29 Aralık 2009 Salı

Noat SamisA Röportajı

Söyleşilerimize devam ediyoruz. Blog söyleşileri sırasında bu defa da Noat Samisa var. Bir de Beşiktaş'lı ile konuşalım istedik. Galatasaray'lı bloglarla çok konuştuk. Fenerbahçe'li blog yazarlarını da blogda ağırlamak istiyoruz tabii. Noat Samisa röportajında bir de yenilik yaptık. Soru alarak bizim sorularımızın arasına ekledik. Biz çok keyif aldık söyleşiyi yaparken, dilerim aynı keyifi siz de okurken alırsınız. İşte Noat SamisA cümlelerinin Sportif Cümleler'de yankılanışı;

1- Herkes Noat Samisa'nın kurucusu ve yazarı olarak tanıyor. Ama biraz daha derine inecek olursak kimdir Noat Samisa?

Noat SamisA; Kendini tanımlamak üzere uzunca yazacak kadar hayat geçmişi olmayan, bir süredir Galatasaray Üniversitesi’nde İşletme öğrenimi gören 21 yaşında bir insan evladıdır. Futbolcu olamayınca sahada yer alabilmenin geri kalan üç ihtimalinden biri ve en zor olanını meslek edinme derdinde olan, hafta sonu eğlencesinin neredeyse tamamını –günün erken vakitlerinde canlı izlenen amatör küme maçlarından gece vaktinde televizyonda yayınlanan La Liga maçlarına kadar- futbola ayıran bir futbolseverdir.


2- Bildiğim kadarıyla Beşiktaş'lısınız. Nereden geliyor Beşiktaş'lılık, aileden mi?

Noat SamisA; Bu nedensiz seçimi birileri benim için daha ben dünyaya gelmeden yapmış. Beşiktaş’ı seçtiği gibi okulu da babam seçmişti, Beşiktaşlılığın pekişmesinde ilkokulu Fulya’da okumuş olmamın da etkisi vardır. Ben tarafım, aidiyet hissettiğim bir semt, bir forma, bir tarih ve bir stad var; ama herkesin Beşiktaş’ı başkadır.



3- Blogunuzu incelerken dikkatimi çekti. Uzak Doğu sinemasına bir yakınlığınız mı var? Hayatımın filmi diyebileceğiniz bir film var mı? Bir de anime merakınız var tabii..

Noat SamisA; Yalnızca sinemasına değil, Uzakdoğu kültürünün akla gelebilecek her bir ögesine merakım var. Sinema da bunun günümüzde en kolay ulaşılabilir parçası. Anime ise kimilerine göre bir heves, kimilerine göre vazgeçilmez bir tutku. Bir ucundan yakaladığınız vakit birbirinden beslenen bir sarmal karşınıza çıkıyor, hiçbirinden kaçamıyorsunuz. Popüler kültür zamanlarında sinema filmlerini mangalar besler, anime serilerinin öncülü manga serileridir. Güney Kore sineması manhwa’lardan, Tayland’lılar çarpık insan ve olay ilişkilerinden, Çin sinemasi epik yazınlardan beslenir vs. hiçbiri birbirinden ayırılamazlar. Hayatımın filmi tanımını kullanmam ama bir isim söylemek gerekise, son yabancı film Oscar’ı sahibi Okuribito diyebilirim.


4- Beşiktaş ile futbolu konuşmaya başlayalım. Ligin ilk haftalarına baktığımızda üstüste mağlup olan, başarısız bir Beşiktaş ile karşı karşıyaydık. Tarihinin en kötü başlangıçlarından birine imza attı, fakat sonra toparlanarak ilk 5 içine dahil oldu. Geride bıraktığımız sezonu değerlendirecek olursak ne düşünüyorsunuz Beşiktaş ile ilgili?

Noat SamisA; Şampiyon takım sıfatının sahada varlığını gösterdiği dönemde 8 maçlık galibiyet serisi gelmiştir. Bunun öncesi başka bir takımdı, son dönem maç-maç başka etkenler devreye girdi. Altıncı haftadaki Kayserispor mağlubiyetinden sonra takımın devreyi 30 puan üzerinde bitireceği söylenseydi ihtimal vermezdim, ama oldu. Hem de bu arada efsanevi Man United zaferi geldi. Geçen zamanda kulüpte pek çok gel-git’ler yaşandı, sahadaki futbolun insanların umrunda olmadığı günler oldu. Beşiktaş’ın sezonun geri kalan kısmındaki yolunu önce kongre, ardından Denizli’nin saha içindeki hayati tercihlere olan yaklaşımı belirleyecek. Toplama bakıldığında devreyi 32 puan ile 5. sırada bitirmek çok da kötü sayılmaz. Lider geçtiğimiz sezon olduğu gibi yine ilk devreyi 37 puan ile bitirdi, ama Beşiktaş’ın geçen sezonun 2. devre şampiyonluk performansı olan 17 maç-40 puanı bu kez aşması gerekecek.


5- Bu soru Chao Grey'den geliyor; Mustafa Denizli kalsın mı gitsin mi? Geçen seneki şampiyonlukta payı nedir Denizli'nin?

Noat SamisA; Geçen yaklaşık 1.5 yıllık süreçte futbol takımını 2010 Ocak kongresine en az kaos ile götürebilecek bir tek isim vardı yeryüzünde, o da Mustafa Denizli idi. Kehanetleri, tavşanları, saha içi fantezileri bir kenara; her daim medya ile iyi ilişkiler içerisinde olması ve en önemlisi saygı uyandıran varlığı sayesinde idman sahası kenarına iskemle atan ‘yükte ağır pahada hafif’ takım elbiseli işbilmez yönetici topluluğunu takımdan uzak tutması çifte kupayı getiren asli etken olmuştur. Saha içerisinde de olmazsa olmaz tercihlerde ısrar edildiği zamanlarda ortaya iyi bir takım çıkmıştır, kendisi şampiyonlukta mutlak ve birincil pay sahibidir. Kongreden sonra ya da -daha mantıklı olan bu- sene sonunda yollarımız ayrılabilir, ama şu güne gelene kadar takım ligin son sırasında da olsa Denizli’nin bendeki kredisi sınırsızdı.


6- Bu sene Avrupa macerası da kısa sürdü biraz. Gruplardan çıkmayı malesef başaramadı Beşiktaş. Şampiyonar Ligi'nde ilerleyememenin nedeni kura şanssızlığı mıydı yoksa Beşiktaş şanssızlığı mıydı?

Noat SamisA; En başından beri B grubunun kötü bir kura olduğunu düşünüyordum. Nitekim 2. torbaya göre zayıf addedilen CSKA Moskva gruptan çıkarken, Alman şampiyonu Wolfsburg’a içeride 0-3 kaybedildi. 6 maçlık seride her maçın Beşiktaş adına farklı bir hikayesi var. Benim havlu attığım an, içerideki Wolfsburg maçı için Dolmabahçe’ye geldiğimde Ernst’in oynayamayacağı haberini aldığım andır. Takım ise bu çaresizlik durumuna rağmen Old Trafford’dan galibiyetle dönerek telafisini yaptı, ama son maça gelindiğinde ihtimallerin neredeyse sıfırlanması Denizli’yi garip tercihlere itti ve Krasic’in golüyle bu sezonki Avrupa defteri kapandı. Gruptan çıkıp-çıkmamak önemsiz olarak 7 puan başarı sayılırdı, yine de tarihi bir zafer destekli 4 puana başarısızlık diyemem.


7- Yine Chao Grey'den iki soru geliyor; Nihat'ın geri dönüşü hata mıydı? Madem geri döndü kendisine nasıl yardımcı olunmalıydı ya da olunmalı? Kendisi Beşiktaş'ın başında teknik direktör olsaydı Batuhan'ı atar mıydı, satar mıydı, oynatır mıydı, döver miydi, sever miydi, ne yapardı?

Noat SamisA; Nihat açısında kabul edilebilir bir tercihti. Ama insanların ona yaklaşımı pek insancıl olmadı. Nihat Kahveci Beşiktaş’ın gerçek kaptanıdır. Askerlik görevini tamamlayıp İspanya’da takıma katıldığı gün, kaptanlık pazu bandı onun kolunda olmalıydı. Yakın zamanda çok ağır diz sakatlıkları geçirmiş ve azmiyle mucizevi geri dönüşler yapabilmiş yüksek maliyetli bir oyuncuyu liderlik vasfı ve ‘Beşiktaş’ın öz evladı’ sıfatı haricinde Beşiktaş için çekici kılan başka ne olabilir ki? Son kasık sakatlığı öncesinde form durumu yukarı ivmeleniyordu, son maçlarda yine facia tercih hataları yapar oldu. Maç eksiği olan, ağır sakatlıklar yaşamış bir oyuncuyu kendini yeniden ispat etmek zorunda bırakmak işkencedir. Kültürü yaşatacak olan yerine kaptanlığın halen Nobre’de ve Delgado’da olması benim kabul edemeyeceğim bir durum.

Batuhan bir şekilde oynamalı. Beşiktaş’ta olmuyorsa denedikten sonra Batuhan’ın özgür iradesi ile seçeceği bir başka takımda top oynaması sağlanmalı. Bu genç adamın top oynamak ve gol atmaktan başka kendini, diğer insanlardan üstün olan yanlarını ifade edebilme imkanı yok. Bu sezon şu vakte kadar Denizli’nin Batuhan üzerindeki fikirlerinin mutlak olumsuz olduğunu söyleyemem, buna ilişkin bir kanıt yok elde. Ama Batuhan’ı mutlaka bir gün denemek gerek.


8- Mustafa Denizli'nin 4-2-3-1 sistemine baktığımızda kağıt üzerinde ofansife yakın görünen ama bu ofansif bölgelerde oynayan isimlerin bazılarının defansif karakterli olduğunu biliyoruz. Sizce bu sistemin bir geleceği var mı? Beşiktaş geçtiğimiz sezon olduğu gibi yapacağı nokta transferlerle yeniden futbolundan söz ettirecek midir?

Noat SamisA; Beşiktaş takımı, hocası Denizli’nin de geldiği ilk günlerden bu yana söylediği üzere 4.3.3 ve son dönemde 4.4.2 varyantlarını oynuyor. Şablon mevzuu, üzerine kitaplar yazılan ve her takımda bambaşka sonuçlar verebilen bir asli futbol dinamiğidir. Sayılar tek başına anlamsızdır. Beşiktaş takımı eğer kadrosunun gerektirdiği olmazsa olmazları gözeterek sahada yer alırsa, bu ligin gerektirdiği futbolu oynar ve sonuca yaklaşır. Bu sezon için ulaşır demiyorum, ama yarışın içerisinde olur.


9- Bu soru anuka'dan geliyor; Beşiktaş'ın Ferrari'nin yokluğunda bu kadar gol yemesi defansın ona olan bağımlılığı mı yoksa konsantrasyon eksikliği midir? Beşiktaş gerçekten takım halinde savunma yapmayı öğrenmiş midir yoksa bu sadece Ferrari'nin katkısıyla mı açıklanabilir?

Noat SamisA; Ferrari’ye yönelik tespitlerin öncelikli sebebi geçen 4 yılda o bölgede Gökhan Zan’ın oynuyor olmasıdır. Beşiktaş takımının oyun karekterine bağlı olarak oyunun geri alanda kabul edildiği pek çok maçta Ferrari, kesici-bozucu vasıflarını muhteşem kullandı. Başka bir takım kurgulanırsa Ferrari şu etkiyi yapmayabilir, savunmayı sürekli önde kuran bir İngiliz takımında paspas olabilir, ki vaktiyle olmuştur. Fakat Beşiktaş’ın oyun karekterine tam oturdu, tam ihtiyaç olan oyuncuydu ve harika performans sergiledi. Daha yakın örnekleme yaparsak, elbet Zan-Servet veya Servet-Topal ikililerine göre daha iyi olacaktır fakat, ‘’Galatasaray savunma tandemindeki Ferrari’’ye yönelik düşünceler bu denli pozitif olmazdı. Son dönemde Beşiktaş’ın yediği goller, daha doğrusu kaybedilen puanlar ve maçlar büyük oranda takımdaki fiziksel düşüş ile alakalıdır.


10- Sergen Yalçın geçtiğimiz günlerde A2 takımından istifa etti. İstifa nedeni de genç futbolcuların A takımda şans bulamamasıydı. Ayrıca A2 futbolcunlarından bazılarının en büyük şanssızlığımız Mustafa Denizli dediklerini biliyoruz. Beşiktaş'ın müthiş genç potansiyeli olmasına rağmen bunu yeterince kullandığını düşünüyor musunuz ve Sergen'in yorumcu-antrenör ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Noat SamisA; Sergen sabahtan akşama kadar konuşsun, sıkılmaz dinlerim. Beşiktaş forması altında izlediğim en üstün yetenekli oyuncuydu, belli bir kredi sahibidir. Söylediklerini dikkat alır mısınız, derseniz ‘dobradır’ derim. En büyük şanssızlığımız Mustafa Denizli diyen iki genç oyuncu, eğer Beşiktaş’ın başında doğru insanlar olsaydı bunu söyleyemezlerdi. Oldu da söylediler, anında bavullarını toplamaları istenirdi. Beşiktaş kulübünde 1 doğru varsa 1000 yanlış var, Sergen Yalçın konusu da bunlardan biri.


11- Delgado oynadığı futbol ile eleştiri toplayan bir futbolcuydu. Ama şu anda takımın kendisine büyük ihtiyaç duyduğunu söylemek mümkün. Yine de Delgado’nun takıma katılması hâlinde yeni bir dert çıkacak. Kontenjan problemi.. Tabata dışındaki yabancıların kilit rol oynadığı görülüyor. Tabata’nın da 8 milyon euro bonservisi vardı. Nereden baksak çıkmaza dönüşüyor. Siz idareci olsaydınız, bu durumda nasıl bir karar alırdınız?

Noat SamisA; Ben idareci olsaydım, kısmı biraz afaki. Benim gibi bir başka sıradan Beşiktaş taraftarı da olsaydı, olay bu kontenjan krizine ulaşmazdı zaten; mesele baştan sıkıntılı. Performanslara bakarak karar verilecekse gitmesi gerekenin Tabata olduğu apaçık ortada, ama transfer sürecinde olduğu gibi Tabata-kun’ın seçilmesi için tek ihtimal bir garip hadisedir; belki de Denizli’nin kısa çöpü Tabata’ya çektirmesidir.


12- Premier Lig'e dönecek olursak; Manchester United'ın 3 sezondur ligi domine ettiğini görüyoruz. Geride bıraktığımız haftalarda ise Chelsea'nin zirveyi bırakmaya niyeti olmadığını.. Ayrıca arkadan gelen Arsenal ve devrim gibi bir de Manchester City var. Bu sene Manchester Krallığı yıkılır ve başkentten yeni bir cumhuriyet doğar mı?

Noat SamisA; Benim sezon başındaki şampiyonluk adayım Cristiano Ronaldo’nun kaybına rağmen Manchester United idi. Ekim-Aralık döneminde bazı maçlarda Chelsea öyle futbol oynadı ki, ‘Chelsea ve diğerleri’ şeklinde bir ayrım oluştu. Christmas fikstüründeyiz, bu seriden kimin lider çıkacağı belli değil. Afrika Kupası var, futbolcularda sezon sonundaki Dünya Kupası için ulusal takım hocalarının gözüne girme hissiyatı var, daha pek çok etken var. Son haftaya 3 şampiyonluk adayıyla girebiliriz, öyle bir sezon yaşanıyor.


13- Bu soru Jordi Metal'den geliyor; Liverpool nasıl şampiyon olur? Benitez ne zaman kovulur?

Noat SamisA; Eğer £20 milyonluk tazminatı ödenirse Benitez bugün kovulur. Ya da kulüp satılır, o vakit kovulur. Liverpool ortaya en fazla 3 oyuncu için harcanmak üzere £50-60 milyona yakın bir para koyabilirse şampiyon olabilir. En kestirme yol bu görünüyor.


14- Galatasaray’ı da buraya sıkıştıralım tek soru ile. Bir sezon önce başlayan yapılanma bu sene Rijkaard’ın da takıma katılmasıyla iyice su yüzüne çıktı. Galatasaray ilk devreyi lider bitiremese de kabuğunu yenilemeye başladı. Rijkaard’ın Türkiye’de bir takım çalıştırması sizi heyecanlandırıyor mu? Galatasaray’da yakın gelecekte ne gibi değişiklikler göreceğimizi düşünüyorsunuz?

Noat SamisA; Ben Beşiktaşlı’yım, bunu futbol konuşurken belirtmekten asla çekinmiyorum. Kendisinin başarılı olmamasını ummak gibi gayet olağan rekabet nedenli bir fikre sahibim, lakin kör ve bağnaz değilim. Pek tabii Rijkaard’ın bizlere göstereceği, bizim ondan öğrenceğimiz çok şey var ve gelişi muazzam bir hadisedir. En basitinden sırf Rijkaard isminden yola çıkarak Michels, Sacchi, Cruyff gibi futbol efsanelerinin ülkemiz futbol ortamımızda ismen yer alıyor olması bile çok önemlidir. Futbolun taktik kısmı, hatta bir süreç sonucu ortaya çıkan sistem olgusu Rijkaard sayesinde ülkemizde daha fazla telaffuz edilir oldu ki, bu kısım halihazırda benim futbol düşüncemin zaten büyük bir bölümünü teşkil ediyorken efsane teknik adamların öğrencisi olan ve şu vakitte durdurulamaz bir takıma dönüşen Barcelona’nın yaşadığı peri masalının mutfağında olan birinin ülkemizdeki varlığından futbola dair heyecan duymamak mümkün değil. Rijkaard’ın Galatasaray’da yapacağı bir akıl-düşünce devrimi olabilir; ama bu 3 ayda, 6 ayda, hatta 1 yılda olmaz. Ocak’tan sonra, biraz tolerans ile belki Mart’ta "Rijkaard’ın takımı" sıfatı kullanılabilir.


15- Noat SamisA’dan bahsetmek istiyorum biraz. Ne zamandan beri var Noat SamisA, kurarken amacınız, hayaliniz neydi ve şimdi o hayalin neresinde blog?

Noat SamisA; Bu isim altında 2007 Haziran ayından bu yana bir arşiv mevcut, fakat blog konseptindeki yazıların geçmişi 2006 Nisan ayına dayanıyor. Kurarken konuşamadıklarımı yazmak dışında hiçbir amacım yoktu ve başlangıçta pek çok kişinin ilham kaynağı olan Aceto Blog’u bilmiyordum. Sanırım diğer başı çeken bloglar ile tanışmam da başlangıçtan 3-4 ay sonraya rastlar. Zamanla ülkede eksik olan futbol literatürü arşivine katkı gibi bir misyona sahip oldu blog, ama ben hala bir maç yazısını oluşturma safhasında maçı tekrar yaşıyor olmanın zevkini en tepeye koyuyorum. Bloga dair bir hayalim varsa eğer, bu da 20 yıl sonra bir futbolseverin (veya benim) X ile Y arasında oynanan geçmiş zamandan bir futbol maçını benim yazdığım maç yazısını okuyunca zihninde canlandırabilmesidir.


16- Son olarak da Sportif Cümleler. İyi yada kötü eleştirilerinizi alabilir miyiz blogumuzla ilgili?

Noat SamisA; Heyecanınızı kaybetmediğiniz ve bu gönül işini önceliklerinizin ön sırasına koymadığınız müddetçe yazmak iyidir, eleştirisi olmaz. Selamlar...

3 yorum:

  1. Harika olmuş ellerinize sağlık.

    Noat Samisa yazarı, tanımak, hakkında okul hayatı, yaşı...vb gibi şeyleri merak ettiğim bir yazardı. Bu bloggerın da bir İİBF öğrencisi olduğunu gördükten sonra bu fakültenin öğrencilerinin futbolu tutku derecesinde sevince bir fark koyduğu fikrim iyice kuvvetlendi.

    YanıtlaSil
  2. Emeği geçenlere teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. ellerinize sağlık

    Imdb'de Okubirito filminin okuyucu yorumlarından birisinin başlığı

    "The title of this film makes me want a burrito"

    resmen filmi gülmekten izleyemem artık :))

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir