Hayal kırıklıklarından oluşan bir 11 yapsam, o 11'in teknik direktörü Prandelli olur. Sahi ne büyük heyecan ve vizyondu. Vizyon diyorum, Mancini'yle yolları ayırıyorsunuz ve Prandelli gibi bir ismi teknik direktör yapıyorsunuz. Üstelik 2014 Dünya Kupası'nın hemen ertesi, İtalya'nın elenmesinin 15-20 gün sonrası.
Hiç ihtimal vermiyordum, o dönem iddialı bir isim olmasından. Şu an Prandelli'nin önlenemez düşüşünü yazacağım ama o dönem adına Prandelli çok büyük bir teknik adamdı ve büyük beklentim vardı. Arttırayım, Mancini'nin de önünde görüyordum, bütün bakışlar gökyüzüne diyorduk, taktik esneklik beni heyecanlandırıyordu.
Tutmadı ama, frekansı hiç uymadı. Mancini belki insan ilişkileriyle durumu kurtarıyordu ama Prandelli o iletişimi hiç kuramadı. Futbolcular mı onu yedi bilemem ama başarısızdı, bazı hamleleri de asla unutulmayacak. 3-5-2 oynayıp, Melo'yu stoper ve Sneijder'i defansif orta saha oynatması gibi.
O takımı Hamza Hamzaoğlu şampiyon yaptı, Prandelli'yle o iş olmayacaktı. Ama o şampiyonlukta Prandelli'nin de sezon öncesi hazırlık kampında yaptığı dokunuşların faydası var, kimse inkar etmemeli. Prandelli ise Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra uzun süre boşta kaldı.
Önce iddialı teklifler beklediğine eminim, mutlaka teklifler ona gitmiş ve kabul etmemiştir, piyasası vardı çünkü. Ama yıllar içinde düştü o piyasa, Valencia adımı bu noktada şans öpücüğü niteliğindeydi. Prandelli ise Galatasaray'dan daha büyük hayal kırıklığını Valencia'ya yaşattı. Şimdi ise Birleşik Arap Emirlikleri'ne gitti, Al Nasr'ın başına.
Ne kadar Rijkaard'a benzeyen bir kariyer, onu da bitiren durak Galatasaray'dı. Kariyerinin gelişimi de az çok benziyor ama Rijkaard, Prandelli kadar hayal kırıklığı yaşatmamıştı. Prandelli'ye göre handikabı ise eline doğru malzemenin verilmemesi. Rijkaard da yıllar önce en son Suudi Arabistan'da bıraktı bu işi, Prandelli de son durağına doğru ilerliyor. O Fiorentina ve İtalya Milli Takım günleri unutulmayacak tabii, heyecanın kaynağı da o değil miydi..
Belki çok yanlış bir tabir ama kullanacağım; Prandelli uzun vadede başarı sağlayacak teknik direktörlerdendi.. Yeterli zaman ve imkanı olsaydı disiplinli bir takım kuracak ve küçük dokunuşlarla devam edecekti, ama Galatasarayda bir türlü takımını kuramadı. Genel hatlarıyla Mancini için bunun tam tersi söylenebilir.. Aslında her iki hocada tam da kendilerine ihtiyaç olunduğu dönemlerde geldi, Mancini bir kriz zamanında gelerek kısa vadede hedeflenen başarıyı sağladı (ancak uzun vadede beklenen büyük krizi yaklaştırdı); Prandelli ise geleceğin Galatasarayını kurmak için getirildi ancak önce 4. yıldızın kazanılması gerekiyordu..
YanıtlaSilPrandelli'yi eleştirirken o dönemki yönetim kaosunu, Sabri ve Eboue gibi oyuncuların önce Aysal yönetimi tarafından kadro dışı bırakılıp sonra yeni yönetim tarafından kadroya alınışını, yabancı kuralını, zorlu şampiyonlar ligi maçlarını ve 4. yıldız stresini ve Tarık Çamdal faktörünü göz önünde bulundurmamız gerekir. Kendi isteğiyle yaptırabildiği tek transfer Yasin Öztekin'di..
Transfer listesinden medyaya yansıyan isimler ise, stopere Paletta, sağ beke Darmian ve forvete Eduardo Vargas'tı ki bu isimler için o dönem istenen bonservis ücretleri de görece olarak makuldu (Vargas'ı kiralamaları durumunda Paletta ve Vargas 12-13 milyon euro civarında bir maliyetle alınabilirdi ancak yönetim o sene Olcan, Tarık, Dzemaili ve Pandev transferlerine harcadı o parayı- yabancı sınırının bundaki rolü tartışılmaz o ayrı).
Bugün o döneme ilişkin oyuncu demeçlerine baktığımız zaman, Sabri haricinde Prandelli hakkında olumsuz bir açıklama göremiyoruz, hepsi hocanın kibarlığından, kendileriyle çok iyi ilişkiler kurduğundan ve özellikle taktik açıdan çok iyi çalıştıklarından bahsediyor. Hatta Sinan ve Yasin gibi, onun döneminde yeterince şans bulamayan oyuncular bile, Prandelli'nin kendileriyle çok ilgilendiğini belirtiyor.
Prandelli kolay gol yiyen ve hücuma çıkışlarda zorlanan bir takım buldu elinde ve bunu değiştirmek için elinden geleni yaptı. Üçlü savunma denemesi, Melo'nun savunmaya, Sneijder'in geriye çekilmesi takımın geriden daha hızlı ve etkili oyun kurabilmesinin sağlanmak amacıyla yapılan denemelerdi ancak Galatasarayın kadro yapısı ve yabancı kuralı (5 yabancı) elini kolunu bağladı.
Prandelli iyi bir hocaydı, arkasından gelen hocanın majör bir değişiklik yapmadan takımı şampiyon yapmasında onun emeğinin rolü tartışılmaz; nitekim ertesi sene yaşananlar da bunu açıkça gösterdi. Hamzaoğlunun sezona hazırladığı takımın onun gidişinden sonra nasıl dağıldığını gördük; üstelik aynı şeyi bu sene de Bursaspor ile yaşadı.
Sonuç olarak, Prandelli'yi hayal kırıklığı takımına değil hakkı yenen hocalar listesinin tepesine yazardım ben..
Benim için hakkı yenen ya da yeterince teslim edilmeyen td Skibbe'dir mesela. Prandelli için de mutlaka cesırlı handikaplar doğdu ama öyle zamanlarda akıl almaz işler yaptı ki. Kaybettiği asıl nokta ise iletişim, Mancini ile kıyasla. Kendini doğru ifade edemedi.
SilPrandelli' nin çok hatasını sayabiliriz, öncelikle böyle bir kariyerin yönetime boyun eğmesini söylemeli ama, bu dönem tudor'a karışılandan çok kadro yönetiminde ona müdahale edildi ve anlayamadığım bir şekilde buna izin verdi.. o sezonki sabri hikayesi buna en büyük örnek olur sanırım. Verona'yı çalıştırdığı dönemden bu yana hayranlıkla takip ettiğim, cesur bir futbol adamı.. Belki eşi kansere yakalandığında yeni sözleşme imzaladığı Roma'dan tek solukta ayrılmasa o dönem Galatasaray ile ismi anıldığında gülüp geçecek bir futbol adamı olacaktı.. ANlaşıldığı üzere romantik bir Prandelli hayranıyım, ve objektif olduğumu sanarak şu yorumu yapacağım; son kertede temel sorun yönetimin proje ayağına getirip saçma sapan şeyler ortaya çıkarması ile birlikte başta Selçuk ( bu Selçuk konusunu farklı postlarında yorum olarak dillendirdim birkaç defa ama son zamanların oyuncu bazında beni en büyük hayal kırıklığına uğratan şeyi herhalde Selçuk'un istemediği tüm hocaların başını yemek için takımı sabote etmesi) oyuncuların takımı sabote etmesi idi.. Bir selçuk düşünün o halinden hamza'nın geldiği ilk maçta oynadığı haline sadece birkaç gün içinde değişen..
YanıtlaSilBelki çok yazdım, tekrarlara düştüm ama, keşke diyorum, profesyonel bir yönetim olsa, güzel, makul ve uygulanabilir bir proje ile; kariyerinin düştüğü şu noktada bile olsa Prandelli gelse..
Bu arada Sneijder'in defansif orta saha olarak oynadığı maç sanırım deplasmandaki Arsenal maçı idi, fark da yedik hatırladığım kadarı ile fakat bence o maç Sneijder oldukça da iyiydi, belki bir defansif orta sahaya devşirilemezdi, süreklilik arz etmezdi ama oraya bir alternatif olup zaman zaman o mevkide güzel maçlar çıkarabilirdi