14 Ekim 2010 Perşembe

Hiddink'in Suçu Ne?

Ulusal düzeyde düşündüğümüz zaman öncelikle sormamız gereken soru ''Bir teknik adam milli takıma neler katabilir?'' olmalıdır. Sonuçta kulüp yönetmek ve ülke yönetmek arasında çalışma saatinden, başında olma saatine kadar onlarca fark var. Burada karşınıza iki seçenek çıkıyor ; ya çok genç ve güvenebileceğiniz, arkasında durabileceğiniz birine alt yapı ile birlikte ülkenin tüm sorumluluklarını vermek ya da direk başarı getirebilecek tecrübeli bir teknik adamla yola devam etmek.

Şüphesiz ki biz Hiddink'i sorunlara, getirilebilecek en kısa sürede çözüm getirebilmesi için takımımızı emanet ettik, en azından üst taraftakiler bunu düşündü. İşte tam burada yukarıda sorduğumuz sorunun biraz daha içine doğru girmek gerekiyor. Hiddink gibi bir adamdan tüm alt yapı sorumluluğu beklemek hayalcilik olur. Takımı gençleştirebilir, takıma dinamizm getirebilir. Bunlar belli bir sürede yapılabilecek işlerdir ama tüm ülkenin kontrolünü almak çok farklı bir şey. Hiddink törenlerle, abartılı tanıtımlarla ülkemize gelince, inanılmaz şeyler bekledik gibi hissediyorum. Taraftar olarak çok çabuk zamanda, kritik hamlelerle takımı düzeltmesini istedik.

Oturup etraflıca düşünüldüğünde ''Hiddink'in takımıza taktiksel planlamalar ve motive etmek dışında ne gibi bir katkısı olabilir?'' diyebilmeli insan. Kimilerine göre Hiddink çok iyi bir taktisyen olabilir açıkcası burası beni çok da ilgilendirmiyor. Tarihimizden gelen bir alışkanlık mı yoksa yaradılışta kazandığımız bir olgu mu bilemiyorum ama biz kaba bir tabirle, ''gaza getirildiğimiz'' zaman başarılı olabiliyoruz. Yerli ya da yabancı umrumda değil, bize kenarda istediğini belli eden, içeride futbolculardan daha heyecanlı bir adam lazım.

Burada ise kişisel görüşler devreye giriyor. Yerli teknik adam konusu Hiddink geldiği günden beri gündemden düşmedi, düşmeyecektir de. Bunu savunan kişiler bazen ''eski kafa'' bazense ''doğrucu'' olarak adlandırıldı. Ne gibi yorum getirirsiniz bilmiyorum ama ben bu fikri savunan insanların çok da haksız olmadığını düşünüyorum. Bu noktada aklımızda bir çok soru beliriyor, haklısınız. ''Kim gelecek?'', ''Sabır gösterilecek mi?'', ''Yeterli mi?'' gibi sorular bu listeyi uzatır gider. Bunların cevabını bulmak da sanırım benim değil, yukarıdakilerin işi ve onlar da cevabı zaten Hiddink'i getirerek verdiler.

Şimdi asıl noktaya, Hiddink'in yaptıklarına değinmek gerekiyor sanırım. Hiddink yaptığı ilk açıklamada, ''Elimdekilerle gidebildiği yere kadar idare edeceğim'' mesajı verdiğinde az çok niyetini anladık. Taktiksel bazı değişiklikler yaptıktan sonra, bir iki ekleme dışında takım hala aynı takım ama takım eski mücadelesinde bile değil. ''Eğer takım radikal şekilde değişmeyecekse ve takımımız daha da kötüye gidecekse Hiddink neden geldi?'' sorusuna mantıklı bir cevabımız var mı? Yok. Teknik adam seçimi yapılırken, üst taraftakiler bu soruya cevap aramışlar mıdır? Benim cevabım bu yönde de hayırı gösteriyor.

Peki soruyorum size suçlu kim?

Yine plansız, programsız, geleceği düşünmeyerek, günü kurtarmak adına hamleler yapan yöneticilerimiz mi?

Almanya maçı sonrası ''2-0 ağır yenilgi olmayacaktı da 3-0 mı ağır yenilgi oldu?'' diyen Hiddink mi?

Bu açıklamalar, bu tavırlar, bu rahatlık size de Fenerbahçe'nin Aragones devrini hatırlatmıyor mu? İkisinin de ortak özelliklerini hatırlayabiliyor musunuz? Umarım yaşları olarak düşünmemişsinizdir. Cevap çok basit : Plansızlık. Kulubün bir yönetim ağacı çıkarılsın ve en üst sıralara doğru tırmanılsın. Sadece en üstteki değil, oradaki topluluktur suçlu.

Türkiye yönetmeyi bilen yöneticiler gelmediği sürece üzülmeye, kahrolmaya, Burak'ın da deyimiyle bizden kat kat küçük ülkelere bayramlar yaşatmaya mecburdur.

1 yorum:

  1. Harika bir yorum gerçekten , düşündüğüm şeyleri telafuz etmişsin tam olarak.Bütün sıkıntılarında burada olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir