1- Galatasaray geride bıraktığımız hafta, Ankaraspor ile maç yapacağından haftayı bay geçmesine rağmen, Fenerbahçe'nin Manisa deplasmanında 1 puanı son dakikada kurtarmasıyla liderliğe yükseldi. Bu sene ilk kez haftayı tek başına lider olarak kapattı. Galatasaray'ın liderliğe yükselmesini nasıl değerlendirebiliriz?
Burak: Geçtiğimiz sezondan bu yana Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftalarda Galatasaray'ın da puan kaybetmesi gibi bir sorunsal vardı. Bu sezonda aslında ligin ilk yarısında Fenerbahçe puan kaybettiğinde çoğu kez liderlik şansı yakalandı ama başarılamadı. En sonunda maç oynanmadan liderliğe yükselerek ilginç bir durum yaşandı. Bakalım bundan sonra yaşanan süreç nasıl olacak. Fenerbahçe'nin fikstür olarak rahat olduğunu düşünürsek, Galatasaray bu dönemi mümkün olduğu kadar az puan kaybıyla kapatmak zorunda. Ama Kewell, Baros ve Jo gibi futbolcuların dönmesiyle beraber ben Galatasaray'ın şampiyonluk yolunda en büyük aday olduğunu düşünüyorum.
Serap; Tüm otoriteler Fenerbahçe'nin fikstür avantajı ile sonuca gideceğini düşünse de Galatasaray sessiz sedasız hedefine doğru ilerliyor. Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye Kupası'ndan elenmek takımda belli belirsiz bir hayal kırıklığı yaratsa da haftasonunu maç yapmayarak geçirmek çok iyi oldu. Hem takım biraz dinlenme fırsatı buldu, hem de demoralize olduğu haftayı psikolojisini rahatlatarak geçirdi. Haftasonunda Fenerbahçe'nin Manisa'yla ucu ucuna berabere kaldığını da düşünürsek Galatasaray'ın ne kadar rahat bir liderlik elde ettiğini görebiliriz. Kimi çevreler -rakip takım taraftarları- bunun tamamen şans olduğunu söylüyorlar. Oysa şu an şampiyonluğa oynayıp Ankaraspor ile maç yapan tek takım Galatasaray bildiğim kadarıyla. Bir de Kayserispor'un o dönem Ankara ile maçı vardı ama Ankaraspor düştükten sonra mı önce mi anımsayamadığım için belirsiz konuşuyorum. Yani burada şanslı olan takım değil aksine o haftayı yorularak geçiren Galatasaray'dı. Kesinlikle hakederek elde edilmiş bir liderliktir bu. Kimseye yapılan haksızlık yoktur. Kutluyor ve sezon sonunda da tablonun böyle olmasını temenni ediyorum.
Burak; 3-0'ın rövanşında ben dahil çoğu kesim Bursaspor'un Fenerbahçe karşısında herhangi bir şansı olmadığını düşünüyordu. Hatta Daum'da böyle düşünerek kadro içerisinde belirli bir rotasyon yaptı. Ama Bursaspor gösterdiği müthiş dirençle, mücadeleyle 3-0'ı yakaladı ama son dakika golü ile elenmiş oldu. Aynı şekilde Trabzonspor maçında da son dakikalarda golü yiyerek berabere kaldılar.Mücadelenin, hırsın, azmin yanına biraz oyundan kopmamak gerektiğini, heyecana kapılmamak gerektiğini eklememiz gerekiyor. Ama Ertuğrul Sağlam'ın Bursaspor'u getirdiği nokta inanılmaz. Bu hafta oynayacaklar Fenerbahçe ve ligde eksik olan maçlarını kazanırlarsa puan durumunda Fenerbahçe'nin üstüne çıktıklarını görüyoruz.
Serap; İtiraf etmek gerekirse ben Bursaspor'un Fenerbahçe'yi yenerek eleneceğini düşünüyordum ilk maç skorundan sonra. Kuralar çekildiğinde ise Bursaspor'un yarı finalist olacağını düşünüyordum. Ama ilk maçta alınan farklı mağlubiyet Bursa'nın handikapı oldu. Son anlarda yenilen gol olmasaydı belki de yarı finale Bursa çıkacaktı. Gerçi bunları konuşmak artık faydasız. Bizim bu maçlardan çıkarabileceğimiz ve konuşabileceğimiz tek şey, Bursa'nın ne kadar başarılı olduğudur. Ertuğul Sağlam takımın başına geldiğinden beri müthiş bir performans çiziyorlar. Geçtiğimiz sezon gerilerden gelerek neredeyse şampiyonluğa ortak olacaklardı. Fakat yaşanan talihsiz puan kayıpları nihayetinde ilk 5'e giremediler. Ertuğrul Sağlam'ın ikinci senesinin daha başarılı geçtiğini söylemek mümkün. Şu an maç eksiklerine rağmen Bursaspor, hâlâ şampiyonluk adaylarından. Dilerim potadan hiç çıkmaz ve bize heyecanlar yaşatmaya devam eder.

Burak: Mourinho ayrıca Chelsea'nin başından ayrıldığı günden bu yana Chelsea'nin sıkıntılar yaşadığını söylüyor. Bu söylemleri maçtan önce söylemesi elbette doğru değil ama Mourinho bu. Maçtan öte psikolojik harekatla bu maçı kazanmak hedefinde. Gerçi söylemlerinde de haklı olduğunu düşünüyorum. Mourinho'dan önce Chelsea bugünlerin Manchester City'si gibiydi. Alakasız transferler, sansasyon yaratma çabasında olan o takımı aldı ve düzgün bir yapılanmayla yola soktu. Finansal gücü iyi kullanarak Chelsea'de harika bir yapılanma kurdu. Hala da Chelsea'nin Mourinho'nun mirasını yediğini düşünüyorum. Mourinho'nun yapmaması gereken Abramoviç ile fazla laf dalaşına girmesiydi ve şanssızlığı ise Gudjohnsen'in Şampiyonlar Ligi yarı finalinde son dakikada Liverpool'a kaçırdığı gol oldu. Maça gelirsek Inter'i bu sezon çok beğeniyorum ve Mourinho kafasında kurduğu şablonu oynatmaya başladı. Çünkü kadro daha geniş ve takım oyunu oynamaya müsahit durumda. Chelsea'de aynı şekilde Premier Lig'de iyi durumda. Bu maç artık futboldan öte bir psikolojik savaş olmuş durumda.
Serap; Mourinho bugünkü Chelsea için; "hâlâ benim onlara öğrettiğim gibi ısınıyorlar, hâlâ benim kurduğum sistemle oynuyorlar" diyor. Yanlış da değil bu. Chelsea, Mourinho'nun takımın başına geçtiği dönemlerde, Manchester United'ın kurduğu şampiyonluk kolonisini biraz kırabilen tek takım olmuştu. Yapılan transferlerden falan ziyade, uzun zamandır ilk kez bir takım Manchester'a kafa tutmaya başlamıştı. Sonraları Mourinho, Chelsea'den ayrılınca kurduğu sistem hoca değişikliklerine rağmen tıkır tıkır işledi. Mourhino ile Chelsea'nin yolu bu kez de Şampiyonlar Ligi'nde kesişti. Inter'in bir kaç sezondur Avrupa arenasında pek boy gösterememesi kağıt üstünde Chelsea'yi güçlü gösteriyor. Fakat bu sezon işler biraz daha değişik. Kadro derinliği ve Inter'in kazandığı tecrübeler de takımın güçlendiğinin bir göstergesi. Ben Mourinho'nun şanssızlığını Chelsea karşısında kıracağını ve takımın Avrupa'da ben de varım diyeceğini düşünüyorum.
Burak; Öncelikle Tabata'nın iyi bir futbolcu olduğundan asla şüphem yok. Geçtiğimiz sezon Gaziantepspor formasıyla gösterdiği performansı sürekli alkışladık, hatta ben Tabata için Türkiye'nin Tsubasa'sı dedim. Burada yaşanan sorun Beşiktaş'ın Tabata üzerinde yarattığı beklenti oldu. Öncelikle Delgado'nun sakatlandığında bir anda Tabata'ya sarıldılar ve bu futbolcu için 8 milyon avro gibi bir rakam ödendi. Elbette Tabata'nın 8 milyon avro etmemesi gerekiyor ve bu parayı ödeyince doğal olarak beklentiler yukarı çıkıyor. Tabata'nın da ligin ilk devresi boyunca bu bonservis ücretinin altında ezildiğini düşünüyorum. Ama ligin ikinci devresiyle beraber Delgado sorunsalının da çözülmesi Tabata'yı rahatlattı ve kendini yeni yeni göstermeye başlıyor. Burada önemli nokta Tabata üzerinde büyük bir baskı oluşturulmaması gerekliliğidir.
Serap; Tabata'nın başarılı ve kaliteli bir futbolcu olduğu konusunda herkes hemfikirdir sanırım. Tabata'nın bence tek sıkıntısı, geldin müthiş olmalısın hadi bakalım dercesine rakip takımların saflarına sürülmesidir. Yani adaptasyon süresi, takımın sistemine ve takım arkadaşlarına alışması falan beklenmedi. Herkes verilen parayı düşünerek Tabata'nın performansının maksimum düzeyde olmasını ve takımın kahramanı olmasını bekliyordu. Delgado ve Holosko'nun yokluğu da bu beklentiyi bir hayli artırmıştı. İlk günlerde Tabata çok iyi bir performans sergileyemese de git gide yükseleceğini düşünüyorum ben. Nihayetinde bir alışma evresi olacaktı ve Tabata artık bu evreyi atlattı. Geçtiğimiz maçta attığı gol de bunun göstergesidir. Evet Gaziantep maçında çok iyi değildi, ama o maçta hangi Beşiktaş'lı iyiydi ki?.. Ben Tabata'ya sabredilmesi halinde çok verim alınacağını düşünenlerdenim.
Burak; Türkiye'nin ben Fransa ve İtalya'ya göre bir adım daha önde olduğunu düşünüyorum. Çünkü Fransa ve İtalya bu organizasyonu daha önceden de düzenledikleri için şampiyonayı kazanma adına fazla bir iştahları yok {Türkiye ile kıyasladığımda}. Türkiye ise 960 milyon avro gibi bir teminat yarattı ve Fransa'nın 15 milyon avroluk teminatını düşündüğümde zaten kimin bu şampiyonayı daha çok istediği ortada. İtalya'ya hiç şans vermiyorum ve Fransa'nın avantajı ise Platini gibi duruyor. Türkiye bence bu şampiyonayı düzenleyebilir.
Serap; Ve son soru :) Türkiye futbolda böyle büyük bir organizasyona hiç ev sahipliği yapmadı maalesef. Böyle bir fırsatı ele geçiremedi dersek sanıyorum daha doğru olur. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda ilk adaylığımızı koymuştuk. O turnuva olmadı, 2012'de elimizi biraz daha güçlendirerek yine aday olduk onu da kılı kılına Polonya-Ukrayna ortaklığına kaptırdık. Geçtiğimiz günlerde ise önümüzdeki turnuvanın yani 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın ev sahipliği için yeniden başvurduk. Başkan Mahmut Özgener'in söylediği gibi "daha tecrübeli, ne istediğini bilen ve benzersiz bir turnuva düzenlemeyi amaçlayan" bir ülke sıfatıyla gittik turnuva ev sahipliği için. Şenes Erzik başta olmak üzere kurmaylarımızın yapacakları başarılı lobi sonucunda ben de turnuvanın ülkemizde olacağını umut ediyorum.
Gelecek hafta görüşmek dileğiyle :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder