Şampiyonlar ve Avrupa Ligi'nde finalinde İngiliz takımlarının damgasını görüyoruz. Lig noktasında zaten en iyilerdi de, iş biraz da Avrupa kupalarında makası iyice açmaya doğru gitti. Sevgili Mehmet Köksal bizler adına bu tabloyu en güzel şekilde değerlendirdi.
Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi finalinde 4 tane İngiliz takımı göreceğiz.
Hemen hemen herkes için Premier Lig en iyi noktadadır ama bu tarz
şampiyonalarda böyle bir dominasyon uzun süredir görmemiştik. Bu sezona
bakarak, işin sırrı nedir? Sen bu durumu nasıl yorumluyorsun?
Mehmet Köksal: Premier League tarihinde toplanan en yüksek 3 puanın tamamının son iki sezonda
geldiğini ve 97 puanın şampiyonluk için yetmediğini gördük. Premier League’i diğer
liglerden ayıran iki önemli özellik olduğunu düşünüyorum. Bunlardan biri mali seviye
diğeri ise teknik direktörler. Premier League’in düşüşü nasıl oldu önce buna bir göz
atmamız gerektiğini düşünüyorum. Premier League her zaman çok değerli bir ligdi
fakat markalaşmaya başlamak bu süreci hızlandırdı. Zamanla EPL yönetiminin ligi bir
şov gibi pazarlamaya başlaması ve bunun sonucunda yavaş yavaş saha içinin
boşalmasıyla Avrupa’da ligler hiyerarşisinde La Liga en üste çıktı. Bu yolun tercih
edilmesi ligi bir süre için geriye götürmüş olsa da bu markalaşma zamanla kulüplere
çok ciddi gelirler sağlamaya başladı. Bugün ligden düşen takımlara baktığımız zaman
sadece Premier League’den 100 milyon pound civarı para kazandığını görüyoruz.
Havuzun belli bir miktarının eşit dağılmasının rolü çok büyük. Ekonomik olarak
güçlenen orta sıra takımlarının rekabetçiliği zaman içerisinde büyükleri teşvik etti ve
onları sürekli ilerlemeye zorladı. Dünyadaki en fazla gelir elde eden futbol kulüplerine
baktığımız zaman bunların yarısından fazlasının(6) Premier League’den geldiğini
görüyoruz.
Bir diğer nokta ise teknik direktörler. Futbol tarihinde bir ligde toplanmış en kaliteli
antrenör grubunu izliyor olabiliriz. Ben genel olarak bu ligdeki teknik direktörleri ikiye
bölüyorum. Yaşlı kurt diye nitelendirdiği tecrübesiyle öne çıkan ilk grup ve idealist en
üst seviyeyi hedefleyen 45-50 arası yaş grubunda bulunan ikinci grup. Guardiola(48),
Klopp(51), Emery(47), Pochettino(47) gibi elit seviye ve Dyche, Howe, Santo,
Hasenhüttl, Rodgers gibi bir tık daha aşağıdaki idealist ve elit seviyeye çıkması
beklenen diğer isimler. Bunların yanında Benitez, Hudgson, Pellegrini gibi kendini
kanıtlamış tecrübeli isimlerin ancak orta sıra takımlarında yer bulabildiğini görüyoruz.
Bu bile seviyenin ne kadar yükseldiğinin en büyük kanıtı aslında. Bu ligdeki herhangi
bir teknik adam yarın Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birine gitse şaşırmayız.
İşin Avrupa kupaları boyutuna baktığımız zaman Pep ile birlikte ayrı bir seviyeye
çıkan Man City, Klopp’ün istikrar kazandırdığı ve en tepeye çıkardığı Liverpool,
Pochettino ile yıllardır üst sıraları tehdit etmeye çalışan Tottenham, Emery ile yeni bir
yapılanmaya giden Arsenal, Sarri’nin Chelsea’si ve Solskjaer ile biraz daha sürpriz
olan Man Utd’den oluşmak üzere Şampiyonlar Ligi’nde en üst sıraları hedefleyen bir
top 6 kavramının oluştuğunu görüyoruz. Şampiyonlar Ligi’ne katılamayanlar ise
birkaç senedir görüldüğü gibi Avrupa Ligi’ne fazla geliyor.
Bu sezon Şampiyonlar Ligi'ni hikayeleri ilginç kılacak. Neredeyse 2 yıldır
transfer dahi yapmayan Tottenham'ın Harry Kane'i de kaybetmesine rağmen
geldiği bu nokta ya da Firmino / Salah'sız Liverpool'un 3-0'ın rövanşında
Barcelona karşısında geri dönüyor. Bu tabloyu yorumlamak da zor ama sence
biz ne izledik?
Mehmet Köksal: Kesinlikle açıklaması imkansıza yakın ve üst üste bir daha denk gelmeyecek şeyler
izledik. Futbolda takım olgusu ve bireysel anlamda seviyenin çok yükseldiğini
görüyoruz. Bu şu manaya geliyor artık herhangi bir takıma karşı kısa bir süre de olsa gardını düşürsen, konsantrasyon ve rakibi küçümsesen anında kalende gol ve goller
görebiliyorsun. Modern futbolda futbolculardan beklenen gereksinimler yükseldiği
için her oyuncu birden fazla özelliği üzerinde barındırıyor ve barındırmak zorunda. Bu
da oyundaki tehdit sayısını çok yukarıya çekiyor. Ayrıca zaman zaman sistemlerin
oyuncu isimlerinin önüne geçtiğini görüyoruz. Dolayısıyla Firmino yok Salah yok
onların yerine Shaqiri var Origi var diyerek biraz daha rölantide oynayayım idare
edeyim diyemiyorsunuz artık.
Avrupa Ligi'ni ise İngiliz takımlarının pek ciddiye almadığını söylenir. Geçmiş
yıllarda da bunu yer yer görüyorduk. Bu sezon ise Arsenal ve Chelsea son
noktaya kadar geldiler. Belki de Premier Lig'de bulundukları konum da böyle
bir hedefi ortaya çıkarmış olabilir. Avrupa Ligi tablosu için yorumun nedir?
Mehmet Köksal: Bu ligde rekabet her zaman yüksekti fakat geçtiğimiz yıllarda takımların sezonluk
istikrar seviyeleri oldukça düşüktü. Yani üst üste ilk 4’e giren çok fazla takım
olmuyordu. Mesela Liverpool’a baktığımız zaman bir sene şampiyonluğa oynayan
ertesi sene ise 7. veya 8. Olan bir takım ile karşılaşıyorduk. Yukarıda da bahsettiğim
gibi Man City’nin olaya dahil olması, Pochettino ve Klopp’un takımlarına istikrar
getirmesiyle beraber rekabet en üst seviyeye çıktı. Olağanüstü bir ilk 4 yarışı
izliyoruz. Teknik direktörlerin kulüplerine kazandırdığı bu istikrarla beraber ilk 4
yarışında dışarıda kalanların Avrupa Ligi’ne gitmesiyle birlikte Avrupa Ligi’ne katılan
takımların kalitesi sınıf atladı. Aynı zamanda yapılan değişiklikle Avrupa Ligi
şampiyonuna doğrudan Şampiyonlar Ligi bileti verilmesi takımların bu turnuvaya olan
ilgisini oldukça artırdı. Son 2-3 seneye baktığımızda bunun geldiğini görebiliyorduk
zaten. 15/16 yılında finalde Emery’nin Sevilla’sına kaybeden Liverpool, 16/17 yılında
Arsenal’ı yarı finalde geçerek şampiyon olan Atletico ve bu sezon finalde
izleyeceğimiz Arsenal ve Chelsea. Dolayısıyla Premier League’de ilk 4 yapmaktan
daha kolay Avrupa Ligi gibi bir hedef varken bu iki değişim ile birlikte bundan sonra
Avrupa Ligi’nin İngiliz takımları için ana hedef haline getireceğini düşünüyorum.
Aslında burada asıl hikayeyi yazanlar Ajax ve Frankfurt gibi takımlar. Hadi
Avrupa Ligi'nde bu işi başarmak az daha mümkün ama Chelsea'yi son ana
kadar zorlamak ve penaltılarla elenmek dahi büyük iş. Diğer tarafta Ajax'in
hikayesi bambaşka noktada. Yine de nefesler yetmiyor ve geri dönüşler izledik.
Premier Lig'deki yayın haklarından elde edilen gelirlere ve harcanan paralara
bakınca makas çok açık. Bundan sonra bu süreç böyle mi devam edecek, aynı
dominasyonu daha uzun sürelerde görecek miyiz?
Mehmet Köksal: Bu tarz Alman kulüplerinin genel yapısını özetleyecek olursak liglerinde oynanan
yüksek fiziksel oyunun da etkisiyle kolay kırılmayan fakat aynı zamanda rakiplerini de
kolay kıramayan takımlar olduğunu söyleyebiliriz. Bu da otomatik olarak size elemeli
turlarda bir avantaj sağlıyor. Özellikle ilk turlarda yani fark yaratmanın çok
gerekmediği rakiplere karşı çok ciddi bir üstünlük ile başladığını söyleyebiliriz bu tarz
takımların. Dolayısıyla Alman takımlarının tekrar bu tarz sürprizlere açık olduğunu
düşünüyorum. Ajax’a gelirsek de gerçekten bambaşka bir şey izledik. Bu kadar düşük
bütçeyle, kendi oyunlarını oynayarak ve oyunu domine etmeye çalışarak bu kadar
etkili olan başka bir takım daha olduğunu sanmıyorum. Real Madrid, Juventus ve
Tottenham deplasmanlarında kazandılar. Gereken her şeyi sahada gördüğümüzü ve
bu tarz peri masallarını devam edeceğini, etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Final yorumlarını da sorayım. Liverpool - Tottenham finalinde favori taraf kim
ve nasıl bir maç izleriz? Aynı sorum Chelsea - Arsenal finali için de geçerli,
sence ağır basan taraf kim?
Mehmet Köksal: Şampiyonlar Ligi için Liverpool’un avantajlı olduğunu düşünüyorum. Firmino’nun durumu ve
Tottenham’ın anlayışı belirleyici olacaktır. Bu sene oynayan iki maçta da Tottenham topa daha fazla
sahip olan takımdı fakat iki maçı da kaybettiler. Özellikle ikinci maçta Liverpool’un, rakibinin
merkezdeki pasör oyuncu eksikliğini çok iyi kullandığını ve rakibini kanatlarda sıkıştırdığını görmüştük.
Pochettino ise rakibin hücumcu bekleriyle daha rahat eşleşmek için üçlü savunmayı tercih etmişti.
Yine aynı şekilde bir tercih olacağını ve Liverpool’un bir adım önde olduğunu düşünüyorum.
Avrupa finalinde ise Chelsea’nin kadro olarak Arsenal’dan daha önde olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Fakat bu kadronun Sarri’nin oynatmak istediği oyun yapısıyla pek uyuşmadığı ve Sarri’nin inatla
bunun üzerine gittiğini de eklemek gerekiyor. Ayrıca karşı tarafta da İspanya’da üst üste üç sene
Avrupa Ligi kazanmış, ikili eşleşmelerdeki yetenekleri uzun maratonlara göre daha iyi olan bir Emery
var. Emery de fiziksel olarak güçlü bir 11 tercih edecektir. Ramsey’in sakatlığı çok büyük eksiklik.
Mesut Özil’in de kenarda oturacağını tahmin ediyorum. Dolayısıyla iki tarafında birbirine çok yakın
olduğunu ve bir takımı öne çıkarmanın zor olacağını düşünüyorum.
bu zamana kadarki en doyurucu yazıydı benim için. mehmet köksalı tanımıyodum. yalnız bu saatten sonra tanıyıcam. böyle güzel bi röportaj yaptığın için eyvallah. bu sene premier ligi ayrı bi keyifliydi izlemesi. liverpool son ana kadar şampiyonluğa kovaladığından mıydı bilmem :) bana çok zevkli geldi. 6 büyükler harici diğer takımların maçlarından da oldukça keyif aldım. mehmet köksalın bu sezonu yorumlaması. yani belli premier lig aşığı biri olduğu. bütün tespitleri yerinde. düşüncelerimiz çoğunlukla örtüşüyo. özellikle sistem yorumu can alıcı nokta oldu benim için :) liverpool sistemden şaşmayıp veya az şaşıp böyle bi başarı yakaladı. ajax 4-3-3 defans ofans arası gidip gelen sistemi sayesinde buralara geldi. galatasaray için de sürekli söylediğim bu. oyuncuya göre sistem değil sisteme göre oyuncu almalıyız. final yorumuna da katılıyorum. geçen sene finalde kaçan şampiyonlar ligi kupası var. bu sene 1 puanla ve 97 puan gibi büyük bi emekle kaçan lig şampiyonluğu var. liverpool ve klopp bunun patlamasını finalde yapacak ve kupayı alacaktır. bi de manchester unitedı sormanı isterdim. neyse sağlık olsun. iyi yazıydı. emeğine sağlık.
YanıtlaSilBiz teşekkür ederiz güzel düşüncen için. Genel olarak finallere takıldığım için takım takım gidemedim :)
SilBurak Abi yaklaşık 8 yıldır bilfiil yazılarını okurum ve Galatasaray'ı senin pencerenden takip ederim. Hatta her maçımız bittikten sonra "acaba bu maçı nasıl değerlendirecek?" diye sürekli maç yazılarını beklerim. O derece yani :) Haftasonu TV'lerde boy gösteren yorumculardan (ki ben bunlara şaklaban diyorum) fazlasıyla iyisin abi. Naçizane bir tavsiyem olacaktı: Bu tarz röpörtaj yazılarını video şeklinde de izlemek isteriz. Hatta kendi youtube kanalından canlı yayın şeklinde olsa ve yayın sırasında katılımcılardan sorular alsanız inan ki tadından yenmez abi :)Bu şekilde daha geniş kitlelere hitap etmen ve daha fazla kişinin bu güzel bilgilerden faydalanması mümkün olacaktır diye düşünüyorum...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel düşüncelerin için :)
SilVideo değil de podcast formatı düşünüyorum, olabilirse bunu canlı da yapabilirim. Bakacağım o konuya :)
97 puan ve sadece bir mağlubiyetle ikinci olabildik çita çok yüksek premier ligde... Bunu sağlayan da teknik direktörler Klopp hocam saygıyı sonuna kadar hak ediyor. Diğerlerinin de hakkını vermek lazım ama Klopp'un yeri ayri
YanıtlaSilKlopp'un yeri bende de ayrı. Hatta Dünyanın faal en iyi teknik adamı olduğunu düşünüyorum.
SilKatılıyorum kesinlikle sana... Futbolun en sempatik karakteri ayrıca :)
Sil