Galatasaray kongresi giderek yaklaşıyor ve blog olarak yavaştan kongreye değinelim istiyorum. 27 Mart'a yaklaştıkça Adnan Polat ve Adnan Öztürk giderek renklerini belli etmeye başladılar. Önce Adnan Polat'dan başlamak lazım. Ben Adnan Polat'ı sadece başkanlık yaptığı iki seneyle değil, Özhan Canaydın yönetiminde futbol şubesinin başına geçtiği iki seneyi de katarak dört senelik dönemini değerlendirmek istiyorum. 2000'lerin Özhan Canaydın dönemi bildiğimiz gibi büyük sıkıntılarla geçti. Gerek mali, gerekse sportif açıdan istenilen sonuçlar alınamadı ve Adnan Polat bir bakıma enkaz devraldı desem yalan olmaz. Öncelikle Özhan Canaydın yönetimine girdiğinde futbolu bir düzene koydu, sonrasında ise başkan olunca yaptığı projelerde Galatasaray'a ekstra gelirler kazandırdı. Stad yapımı hızlandırıldı, Riva arazisi için ruhsat alındı, Gsbilyoner, Gsmobile, Galatasaray TV gibi hamleleri oldu, Gs Store müthiş bir çıkış yakaladı ve en önemlisi yapılan transferler, Frank Rijkaard falan müthiş bir vizyonun ürünü. En önemlisi ise kamburumuz olan Sportif Aş & Futbol Aş birleşmesini gerçekleştirmek üzere ve söylenenler Galatasaray'ın geleceğinin çok parlak olduğudur. Bu açıdan bakarsak Adnan Polat'ın yeniden başkan olmaması için hiçbir sebep yok ve ben de Adnan Polat'ı destekliyorum. En kötü, bu hamleler Adnan Polat'a bir dönem daha başkanlık yapma imkanı vermeli. Gerçekleşen bu projelerin meyvelerinin toplandığını görmeliyiz.Adnan Öztürk'ün muhalefetini dile getirdiği ve vaadlerinin temelini Galatasaray'ın borcu oluşturuyor. Zaten ben bildim bileli Galatasaray'ın borcu var ve Özhan Canaydın döneminde bu tavan seviyeye ulaştı. Adnan Polat'ın da bir takım hamleler yapmadan bu borcu azaltması mümkün değildi. Ekonomik değerlere bakarsak bu iki yılda çok fazla değişim olmamış olabilir ama yapılan hamlelerle beraber Galatasaray'ın önü gerçekten çok aydınlık. Bunların sonuca ulaşması açısından 2012-2013 sürecini beklemek gerekiyor. Adnan Öztürk ise borçların yeniden yapılandırılmasını ve bu yapılanmayla beraber kulübün Avrupa'nın ekonomik açıdan en büyük 10 kulübü arasına girebileceğini söylüyor. Ayrıca çeşitli başkan adayları futbolcu transfer hamlelerini bu tip seçimlerde açıklar ama Adnan Öztürk sürekli söylenen futbolcu yerine Avrupa'dan yönetici transfer edelim söylemlerini gerçeğe dökerek Peter Kenyon, Tomas Kurth ve Esteve Calzada gibi isimlerle anlaştığını söyledi. Eğer Adnan Öztürk başkan olursa bu isimlerden birisi Galatasaray'ın Ceo'su olacak. Özellikle Peter Kenyon, Manchester United ve Chelsea'de yaptıklarıyla ortada bir isim. Aslında bu hamlesi Adnan Öztürk'ün başkanlık seçimlerinde ne kadar ciddi olduğunun göstergesidir.
Adnan Polat'ın en büyük artısı futbol takımını getirdiği nokta ve kulübe getirdiği vizyondur. Hamleleri geleceğe yönelik ve çok başarılı. Eksisi ise sürekli konuşulan ekonomik sorunlar ve Galatasaray basketbol takımının yaşadığı skandal olaydır. Adnan Öztürk'ün ise artısını ve eksisini konuşmaya gerek yok çünkü icraatlarını henüz göremedik. Ayrıca daha sağlıklı konuşmak için yönetim kurullarını da görmek gerekiyor. Ne kadar sağlam bir liste kurulursa, diğer aday o kadar ön plana çıkar. Şu an söylenenler, aldığım haberler başkanlık seçimlerinin kafa kafaya geçeceği ama Adnan Polat'ın yarım adım önde olduğu yönünde.. Buna rağmen 27 Mart'a kadar daha çok sular akar diyorum. Adnan Polat'tan hâlâ seçim gününe kadar herkesin şaşıracağı, "hadi canım" diyeceği bir hamle beklentim var. Çünkü Adnan Öztürk'ün hamleleri karşısında çok sessiz kaldı.
Elbette Peter Kenyon çok büyük bir hamle fakat bu adamın arkasında Manchester United ve Chelsea gibi takımlar bulunuyordu.
YanıtlaSilBunun yanı sıra arkasında hemen hemen sınırsız bir maddi güç ve sınırsız bir lobi gücü vardı.
Yani Nike ile yapılan 303 milyon sterlin değerindeki 15 yıllık anlaşma Kenyon'un değil Manchester'ın gücüydü.
Adidas ile yapılan 100 milyon sterlin değerindeki 10 yıllık anlaşma da elbette Chelsea'nin gücüydü.
Kenyon burada bu desteği alamaz, yani en azından oradaki ortam gibi bir imkan bulamaz Türkiye'de.. En büyük pazarının Japonya ve Çin olduğunu söylemeye gerek yok. Yazın görev aldığı takımlar minimum 10 gün Uzakdoğu'ya gider ve orada turnuvalara katılır.
Birde taraftara tamamen bir müşteri gözüyle bakıyor. Ve gerek ManUnt'da gerekse Chelsea'da çok sık sorun yaşadı bu durumlardan ötürü. Birde Chelsea'ye getirtmiş olduğu transfer yasağı komedisi var ki, anlatılmaz yaşanır cinsten..
Sakın ola Kenyon'u küçümsediğim beğenmediğim anlamına gelmesin bu yorumlarım, elbette Kenyon'u takdir ediyorum fakat Chelsea ile buradaki ortam aynı değil..
20 milyon euroluk transfer bütçesine sahip takıma Messi'yi getirecek güçte birisi değil. Benimde arkamda Abramovich veya ManUnt olsa, olmadı arkamda Chelsea olsa onun yaptığı şeyleri hemen hemen bende yapardım.
Adamlar Kenyon'un kel kafasına saymıyor 300 milyon sterlini takımın sportif ve finans gücüne bakıyor.
Peki hangimiz bugün Galatasaray'ın Chelsea gibi finansal gücünün olduğuun veya Manchester United gibi sportif gücünün olduğunu söyleyebilir?
Hiç birimiz.. Öyle değil mi?