28 Temmuz 2014 Pazartesi

Mancini Hocam

Galatasaray tarihi içerisinde birçok değeri taşır ve bu değerlerden biri de kesinlikle Roberto Mancini olacak. Kaç tane teknik adam Mancini'nin yaptığını yapabilir?

Yaşanan ayrılık son derece temiz bir ayrılıktı, örnek olunacak cinsten ama ayrılığın nedeni de Ünal Aysal'ın Mancini'yle devam etmek istememesiydi. Bu pek dışarıya yansıtılmadı ama hepimizin bildiği bir gerçek. İstenen transferdi, bütçeydi falan hikaye. Lucescu hayali sonrası alınan bir karardı, uygulanan bir operasyondu ve işin rengi değişti, bugün Lucescu değil de Prandelli başımızda.

Mesele de bu değil, geçmiş bitmiş zaten. Alınan kararın doğruluğunu Haziran ayında tartıştık, artık önümüze bakıyoruz. Konuya gelirsek, kaç tane teknik adam bu pozisyondayken Galatasaray'ın maçını izlemeye gelir, futbolcularla selamlaşır, fotoğraflar çekilir, Prandelli ile kucaklaşır. Oğlunu izlemeye gelmiştir kısmı hikaye, bu pozisyonda olan başka teknik adamlar girmezdi bu topa.

Bu anlamda Mancini ezber bozmuştur. Zaten insanlığını, karakterini hep övdük, beğendik ama çok klas bir teknik direkör, hepsinden önemlisi insan olduğunu da farketmiş olmalıyız.

Galatasaray tarihinden böyle bir isim geçti işte. Hangi takıma giderse gitsin, bundan sonrasında Mancini Hocam diyebileceğiz, bu çok değerli..



27 Temmuz 2014 Pazar

Honved 1-2 Galatasaray, Hızlı Oynamaya Çalışan Takım


Bugün oynadığımız Honved'in önemi Mancini'nin oğlundan, Youla'dan ama daha çok Kader Keita'dan gelmekte. Keita için şunu söylüyoruz, Galatasaray taraftarının hala özlem duyduğu isimlerden biri. Kreatif kanat adamlar her dönem tutulur, bugünlerde de Bruma'dan yana bu beklentiler var mesela ama Keita'nın o dönem ayrılığı zamansız oldu. Saha içerisinde oynadığı futbol dışında yaptığı o işler olmasa belki daha iyi bir Galatasaray kariyeri onu bekliyor olabilirdi. Maalesef yarattığı antipatinin de gitmesinde payı büyük. Katar'dan gelen 8 küsür milyon avro'luk peşin bonservis değildi mesele.

Maça gelirsek, 4-2-3-1'i analiz etmek açısından iyi bir maç oynadık. Şu görülüyor, Galatasaray topa sahip olmaktan öte, hızlı oynadığında ve özellikle kontraya çıktığında oldukça etkili. Bunun da nedeni Olcan Adın ve Bruma gibi isimler. Bu oyun tarzının da Burak Yılmaz'a çok yatkın olduğunu düşünüyorum ve  oynanan üç hazırlık maçına da baktığımda forvetini rakip savunma arasına sarkıtmaya çalışan bir Galatasaray vardı.

İçeride oynanan maçlarda, kapanan savunmalar karşısında böyle hızlı ve kontra oyunu oynamak güç. Topa sahip olmak büyük gereklilik ve hücumda kalmak adına da Sneijder'in varlığı önemli olacak ama geçen sezonu kanatsız geçirdiğimizi düşünürsek, bu sezon Bruma ve Olcan Adın gibi isimlerle (hatta kenardan gelen Sinan Gümüş'ün de iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum) daha hızlı, gole daha yakın bir Galatasaray olacaktır. 

Burada tek iş Burak Yılmaz'ın ne kadar bitirici olabileceği. Bugün attığı ilk gole baktığımızda, Olcan Adın'ın çıkışı ve Burak Yılmaz'a attığı ara topu önemli. Bu uyum yükseldiğinde verim de artacak. Burak Yılmaz'ın gol vuruşu da oldukça enfesti.

Umut Gündoğan'ı oynadığı ilk maçtan sonra diğer iki maçta daha fazla görmek isterdim. Şu aşamada Emre Çolak'dan daha iyi bir alternatif olacağını düşünüyorum ve dikine, hızlı oynamaya çalışan bir takımda da çok değerli bir alternatiftir. Yekta Kurtuluş da önemli mesela, Honved karşısında da dikine oyununu beğendim, son 20 dakikada önemli işler yapabilirdi ama maç temposundan koptu herkes.

Sözün özü, 4-2-3-1'i geliştirmeye çalışıyor Galatasaray. Prandelli'nin hazırlık maçlarında çok sık oyuncu değişikliği yapmadığını görüyoruz, ideal 11'ini kurmaya çalışıyor ve bunun üzerine gidiyor. Savunma kısmı haricinde de ideal 11'ini belirlemiş gibi.

Nolan Smith Galatasaray'da


Tam bir kolej çocuğu olan Nolan Smith, Duke gibi bir kolejde, Mike Krzyzewski gibi bir koç ile tam dört yılını geçirdi. Nolan Smith, geçirdiği dört yıl kolej ligi sonrası 2011 yılında Portland tarafından 1.tur 21.sıra'dan draft edildi. Açıkcası benim beklentim NBA'de kalıcı bir oyun kurucu olacağı yönündeydi ancak geçirdiği iki Blazers yılı da şanssızlıkar ve sakatlıklar ile geçti. Öncelikle Felton ve Flynn'in arkasında kalması, diğer yıl Damian Lillard'ın draft edilmesi ile iyice gözden düşen bir oyuncu oldu. 

Smith'in direkt Avrupa kariyerini başlatması onun için bir avantaj oldu diyebiliriz. Çünkü Avrupa'da iş yapabilecek bir oyuncu. Üüksek tempo basketbolu seven, skor üretebilen, hızlı ve çevik bir oyun kurucu olan Nolan az bir D-League tecrübesi sonrası Hırvat ekip Cedevita Zagreb ile anlaştı. Nolan'ın çaylak Avrupa yılı kötü geçti diyemeyiz, Eurocup'ı 16 sayı ortalama ile takımının en skoreri olarak bitirip 4 asist ve 1.13 top çalma ile de yine o alanlarda lider bitirdi sezonu. 

Nolan için artık bambaşka bir takım ve arena olacak Galatasaray ile Euroleague. Benim hiçbir vakit çok aklıma gelen bir isim olmadı, kolej yıllarını izleyip sevdiğim bir oyuncu olsa da. Smith ancak bir arkadaşım bana "Carlos Arroyo'nun yanına Nolan Smith cok iyi olmaz mı be abi?" diye sorsa şiddetle katılırdım herhalde. 

Oyuncuları tanıtmaya ve Galatasaray tarafını anlatmaya çalışırken giden oyuncular ile karşılaştırma yapmayı seven biriyim. Her oyuncu da yaptığım gibi Nolan Smith'i de Jamont Gordon ile karşılaştıracağım. 

İki oyuncu da saf bir oyun kurucu degil, combo diyebileceğimiz tür kısalar. Ancak Gordon'ın Smith'e göre en büyük avantajı çok güçlü fiziği ve ribaunt özelliğiydi. Nolan biraz daha ince ancak ince olması kötü bir savunmacı oldugu anlamına gelmez. Nolan, rakip kısa ya baskı yapmayı başarabilen bir oyuncu. 

Hücum olarak bir özellikleri daha cok benziyor. Gordon özellikle son yıllarında üç sayı yüzdesini yükseltse de iyi sayılmazdı keza Smith'in de üç sayı çizgisinin dısında sıkıntı yaşadığı kesin. Daha çok dribling ve fastbreak üzeri sayı üretmeyi başarabilen oyuncu Smith. Yine eksi bir taraftan bahsedecek olursak Smith'de tıpkı Gordon gibi bazen kafayı tamamen basketboldan uzaklaştırabilen bir kafada. Onun gününde olması ve motive olması çok önemli.. 

Ergin Ataman'ın bu sezon bol bol savunmayı düşüneceğine eminim, Smith 1.88 boyunda ve az önce belirttiğim gibi ince bir kısa rakip fizikli kısalara karşı ezilme korkusunu her maç yaşayacağımız kesin. Özellike Arroyo'nun da ilerlemiş yaşı ve savunma zaafını ele alırsak iyice bir düşünmemiz gerektiği kanısına varabiliriz.. Son olarak kolej çocuğu Nolan Smith transferi diğer kısa transferlerimiz gibi yanlış transfer değil doğru transfer ama iyi bir transfer mi olduğunu sezon başladığında anlayacağız..



25 Temmuz 2014 Cuma

Pietro Aradori Galatasaray'da


Galatasaray için bu yaz sezonunda belki çok kariyerli isimleri tercih etmedik ama çok doğru isimleri tercih ettiğimizi transferler acıkladıgından beri söylüyorum. O doğru transferlerin en başında yer alan isim kesinlikle Pietro Aradori.. 

25 yaşında olan Aradori, kendi ülkesi İtalya'da ki dört köklü takımda da (Milano, Cantu, Siena ve Roma) forma giymiş bir isim. Aradori profesyonel basketbol kariyerinin ilk yurtdışı deneyimini Galatasaray ile yaşayacak. İlk defa yurtdışında forma giyecek olması Aradori için sorun olabilir ama kariyerini göz önüne alarak biraz esnek bakabiliriz. 

Kağıt üzerinde geçen sezon ki kadroya baktığımız zaman  Malik Hairston'ın yerine alınan bir oyuncu diyebiliriz. Tabii Aradori ile Hairston'u  birbiri ile kıyaslamak yanlış olabilir, çünkü baya farklı tip oyuncular. Hairston daha cok dribling ve fizik üzeri oynariken, Aradori ise daha skorer ve şut üzerinden oynayan bir oyuncu. 

Aradori'yi Hairston'dan ayıran bir diğer özellikte asla sorumluluktan kaçmaması ve sürpriz işlere imza atıp korkmadan şut kullanabilen bir oyuncu olmasıdır. Tabii Arroyo gibi bir komutan ile oynamak onun şut seçme olayını dengeleyip daha iyi bir hale getirecektir. 

Aradori gerçekten biraz da kapalı kutu, özellikle istikrar sorunu yaşama potansiyeli fazla. Ülkesinden ilk defa uzaklaştığını da hesaba katarsak bu durum düşündürüyor ama asla kötü transfer diyemeyiz. Çok değerli bir oyuncu ve sadece 25 yaşında. 

Aradori için daha fazla söylenecek pek bir şey yok. Herhalde sezon içerisinde kendisi ile alakalı daha çok fikre sahip olacağız. Umarım ilk olarak beklediğimiz skor katkısını alabiliriz..

Çağatay Aydın


Yeni Stoper?


Yeni sezona önceliği iç transfere vererek girdi Galatasaray, bu belli. Takımın iskeleti korunuyor ve maddi anlamda da futbolculara verilen tavizler var. Bu maaş artışlarını tartışabiliriz ama 5+3'ün getirdiği ve dayattığı durumu unutmadan. Eray İşçan haricinde de iç transferde atılan tüm adımları doğru buluyorum.

Hakan Balta'nın da sözleşmesinin uzatılmış olmasına çok sevindim. Sezon sonunda sözleşmesi bitiyordu ve bu işi şimdiden halletmek Hakan Balta'ya verilen değerin göstergesi. Sol bek performansını yıllar yılı tartıştık ama stoper oynamaya başladığı zamandan bu yana gösterdiği bir istikrar var ve Mancini'nin de bu anlamda gözdesiydi, Prandelli'nin de vazgeçemeyeceği isimlerden biri olacaktır.

Biraz da bu yükseliş zaten yeni stoper transferinin istenmemesinin nedeni. Hakan Balta'nın bu formu, Koray Günter'in potansiyeli bu anlamda iyi nedenler. Chedjou'nun durumu biraz şüpheli ama o da biraz daha istikrara yönelik oynayabilirse Galatasaray'ın bence de yeni bir yabancı stoper hamlesine ihtiyacı yok. Yabancı sınırı malum, 5+3'e uygun kadro kurmakta herkes çok zorlanıyor..

Martynas Pocius Galatasaray'da


Henüz pivot transferinde ismi duyamadım ama benim kişisel görüşüm, yapılan transferler içerisinde en önemli isim Martynas Pocius. 

Pocius da tıpkı bu sezon takım arkadaşı olacak Nolan Smith gibi Duke mezunu. Nolan kadar ismi duyulmasa da böylesine bir kolejden mezun olmak büyük avantaj. Martynas yaklaşık 5 yıldır Euroleague arenasında mücadele etmekte ve kolej sonrası ülkesine dönüp geçirdiği gayet iyi iki Zalgiris sezonundan sonra kendini bir anda Real Madrid gibi dev bir takımda buldu. Ancak Real'de derin rotasyon içerisinde kendisine pek süre bulamadı ama bulduğu dakikaları da kötü geçirdi diyemeyiz. 

Real Madrid sonrası evine Litvanya'ya yani Zalgris Kaunas'a geri dönüş yaptı. Saras ve Javtokas ile Euroleague'de top 16 ötesini göremeseler de Litvanya'da şampiyon Zalgiris Kaunas oldu. 

Biraz parke içine dönüp Pocius'un neler yapabileceği hakkında düşüncelerimi belirteyim. Pocius için diğer bir transferimiz Micov gibi biraz aynı şeyleri söyleyeceğim. Pocius her vakit kendini rahat hissedip topu elinde buldugu an skorunu üretebilen, pozisyon yaratabilen, değerli bir oyuncuya bürünebiliyor. Ve artık Galatasaray'da o ortam onun için oluşacak. 

Geçen sezon ki Zalgiris'i çok takip edemesem de izlediğim maçlarda bunu hemen görebildim. Kritik şutları atmaktan çekinmeyen, sorumluluk alan ve bunu başarı ile yapan bir Pocius vardı. Zalgiris kadro olarak Euroleague başarısı için kesinlikle vasat bir kadro. Şimdi Pocius daha iyi bir kadroda ve topu Real'e nazaran daha çok elinde göreceği bir ortam'a. Ayrıca Pocius şu an kariyerinin en olgun dönemlerini yaşamakta. 28 yaşında ve iyi bir koç, iyi bir takım ile rolü çok daha iyi olacak. 

Pocius için benim kişisel olarak beklentim şu sezon yapılan bütün transferlerden daha fazla. Yanında kontrol manyağı lider gibi lider Carlos Arroyo olacak ve bu skorer bir oyuncuyu her vakit sahada rahatlatan bir unsurdur. 

Pocius'un biraz kişisel özellilerinden bahsedersek hiç fena bir oyuncu olmadığını anlayabiliriz. Pocius gayet atletik ve ilk adımı çok çabuk olan bir oyuncu. Şutu gayet tehlikeli, saha görüşü bir 2 numara için hiç fena değil. Artık Pocius'un her yıl yaşadığı mental ve kafa olarak oyundan kopma olayını kenara atıp en doğru ortamda oyununu oynaması gerek. Kısa bir özet ile şunu söyleyebiliriz, Martynas Pocius'ın çıkıp kendi basketbolunu oynaması ve iyi bir takımda iyi bir rol alması için her şey uygun. Beklentim büyük kendisinden umarım karşılayacaktır..

Çağatay Aydın


24 Temmuz 2014 Perşembe

Sempatinin Efendisi


Galatasaray kısmıyla başlayalım, Taffarel'in gitmeyecek olmasından ötürü çok mutluyum. Taffarel'in varlığını, Muslera'nın gelişimiyle, kaleci antrenörlüğüyle falan açıklayamazsınız. Taffarel, Galatasaray adına çok önemli bir değer ve renktir, onun teknik ekip içerisinde olması başarı adına olmazsa olmaz unsurlardan biridir.

Vincenzo Di Palma gibi bir isim de Galatasaray'ın teknik ekibinde. Dünya'nın en iyi kaleci hocalarından biri ama Taffarel'i kaybetmenin getireceği olumsuz unsurlar kaleci mevzusunda değil, takımın birliği, bütünlüğü açısından olacaktı.

Brezilya teklif yaparsa gider diye bekliyordum ve gitmesi durumunda da Taffarel için olumsuz bir yorum yapamazdım. Brezilya Milli Takım'ı onun kariyeri anlamında zirve noktasıdır çünkü, herkesin hayal ettiği nokta. Dunga'nın da Taffarel'i hatırlaması çok büyük bir olaydı ama Taffarel'in öncelikli tercihi Galatasaray'ı bırakmamak, devam istemek oldu.

Bu noktada da Milli Takım uğruna Galatasaray'ı harcamayanlara bir selam göndermek isterim ama bunun en büyük örneği bizim adımıza Taffarel olacaktır. Belki de tek örneği..

Hem Galatasaray'ı hem de Milli Takım'ı çalıştırabilmesi Taffarel açısından çok büyük bir adım olacak. Brezilya Milli Takım'ı kariyer zirvesi olacaktır ve bu teklifi kabul etmemeyi de göze almıştır Taffarel. Bu jestine karşılık Ünal Aysal ve Prandelli de bu duruma onay verdi ve Galatasaray'la da yola devam ediyor.

Daha gidilecek yol var, kazanılacak kupalar var. Başarıya giden yolda da Taffarel'in varlığı mühim..

Vladimir Micov Galatasaray'da


Vladimir Micov için  söylenecek çok şey var aslında. Kendisi daha 16 yaşında profesyonel basketbol kariyerine adım atmış ve 29 yaşına geldiği şu zamanlarda Galatasaray ile birlikte giydiği forma sayısı 11.

Oynadığı bütün takımlarda maksimum geçirdiği sezon sayısı sadece iki ve böylesine disiplinli, yetenekleri parkede verecekleri net belli olan bir oyuncunun bu kadar takım değişmesini ben de ilk başta garipsemiştim. Micov'u ilk olarak yarım Partizan kariyerinden bilirim ve sonrasında eski takımı Boduncost'a dönmüştü diye hatırlıyorum. Ancak hiçbir sezonu tam olarak kötü geçti diyemeyiz. 

Micov'un çok fazla takım değiştirmesi akla bu soruyu getirebilir ama tamamen kariyer planlaması ile alakalı bir durum ya da Micov'un biraz maddi sevdası yüzünden.. Hatırlamakta fayda var, geçen yaptığı açıklamada bile bunun kokusunu biraz belli ettiydi. "Real Madrid ve Galatasaray'dan teklif aldığım doğru ancak Galatasaray cok daha imkanlı" diye bahsetmişti. Micov'un kariyeri hep böyle gelişti muhtemelen. 

Biraz parke içine dönersek ben kendi twitter hesabımdan Markoishvili'nin ayrılacagını anladığım an bu adamın yerini dolduracak net ismin Vladimir Micov olduğunu söylemiştim. Daha ismi bile dedikodular arasına girmeden söylemiştim, çünkü bazı ayrıntılar bir yana neredeyse aynı tip oyuncular. Yani demek istediğim, Markoishvili'nin yeri bu kadar net doldurulabilirdi. 

Biraz Markoishvili ile karşılaştırma yaparak Micov'dan bahsetmek istiyorum. Markoishvili özellikle son yılında işin savunma ve hücum tarafında harika bir sezon geçirdi ki o sakatlık dönüşüne rağmen bunu yapmıştı ama Markoishvili'de her sporcu gibi kontrat yılında ekstra bir performans sergilemekten kaçınmadı. Bu onu CSKA gibi Avrupa'nın köklü takımlarından birine götürdü. 

Micov'u Markoishvili'den eksi bir yan olarak ayırabileceğim tek özelliği savunması olabilir. Savunmada Markoishvili kadar fizikli ve çabuk değil ve Micov pozisyon seçerek savunma yapabiliyor. Hücumda ise Micov'un özellikle Cantu yıllarında gördüğümüz ikili oyun yeteneğini CSKA'da göremiyorduk. Çünkü o işi yapacak o kadar usta isim vardı ki Micov daha cok hızlı hücum da koşan ve köşelerde ceza atışı atan oyuncuydu ve bunu özellikle belirtiyorum karar verme konusunda sıkıntı yaşayacağımızı geçen sezon gibi bu sezon için de düşünüyorum. 

Ancak artık Micov için roller değişecek ve daha çok topu elinde bulacak, daha çok şut atma imkanı bulacak. Asıl net patlama yaptığı Cantu yıllarına döneceğini umut ediyorum. Son olarak Markoishvili çok değerli ve disiplini seven bir oyuncuydu, onun ayrılış kararına her Galatasaraylı gibi ben de cok üzüldüm. Ancak onu çok aratmayacak bir oyuncuyu kadroya kattık ve benim kişisel olarakta beğendiğim sevdiğim bir oyuncu. Umarım beklenilen katıkıyı alabiliriz..



Ceyhun Gülselam Hannover 96'da


Hayatının kararını almış diyebilirim Ceyhun Gülselam için. Türkiye'de gelemediği nokta ortada. Büyük potansiyel olarak, çok genç yaşında A Milli Takım'a da adımını attığı o dönemlerde beklenti çok farklı noktalardaydı ama ne Trabzonspor günleri ne de Galatasaray günleri istenilen seviyede olmadı. Sonuç itibariyle de her iki takımın da bu futbolcuyla sözleşmesi bittiğinde ondan rahatlıkla vazgeçtiklerini gördük. Ceyhun Gülselam adına Mancini'nin ona verdiği şans en büyük Türkiye referansı olacak diyebiliriz. Şimdi Tayfun Korkut'un elinde hangi noktaya geleceğini merak ediyorum, bildiği, yetiştiği, potansiyel vaat ettiği topraklara geri dönmüş durumda..

Keşke Sneijder Kadar Galatasaray'ı Yaşayabilseniz

 
Sneijder olmasaydı eğer geçen sezon başımıza neler gelirdi sorusuyla başlayalım mevzuya. Türkiye Kupası'nı kazanamazdık mesela, direkt Şampiyonlar Ligi bileti de gelmezdi. Bunun ötesinde Şampiyonlar Ligi 2. turu da hayaller arasında yerini alırdı. Fenerbahçe karşısında da galibiyet gelmez ve her anlamda kötü bir sezon geçirirdin.

Buradan da şu sonuç çıkar, Sneijder winner oyuncudur, takımın bir numaralı yıldızı durumundadır ve onun yaptıklarını, yapacaklarını asla paraya, şana, şöhrete bağlayamazsın. Mali şartları öne sürüp, ondan vazgeçmen durumunda da yeni sezona yönelik bütün hedeflerini çöpe atmış olursun. Çünkü Sneijder'in yerinin doldurulamayacağını herkes biliyor, bilmesi, düşünmesi lazım.

Sneijder, Galatasaray'ı en çok sahiplenen futbolcuların başında geliyor. Onu da özel kılan bu zaten. Yoksa yıldızlar gelir geçer, Galatasaray tarihi boyunca birçok yıldıza sahip olmuştur ama Hagi'nin ardından benimseyebileceği, ilah ilan edeceği bir 10 numaraya da ilk defa sahip olmuştur.

Anlamadığım nokta, rakip takım taraftarı olursun ve Sneijder'in gitmesini istersin. Bunu anlarım, rakibinin en önemli futbolcusundan kurtulursun ama sen Galatasaraylıyım diyerek kendi futbolcunu, maddi şartları öne sürerek göndermeye çalışırsan, gitmesini istersen bunu anlayamam.

Sneijder'in Galatasaray'a getirdiği katkılar aldığı ücretten öte. Getireceği katkılar ise olası bonservisinden gelecek paradan çok daha öte. Galatasaray bir hedef takımıdır ve hedefi doğrultusunda en çok güvendiği ismi satmaz, buna ihtimal vermiyorum, vermek dahi istemem.

Evet, Galatasaray'ın şu noktada mali şartları iyi olmayabilir ve transferde bu anlamda çok zorlanıyor da olabilir. Ama bu durumu düzeltecek isim ne Sneijder, ne de Muslera gibi isimler. O vakit Melo da gitsin, kim iyi para getirecekse hepsi gitsin. Bu durumda Galatasaray'ın hedefi, planı ne olacak, başarı mı istenecek yoksa kan, ter ve gözyaşı mı vaat edilecek?

İşin özü, Sneijder burada mutlu ve Galatasaray'da kalmak istediğini, sözleşme uzatmak istediğini de her vakit dile getiriyor. Monaco'dan gelen teklifi de reddediyor, kafasında başka plan ve projeler de yaratmıyor. Hajroviç gibiler kaçıp giderken, Sneijder gibi bir isim böyle küçük hesapların peşine düşmüyor, bu da Galatasaray'ı ne kadar yaşadığıyla açıklanabilir.

Keşke Sneijder'den vazgeçmek isteyenler de, Sneijder kadar Galatasaray'ı yaşayabilse...

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Rapid Wien 3-1 Galatasaray, Kalecin Yoksa


Galatasaray'ın henüz 2. maçı, rakip ise sezona başlamış ve ilk haftayı da geride bırakmış. Fizik olarak arada farklar var ve bu açıdan baktığımızda eleştirilerde fazla acımasız olmamak gerekiyor ama yapılan yorumlara baktığımda durum bu değil.

Hazırlık maçları eksikleri görmek için, skor sonradan gelir. 3-1'e çok aldanmamak lazım, yenilen 2 gol bariz Eray İşçan hatası. Eray İşçan'dan da 3. kaleci bile olmayacağını görmüşüzdür. Sinan Bolat tam da bu yüzden alındı, bu yüzden Sinan Bolat'ın aldığı ücret üzerinden yürümenin de mantığı yok.

Ön alanda çok basmadı Galatasaray, işin tempo kısmında yapması gerekenin şu an uzağında. Çünkü hazırlık maçları yeni başladı ve bir anda yüklenmenin mantığı yok. Bu yüzden de Rapid Wien çok rahat hücuma çıktı, özellikle de maçın ilk yarısında Telles'in kanatını tamamen bitirdiler. 

Buna rağmen Galatasaray'ın pozisyonları var. Burak Yılmaz'ın kaçırdıkları, Bruma'nın direkten dönen topu gibi. Hazırlık maçı olmasına rağmen kazanılacak bir maçtı ama son vuruş eksikliği, fazlasıyla da kaleci eksikliğiyle kaybedilen bir hazırlık maçı. 

4-2-3-1'in merkez kısmında Emre Çolak'ı da çok etkisiz gördük aslında. Dikine oynayamadı bugün Galatasaray, oysa ilk hazırlık maçında artısı dikine oynamasından kaynaklıydı. Umut Gündoğan daha iyi bir görüntü çizmişti mesela. Öyle bir sistemde Burak Yılmaz daha etkili olur. Galatasaray eğer hücumda kalmayı, top tutmayı düşünüyorsa, o formasyonun forveti Burak Yılmaz olmayabilir. İlk maç Burak Yılmaz'a daha uygundu ama o maçta oynamadı.

Bruma'yı böyle görmek büyük özlem, gerçekten harika bir maç çıkardı. Hazır olmamasına rağmen güçlendiğini net şekilde belli ediyor, tekniğiyle bu sezon fazlasıyla can yakacak gibi.

Bir de Veysel Sarı'ya bir artı çizmek lazım, belki ilk yarıda değil ama ikinci yarıda takım tamamen düştüğünde düşmeyen tek futbolcu oldu. Sürekli bindirdi, denedi, çabaladı. Hamit Altıntop'a göre daha hareketli, daha sağ bek oynayabilir ama hala asıl isim bulunamadı.

Agresif bir maçtı ayrıca. Rakip ve fazlasıyla hakemden kaynaklı bu da. Sonuç olarak, eksikleri görmek adına güzel bir maç izledik. Galatasaray'da kazanabilirdi ama bahsettiğim noksanlar maçı kaybettirdi, sağlık olsun.


Çare bu adamlar..

22 Temmuz 2014 Salı

Hala Genç


Ve bu adamın yaşı henüz 23. Hala genç, futbolu da genç futbolcu olarak bırakacak futbolculardan. Ama onun bir farkı olacak, eğer bu tempoyu sürdürmesi durumunda forma giymediği lig, oynamadığı takım kalmayacak sanki. Bojan Krkiç'in kariyer rotasında sıra Stoke City'nin. Bu sefer farklı olarak onlar futbolcunun bonservisini almışlar ve 4 yıllık sözleşme imzalamışlar. 


Sinan Bolat Galatasaray'da


Muslera gibi mükemmel bir kaleciye sahibiz ama onun alternatifini bir türlü üretemedik. Muslera'nın olmadığı dönemleri hatırlayın, geçen sezon yaşadığımız sorun mesela. Eray İşçan o boşluğu dolduramadı. Ondan önceki sezona baktığımda ise Muslera'nın acı çeke çeke oynadığı Braga deplasmanı mesela. Topa vuramıyordu bile ama o halde oynamıştı. Bu durumları bir daha yaşamamak adına da sağlam bir yerli alternatife ihtiyaç doğdu.

Ufuk Ceylan bu anlamda tutmadı. Aykut Erçetin ise hiç oralı olmadı, Eray İşçan'a baktığımızda ise çok tecrübesiz ve bence en az iki sezon başka bir takımda kiralık oynamaya ihtiyacı var. Elinizde üç tane kaleci alternatifiniz olduğu görünüyor ama siz Muslera olmadığında kara kara düşünüyorsunuz.

Fenerbahçe'nin kaleci problemi hiç olmuyor mesela. Kaleci konusunda gerçekten müthiş bir noktadalar. Her dönem iyi yerli kalecileri mutlaka oluyor. Üstelik bunun geneli de alttan yetiştirdikleri kaleciler. Volkan Demirel'in arkasında Mert Günok ve Ertuğrul Taşkıran gibi isimler var mesela, gerçekten müthiş bir rotasyon.

Beşiktaş'ta bu sorunu yaşamıyor bence. Tolga Zengin'in arkasında Cenk Gönen var ve alternatif anlamda iyi bir yerli kaleci bana göre. Söz konusu Galatasaray olduğunda ise ülkenin en iyi kalecisine sahibiz ama arkasında iyi bir alternatif maalesef bulamadık.

Sinan Bolat'la bu sorunu aştığımızı düşünüyorum. Son dönemde her ne kadar istenilen seviyenin gerisinde olsa da Liege ve Milli Takım'da geçirdiği dönemin onun adına iyi bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. Kaleci için yaş mevzusuna fazla takılmadığımdan da 25 yaşında olmasına rağmen hala iyi bir potansiyel barındırıyor. Taffarel'in ellerinde daha farklı bir noktaya da gelebilir.

Sinan Bolat'ın Milli Takım anlamında dezavantajı kendisini bizlere iyi tanıtamaması oldu. Liege günlerinde gözlerden uzaktı. Rotasyon içerisinde hep yer aldı ama gözden uzak olması, Sinan Bolat için de bir soru işareti hep yarattı. Bu yüzden onun Türkiye'ye transfer olmasını istiyordum ama o Porto'ya gitti.

Porto'nun bıraktığı isimden hayır gelmez gibi söylemlerede katılmam mümkün olmaz, nitekim her konuda müthiş işler başarıp, kaleci konusunda o kadar dev adımlar atamadılar. İki kaleci hatırlarım, yıllarca Vitor Baia vardı, sonrasında Helton. İyi ama standart kaleciler oldular ve kaleci ihracında veya transfer noktasında o kadar iyi adımları yok. Bu yüzden de Sinan Bolat'ı bu genellemeye katmamak gerekiyor.

Geçen sezonki Kayserispor günlerine baktığımızda ise iyi bir sezon geçirmediğini söyleyelim. Ama kalite gösterdiği maçlar da oldu, Galatasaray deplasmanı mesela. Bana sorarsanız maçı kazandıran isimdi. Bu da önemli bir referans noktasıdır.

İşin özü, ya Sinan Bolat ya da Hakan Arıkan gelsin istiyordum ama işin temelinde mutlaka iyi bir yerli kaleci alternatifi yaratalım, bu olmazsa olmaz derken Sinan Bolat transferi gerçekleşti. İyi bir adım, umarım eski günlerine dönüş sağlar ve Muslera olmadığında da bizler kara kara düşünmeye başlamadan, güven içerisinde maçları izleyebiliriz..


Kaptan "Selçuk İnan"


Galatasaray formasıyla 4. sezonuna giriyor ama geçen 3 sezonda zaten takımın kaptanı gibiydi. En azından ben öyle görüyordum ve gün itibariyle de takımın asıl kaptanlığına yükselmiş durumda.

Şunu unutmuyorum, unutmam. Burak Yılmaz'ı düşünün. Kariyeri Selçuk İnan'dan farklı, Türkiye için bütün büyük denilen takımların formasını giydi ve böyle bir futbolcunun sahiplenilmesi zordur. Karakter itibariyle de Selçuk İnan'la ayrılan bir isim aslında. Herkes Selçuk İnan'a sempati duyar ama Burak Yılmaz'a karşı rakip takım taraftarlarının antipatisi daima vardır.

Ayrıca performans nedeniyle dönem dönem eleştirilen, kaçırdığı gollerin ardından da tribün tepkisi yiyebilen bir isim Burak Yılmaz. Ama ben birgün bile formayı çıkardığını, küstüğünü, ben oynamayacağım tavrında hareket ettiğini görmedim. Aksine Galatasaray'ı en çok sahiplenen, benimseyen, yaşayan futbolcuların başında geliyor ve bu özelliği itibariyle de benim için yeri çok özel olacak.

Selçuk İnan'ın ise performans nedeniyle tribün tepkisi yediği ilk anda forma çıkarması, küs bir tavır sergilemesi hep hatırlanacak. Ona yakıştıramadığım bir hareketti, kendisi de pişman olmuştur diye tahmin ediyorum. Belki de alışık olmadığı bir tablodan ötürü nasıl reaksiyon göstereceğini tahmin edemedi. Dediğim gibi karakter meselesi bu, her insan aynı olamıyor.

Ben Selçuk İnan'a desteğimi, sevgimi devam ettiriyorum. Galatasaray kaptanlığına da yakışacağını, yakıştığını düşünüyorum. Bize düşen de bana göre, geçmişi bir kenara atmak zorunda olduğumuz ve önümüzde göreceğimiz güzel günler adına hareket etmemiz..

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Vorwarts Steyr 1-3 Galatasaray, Başlıyoruz


Öncelikle Galatasaray Televizyonu'na teşekkürlerimizi iletelim. Şu şartlarda yayınlanabilecek en mükemmel şekilde maçı bizlere sundular. Tek kamera, 3G yayın ama tek bir hata olmadan, üstüne herhangi bir pozisyonu da kaçırmadan Galatasaray açlığımızı bir nebze olsun gidermiş olduk.

Maça geçersek, Prandelli'nin uygulamak istediği felsefe açık. Hızlı, dikine oynayan, topu fazla ayağında tutmadan seri hareket etmeye çalışan bir Galatasaray yaratmak istiyor. Bu maçta da bu futbolun izlenimlerini aldık ve söz konusu dikine oynamak olduğunda fark yaratan futbolcu da Umut Gündoğan oldu.

Geçen sezonu Umut Gündoğan'ı görememesi Mancini'nin büyük kusurlarından biri. Atılan üç golde de payı olduğu gibi, kaçı gerçekten ofsayttı bilinmez ama birçok pozisyonu da onun dikine attığı paslar hazırladı. Yekta Kurtuluş ve Furkan Özçal gibi isimlerin de bu tarz futbola çok iyi uyum sağladıklarını söylemek lazım ama maçın adamı bu anlamda Umut Gündoğan oldu.

Ayrıca bu futbolda Burak Yılmaz'ın çok ekmek yiyeceğini düşünüyorum. Tam onun tarzı. Eğer şu ofsayt olayını ayarlamayı başarırlarsa (bu konuda Sneijder ve Selçuk İnan gibi ince işçiler var) Burak Yılmaz'ın çok fazla gol atacağını düşünüyorum.

Eksik anlamında ise, Hamit Altıntop elbette daha hazır değil ama sağ bek oynaması durumunda da çok ağır kalan bir futbolcu. Zorlu ve uzun süreçte sağ bek onun ağırlığını kaldıramayabilir ve Veysel Sarı da bu takımın banko sağ beki değil. Oraya acil bir transfer gerekiyor. Aynı şekilde, Telles'den sonrası da yok, Hakan Balta'yı stoper saymak durumundayız artık ve 2. bir sol bekimiz yok. Emre Tosun'u kazabilsek ne ala ama oraya da bir hamle gerekiyor.

3. bir yerli santrafor ve yedek kaleci de bana göre olmazsa olmazlardan. Sinan Bolat'la o açık kapanır ama Burak Yılmaz & Umut Bulut rotasyonunun arasına bir yerli daha sokmak önemli sanki.

Böyle maçlar gençleri de görmemiz açısından önemli. Birçok genç isim oynadı bugün. Bunun yanında Bruma'ya da kavuştuk. Bu anlamda güzel bir akşam olduğunu düşünüyorum. Benim tahminim iyi bir Galatasaray'ın geldiği yönünde..

Carlos Arroyo


Tatilde dahi Galatasaray t-shirt'üyle geziyor, helal olsun..

Chelsea 2014-2015


20 Temmuz 2014 Pazar

Vakit Geldi


Bazı ayrılıklar kaçınılmaz, Drogba'nın ayrılığında olduğu gibi. İşe gerçekçi baktığında, 36 yaşına gelmiş, büyük paralar kazanan bir maliyet ayrılmış gibi bakabiliyorsun mevzuya. Ona ödenen ücretle, iç transferi tamamladı mesela Galatasaray. Ayrıca yabancı sınırı derken böyle bir ayrılık kaçınılmaz bir son oldu ama işin duygusal tarafı elbette daha baskın, en azından benim için.

Geçen 1.5 sezonda Drogba'yı yaşamış olmak benim için büyük bir gurur oldu. Drogba gibi bir futbolcuyu Galatasaray formasıyla görmek ve onunla büyük başarılar peşinde koşmak insana güven veren bir unsur. Son yarım sezonu sakatlıklar yüzünden tam manasıyla istenilen gibi olmadı ama her an Galatasaray için hazır, oynamak ve kazanmak isteyen bir Drogba'yı gördük.

Şimdiki durağı ise Chelsea. Efsane olduğu yerde bitirmek adına, efsane olduğu teknik adamın yanına gidiyor. Chelsea büyük bir değişim yaşadı, transferde Atletico Madrid'i sömürüyorlar, yeni bir 11 oluştu, yıldız isimler geldi, Lampard gibi bir isim gitti. Drogba da o rotasyon içerisinde öncelikle büyük bir karakter olacak, sonrasında vakti geldiğinde sahaya girip katkısını verecektir. Sezon sonunda da teknik ekibe katılarak, Chelsea ile yoluna devam edecek.


Yolu açık olsun, bizler onu takip etmeye devam edeceğiz...

Sezonun Hamlesi

Sezonun hamlesinin Toni Kroos olduğunu söylemiştim ama taa ki James Rodriguez transferi gerçekleşene kadar. An itibariyle sezonun en büyük transferi benim gözümde James Rodriguez'dir diyebilirim. Dünya Kupası'yla birlikte geldiği nokta çok farklı bir seviye ve Real Madrid'in de bu transferle birlikte tüm taşlarını yerine oturttuğunu düşünüyorum. 

Modric - Kroos orta sahasının önünde Bale - Modric - Ronaldo üçlüsü oluştu bir anda. Ön tarafta da Benzema'nın varlığı bu takımı en büyük hücum takımı yapabilir. Messi - Suarez ve Neymar üçlüsü oldukça ses getirdi ama Real Madrid bana sorarsanız bir adım önde.

Perez'in bu transfer için bu kadar ısrarcı olmasının nedeni de, Suarez'in Barcelona'ya gidişi. Neymar sonrası Bale transferi gibi düşünün. Suarez transferi bir anda Real Madrid çarklarını oynatmaya başladı diyebiliriz. 

Şu da aklıma geldi tabii, 81 milyon avro'luk bir bonservisten söz ediyoruz ve bu takımlar böylesine paraları rahatlıkla ödeyebiliyorlar. Bu durumda bizler böyle ekiplerle nasıl mücadele edeceğiz? Futbol dünyasının dengeleri çok acayip..

Oumar Niasse Lokomotiv Moskova'da


Ligimizde iki sezondur yaşadığımız bir Akhisar Belediyesi gerçeği vardı. Mütevazi bütçelerle ama büyük yürekle geldikleri noktayı hep konuştuk. Bir alt ligden getirdikleri kadroyla, eldeki imkanları da çok iyi kullanarak çok keyifli bir takım olmuşlardı ve bu başarıda da Hamza Hamzaoğlu gerçeğini unutmak mümkün olmaz.

Hamza Hamzaoğlu'nun ardından gelişen Akhisar Belediyesi'nin ise onları özel kılan tüm gerçeklerden uzaklaştığını görüyoruz. Çok sayıda futbolcuyla yollar ayrıldı, birçok isim takıma katıldı ve katılmaya devam ediyor derken bildiğimiz Akhisar Belediyesi şu sıralar yok. Mustafa Reşit Akçay'ı severim, güzel bir teknik direktördür ama o da bir alt ligde onu özel kılan tüm gerçeklerden Süper Lig arenasında sıyrılmış gibi.

Gelelim asıl mevzuya. Tüm bu değişim içerisinde yaşayacakları en büyük başkalaşım Niasse'nin Lokomotiv Moskova'ya transferi olacak. 5.5 milyon avro'luk bir bonservis söz konusu ve bu para neredeyse Akhisar Belediyesi'nin yıllık maliyetine eşit. 

Niasse'nin transfer başarısı zaten ortada, bunu hep konuştuk. Burada konuşulması gereken, Akhisar Belediyesi'nin bu parayı nasıl kullanabileceği olacak. Eski yapıda bu para akıllı şekilde değerlendirilebilirdi, buna inancım tam olurdu ama geliştirdikleri yeni yapıda bu paranın nasıl değerlendirileceğini çok merak ediyorum.

Niasse de bir sezonda ortalığı kastı kavurdu. Forvetsizlikten onu Türk vatandaşı yapmaya, Milli Takım'da oynatmaya da çalıştık, büyük takımların radarına da soktuk ama o Lokomotiv Moskova'ya giderek Fernandes'in takım arkadaşı olacak. Emenike'nin gidişine benzer bir gidiş aslında. Emenike'nin Rusya yolunda arada bir Fenerbahçe var ama Fenerbahçe'ye transfer olmasaydı da yolu direkt Rusya'ya düşecekti yine.

Bakalım geri dönüş yapacak mı, futbolu ne ölçüde gelişecek?

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Ontivero'nun Galatasaray Dönemi


Ontivero'nun Galatasaray dönemi bitti demek yanlış olur. Bizim ihtiyacımız olan Ontivero'yu daha iyi tanımaktı ve bunun yolu da Ontivero'nun oynamasından geçiyor. Son yılların en kapalı kutu transferiydi. FM'de bile bulamadığımız bir futbolcu, tamamen Mancini'nin insiyatifiyle geldi ama bu yabancı kontenjanlarında şu an için oynaması mümkün değil. Amrabat ve Bruma arasında o rotasyonun döneceğini düşünürsek Ontivero adına en az bir sezon kiralık gitmek ve İtalya Ligi gibi bir tecrübe yaşamak iyi olacak. Zeman genç futbolcuları sever, mutlaka Ontivero'ya da şans verecektir. 4 milyon avro'luk bir satın alma opsiyonu var ama Ontivero eğer dönmek isterse bu opsiyonun da anlamı kalmıyor doğal olarak. 19 yaşında henüz, önünde uzun bir yol var. Bu yaşta kazanacağı tecrübe onun geleceği adına çok kıymetli olacak. Bu anlamda da Galatasaray'la olan işinin hala bitmediğini düşünüyorum..

17 Temmuz 2014 Perşembe

İç Transfer Adımları; Yekta Kurtuluş

 
Yerlilere ödenen ücretlere çok taktığımızı düşünüyorum. Maalesef yaşadığımız ortam bunu gerektiriyor. 5+3'lük kontenjanda yerli futbolcu büyük ihtiyaç ve vasat futbolcuların bile dünyaları kazanabildiği, elinde fena olmayan bir yerli bulunduran kulüplerin dünyaları istediği bir futbol evreni. 

Bu düzende de iç transfere yönelip, önceliği elindeki iyi yerlileri tutmaya vermek gayet akılcı. Burak Yılmaz, Selçuk İnan ve Semih Kaya'nın sözleşmelerini uzatmak doğru bir hamleydi. Aynı şekilde iyi piyasası olan ve büyük paralar kazanabileceğin Muslera'nın da sözleşmesinin iyileştirilmesi gelecek adına sağlam bir adım. Bu halkaya son olarakta Eray İşçan ve Yekta Kurtuluş eklendi.

Eray İşçan'ı tartışabiliriz tabii. Aldığı ücret çok komikti, bu ücreti iyileştirmek mantıklı oldu ama henüz birinci kaleci olmak adına birşey vaat etmeyip (öyle olsa bugün Sinan Bolat veya Hakan Arıkan'ın peşinden koşulmaz) böyle bir zam almak büyük iş. Onun başka bir takıma kiralanmasını bekliyorum, en az 2 sezon olmak kaydıyla üstelik.

Gelelim Yekta Kurtuluş'a. Mancini'nin bizlere kazandırdığı bir isim aslında. Fatih Terim döneminin 2. sezonunda Melo'nun formsuz döneminde parlamıştı ama Melo'nun dönüşü de Yekta Kurtuluş'u yemişti. Her transfer döneminde adını takaslarda duyardık, taa ki Mancini Yekta Kurtuluş'a forma şansı verene kadar. Geçen sezonun ikinci yarısında önemli performanslar gösterdi. Döküldüğümüz Chelsea maçı unutulmaz mesela, tek ayakta kalan isimdi belki de.

Sezon sonunda da sözleşmesi bitiyor, bugünden hamle yapmanın neresi kötü oldu onu anlamadım. Sosyal medyada bu durumu eleştirenler var ama Yekta Kurtuluş'un Galatasaray adına önemli bir isim olduğunu düşünüyorum. Hem futbolculuğu, hem de karakteri anlamında. Galatasaray'ı böylesine benimsemiş futbolculara her daim ihtiyaç vardır.
 
İç transfer hedeflerini tutturuyorum, beklediğim isimler sırasıyla sözleşme yeniliyorlar. Tahminim sırada Sneijder'in olduğu, Sneijder'in sözleşmesinde de mutlaka adım atılıp uzatılacaktır..

Galatasaray 2014-2015 Sezonu Formaları #2



Formaların yarın satışta olacağı söyleniyor, Avrupa'da ise görücüye çıkmış. Bu formalara bir de mor forma eklenecek ama onu Şampiyonlar Ligi forması olarak düşündüklerinden satışı daha sonra olacak. Parçalı forma veya sponsor konusunda bir bilgim yok, ilerleyen zamanda onu öğrenebiliriz. Hayırlısı olsun diyelim.


Bu da maç önü ısınma forması ki, gerçekten müthiş..

Toni Kroos Real Madrid'de, Sezonun En Önemli Hamlesi


Şu ana kadar transferde birçok aktif takım görüyoruz. Uzun zamandır böyle hareketli bir transfer dönemi de aslında yaşamadık. Barcelona yeniden yapılanma kapsamında hareket ediyor, çok büyük isimler kadroya katıyor mesela. Luis Suarez bunun son örneği. Chelsea'e bakıyoruz Atletico Madrid'i sömürme peşindeler. Manchester United neredeyse sıfırdan kadro kuruyor, Liverpool ve Arsenal gibi takımların da ses getiren hamleleri oldu derken, bu sezonun en büyük transferini gün itibariyle Real Madrid yaptı.

Toni Kroos bana göre bu sezonun en önemli transferi. Di Maria'yı kaybetmek üzere Real Madrid ama onun yerini çok daha iyisiyla kapattılar diyebilirim. Toni Kroos'la birlikte orta sahada yarattıkları kalite inanılmaz bir seviyede. Ama Toni Kroos'dan daha büyük bir transfer hamlesi gelecekse, bu da James Rodriguez olacaktır ve bu transferin de gerçekleşmesi durumunda bana göre dükkanları şimdiden kapatalım. Bir de bunun üstüne Falcao falan gelirse, zaten konuşmaya gerek kalmayacak.



16 Temmuz 2014 Çarşamba

Nordin Amrabat?

Nordin Amrabat anketimiz sonuçlanmış. Bir kafa karışıklığı var aslında, gelen oylar birbirine çok yakın. Kalmalı ve Prandelli ne derse o şıklarına gelen oylar yüzde 27. Yüzde 26 ise gönderilmeli diyor. Yüzde 23 ise 5+3'ün +3'ü yani kulübe için ideal, yüzde 9 ise kamp dönemini görelim demiş. 

Ben ise takımda kalması yönündeyim. Maddi şartlar malum, bu şartlar içerisinde mevcut isimlerden ne kadar fayda alırsak o kadar iyi. Amrabat'ın Malaga kariyerinin Amrabat açısından değerli olduğunu düşünüyorum. İspanya önemli bir tecübe ve orada da fena işler yapmadı. Aksi olsa bugün Malaga Amrabat için uğraşmazdı ama Galatasaray'da Amrabat'ı görmek istiyor.

Hajroviç mevzusu malum. Amrabat, Hajroviç'e lisans çıkarabilmek uğruna gönderilmiş bir isim. Pozisyon itibariyle de birbirlerine yakın isimler zaten. Amrabat'tan istediğini alamayan Galatasaray, Hajroviç'le bu yaraya merhem olmak istedi ama bugün Hajroviç konusunda yaşadığımız hayal kırıklığının ne boyutlarda olacağını hala kestiremiyoruz, ucu açık bir muamma.

Bir futbolcuya 8 milyon avro bonservis ödemeniz o futbolcunun suçu değildir. Maalesef Amrabat'ta bu bonservisin altında ezildi, ezilmesi de doğaldır. Bu parayı veriyorsanız beklentiyi büyük tutarsınız ve her fırsatta da bu durumu anıyoruz. Oysa o Amrabat bonservisi için yıllık ücretinden kesinti yapmış bir futbolcu ve Galatasaray'da oynamak için nasıl bir mücadele gösterdiğini hatırlarsınız. Bugün bile Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz diyebilen, Galatasaray idmanından bir fotoğraf paylaşıp "özledik be abi" diyebilen bir futbolcu.

Galatasaray'ı yaşıyor anlayacağınız. İspanya günleri de onun adına büyük bir tecrübe ve yeni sezonda da benim sürpriz adayım. Bruma da dönüyor derken, Bruma ve Amrabat'lı bir kanat harekatı, birbirlerini de alternatiflemeleri açısından çok değerli.

15 Temmuz 2014 Salı

Serdar Eylik Samsunspor'da


Hala Galatasaray'ın sözleşmeli futbolcusu olduğunu o transfer olduğunda öğreniyoruz aslında. Cafercan Aksu'da da vardı bu durum, yıllar yılı kiralık olarak birçok takımda forma giymişti ama her dönem kadroya baktığımızda onun hala Galatasaray'la sözleşmesi olduğunu görüyorduk. Bunun adı hala beklenti olduğu değildi elbette, bu transferi yapan kulüplerin o maliyete girmek istememesinden kaynaklıdır ama Serdar Eylik'te de sorun çözüldü ve Samsunspor'a bonservisiyle birlikte verildi.

Rijkaard'ın ilk olarak bizlere sunduğu bir yetenek. Rijkaard denildiğinde zaten 4-3-3 ve total futbol kadar genç yetenekleri parlatmasıyla da çeşitli hayaller içerisindeydik. Aydın Yılmaz'ın Avrupa Ligi ön eleme maçlarında parlaması ve Serdar Eylik'in de şans bulmasıyla bir acaba mı geldi ama sezonun ilerleyen döneminde Serdar Eylik'i de kaybettik. Rijkaard'ın da ömrü zaten çok uzun olmadı.

İlerleyen sezonlarda ise Orduspor, Denizlispor, Karşıyaka, Kayseri Erciyesspor ve Ankaraspor formalarını kiralık olarak giydi. Mini bir Anadolu turu diyebiliriz buna. Şu genç yaşında istikrar anlamında bir adım atamadı maalesef, her sezon bir takım değiştirdi, her sezon formasını giydiği takım ondan vazgeçti. Hala yaşı 24 ve bu şansı var. Serdar Eylik'in öncelikle yenmesi gereken şu istikrar mevzusudur. Galatasaray'la bağları da koptu ve bu anlamda ilk adımı attı aslında.

Serdar Eylik'in şu zamana kadar bize sunduğu izlenim ise, PTT 1.Lig adına iyi bir isim olduğu. İddialı, Süper Lig adına oynayan takımların kadrolarında mutlaka bulundurduğu bir isim oldu hep. Bir üst seviye için hala yetersiz ama Samsunspor adına iyi bir transfer. Her iki kanatta oynayabilen, hızlı ve teknik bir futbolcu. Galatasaray'dan potansiyelini hatırlıyoruz zaten, bu potansiyeli göstermesi artık zor ama Samsunspor'a da faydalı olacaktır.

Galatasaray için ise ilerleyen zamanda da anacağımız bir kayıp yetenek diyebiliriz kendisi için, o havuzda Serdar Eylik'in de adı var...

Sen Gol Pozisyonuna Girmeye Devam Et


Benim adım da Burak ama bu adı anlamlı kılan isim Burak Yılmaz. Sevin, sevmeyin, ne düşünürseniz düşünün ama şu ülke için en iyisinin o olduğunu da kabul etmelisiniz. Şenol Güneş'le Trabzonspor çatısı altında buluştuğundan bu yana yaptıkları, istatistikleri ortada. Galatasaray'ın da yeni sezonda en önemli kozlarından biri olacak, hatta Drogba'nın da artık olmadığını düşünürsek gol yükü fazlasıyla onun üzerinde. Geçmiş sezonlarda bunu çok iyi şekilde başarmıştı, yine başarabilir. Bu sefer kanatlara da kaymadan, kendi pozisyonunda oynayacak ve çok daha farklı bir Burak Yılmaz izleyeceğimizi düşünüyorum. Bugün de onun doğumgünü ve en içten dileklerle kutlarız, Galatasaray forması altında nice başarılar görmek en büyük dileğimiz..


Başkalaşım

 
Hazırlık kampları herşeye gebe. Her an sürpriz kazanımlarla karşı karşıya da kalabiliriz, beklemediğimiz isimlerin de gönderildiğine şahit olabiliriz. Bu hazırlık dönemi önemli. Önemi de Galatasaray'ın başkalaşım içerisine girmek istemesinden kaynaklanmakta.

Sabri Sarıoğlu üzerinden gidiyoruz mesela, neredeyse hepimiz tahmin etmezdik onun kampa dahi dahil edilmeden kadro dışı bırakılacağını. Bunun gibi örnekler görebileceğimizi düşünüyorum ve tam tersi şekilde kadroda yer almasını tahmin etmediğimiz bazı gençleri kadroda görebilir ya da düşünmediğimiz bazı isimlerin rotasyonda yer aldıklarına şahit olabiliriz.

Çünkü Prandelli bu izlenimi verdi. Galatasaray şartlarını tanımakla meşgul şu sıralar, bunun bir de Türkiye şartlarını tanıma dönemi olacak ama farklı karakteri bizlerin ezberini bozacak cinsten. Hak edenin formayı kapacağı bir dönem içerisine girdik diyebilirim. Huzuru bozan, isteksiz davrananların da (ismi ne olursa olsun) forma yüzü göremeyeceği.

Gündemi biraz özetlemek istedim. Önceliği Sneijder'e verelim. Dünya 3.'sü bir takımın en önemli isimlerinden biri oldu. Hatta kupanın da en çok koşan futbolcularından biri olduğu ortaya çıktı (bu noktada Hamza Hamzaoğlu hocamıza selamlar). Bir anlamda eski günlerine döndü ve Sneijder gerçek Sneijder olduğunda da Dünya üzerindeki en iyi 10 numaralardan biri.

Doğal olarak talipleri ortaya çıkabilir ama Sneijder'in Galatasaray'a transferi Drogba vari bir transfer değildi. 28 yaşında geldi ve yeniden doğmak adına buradaydı. Yeniden doğdu, Dünya vitrinine tekrar çıktı ve Galatasaray'da bulduğu ortam çok huzurlu. Bu yüzden de gitmesine ihtimal vermediğim gibi, yeni sezonda çok daha büyük sorumluluklarla karşımıza çıkacaktır. Öncelikle sözleşmesini uzatmasını, sonrasında takım kaptanlığına kadar yükselmesini bekliyorum.

Transfer noktasına ise değinirsek, yabancı transferi kamp sonuna kadar bekleriz. Gözden çıkarılan isimler belli ama hala yabancı anlamında doluluk olduğunu söyleyebilirim ve mevcut yabancıların kampta gösterecekleri performans bu transferi şekilllendirecek. Bir stoper ya da forvet düşünülüyor gibi ama hiç alınmayadabilir, bu beni şaşırtmaz.

 
5+3'ün getirdiği zorunlulukla yerli piyasasında hakim olmak isteyen bir Galatasaray var. Olcan Adın transferi müthiş bir hamleydi. Belki sürpriz bir kanat daha gelebilir diye düşünüyorum, Erkan Zengin veya Jimmy Durmaz sürpriz olmazdı benim için. Bu transfere de Bruma, Aydın Yılmaz ve Hamit Altıntop gibi isimlerin nasıl döndüğü şekil verecektir. Bakarsınız Sinan Gümüş bile formayı kapar, yukarıda da dediğim gibi, büyük sürprizlere hazırlıklı olmak lazım.

Galatasaray'ın iyi bir alternatif kaleciye ihtiyacı var. Muslera olmadığında geçen sezon yaşanan sıkıntı malum. Eray İşçan'a oynama alışkanlığı kazandırmak anlamında onu kiralık göndermek ve yerine Sinan Bolat veya Hakan Arıkan gibi bir ismi almak iyi bir hamle olurdu. Sinan Bolat'ı da son zamanlarda sık anıyoruz zaten, büyük ihtimalle o transfer de bitirildi ve kaleci sorunu rahatlıkla çözülecektir. İyi bir hamle. Sinan Bolat'ın Şampiyonlar Ligi tecrübesi de var, ayrıca Kayserispor'da geçirdiği yarım sezon çok iyi değildi belki ama potansiyel vaat ettiği maçlar da oldu. Galatasaray karşısında oynadığı maç misali.

Takımda sağ bek bolluğu varken bir anda sağ beksiz bir duruma gelindi. Eboue, Salih Dursun ve Sabri Sarıoğlu'nun takımın dışında kalmalarının ardından mutlaka bir sağ bek transferi gerekiyor. Bu transferde de akıllara gelen ilk isim Tarık Çamdal. Bu anlamda olmazsa olmaz bir hamledir ve mutlaka bu transferin gerçekleşmesi gerekiyor. Sağ bek için Tarık Çamdal'ı yazabildiğimiz an çoğu taş yerine oturacaktır.

Bunun dışında yazılacaklar kampı, hazırlık maçlarını takip ettikten sonra yazılabilir. Neyin ne olacağını o zaman çok iyi bir şekilde göreceğiz. Yeni dönemden oldukça umutluyum, Galatasaray'ın yaşamak istediği bu başkalaşım oldukça yerinde ve bu konuda Prandelli de işin ehli diyebiliriz..

13 Temmuz 2014 Pazar

Julio Cesar Bıraktı


Julio Cesar'ın çok büyük bir kaleci olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalı. Üstelik bunu da, Dünya Kupası'nda oynadığı bazı maçların ardından tekrar söyletti ama yarı final ve 3.'lük maçında toplamda yediği 10 golle hatırlanacaktır maalesef. Geçmiş Brezilya günleri, Inter kariyeri bir yana, şu son iki maçın acısı bugün değil ama bundan sonraki yıllar da çok daha fazla hatırlanır. Brezilya'nın en güvendiği özelliği olan savunmasından vurulması da tartışılacak diğer nokta. Yoksa Julio Cesar çok şanssız iki maç geçirmiştir, fatura sadece ona asla kesilemez ama daha çok da kaleciler hatırlanır. Bu arada Julio Cesar da Milli Takım'ı bıraktığını açıkladı. Taffarel'den sonra gördüğüm en iyisiydi Julio Cesar, kulüp bazında müthiş bir kariyeri geride bıraktı ama Taffarel'in Milli Takım kariyeri çok daha çarpıcı oldu...

Turuncu Forma


Turuncu formayı Galatasaray'a çok yakıştırıyordum, alternatif renkli forma sevdasında en başarılı hareketimiz de bana göre turuncu renkti ama üzerinde çok ısrar edilmedi. Mor denendi, sonrasında pembeye yakın bir renk geldi derken bu sezon yine mor forma var. Keşke turuncu rengin üzerine gidilse ama belki ilerleyen sezonlarda bunu görürüz. Sneijder'in de varlığında çok daha anlamlı bir renk olabilirdi. Turuncu dediğimizde hepimizin aklına Kewell gelir gerçi..


Bu sezon Beşiktaş turuncu renkli formayı giyecek. Alternatif renk anlamında kırmızı ve griyi denediklerini çok gördük geçtiğimiz sezonlarda ve siyah-beyaz konseptine bana göre çok da yakışıyordu ama turuncu bu sezon turuncu rengi tercih etmişler.


Alternatif forma anlamında turuncu formayı da ilk olarak Trabzonspor giydi diye hatırlıyorum ve o sezon da onlar adına güzel bir sezondu. Turuncu formada bordo-mavi kesitte taşımışlardı.


Bursaspor'un da turuncu formayla bir denemesi oldu geçmiş yıllarda. Şampiyonlar Ligi'nde yer aldıkları sezondu yanılmıyorsam, forma anlamında bayağı farklılıkları vardı.


Bu da Bursaspor'ın ilk turuncu denemesi..


Real Madrid ve Barcelona'nın da alternatif renk anlamında turuncu denemeleri oldu geçtiğimiz sezonlarda..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir