13 Mayıs 2019 Pazartesi

Futbol tarihinde bir ligde toplanmış en kaliteli antrenör grubunu izliyor olabiliriz


Şampiyonlar ve Avrupa Ligi'nde finalinde İngiliz takımlarının damgasını görüyoruz. Lig noktasında zaten en iyilerdi de, iş biraz da Avrupa kupalarında makası iyice açmaya doğru gitti. Sevgili Mehmet Köksal bizler adına bu tabloyu en güzel şekilde değerlendirdi.

Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi finalinde 4 tane İngiliz takımı göreceğiz. Hemen hemen herkes için Premier Lig en iyi noktadadır ama bu tarz şampiyonalarda böyle bir dominasyon uzun süredir görmemiştik. Bu sezona bakarak, işin sırrı nedir? Sen bu durumu nasıl yorumluyorsun?

Mehmet Köksal: Premier League tarihinde toplanan en yüksek 3 puanın tamamının son iki sezonda geldiğini ve 97 puanın şampiyonluk için yetmediğini gördük. Premier League’i diğer liglerden ayıran iki önemli özellik olduğunu düşünüyorum. Bunlardan biri mali seviye diğeri ise teknik direktörler. Premier League’in düşüşü nasıl oldu önce buna bir göz atmamız gerektiğini düşünüyorum. Premier League her zaman çok değerli bir ligdi fakat markalaşmaya başlamak bu süreci hızlandırdı. Zamanla EPL yönetiminin ligi bir şov gibi pazarlamaya başlaması ve bunun sonucunda yavaş yavaş saha içinin boşalmasıyla Avrupa’da ligler hiyerarşisinde La Liga en üste çıktı. Bu yolun tercih edilmesi ligi bir süre için geriye götürmüş olsa da bu markalaşma zamanla kulüplere çok ciddi gelirler sağlamaya başladı. Bugün ligden düşen takımlara baktığımız zaman sadece Premier League’den 100 milyon pound civarı para kazandığını görüyoruz. Havuzun belli bir miktarının eşit dağılmasının rolü çok büyük. Ekonomik olarak güçlenen orta sıra takımlarının rekabetçiliği zaman içerisinde büyükleri teşvik etti ve onları sürekli ilerlemeye zorladı. Dünyadaki en fazla gelir elde eden futbol kulüplerine baktığımız zaman bunların yarısından fazlasının(6) Premier League’den geldiğini görüyoruz.

Bir diğer nokta ise teknik direktörler. Futbol tarihinde bir ligde toplanmış en kaliteli antrenör grubunu izliyor olabiliriz. Ben genel olarak bu ligdeki teknik direktörleri ikiye bölüyorum. Yaşlı kurt diye nitelendirdiği tecrübesiyle öne çıkan ilk grup ve idealist en üst seviyeyi hedefleyen 45-50 arası yaş grubunda bulunan ikinci grup. Guardiola(48), Klopp(51), Emery(47), Pochettino(47) gibi elit seviye ve Dyche, Howe, Santo, Hasenhüttl, Rodgers gibi bir tık daha aşağıdaki idealist ve elit seviyeye çıkması beklenen diğer isimler. Bunların yanında Benitez, Hudgson, Pellegrini gibi kendini kanıtlamış tecrübeli isimlerin ancak orta sıra takımlarında yer bulabildiğini görüyoruz. Bu bile seviyenin ne kadar yükseldiğinin en büyük kanıtı aslında. Bu ligdeki herhangi bir teknik adam yarın Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birine gitse şaşırmayız. İşin Avrupa kupaları boyutuna baktığımız zaman Pep ile birlikte ayrı bir seviyeye çıkan Man City, Klopp’ün istikrar kazandırdığı ve en tepeye çıkardığı Liverpool, Pochettino ile yıllardır üst sıraları tehdit etmeye çalışan Tottenham, Emery ile yeni bir yapılanmaya giden Arsenal, Sarri’nin Chelsea’si ve Solskjaer ile biraz daha sürpriz olan Man Utd’den oluşmak üzere Şampiyonlar Ligi’nde en üst sıraları hedefleyen bir top 6 kavramının oluştuğunu görüyoruz. Şampiyonlar Ligi’ne katılamayanlar ise birkaç senedir görüldüğü gibi Avrupa Ligi’ne fazla geliyor.

Bu sezon Şampiyonlar Ligi'ni hikayeleri ilginç kılacak. Neredeyse 2 yıldır transfer dahi yapmayan Tottenham'ın Harry Kane'i de kaybetmesine rağmen geldiği bu nokta ya da Firmino / Salah'sız Liverpool'un 3-0'ın rövanşında Barcelona karşısında geri dönüyor. Bu tabloyu yorumlamak da zor ama sence biz ne izledik?

Mehmet Köksal: Kesinlikle açıklaması imkansıza yakın ve üst üste bir daha denk gelmeyecek şeyler izledik. Futbolda takım olgusu ve bireysel anlamda seviyenin çok yükseldiğini görüyoruz. Bu şu manaya geliyor artık herhangi bir takıma karşı kısa bir süre de olsa gardını düşürsen, konsantrasyon ve rakibi küçümsesen anında kalende gol ve goller görebiliyorsun. Modern futbolda futbolculardan beklenen gereksinimler yükseldiği için her oyuncu birden fazla özelliği üzerinde barındırıyor ve barındırmak zorunda. Bu da oyundaki tehdit sayısını çok yukarıya çekiyor. Ayrıca zaman zaman sistemlerin oyuncu isimlerinin önüne geçtiğini görüyoruz. Dolayısıyla Firmino yok Salah yok onların yerine Shaqiri var Origi var diyerek biraz daha rölantide oynayayım idare edeyim diyemiyorsunuz artık.


Avrupa Ligi'ni ise İngiliz takımlarının pek ciddiye almadığını söylenir. Geçmiş yıllarda da bunu yer yer görüyorduk. Bu sezon ise Arsenal ve Chelsea son noktaya kadar geldiler. Belki de Premier Lig'de bulundukları konum da böyle bir hedefi ortaya çıkarmış olabilir. Avrupa Ligi tablosu için yorumun nedir?

Mehmet Köksal: Bu ligde rekabet her zaman yüksekti fakat geçtiğimiz yıllarda takımların sezonluk istikrar seviyeleri oldukça düşüktü. Yani üst üste ilk 4’e giren çok fazla takım olmuyordu. Mesela Liverpool’a baktığımız zaman bir sene şampiyonluğa oynayan ertesi sene ise 7. veya 8. Olan bir takım ile karşılaşıyorduk. Yukarıda da bahsettiğim gibi Man City’nin olaya dahil olması, Pochettino ve Klopp’un takımlarına istikrar getirmesiyle beraber rekabet en üst seviyeye çıktı. Olağanüstü bir ilk 4 yarışı izliyoruz. Teknik direktörlerin kulüplerine kazandırdığı bu istikrarla beraber ilk 4 yarışında dışarıda kalanların Avrupa Ligi’ne gitmesiyle birlikte Avrupa Ligi’ne katılan takımların kalitesi sınıf atladı. Aynı zamanda yapılan değişiklikle Avrupa Ligi şampiyonuna doğrudan Şampiyonlar Ligi bileti verilmesi takımların bu turnuvaya olan ilgisini oldukça artırdı. Son 2-3 seneye baktığımızda bunun geldiğini görebiliyorduk zaten. 15/16 yılında finalde Emery’nin Sevilla’sına kaybeden Liverpool, 16/17 yılında Arsenal’ı yarı finalde geçerek şampiyon olan Atletico ve bu sezon finalde izleyeceğimiz Arsenal ve Chelsea. Dolayısıyla Premier League’de ilk 4 yapmaktan daha kolay Avrupa Ligi gibi bir hedef varken bu iki değişim ile birlikte bundan sonra Avrupa Ligi’nin İngiliz takımları için ana hedef haline getireceğini düşünüyorum.

Aslında burada asıl hikayeyi yazanlar Ajax ve Frankfurt gibi takımlar. Hadi Avrupa Ligi'nde bu işi başarmak az daha mümkün ama Chelsea'yi son ana kadar zorlamak ve penaltılarla elenmek dahi büyük iş. Diğer tarafta Ajax'in hikayesi bambaşka noktada. Yine de nefesler yetmiyor ve geri dönüşler izledik. Premier Lig'deki yayın haklarından elde edilen gelirlere ve harcanan paralara bakınca makas çok açık. Bundan sonra bu süreç böyle mi devam edecek, aynı dominasyonu daha uzun sürelerde görecek miyiz?

Mehmet Köksal: Bu tarz Alman kulüplerinin genel yapısını özetleyecek olursak liglerinde oynanan yüksek fiziksel oyunun da etkisiyle kolay kırılmayan fakat aynı zamanda rakiplerini de kolay kıramayan takımlar olduğunu söyleyebiliriz. Bu da otomatik olarak size elemeli turlarda bir avantaj sağlıyor. Özellikle ilk turlarda yani fark yaratmanın çok gerekmediği rakiplere karşı çok ciddi bir üstünlük ile başladığını söyleyebiliriz bu tarz takımların. Dolayısıyla Alman takımlarının tekrar bu tarz sürprizlere açık olduğunu düşünüyorum. Ajax’a gelirsek de gerçekten bambaşka bir şey izledik. Bu kadar düşük bütçeyle, kendi oyunlarını oynayarak ve oyunu domine etmeye çalışarak bu kadar etkili olan başka bir takım daha olduğunu sanmıyorum. Real Madrid, Juventus ve Tottenham deplasmanlarında kazandılar. Gereken her şeyi sahada gördüğümüzü ve bu tarz peri masallarını devam edeceğini, etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Final yorumlarını da sorayım. Liverpool - Tottenham finalinde favori taraf kim ve nasıl bir maç izleriz? Aynı sorum Chelsea - Arsenal finali için de geçerli, sence ağır basan taraf kim?

Mehmet Köksal: Şampiyonlar Ligi için Liverpool’un avantajlı olduğunu düşünüyorum. Firmino’nun durumu ve Tottenham’ın anlayışı belirleyici olacaktır. Bu sene oynayan iki maçta da Tottenham topa daha fazla sahip olan takımdı fakat iki maçı da kaybettiler. Özellikle ikinci maçta Liverpool’un, rakibinin merkezdeki pasör oyuncu eksikliğini çok iyi kullandığını ve rakibini kanatlarda sıkıştırdığını görmüştük. Pochettino ise rakibin hücumcu bekleriyle daha rahat eşleşmek için üçlü savunmayı tercih etmişti. Yine aynı şekilde bir tercih olacağını ve Liverpool’un bir adım önde olduğunu düşünüyorum.

Avrupa finalinde ise Chelsea’nin kadro olarak Arsenal’dan daha önde olduğu yadsınamaz bir gerçek. Fakat bu kadronun Sarri’nin oynatmak istediği oyun yapısıyla pek uyuşmadığı ve Sarri’nin inatla bunun üzerine gittiğini de eklemek gerekiyor. Ayrıca karşı tarafta da İspanya’da üst üste üç sene Avrupa Ligi kazanmış, ikili eşleşmelerdeki yetenekleri uzun maratonlara göre daha iyi olan bir Emery var. Emery de fiziksel olarak güçlü bir 11 tercih edecektir. Ramsey’in sakatlığı çok büyük eksiklik. Mesut Özil’in de kenarda oturacağını tahmin ediyorum. Dolayısıyla iki tarafında birbirine çok yakın olduğunu ve bir takımı öne çıkarmanın zor olacağını düşünüyorum.

7 yorum:

  1. bu zamana kadarki en doyurucu yazıydı benim için. mehmet köksalı tanımıyodum. yalnız bu saatten sonra tanıyıcam. böyle güzel bi röportaj yaptığın için eyvallah. bu sene premier ligi ayrı bi keyifliydi izlemesi. liverpool son ana kadar şampiyonluğa kovaladığından mıydı bilmem :) bana çok zevkli geldi. 6 büyükler harici diğer takımların maçlarından da oldukça keyif aldım. mehmet köksalın bu sezonu yorumlaması. yani belli premier lig aşığı biri olduğu. bütün tespitleri yerinde. düşüncelerimiz çoğunlukla örtüşüyo. özellikle sistem yorumu can alıcı nokta oldu benim için :) liverpool sistemden şaşmayıp veya az şaşıp böyle bi başarı yakaladı. ajax 4-3-3 defans ofans arası gidip gelen sistemi sayesinde buralara geldi. galatasaray için de sürekli söylediğim bu. oyuncuya göre sistem değil sisteme göre oyuncu almalıyız. final yorumuna da katılıyorum. geçen sene finalde kaçan şampiyonlar ligi kupası var. bu sene 1 puanla ve 97 puan gibi büyük bi emekle kaçan lig şampiyonluğu var. liverpool ve klopp bunun patlamasını finalde yapacak ve kupayı alacaktır. bi de manchester unitedı sormanı isterdim. neyse sağlık olsun. iyi yazıydı. emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz teşekkür ederiz güzel düşüncen için. Genel olarak finallere takıldığım için takım takım gidemedim :)

      Sil
  2. Burak Abi yaklaşık 8 yıldır bilfiil yazılarını okurum ve Galatasaray'ı senin pencerenden takip ederim. Hatta her maçımız bittikten sonra "acaba bu maçı nasıl değerlendirecek?" diye sürekli maç yazılarını beklerim. O derece yani :) Haftasonu TV'lerde boy gösteren yorumculardan (ki ben bunlara şaklaban diyorum) fazlasıyla iyisin abi. Naçizane bir tavsiyem olacaktı: Bu tarz röpörtaj yazılarını video şeklinde de izlemek isteriz. Hatta kendi youtube kanalından canlı yayın şeklinde olsa ve yayın sırasında katılımcılardan sorular alsanız inan ki tadından yenmez abi :)Bu şekilde daha geniş kitlelere hitap etmen ve daha fazla kişinin bu güzel bilgilerden faydalanması mümkün olacaktır diye düşünüyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim güzel düşüncelerin için :)

      Video değil de podcast formatı düşünüyorum, olabilirse bunu canlı da yapabilirim. Bakacağım o konuya :)

      Sil
  3. 97 puan ve sadece bir mağlubiyetle ikinci olabildik çita çok yüksek premier ligde... Bunu sağlayan da teknik direktörler Klopp hocam saygıyı sonuna kadar hak ediyor. Diğerlerinin de hakkını vermek lazım ama Klopp'un yeri ayri

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Klopp'un yeri bende de ayrı. Hatta Dünyanın faal en iyi teknik adamı olduğunu düşünüyorum.

      Sil
    2. Katılıyorum kesinlikle sana... Futbolun en sempatik karakteri ayrıca :)

      Sil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir