

Bana sorarsanız en büyük sorun buydu, özellikle de Kewell'ın yokluğunda bu lider açığını en büyük şekilde hissettik. Benim sezon başında Arda için söylediğim yegane şey artık winner oyuncu kavramına uyan bir isim olmasıydı. Bunu da aslında Milli Takım'ın Romanya maçında ve Galatasaray'ın hazırlık döneminde gösterdi. Liderlik, kaptanlık gibi kavramları bir kenara bırakıp Arda'nın yeteneklerinden bahsediyorum. Arda gibi bir futbolcunun önce samimi olması lazım ve bu samimiyet ona Arda Turan kavramını hatırlatacak unsur olacak. Eskişehirspor maçının 60. dakikasına gelirken 1-1'lik bir skor ama ve etkili bir Eskişehirspor vardı. İşte o anlarda winner dediğim futbolcunun kendine gelmesi ve takımı taşıması gerekiyor. Karabükspor maçındaki Q7 gibi. İkinci yarının belirli bir bölümünde farkını ortaya koydu ve maçı kopartan isimdi. Galatasaray da bunu doğal olarak Arda'dan bekliyor ama son zamanlarda ruhsuz bir hali vardı. Bu maçta ise sorumluluk aldı, hücumu yönlendirdi, gerektiğinde savunmasına kadar geldi top çıkardı ve galibiyete giden yolda en büyük adımı o attı. Zaten Arda'nın ateşlendiğini gören takım ister istemez galibiyet için herşeyini sahaya yansıtacaktır.
Neden Lorik Cana?
Dakika 64'de Barış Özbek'in yerine girdi. Görünüşte Eskişehirspor'un hücuma takviye yaptığı anlarda orta sahanın savunma aksiyonunu güçlendirme adına bir hamle yaptığımız görünüyor. Ama asıl aksiyon takımın kalbine yumruk atmaktı yani tekleyen kalbe. Açık kalp masajından bahsettim ve maç içerisinde sanki doktor Cana gibiydi. O dakikadan itibaren Galatasaray savunmasının agresifleştiğini, hata oranının azaldığını ve Arda'nın da kendisini hatırlamasıyla etki gücünün büyüdüğünü söylemek lazım. Cana belki göze batan hareketler yapmadı hatta bizler toplu oyuna kanalize olduğumuzdan farklı detayları atlamamız doğal ama Cana'nın faktörünü de görmemiz gerekiyor. İşte bu adamın transfer sebebi bu, doğuştan lider, agresif ve öfkeli. Kaybetmeye dayanamıyor ve ortada bir savaş varsa en önde onu görebilirsiniz. Sadece benim anlamadığım nokta neden ilk 11 başlatılmadığıdır, çünkü fiziksel bir eksikliğini göremedim.

Sağ bek ve sol bekin büyük sıkıntı olduğunu anlatmaya gerek yok. Üstelik Kewell ve Pino gibi hücum kanatlarının da sakatlığında ön tarafta oynayan futbolcularda bu sıkıntıya dahil oluyor. Eskişehirspor'un kanatları bugün maden gibiydi, özellikle de sol kanatları işletilmeyi bekliyordu. Volkan Yaman'ın olduğu kanatta nedense çok açık verdiler ve Galatasaray attığı uzun toplarla o kanatta etkili olmaya çalıştı. İşte o anlar Sabri Sarıoğlu'nun varlığını çok aradım çünkü Ali Turan yine bildiğimiz gibi. Hücum yapmaya çalışıyor, ortada gayret var ama temel stoper olunca herşey bir noktaya kadar. Sol tarafta ise Serkan Kurtuluş'un fazla etkili olmadı, bu yüzden de Rijkaard ikinci yarıda Aydın Yılmaz'ı sağ kanada alıp, Barış Özbek'i ortaya çekti ve biraz daha olsun sağlıklı kanat akınları geldi. Ama bu sefer de Rıza Çalımbay o bölgelere tedbir aldığından ilk yarıdaki nimetlerden faydalanamadık. Eğer bugün Sabri Sarıoğlu ve orta sahanın ortasında teknik bir isim olsa {Elano'dan beklediğimi alamadım} rakip defansın arkasına atılan bütün uzun toplar tehlikeye dönüşecekti ve daha gollü bir karşılaşma bizleri bekliyordu.

Bizim için olduğu kadar onlar açısından da mesaj maçıydı. Lige kötü başladılar ve futbol olarakta fazla umut vermiyorlar. Üstelik bu sezon yapılan hamlelere baktığımızda hedefin büyük olduğunu görüyoruz ve bu beklentiyle yola çıkan taraftarlarda ilk üç haftada böyle bir tablo gördüklerinde tepki gösteriyorlar. Henüz erken olmasına rağmen, taraftarlarının da bu tepkisini anlıyorum. Öncelikle Eskişehirspor'un savunmasında önemli eksikler var. Çok fazla da ön tarafa çıkmamalarına rağmen arkaya atılan toplarda büyük boşluklar veriyorlar ve bu anlar açısından büyük tehlike. Ayrıca Volkan Yaman'ın tarafında da büyük bir eksiklik var, eğer bugün Sabri oynasaydı işler biraz daha sarpa sarabilirdi. Orta sahada Pele ve Sezer Öztürk ise büyük bir güç ama onlar dışında da gerek hücumda, gerekse savunmada katkı veren bir isim göremedim. İlk yarıda bu orta sahayla üstünlük kurmak istediler ama Batuhan'a gelen topların genelde öldüğünü görünce, bütün çaba boşa gitti ve bu isimler kaleyi uzaktan yoklamayı denedi. Eskişehirspor'un da bu yüzden iyi durumda olmadığını görüyorum ve Milli Takım arası onlar açısından da ilaç olacak.
Önemli olan galibiyetti, şimdi transferleri gönül rahatlığıyla bekleyebiliriz. Ayrıca Rijkaard'ın yüz ifadesi herşeyi anlatıyor, atılan hiçbir gole sevindiğini görmedim. O da sorunların farkında ve daha temkinli görünüyor. Ayrıca Arda'nın kendini hatırlaması, Servet Çetin'in biraz olsun mücadele etme isteği derken haftalardır eleştirilen noktalar sanırım giderilmeye başladı. Ama eksikleri de söylemek lazım. Kanatlardan malesef etkili olamıyoruz, ayrıca orta saha çok fazla pas hatası yapıyor. Bir noktadan sonra da direnç tamamen düşüyor, bu yüzden kaliteyi arttırmak şart. Bakalım önümüzdeki günler bizlere neler getirecek...
ESKİŞEHİRSPOR: 1 - GALATASARAY: 3
Stat: Atatürk
Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu, Nihat Mızrak, Muharrem Yılmaz
Eskişehirspor: Ivesa, Sezgin, Volkan, Pele, Sezer, Tello (Dk. 61 Alper), Doğa (Dk. 73 Adem), Burhan (Dk. 72 Erkan), Batuhan, Vucko, Koray
Galatasaray: Ufuk, Neill, Ali Turan, Barış (Dk. 64 Cana), Elano (Dk. 46 Aydın), Arda, Baros, Mustafa, Ayhan, Serkan (Dk. 76 Gökhan), Servet
Goller: Dk. 37 Vucko (Eskişehirspor), Dk. 4 Baros, Dk. 68 Volkan (kendi kalesine) Dk. 71 Servet (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 43 Batuhan, Dk. 45 Koray, Dk. 82 Adem (Eskişehirspor), Dk. 86 Neill (Galatasaray)
Çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık.
YanıtlaSilhttp://hagininkosani.blogspot.com/