Bizler Taffarel ve Mondragon gibi yabancı kalecileri yaşadıktan sonra sadece yabancı değil Türk kalecilerde bile bu adamları arıyoruz. Nasıl Hagi veya Popescu oynadıkları mevkilerde çıtayı çok yukarılara taşıdılarsa, bu kalecilerin de çıtayı yükseklerde tuttuğunu söyleyebilirim. Mondragon, Galatasaray'a verdikleriyle Taffarel'in çıtasını yakalamıştı ama sonrasında yaşadığımız kaleciler malesef aradığımız tadı bizlere veremedi. Mondragon ayrıldıktan sonra ''Galatasaray'ı Türk kalecilere emanet edin'' felsefesi yaratmayı denedik ama Orkun Usak bekleneni veremedi, Aykut Erçetin'e ise Semih Şentürk misali bir türlü güvenilemedi. Bunun üzerine İtalya Milli Takım'ı üçüncü kalecisi De Sanctis geldi ama o da olmadı. Aslında İtalya'dan iyi kaleciler çıkar ve De Sanctis'de gayet iyi kaleciydi. En azından bu sezona bakarsak bunu daha iyi anlıyoruz. Ya da bu adamın Napoli performansını gördükten sonra. Olmadı ama ona da güvenemedik ve sezon bitmeden Leo Franco ile anlaşarak kaleci sorununu çözmeyi denedik. 32 yaşında olan ve bonservisi olmadığı için başlarda çok doğru bir transfer olarak görünen Leo Franco, Galatasaray'da yaşanacak yeni bir travmanın habercisi olmuştu.
Leo Franco'nun kariyerini ilk parlattığı yıllar, 1997 Fifa Dünya Gençler Futbol Şampiyonası'na dayanıyor. Bu şampiyonanın ardından ülkesinde Belgrano, Merida gibi takımlarda oynadıktan sonra yüzde 70 diğer Arjantinlilerin yaptığı gibi İspanya yollarına düştü ve Mallorca formasını giydi. Zaten Galatasaray'la ilk tanışması burada başlıyor. 2000 Uefa Kupası sürecinde çeyrek finalde Real Mallorca ile oynarken rakip kalede Leo Franco vardı ve bizlere o maçtan kalan bu kalecinin yediği aşırtma goller olmuştu. 6 yıl boyunca Real Mallorca forması giydikten sonra ise Atletico Madrid'e transfer olmuştur ve burada da 5 sezon forma giydi. Madrid kariyerinin son yılında yedek kalmasından sonra ise sözleşmesi bittiğinden Galatasaray'la anlaşmış ve Türkiye kariyerini başlattı. Tabii bu durumdan sonra Atletico Madrid forumlarını görmüştüm. Hepsinde bir bayram havası, bu adamdan kurtulmanın sevinci vardı. Real Mallorca, Atletico Madrid gibi takımlarda forma giymesi iyi görünebilir ama sezon başına yediği gol ortalaması gerçekten çok yüksekti.
Leo Franco, yıllar boyunca Arjantin'de Abondanzieri'nin yedeğiydi. Abondanzieri'nin hiçbir zaman iyi bir kariyeri olmadı ve Boca Juniors kalecisi olarak hatırlıyorum kendisi. Leo Franco ise daha iyi takımlarda oynamasına rağmen bir türlü birinci kaleci durumuna gelemedi. Hatta şimdilerde ise Arjantinli kalecilere baktığımda yine en üst düzey takımda Leo Franco oynuyor. Ama Milli Takım'a bile çağrılmadığını görüyoruz. Hem de Maradona gibi 100'ün üstünde adamı Milli Takım'a alan bir teknik adama rağmen. Sadece Milli Takım olayına bakarak bile Leo Franco'nun kötü bir kaleci olduğu izlenimini yaratabilirim. Bu adamı Galatasaray'a kim pazarladıysa, Dünya yıldızı olarak gösterdiyse bizleri ters köşeye yatırmış oldu. İyi bir kaleci her zaman maç kazandıran kalecidir. Bir kaleci şampiyonluğa oynayan takıma sezon içerisinde en az 5 maç kazandırmalıdır. Leo Franco'ya baktığımda ise değil maç kazandırmak, maç kaybettirdiği birçok maçı söyleyebilirim. İşte bu yüzden sezon sonunu bile beklemeden sözleşmesi feshedildi. Aslında Leo Franco'nun bu durumu Aykut Erçetin'in avantajı oldu. Takımdan ayrılması beklenirken, bir anda sözleşme yenilendi ve yeni sezonda kendisiyle devam edilecek.
Hala merak ediyorum, bu kaleciyi Rijkaard mı istedi diye. Çünkü Leo Franco'yu en iyi tanıyan isimlerden birisi Rijkaard olmalı. İspanya'da birçok kez karşı karşıya geldiler. Gerçi bu kaleci henüz sezon bitmeden transfer edilmişti ama Rijkaard da bu kaleci ile yola devam ederiz diye mutlaka demiştir. Ben sürekli Rüştü Reçber'i bir kalemde silen adamın, Leo Franco'yu hayli hayli sileceğini düşündüm. Arkada bekleyen Aykut Erçetin ve Ufuk Ceylan gibi kalecileri düşündüğümde de bu görüşümü güçlendirdim. Ama olmadı, yolların ayrılması Fenerbahçe maçında yaşanan faciaya kadar uzamış oldu. Neydi bu kalecinin iyi yönü. Hatırladım topu iyi oyuna sokması falan. Ama yetmiyor, iyi oyun kurmanın da getirdiği bir yön yok. Kalecilik güven işidir ve Leo Franco bu güveni bizlere vermedi. Zamanında çocukluk travmam olan Hayrettin'li günleri kesit kesit gözlerimin önüne serdi.
Not: Bu yazıyı Mayıs ayı civarında yayınlamıştım ama yollar ayrıldı denmesine rağmen, Leo Franco'nun gidişi gerçekleşmemişti. Şimdi Real Zaragoza yollarına düştüğüne göre yazıyı tekrar yayınlamak istedim. Bu adam için çok fazla yazı yazdık, bu yazıların yarısından çoğunu yazmamak lazımdı aslında ama yazmış bulunduk. Bu yüzden de gidişinin ardından tekrar tekrar yazmak istemedim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
galatasaray'in sitesinden resmi bir açiklama yapilmadi zaragozanin sitesine bakdim orda yokdur boyle birsey
YanıtlaSilGSBonus Kamp Raporu: 17 Temmuz 2010 Cumartesi (Sabah) anteraminda franco varmis .siz bu haberi nerden duydunuz bu haber degil bir bayram :)
Zaragoza başkanı Franco ile sözleşme imzaladık dedi.
YanıtlaSilbiz bu kaleciyi taaa mallorca maçından beri delik franco diye adlandırırdık arkadaşlar arasında... tutmayacağı belliydi ama bedava olunca sirkeden tatlı geldi..
YanıtlaSilabi rijkaarda maç kazandırdıysa iyi bi kaleci olarak hatırlamıştır :):)
YanıtlaSil@ burak eren adam bugunde anteramanda bu nasil anla$ma
YanıtlaSilBekleyip, görme politikası :)
YanıtlaSil