Livakovic'in hala Dinamo Zagreb forması giymesine şaşırıyorum

Ermenistan maçında kötü oynadın ve kazandın. Hırvatistan karşısında ise iyi bir maç planın ve başlangıcın vardı. Livakovic'in hala Dinamo Zagreb forması giymesine şaşırıyorum. İlk etapta Hırvatistan'ı oyunda tutan oydu. Ön alan baskısını iyi yapıp, rakibi de müthiş karşıladık. Salih Özcan / Orkun Kökçü / Hakan Çalhanoğlu hattını kurduğun an, ortayı her şekilde doldurursun. Pas aralarını da iyi yapıp, geçişi gayet iyi oynuyordun. Ta ki yediğin gole kadar.

Yediğin gol kırılma değil, Hakan Çalhanoğlu'nun sakatlanması bizi bitiren noktaydı. 1-0 geridesin ve orta sahanın merkezinde en yaratıcı oyuncun sakatlandı. Yerine giren isim İsmail Yüksek olmamalı işte. İsmail Yüksek'in performansı değil konu, oyuncu tarzı meselesi. Orta sahanın merkezinde, pas oyununun odağını çıkarırken, tempo ve mücadele unsuru sokmazsın oyuna. Sokarsan da, tüm yaratıcılığın biter ve o bahsettiğimiz hücum etkin büyük oranda biter. O an Arda Güler oyuna girmeliydi.

Hakan Çalhanoğlu oyundan çıkana kadar ki süreç iyiydi. Sonrası ise kötü. Hırvatistan da böyle biraz, onlara karşı futbol oynadığını düşünürken, hiçbir hatayı affetmezler ve seni güzel uyuturlar. Bu maçta da aynısı oldu ve kazandılar. Yenen gollerde fazlasıyla bireysel hatalar mevcut. Modric merkeze yaklaşıyor, kontrolsüz bir pres yapıyorsun ve arkayı boşaltıyorsun. Oysa rakibi ne kadar iyi karşılıyordun. Disiplinden ayrılmak işte bu.

Cengiz Ünder / Zeki Çelik'in uluslararası futbolcular olduklarını düşünürken, felaket performanslarını izlemeye devam ediyoruz. Ferdi Kadıoğlu da 3'lü savunmada parlarken, 4'lü savunmada "savunma" yapmak zorunda kaldığı için dağılabiliyor. Karşısındaki rakip güçlü, onun da geleceği adına göstergeydi. Kötü de bir Çağlar Söyüncü vardı ve o sol hat doğal olarak yıkıldı. 2-0'dan sonrasını konuşmaya bile gerek yok. Geç gelen değişiklikler, tamamen kaos üretmeye yönelik. İlk 20 dakikadaki Kerem Aktürkoğlu / Enes Ünal uyumu ve iyi oyuna adına üzüldüm diyebiliyorum.