Sadece Galatasaray üzerine konuşmuyorum, Türkiye'de dahi onun üzerine bir sol bek izlemedim. Muhteşem bir tempo, beraberinde fizik gücü ve dayanıklılık. Sol bekten ziyade "açık" gibi oynuyordu dahi diyebiliriz. Her an hücumu düşünür, sahada Ergün Penbe de varsa tamamen odağını hücuma verirdi. Bunu da Türkiye değil, Avrupa sahnesinde kanıtladı.
Galatasaray'daki ilk günleri üzerine çok yorum yapamam. O dönem takımın ortalama yerlilerinden biriydi ve çok sivrilen isimlerden değildi. 96 - 2000 dönemine damga vurmuş çoğu yerli gibi diyebiliriz. Fatih Hoca'nın göreve gelmeden önceki yerlilerin durumu genelde buydu. Fatih Hoca göreve geldikten sonra ise bu isimlerin büyük aşama kaydettiğini gördük.
Hakan Ünsal da o yıllarda Ergün Penbe'yle birlikte sol tarafa damga vurmuştu. Her ikisi de Fatih Hoca döneminde büyük aşama kaydettiler. Hakan Ünsal biraz daha hücumcuydu ve Ergün Penbe onu dengeleyici unsurdu. Tabii Ergün Penbe'nin orta saha ve sol önde oynayabilme özelliği de vardı. Hakan Ünsal ise onu sol önde bulduğunda geriden çok daha net geliyordu.
Kolay sakatlanmazdı. Sakatlandığında da uzun süre yok denilse bile çok çabuk geri dönerdi. Dayanıklılığı ve temposu yüksek, tekniğinden ziyade vura vura sol kanadı işleyen ve özellikle uzaktan attığı gollerle de ön plana çıkıyordu. Bugün forma giyiyor olsa 3'lü savunmalar adına harika bir sol kanat deriz. Bugün o özellikte bir futbolcu çok daha değerli olurdu.
96 - 2000 döneminde büyük imza sahiplerindendi. Lucescu'yla da o görüntüsü düşmemiş, hatta 2000 - 2001 sezonunda harika performanslarını hala anımsarım. Monaco deplasmanında kaybetmemize rağmen oynadığı futbol ya da Rangers'a attığı golü verebiliriz. 2001 - 2002 sezonunun ilk yarısında da Galatasaray forması giymişti ama Avrupa hayali için Ocak ayında ayrılmıştı. Sezon sonunda sözleşmesi biteceği için elimiz kolumuz bağlıydı.
Galatasaray'dan Blackburn Rovers'e transfer olmuş ama orada sadece yarım sezon forma giymiştir. Tam da alışıyorum derken Galatasaray'a geri dönmüştü. Fatih Terim'in bir çağrısıyla akan sular durdu ve 6 ay sonra yeniden Galatasaray forması giymeye başladı. 2002 Dünya Kupası'nın ardından o dönemin Galatasaraylı yerlileri Galatasaray'da düşüşe geçti ve Hakan Ünsal da onlardan biri.
2002 - 2003 sezonu performansı çok sallandı, 2003 - 2004 sezonu ise devre arasında kadro dışı kalmasına kadar o süreç ilerledi. Hagi geri döndüğünde takıma dönse de eski havasından çok uzak kaldı ve 2005 - 2006 sezonuna geldiğimizde Rizespor'a imza attı. Oradaki kariyeri de sadece 5 ay sürdü, devamında da futbolu bıraktı.
Çok büyük bir sol bekti. Bu üst düzey enerji, fiziki güç ve ortalama üstü teknik bugün herhangi bir sol bekte olsa Avrupa'nın en iyilerinde çok rahat olurdu
YanıtlaSilBence ülkenin en iyisiydi. Bugün forma giyiyor olsa daha kıymetli olurdu.
Silhakan ünsal ve ergün gibi 2 oyuncudan bahsediyoruz tek mevkide.
YanıtlaSiltüm takım efsaneydi zaten.
salak medya diyor ki 4 yabancı ile uefa alındı. yabancı sınırı gelsin.
yabancıları bırak yerlilere bak satılmış medya!
Böyle bir yerli ekibi 1000 yılda bir gelirdi..
Silfiziksel teması seven hücumcu bek oyuncularından biriydi.tabi o dönem terim gazının(korkusunun) etkisi ile hunharca pres yapıyordu oyuncular.
YanıtlaSilcapone da oldukça iyi bir sağbekti.sanırım o dönem scout ın iyi keşfettiği isimsiz bir brezilyalı idi.
genç fatih akyel ve capone sağbek.solbekte ise kemik lakablı ergün penbe ve hakan ünsal.
ergünün çizgi kenarında rakip baskı yaparken top saklamasını ve topu kaybetmemesini dün gibi hatırlıyorum :) önemli bir özelliği idi.kolay kolay rakip baskısı karşısında top kaybetmezdi.
Gaz anlamsız bir yorum. Bugün gegenpress dedikleri oyun o, ama Fatih Hoca döneminin ötesinde iş yapmasına rağmen Galatasaraylı dahi gaz diyor. Bu durum üzücü.
Siloyuncuyu sahada deli danalar gibi koşturmak kolay değil.biraz gaz ve korku vermen gerekiyor.topla oynamak futbolcu için keyifli bir olay lakin topun peşinden rakibi kovalamak olayı futbolcu için biraz işkencedir.keyifsizdir.haliyle bu keyifsiz durumu ortadan kaldırmak için gaz ve korku olayı devreye sokulur.
Silluçe ve günümüzde ise bu durum kontrollü alan savunmasına evrilmiştir.yani alanına gel deli danalar gibi pres yapmana gerek yok denilir.
city,liverpool gibi takımlar topu kaybettikleri anda deli gibi pres yaparlar ve buna gaz demezler,hangi büyük takım bahsettiğin kontrollü oyunu oynuyor herkes artık topu kaybettiği anda pres yapıyor
SilGaz / korku gibi şeyler tamamen şehir efsaneleri.
Silklopp ve guardiola gibi yenilikçi hocalar için en önemli şey pres tir ama arkadaş ise kontrollü alan savunması diyor :):)
Sil