28 Aralık 2010 Salı

Futbol, Şut ve Gol Oyunuysa

Karakterini severim, sevmem bu ayrı konu ama Lincoln'ün {o gün kafa olarak maça teşrif ettiyse} futbolu bana büyük keyif veriyordu. Çünkü klasik 10 numaralardan değildi, her an maçın içerisinde ve her dakika farklı bir hareketle onu izleyebilirdik. Yaptığı çalımlarla, attığı şutlarla, sağa bakıp sola attığı paslarla falan büyük keyif veren bir futbolcuydu. Zaten Lincoln'ün bu yaptıkları, ayrılma şekli ve benim de sürekli onu kötülemem bu yüzdendir.

Misimovic bugün yarın ayrılır ve ayrıldığı günden iki gün sonra büyük ihtimal unuturum ama Lincoln kafamda bir yerde sürekli yer alacak.

Yukarıda da dediğim gibi beni Lincoln tarzında futbolcular heyecanlandırır. Hücum repertuarı geniş, hareketli oynayan, yaptığı bir çalımla veya attığı bir şutla kalpleri hop ettiren ama sürekli maçın içerisinde olmayı başaran futbolcular. Şu kötü zamanda da bu tarzda yakın bir futbolcumuz var aslında. Pino'dan bahsediyorum, yaşadığımız kötü sezonun içerisinde fazla konuşulmayan adamdan.

Dışarıdan birine Pino'yu sorsak fazla beğenmez, sürekli gol kaçırıyor falan der. Doğrudur, iyi bir bitirici olmayabilir, çok da golcü bir futbolcu olmayabilir. Üstelik takımdaki yegane görevi gol atmak olmasına rağmen. Yine de bu Pino'nun iyi bir futbolcu, büyük potansiyeli olan bir isim olduğu gerçeğini asla değiştirmez.

Pino'nun attığı şutlar eleştirilir, neden bu kadar fazla vuruyor diye. Oysa futbol şut ve gol oyunu. Ne kadar fazla şut atarsan bu senin o kadar lehine, mesafelerin pek bir önemi yok. İstersen ceza alanının içinden vur, istersen 50 metreden. Şut potansitelin varsa bunu kullanacaksın, gitsin de Mustafa Sarp her yerden vursun demiyorum. Zamanında Mehmet Topal'a demiştim ama o bu özelliğinin üzerine gitmedi, şimdi ise Pino vuruyor diye onu eleştirmek çok manasız. Gaziantepspor'a attığı gol ortada, Hagi gibi bir üstadın elinde de zaten bu özelliği mutlaka gelişir. Belki 20 tane vurduğundan 2'si gol olur ama o 2 gol üzerine de aylarca konuşuruz.

Hagi'nin de benim gibi düşündüğine ve Pino'yu da vazgeçilmezlerinin arasına yazdığını eminim. Hagi, sever böyle futbolcuları. Teknik, güçlü ve takım savunması içerisinde de var olan isimleri. Pino'dan da vazgeçmemesinin sebeplerinden biri bu aslında. Onun bu hareketli yapısı, sürekli koşup efor sarfetmek isteyen havası takım savunmasında da yardımcı. Geriye kadar gelip top kovalıyor. Bir de şöyle düşünün. Uzun zamandan bu yana hangi forvetimiz takım savunması içinde yer almış ve kendi ceza sahasının derinliklerine kadar adam kovalayıp top almış?

Aslında sürekli dönüp dolaşıp şu gol mevzusuna geleceğiz. Pino'nun da ilerleyen dönemde bu gol vuruşunu düzelteceğine eminim, en azından uğruna büyük paralar dökülen Sercan Yıldırım'dan da çok büyük bir yetenek. Bunu da atlamayalım ama Pino'yu daha etkin kılmanın yollarını düşünelim. Mesela Baros ve Pino'yu 4-4-2 gibi bir sistem içerisinde çift forvet olarak düşünün. İkisi de olan performanslarının üzerine çıkmaz mı? Pino şu anda görüldüğünden daha büyük bir caka kazanmaz mı?

Şu saatten sonra Pino'nun kanatlarda falan oynaması söz konusu olamaz, çünkü ona o bölgelerde ekmek yok. Açık alanda oynayan, kontra atak takımı değilseniz Pino ile kanatları çalıştırmanız çok güç. Kewell gibi Arda gibi teknik, soğukkanlı isimlerle önünüze bakarsınız. Hagi de zaten bize kanat oyuncusu diye tanıtılan futbolcunun sunumunu iyi yaptı, tezi hazırladı ve bugün Pino gibi iyi bir forvet kazandık diyebilirim. Belki Hakan Balta'dan da iyi bir orta saha kazanırız, ya da Neill'i daha çok bu bölgede izleriz. Bunların hepsi zaman meselesi, ben şu aşamada Hagi'nin aldığı bütün kararlara saygılıyım ve bu hamleleri görme taraftarıyım. Tabii Pino'yu da bu değişen sistem içerisinde görmek, en büyük mutluluklardan.

Aslında bu kötü sezonda taraftarı heyecanlandıracak, yıldız hücumculardan beklenen hamlelerin çoğunu yapan Pino'ya da bir teşekkür borçluyuz...

2 yorum:

  1. ama malesef baros'un sakatlığı geçmek bilmiyor..

    YanıtlaSil
  2. iyi de bu adam göstere göstere vuruyor ve çoğu zaman kaleciler ve savunma oyuncuları hazırlıklı oluyor. Şu çekiyosan arada avlayacaksın, öyle bir anda vuracaksın ki topa çok iyi yere gitmese de gol olacak yoksa yılda 2-3 tane atacak diye 150 tane hücumu tek başına kullanması bencillik olur, takıma da fayda sağlamaz.
    Takım savunmasına katkı sağladığı da muamma, hevesli değil demiyorum, çabalamıyor demiyorum ama bilmiyor. Misal BJK maçı 2.gol öncesi Gutiyle koşarken birden durdu ve Guti'topu çok rahat alarak orta yaptı o kadar netti ki koşusunu anlamsız yere kesmesi, daha ilk kez pozisyonu izlerken şu duran hangi salak dedim. Sonra gol geldi. Dikkat ettim bu yalan kovalamayı hep yapıyor, ceza sahası yakınına kadar birlikte koştuğu adamı birden savunmacılara bırakıyor, savunmacılarda onunla koşan var diye düşündüklerinden birinci bölgemizde serbestçe dolaşan +1 rakip oyuncu elde ediyoruz.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir