9 Eylül 2010 Perşembe

Hidayet Türkoğlu Olmadan Olmuyor

Futbolda ekol olma kavramını sıkça kullanıyoruz. Ekol olmalıyız, kendimize ait bir tarzımız olmalı şeklinde hedefler var ve uzun vadede neelr yaşanacağını göreceğiz. Ama asıl ekolü basketbol milli takımımız yaratmış durumda. Savunmasıyla ön plana çıkan, rakibin kısalarını baskıyla yıldıran ve doğru organizasyon bulma şansı vermeyen bir yapımız var. Ayrıca kadronun yaş ortalamasına da baktığımızda Tanjeviç ayrıldıktan sonra bir ekol bıraktı diyebileceğiz. Şu an kim oynarsa oynasın mutlaka katkı veriyor, her bir ismin farklı özellikleri var. Bu yüzden tek tek değerlendirmenin gereksiz olduğunu düşünüyorum ama topluca herkesin de hakkını vermek zorundayız. Çok güzel bir hava yakalandı ve geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası'ndan yakalanan galibiyet alışkanlığıyla da yolumuza devam ediyoruz.

Hidayet Türkoğlu için ise ekstra bir başlık açmak istedim. Çünkü o bu takımın en önemli oyuncusu ve Hidayet havasını bulduğu zaman Türkiye'yi durdurmak imkansızlaşıyor. İlk önce şu soruyu sormamız gerekiyor, Hidayet'den NBA'de oynadığı tarzda bir basketbol mu bekliyoruz yoksa skor anlamında mı ekstra işler bekliyoruz. Hidayet'in oyun tarzı Dünya üzerinde pek görülmeyen bir olay. 2.06'lık boyu olan bir basketbolcudan normalde pota altında durmasını, 4 veya 5 numara oynamasını beklersiniz. Hidayet ise bunun aksine kısa forvet olarak oynuyor ama oyun kuruculuğa kadar kendisini kullanmak mümkün. Çünkü inanılmaz bir asist yeteneği var ve oyunu iyi bir guard kadar okuyabiliyor. Bu anlamda Türkiye maçları aslında çift guard oynuyor diyebilirim, Hidayet Türkoğlu bu açıdan da büyük avantaj. Ayrıca istatistiklerine baktığımızda da hem sayı, asist ve ribaund bölümünde de önemli rakamları her zaman olur.

Hidayet Türkoğlu, Orlando Magic günlerinde de onca yıldızın arasında takımın lideri gibiydi. İş sıkıştığında skor katkısını da üstlenip, bay son çeyrek lakabını aldı. Türkiye de aslında geçtiğimiz sezon bunu çok aradı ama Yunanistan ve Slovenya maçlarında bunu göremedik. Çünkü yorgun ve bitkin bir Hidayet vardı, onun da bu formsuzluğunda takım belirli bir seviyeye kadar geldi. Şimdi ise NBA sezonu daha sakin geçti ve iyi geçmeyen bir sezonun ardından kendisini kanıtlaması gerekiyor. Bu motivasyonla da oynadığında katkısını görüyoruz. En kritik anlarda skor yükünü üstleniyor, eşleşmelerde sürekli rakibe sorunlar çıkarıp, oyunun her yönünde katkı sağlıyor. Ribaund da alıyor, özellikle uzunları inanılmaz besliyor. Ömer Aşık, Semih Erden ve Oğuz Savaş'ın bu oyunlarında da Hidayet'in katkısı büyük.

Burada önemli nokta bu adamın kafasının rahat olması, eğer bunu başarırsa takıma en güzel şekilde liderlik eder, gelen başarıda da katkısı en büyük olur. Türkiye'nin önemli bir özelliği de her maç ayrı bir yıldız çıkarması yani bir oyuncuya çok bağlı kalmaması ama turnuvayı tek maç yerine hedef olarak gördüğümüzde Hidayet'e büyük ihtiyaç var. Geçtiğimiz sezon oynanan Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda gördüğümüz gibi. Şunu da ekleyelim, hazırlık kampının başında ameliyat falan derken Hidayet kendini yeni yeni bulmaya başladı ve her maç biraz daha üzerine koyuyor. Umarım bunu Sırbistan ve final maçlarında da gösterecek. Türkiye geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası'nın bütün intikamlarını aldı, şimdi ise o turnuvada yendiğimiz Sırbistan ile oynayacağız. Benim düşüncem bu arzulu oyun oldukça rakip tanımadığımız, umarım bu yolda devam ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir