güç, kendisi en beğendiğim iki futbolcudan biridir. Hatta bu iki sevdiğim futbolcunun da aynı takımda buluşması beni otomatikman Milan'a yönlendirmiş durumda. Ama Ibrahimoviç'in de bu sözleriyle, tavırlarıyla, çoğu hareketiyle büyük antipati yarattığını söylemem lazım. Mourinho bu tarzda açıklamalar yapsa neyse derim, çünkü adamın göbek adı başarı, gittiği her takıma başarı garantisiyle ayak basıyor. Bu yüzden de burnunun büyük olmasından doğal birşey yok. Ibrahimoviç'e baktığımızda ise ne kadar büyük futbolcu olursa olsun henüz elle tutulur bir başarısını göremedik. Juventus'un iyi zamanlarında ligde başarılar kazandı, takım küme düşünce de Inter'e gitti ve yine ligde başarılar gördü. Takımlarının şampiyonluğa giden yolda en büyük kozu oldu ama iş Avrupa arenasına geldiğinde henüz kendisini izleyemedik. Barcelona'ya da gitmesinin sebebi sırf en güçlü takımda, en büyük başarılara felsefesinden ibaretti {LeBron misali} ama Inter'in Şampiyonlar Ligi'ne uzanması birinci ilahi adalet, Ibra'nın da Barça'da istenmeyen adam konumuna düşmesi ikinci ilahi adalet oldu. O da başka çıkar yol bulamadığından ve yedek kalmayı kendisine yediremeyeceğinden tekrar Seria A topraklarına yani kral olduğu yere geri döndü.

Milan da bu arada Ibrahimoviç'ten sonra Robinho'yu da transfer ederek sezondan beklentilerini dile getirdi getirmesine ama önceliğinin daha çok yıllar boyunca transfer konusunda sessiz kalmayı bozmak olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz sezonu hatırlarsak, kurtarıcı niyetine Huntelaar'ın takıma katıldığını görüyoruz. Şimdi ise pamuk eller cebe girdi ve Ibra & Robinho ikilisi. Bunun üzerine de Pato ve Ronaldinho. Doğru bir sistemde çok büyük heyecan veren bir hücum hattı kuruldu ama dediğim gibi doğru sistemde. Bu yüzden Milan'ın neler yapacağını, kurgusunu nasıl belirleyeceğini merak ediyorum. Hepsinten öte merakım ise Ibra'nın Seria A günlerinin nasıl geçeceğidir. Açıklamalarında Inter'in umrunda olmadığını söylemiş, burada işte kendisine büyük saygım var. Servet Çetin gibi olayı takım tutmuyorum, işime bakarıma getirmiş. Onun için Juventus, Inter falan farketmez bence. Milan & Barcelona tartışmalarına ise hiç girmemek lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir