7 Şubat 2011 Pazartesi

''Tek Temsilci Bu Devrim İçin Yeter mi? Çok Zor!'' {Göksel Sert Röportajı}

Bu tip karşılaştırmaları seviyor mu bilmiyorum ama bence blogger aleminin Uğur Meleke'si. Her Türk takımına eşit mesafede ve hepsiyle de ilgili müthiş analizleri var. Bu da zaten onu diğer bloglardan çok özel kılıyor. Benim de en çok takip ettiğim bloglardan birisi, Dar Alanda Uzun Paslar. Sevgili Göksel'e bizlere zaman ayırdığı için tekrar teşekkürler ve çok güzel bir röportaj gerçekleştirdiğimizin altını çizelim.

Benim için bloglar aleminin Uğur Meleke'si oldun. Genelde tuttuğu takımları saklayan yazarların hangi takımı tuttuğu merak edilir ama senin objektif yapın ve yazılarında büyük, küçük ayırt etmeden her takıma yer vermen seni çok özel kılıyor. Göksel Sert'i ve Dar Alanda Uzun Paslar blogunun öyküsünü bizlere biraz anlatır mısın?

Göksel Sert: Öncelikle güzel sözlerin için çok teşekkür ederim, elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Kendini tanıtmak her zaman için zordur ama bu zorluğu şöyle atlatmaya çalışayım: 24 yaşındayım, genel olarak sporla özel olarak futbolla uzun bir zamandan bu yana iç içeyim. Hatta doğduğum (hadi abartmayayım)kendimi bildiğim günden beri futbol severim. Oynamak da isterdim ama bu yetenek bana bulaşmadı. Özel hayatımla ilgili olaraksa eğitim camiası içerisinde olduğumu söyleyebilirim.

Blogun hikayesine gelirsek, ben internetteki futbol kültürünü takip etmeye verkac.org’la başladım. Öyle zannediyorum ki verkac.org, Türkiye’de bu işi ilk yapan siteydi. Şu an yayında olmamasını büyük bir kayıp olarak görüyorum ama o siteyi canlandıranlar günümüz sosyal medyasında önemli yerlere geldi, bu da tesellim. verkac.org’dan sonra uzunca bir dönem futbolu ve sporu yalnız gazetelerden, televizyonlardan takip ettim. Ardından bir gün, internette amaçsız dolaşırken Aceto Balsamico’yu gördüm. Birkaç ay takip ettikten ve ortamı daha bir tanıdıktan sonra kendi blogumu açmaya karar verdim. Dar Alanda Uzun Paslar’ın hayatımda böylesi büyük bir yer kaplayacağını bilsem isim için daha fazla düşünürdüm. Şimdi bu ismi nasıl seçtiğimi bile hatırlamıyorum. Sanırım Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminden esinlenmiştim. Fakat düşünüyorum da bu ismin kendine has bir güzelliği var ya da bana öyle geliyor!

Abdullah Avcı ile başlamak istiyorum. Ülkemizin en istikrarlı teknik adamlarından birisi. Neredeyse taraftarı bile olmayan takımı {son zamanlarda taraflarları da olmaya başladı} Süper Lig'in iddialı takımlarından birisi yapmayı başardı. Genç futbolculara büyük önem veriyor ve dengeyi de mükemmel şekilde kurmuş durumda. Ama üzerine yapışan Galatasaraylı damgası yüzünden de belki de olası Fenerbahçe veya Beşiktaş kariyeri başlamadan bitmiş durumda. Sen Abdullah Avcı ile ilgili neler söylemek istersin ve İBB'deki misyonunu sence de tamamladı mı yoksa hala yapacakları var mı?


Göksel Sert: Abdullah Avcı’nın İBB’deki misyonunu kendisi ve İBB yönetim kurulu belirleyecek. Çünkü İBB ekonomik sorun yaşamayan, kendi yağında kavrulan bir takım. Diğer kulüplerimiz gibi biraz dışa açılıp hedefleri büyütseler Avrupa kupalarına katılacak ya da şampiyonluk mücadelesi verecek bir takım yaratabilirler.

İBB’nin taraftar sahibi olmaması, -BozBaykuşlar’a ayıp olmasın- diğer takımlara nazaran daha mütevazi bir taraftar grubunun olması İBB’nin hem avantajına hem dezavantajına. Avantajına çünkü üzerilerinde baskı kuran bir taraftar topluluğu olsa Abdullah Avcı bu kadar rahat, genç futbolculara görev veremez. İç sahada Trabzonspor’a karşı aldıkları mağlubiyeti baskıcı taraftarı olan bir takım yaşasa uzun müddet kendine gelemezdi. Fakat İBB adeta oyun oynarken yere düşmüş bir çocuk gibi üstünü silkip yeniden ayaklandı.

Dezavantaj sebebi daha açık. Taraftarı olmayan bir takımın üst sıralara oynama ihtimali yok denecek kadar az. Bir zamanlar büyük yatırımların gerçekleştirildiği İstanbulspor bile -İBB’den daha çok taraftarı olmasına rağmen- beklediği başarıların kıyısına yaklaşamamıştı.



Öncelikle şunu sorayım, Bursaspor'un geçen sezon yakaladığı şampiyonluk bir futbol devrimi midir? Eğer bu devrimse Bursaspor'un mutlaka zirve istikrarını yakalaması gerekiyor, bir şekilde şampiyonluk yarışının içerisinde yer almalı. Bu sezona da baktığımızda geçen sezonki kadro çekirdeğini korumaları onları bu sezon ayakta tutan unsur ama sezon başında transfer başarısızlığı yaşadılar. Devre arası dönemde ise transfer çıtalarının büyüdüğünü görüyoruz. Genel anlamda Bursaspor ile ilgili görüşlerin nelerdir ve yeni transferlerle beraber şampiyonluk şanslarını nasıl görüyorsun?

Göksel Sert: Bence bu bir devrimdir. Devrimdir çünkü Bursaspor’un yaşadığı şampiyonluk diğer Anadolu takımlarının da şampiyon olabileceğini göstermiştir. Artık futbolumuzda yepyeni bir yol açıldı. Bursaspor ve Sivasspor sayesinde Anadolu takımları, biz de şampiyon olabiliriz, biz de Şampiyonlar Ligi’ne katılabiliriz diyorlar. Sadece bu bile bir devrim bence.

Bursaspor’un büyük takım olup olamayacağını zaman gösterecek. Zamandan ziyade Ertuğrul Sağlam’dan sonraki Bursaspor gösterecek. Ertuğrul Sağlam ömrünün sonuna dek Bursaspor’u çalıştırmayacak, eğer Bursaspor Ertuğrul Sağlam takımdan ayrıldıktan sonra da şampiyonluğa oynarsa bence büyük takım olmuş demektir. Şampiyon olurlar ya da olmazlar orası ayrı ama Bursaspor ben büyük takım oldum diyecekse tıpkı Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor gibi her sene şampiyonluğa oynamalı. 2021 yılına geldiğimizde Bursaspor şampiyonluk umrunda olmayan bir Anadolu takımı haline gelirse büyük takım olamamış demektir.

Bursaspor çok önemli transferler yaptı. Sezon başı zamanlarını ve paralarını Steinert, Nunez, Insua gibi futbolculara harcamalarına inanamıyorum. Miller, Altidore gibi oyuncular devre arası değil de sezon başı gelse Bursaspor Şampiyonlar Ligi’nde çok daha başarılı olabilirdi. Ayrıca bu sezon son haftaya dek şampiyonluk yarışında olacaklarını düşünüyorum. Trabzonspor ve Fenerbahçe’nin ne kadar şansı varsa Bursaspor’un da en az o kadar şampiyonluk şansı var. Bursaspor’u küçük görmek sadece Bursaspor’un işine yarar.

Birçok takım ligin devre arasında transferler gerçekleştirdi ve kadrolarını güçlendirmek, ivme yakalamak adına hamleler yaptılar. Hangi takımların transferleri daha çarpıcı oldu ve Fenerbahçe, Eskişehirspor gibi takımların devre arası transfer dönemini pas geçmesini neye bağlıyorsun?


Göksel Sert: Anadolu takımları arasında en çok Konyaspor ve Sivasspor transferleriyle dikkat çekti. Bu iki takım ülkelerinde milli formaya dek yükselmiş, sağlam futbolcular transfer ettiler. İlk yarıda Sivas ve Konya’dan birinin mutlaka küme düşeceğini düşünüyordum ama şimdi kurtulacaklarına eminim.

Üst sıralardan Kayserispor önemli oyuncular aldı. Nordin Amrabat, yeteneği tartışılmayacak fakat istikrarsız bir futbolcu. Karim Ziani için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bu iki futbolcuyu ülkemizde oynatabilecek 3 teknik adam varsa bunlardan biri Şota Arveladze’dir. Kayserispor’un en büyük şansı o. Ayrıca Kayseri gibi yurt dışında fazla tanınmayan bir şehrimize böylesi önemli yıldızlar getirdiği için Süleyman Hurma’yı tebrik etmemiz gerekiyor. İstanbul takımları İBB ve Kasımpaşa İstanbul avantajına rağmen 3 büyüklerin elden çıkartmak istediği futbolcuları ancak alabilirken Kayserispor’un yaptığı az iş değil.

Şampiyonluğa oynayan takımlara baktığımızda lig yarışında geri kalmış olsa da Beşiktaş çok ilgi çekici transferler yaptı. Simao büyük bir futbolcu. Çok faydalı olacağı daha ilk 2 lig maçında belli oldu. Almeida henüz uyum sağlayamamış gibi gözükse de önemli bir santrfor. Yavaş yavaş açılacağını ve sezonu 10 gol civarında tamamlayacağını düşünüyorum. Fernandes yeteneği bilinen fakat istikrarsız bir isim. Beşiktaş 6 aylık kiralık sürecinde ondan olabildiğince faydalanmalı. Çünkü kendini kanıtlamak istiyor. Yukarıda bahsetmiştim, Bursaspor da çok iyi transferler yaptı ve bu transferler onları her daim zirve yarışında tutacak.

Eskişehirspor’un transfer yapmamasını anlayabiliyorum. Ligdeki durumlarına baktığımız zaman sezon sonuna dek 6-10 arasında gidip gelecekleri açık. Kupada da yoklar. Yani onlar için ligin ikinci yarısında yükselme ümidi yok. Burada harcayacakları parayı sezon sonuna saklamaları onlar adına çok daha iyi. Ayrıca gelecek sezon Eskişehirspor’un ilk 4 yarışı içerisinde olacağını düşünüyorum.

Fenerbahçe’nin transfer yapmamasına anlam veremedim. Kadroları kötü değil ama orta sahadaki eksiklik hemen göze çarpıyor. Ayrıca mevcut kaliteyi yükseltmeye ihtiyaç var.

Galatasaray da iyi transferler yaptı ama bu transferler onları yeniden potaya sokacak oyuncular değil. Stancu, Culio ve Yekta iyi bir takımın iyi parçaları olur. Şu aşamada takımı alıp taşımaları zor. Yaz transferinde kadronun epey değişeceğini düşünüyorum. Drogba iddiaları daha şimdiden çıktığına göre yaz transferinde en az 1 yıldız transferi gelecektir!



Kayserispor'un iyi bir futbol yönetimine sahip olduklarını düşünüyorum. Ertuğrul Sağlam ve Tolunay Kafkas gibi teknik adamları bir bakıma futbol sahnesine süren takım oldular ve şimdilerde de Şota ile iyi bir birliktelik yakaladılar. Ayrıca transfer açısından baktığımızda kaliteli gurbetçi futbolcuları, iyi yabancıları bulmasını iyi biliyorlar. Bizler her ne kadar Süleyman Hurma'yı kişi olarak sevmesekte başarılarının altını çizmek lazım. Ama bu hamlelerin, yılların getirdiği yapılanmanın sonucunda da Kayserili taraftarlar Kayserispor'un şampiyonluğunu istiyorlar. Kayserispor, 2-3 sezon içerisinde şampiyonluğu yakalamak adına doğru hamleleri sence yapmış mıdır ve teknik direktör olarak Şota'yı nasıl buluyorsun?

Göksel Sert: Aslında bu soruya cevap olabilecek cümleleri yukarıda yazdım. Kayserisporlu dostlardan öğrenebildiğim kadarıyla Kayserispor yönetim kurulunda hiç kimse futbolla teknik yönden ilgilenmiyormuş. Süleyman Hurma’nın titri menajer belki de ama asıl görevi İngiliz kulüplerinde olduğu gibi CEO’luk. Tabii yanlış yaptığı, futbolcuyu sadece ekonomik bir meta olarak kullandığı dönemler sıkça oluyor. Yine de Süleyman Hurma’yı başarısından dolayı tebrik etmeliyiz.

Gelelim şampiyonluk kısmına. Olabilirler tabii ama doğrusunu istersen yakın gelecekte pek olasılık dâhilinde görmüyorum. Kayserispor’un şu anki hali 3. ve 4. sıralar peşinde olan bir takım gibi. Şampiyonluk pek akıllarında yok. Zaten kadrolarında da-yabancılar hariç- şampiyonluk baskısını kaldırabilecek futbolcu yok. Fakat bu yapılanma sürer, birkaç sene 3-6 arası devam ederlerse şampiyonluk kaçınılmaz olur. Ve emin ol, böyle gelecek bir şampiyonluk bu sene şampiyon olmalarından çok daha temelli olur. Görebildiğim kadarıyla Kayserispor yönetiminin ve CEO Süleyman Hurma’nın istediği bu.

Şota Arveladze’nin teknik direktörlükte büyük hayalleri olduğu yüzünden anlaşılıyor. Van Gaal’in çıraklığını yapmış olması büyük bir artı. Kayserispor’u Avrupa’ya taşırsa Avrupa’da çok başarılı olacaklarını düşünüyorum. Zaten ondan sonra Şota’yı bu topraklarda tutmak çok zor olur.

Kasımpaşa ligin dibine demirlemiş ve Yekta Kurtuluş'u Galatasaray'a gönderip, yeni transferlerine bakınca da geleceğin Bank Asya kadrosunu kurmaya başlamışlar. Onları bir kenara bırakarak ligin düşme hattına baktığında tahminince hangi takımlar bu sezon lige veda ederler ve küme düşme hattında olan takımlardan hangileri seni fazlasıyla şaşırtıyor? Yani yatırımlara oranla beklentilerin çok aşağısında olan ekipler kimler?

Göksel Sert: Şöyle bir şey var, Kasımpaşa’nın şu anki takımı Bank Asya’da bile küme düşmemeye oynar. Bence kalan 14 maçta Kasımpaşa’ya puan kaybeden takım, ligin en feci puan kaybını yapar. Kasımpaşa, Fuat Çapa’yı göreve getirerek gelecek sezonu düşündüklerini gösterdi. Umarım Çapa’nın hakkını verirler de kaliteli gurbetçi futbolcular transfer edebilirler.

Sezon başı her takımla ilgili değerlendirmeler yapmıştım blogda belki okumuşsundur. O değerlendirmelerde Sivasspor ve Konyaspor’un küme düşmemeye oynayacaklarını yazmıştım. Hatta Sivasspor forumlarında yazımı yayınlamışlar, benim için “müneccim olmalıymış” diyerek biraz dalga geçmişler. Ama görünen köy kılavuz istemez. Sivas ve Konya’nın sezon başındaki kadroları çok zayıftı. Devre arası yaptıkları transferlerle bence kendilerini kurtardılar(Konyaspor’un durumu sıkıntılı olsa da).

Şaşırttı demeyeyim ama Gençlerbirliği’nin bu halde olması üzücü. Bazen Gençlerbirliği’nin küme düşmesi kendi adına daha iyi olur diyorum. Çünkü Gençler, Ersun Yanal’dan sonra kendine gelemedi. Küme düşmeleri her şeyi sıfırlayıp daha sağlıklı bir yapı kurulmasını sağlayabilir. Bursaspor’da olduğu gibi.

Şu an küme düşmeye yakın gördüğüm takımlar: Kasımpaşa, Bucaspor, Konyaspor veya Gençlerbirliği. Fakat her an, her şey olabilir. Bu sezon küme düşmeme yarışının son haftalara dek süreceğini düşünüyorum. Hele küme düşecek 3. takım olmamak için büyük mücadele yaşanacak.
Üç büyükler dışında Sivasspor'un da yabancı futbolcunun sözleşmesini dondurduğunu gördük. Bu durum da yabancı kontenjanı uygulamasını tekrar sorgulamak gerektiğini beraberinde getirdi. Sence yabancı kontenjanı uygulaması doğru bir uygulamamıdır ve Türkiye şartlarına uygun nasıl bir kontenjan gerekliliği vardır?
Göksel Sert: Kontenjan şüphesiz olmalı. Her şeyin cılkını çıkartma kapasitemiz olduğu için eğer kontenjan kaldırılırsa ligimiz vasıfsız yabancı futbolcular mezarlığına dönebilir. Kontenjan durmalı ama nasıl durmalı, tartışılması gereken kısım bu. Bence bir takımın sahada en az 3 yerli oyuncusu olmalı. Şu an bu sayı 5 ama indirilmesi problem yaratmaz düşüncesindeyim. Sahadaki kontenjandan öte kadro kontenjanı önemli. Bence TFF kulüplerimize daha fazla genç futbolcu bulundurma zorunluluğu getirmeli. Hatta bu zorunluluk ilk 11’de bile olabilir. Mesela her takımda, en az 1 tane 20 yaş altı futbolcu oynatma zorunluluğu konabilir.

Bundan 5-10 sene önce ligimiz tam bir yabancı mezarlığıydı. Kariyeri belli olmayan, deneme-yanılma amacıyla getirilmiş bir sürü yabancı vardı. Bu sezon görüyoruz ki Anadolu takımları dahi çok kaliteli yabancılar alabiliyorlar. Neredeyse Polonya milli takımına 10 futbolcu Anadolu’dan gidecek, ötesi var mı? Yabancı kalitesi bu kadar artmışken kontenjanı daraltmak çok saçma bir uygulama olur, ligimize yazık olur.

Hep söylenir, Süper Lig ligler arasında 6. sırada diye. Evet, para harcama anlamında oralarda olabiliriz. Kaliteli futbolcular ligimizde yer alıyor fakat bunu uluslararası arenaya bir türlü yansıtamıyoruz. Sebebi Şenol Güneş’in sözlerinde saklı: “futbol devrimi yapmamız lazım.” Futbol arenasında fazla paranın dönmesi, futbolcu kalitesini arttırdı ama en azından 1 puan alıp eleştirilmeyeyim diye düşünen teknik direktör nesli yarattı. Bu yeni nesil, “total futbol” düşüncesindeki teknik adamların ülkemizde başarılı olmasıyla değişebilir. Ne yazık ki yabancı “total futbol” temsilcilerinden Frank Rijkaard, Türkiye ligini küçümsedi ve başarılı olamadı. Schuster’i de maalesef aynı yolu takip ederken görüyoruz. Şenol Güneş şu an tek temsilci konumunda. Peki, tek temsilci bu devrim için yeter mi? Çok zor!

Heyecanlı ama kalitesiz bir ligimiz olduğunu düşünüyorum. Pozitif futbol oynamaya çalışan takım sayımız oldukça az ama son yıllarda da şampiyonluk yarışının birçok takım arasında geçtiğini görüyoruz. Senin bu konuyla ilgili düşüncelerin nelerdir ve şampiyonluk adayın sezon başında kimdi, şimdi ise hangi takım şampiyonluğa daha yakın?


Göksel Sert: Doğru, aslında kalitemiz de var ama maalesef “beraberliği yeterli gören” teknik direktör anlayışı yüzünden meydana çıkmıyor. Defansif oyun tarzına karşı değilim hatta defans yapmanın ama sahiden “iyi” defans yapmanın büyük bir beceri olduğuna inanırım. Fakat iş sadece defansla sınırlı kalmamalı. Aynı ölçüde olmasa bile hücum da bulunmalı. O zaman hem uluslar arası başarı gelecek hem de lig kalitesi ister istemez yükselecek. Denizlispor, Gaziantepspor, Gençlerbirliği Avrupa’da başarı yakalarken savunma becerilerinin yanına hücumu da ekleyebiliyorlardı.

Sezon başı şampiyonluk adaylarım, daha önce şampiyonluk yaşamış 5 takımdı. Bu 5’liden Galatasaray ve Beşiktaş koptu, kaldı 3’ü. Kayserispor da potada ama ben onları şampiyonluk değil 2-4 yarışı içerisinde görüyorum. 2. olma ihtimalleri hiç az değil fakat 34. hafta sonunda hala ilk 4’te yer alırlarsa benim gözümde başarılıdırlar.

Trabzonspor ikinci devreyle birlikte düşüşe geçti. Düşüş yaşanınca klasikleşmiş Trabzonspor psikolojisi de ortaya çıkmaya başladı. Hep söylenir ve doğru bir sözdür: “Trabzonspor’un en büyük rakibi, yine kendisi!”. 20. Hafta itibariyle şampiyonluğa en yakın takımlar Bursaspor ve Fenerbahçe. Trabzonspor bozuk psikolojisini düzeltip toparlanabilirse yarışa kaldığı yerden devam eder. Şu sıralar bu ihtimal konuşulmasa da Bursaspor şampiyonluğa Trabzonspor ve Fenerbahçe’den daha yakın.



Galatasaray'ı da sormadan olmaz. Adnan Polat'tan TT Arena'ya, Hagi'den Rijkaard'a, Misimovic'e kadar birçok gündem maddesi var. Geçmişi bir yana bırakıp, şu ara transfer döneminin transferlerine bakarak nasıl bir Galatasaray geleceği öngörüyorsun?

Göksel Sert: Transferlerden başlayayım. Yanılmıyorsam bu cümleleri yukarıda da kurmuştum. Galatasaray ara transfer döneminde iyi bir takımın iyi parçaları olabilecek futbolcular transfer etti. Yani Culio, Stancu ve Yekta’dan tek başına maç kurtarması beklenmesin. Yaz transferinde takımın çehresini değiştirebilecek birkaç transfer yapılırsa Galatasaray bu yeni transferler ve eldeki kaliteli futbolcularla beklenenden daha çabuk toparlanır. Adnan Polat’ın en azından kendini kurtarabilmek adına yaz transferinde çok çalışacağını düşünüyorum.

Rijkaard, Türk futbolu adına büyük bir şans olabilirdi belki ama bunu biraz da kendisi istemedi. Şimdilerde Schuster’in yaptığı gibi ligi boşladı ve açık hedef konumuna geldi. Hagi’nin teknik direktörlüğü henüz muamma. İlk deneyimlerine baktığımızda çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Anlayabildiğim kadarıyla Hagi, sürekli mücadele eden bir takım yaratmak istiyor. Ama mücadelenin de bir sınırı var. Eğer bir takım sadece mücadele ederse ortaya tatsız tuzsuz bir yapı çıkar. Bunun en belirgin örnekleri zaten Türkiye’de. Hagi, mücadeleciğin yanına hücum futbolu değerleri koymayı başarırsa önemli bir teknik adam olmayı başarır.

Adnan Polat, Aziz Yıldırım gibi bir yönetim anlayışı güdüyor. Biraz parlayan bir yönetici olursa derhal kellesi alınıyor. Bu kellelerin ismi bazen Hakan Bilal Kutlualp, bazen Haldun Üstünel. Adnan Polat’a Aziz Yıldırım’ın “güçlü muhalifleri olan” versiyonu diyebiliriz. Adnan Sezgin futbolu bilen biri belki ama artık yıprandı. Açık hedef konumunda. Bu saatten sonra Galatasaray için faydalı olacağını Adnan Polat dışında düşünen yoktur herhalde.

Misimoviç gibi bir futbolcu şu yokluk döneminde illa değerlendirilmeliydi. Hagi’yle aralarında neler geçti bilmiyorum ama oynatılabilse Galatasaray’ın hayrına olurdu. Tabii en doğrusunu Hagi bilecek.

TT Arena Galatasaray için önemli bir fırsat. Görünen o ki yeni stadyumun büyüsü olacak. Galatasaray şu form durumuna bakınca umulmayan galibiyet serilerine yeni stadyumunda ulaşabilir.

İnsanlar senin Avrupa futboluyla da alakanı merak ediyor aslında, var mıdır Avrupa'da sempati duyduğun takımlar ve futbol veya futbolcu anlamında sevdiğin isimler?


Göksel Sert: Doğrusunu söylemek gerekirse Avrupa futbolunda taraftarı olduğum, her hafta maçlarını takip ettiğim bir takım yok. Zaman olursa tv’de yakaladığım maçları seyrediyorum. Fakat hafta sonlarım genellikle Süper Lig maçlarıyla dolduğundan fazla fırsat olmuyor.

Sempati duyduğum takımlar yok değil tabii ama sadece sempati. Mesela Fransa’da Marsilya her zaman sevdiğim bir takım olmuştur. İtalya’da Juventus’a sempatim vardır ama son durumları ne, bilmiyorum.

Futbolculardan hayranı olduğum kimse yok ama Arsene Wenger ve Jose Mourinho beğendiğim teknik adamlar. Futbol anlayışları zıt gibi görünse de sistemli çalışmaları beni etkileyen başlıca faktör.

Son olarak Sportif Cümleler'le ilgili neler söylemek istersin?


Göksel Sert: Bir kere büyük emek harcadığınızı söylemeliyim. Adeta profesyonel bir spor haber sitesi gibi çalışıyorsunuz. Son dakika haberlerini bile ilk sizde göreceğim neredeyse. Aynı heyecanla devam etmeniz umuduyla!

3 yorum:

  1. Harika bir röportaj.Sportif Cümleler ve Dar Alanda Uzun Paslar'ın buluşması gerçekten nefis olmuş. En farklı iki blog. Extensor'u da ekleyerek üç büyükler diyorum size izninizle :)

    YanıtlaSil
  2. Harika bir röportaj cidden.Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Futbol dolu hoş bir sohbet olmuş...

    "Hagi, sürekli mücadele eden bir takım yaratmak istiyor. Ama mücadelenin de bir sınırı var. Eğer bir takım sadece mücadele ederse ortaya tatsız tuzsuz bir yapı çıkar. Bunun en belirgin örnekleri zaten Türkiye’de. Hagi, mücadeleciğin yanına hücum futbolu değerleri koymayı başarırsa önemli bir teknik adam olmayı başarır." cümlesindeki "Hagi"yi çıkarıp Tolunay Kafkas yazsam Gaziantepspor'u da özetlemiş oluruz...

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir