2016 - 2017 sezonunda kendi sahamızda kaybettiğimiz Kasımpaşa maçını hatırlarsınız. Kötü oyun ve 3-1'lik skor. Sneijder'in son dakikada attığı muhteşem golü konuşamadığımız bir maç. Soyunma odasında çıkan kargaşayı hatırlarız, Tudor'un istifası bekleniyordu o gün. Hatta bu yönde haberler de vardı, Dursun Özbek'in soyunma odasına girdiği söylenmişti. Nigel De Jong'un Tudor çıkışı ya da, kötü gidişat varsa teknik direktör gider diyordu.
O zamandan bu zamana, Tudor yönetiminde ligde oynadığı son 12 maçın 11'ini kazandı, 1'inde ise beraberlik aldı. Kazanma alışkanlığı mı dersiniz, nasıl tanımlarsınız bilmem. Maçların zorluk derecesi gibi yorumlara katılmıyorum, herkes bu takımlarla oynuyor ve kaybedilen puanlar ortada. Galatasaray ligin en çok gol atan takımı olduğu gibi en az gol yiyen takımı da. İşleyen bir düzen var, her geçen zaman büyüyen.
Geçen yıllarda deplasmanlar büyük sorundu, genellikle bu tip deplasmanlarda puan kaybederdik. Antalyaspor deplasmanı bu anlamda korkutmasına rağmen sonrası iyi geldi, deplasmanları da oynamaya başladık. Antalyaspor karşısında 1-0'ı bulduğumuzda topu rakibe vermiş, düşmüştük. Konyaspor deplasmanında ise 1-0'ı bulduktan sonra oyun hakimiyetini daha yükselttik, topu bırakmadık, 2'yi de bulmayı başardık. Bursaspor deplasmanı ya da, 1-0'ın ardından geri dönmek o kadar mühimdi ki.
Fikstürün görece kolay olduğuna inanıyorum, biz de bu süreci en iyi şekilde geçirdik. 8 puanlık bir fark var Beşiktaş'a karşı ve Fenerbahçe derbisini kazanmamız durumunda çok daha başka şeyler konuşmaya başlayabiliriz. Elbette kayıplar olacak, düşüşler yaşanacak ama yakalanan bu avantajı kaybetmemek mühim. O da bu tarz maçları kazanmaktan geçiyor, şu an Galatasaray'ın yakaladığı hava tam olarak bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder