Takımın genel sorunları kalite, fizik yetersizlik ve rotasyonun da derinsizliğiydi. Şimdi ise Hagi'nin fizik yetersizliği çözdüğünü gördük, 70'den sonra bile ayakta kalan bir Galatasaray var. Rotasyon ise derinleşiyor, sakat futbolcuların da dönüşüyle beraber harika bir rotasyona sahip olacağız. Kalite ise yeni transferlerle beraber artmaya başladı ve iyi bir takım olma yolundayız. Bütün bu çekirdeği temel olarak aldığımızda yeni sezonda nasıl bir Galatasaray oluşabilir? Hagi'nin geleceğini ve şu kısa dönemde yaptığı icraatları nasıl yorumluyorsun?
Atilla Çelik: Bazı görüşler var Hagi’nin öncelikle takıma savunma yapmayı öğrettiği ve hücumu sonra düşündüğüne dair. Bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Son dönemlerde Galatasaray’ın hücum tarafında fazla etkili görülememesinin en büyük sebebi, kritik hücum oyuncularından yoksun olmasıdır. Eğer son on maçlık periyoda bakarsanız, Galatasaray’ın kaç tanesinde gerçek bir santrfor ile oynadığını görürsünüz. Uzun zamandır gerçek bir santrfor ile bile oynayamayan, Arda gibi bir oyuncudan mahrum kalan bir takımın hücumsal anlamda sorun yaşaması kadar doğal bir şey olamaz. Galatasaray’ı, takımın en kaliteli oyuncularının bir araya gelip peş peşe birkaç maçı arka arkaya çıkardığında değerlendirmek lazım. Bu kısa vadede hemen olabilecek bir şey olmasa da zamanla olacağına inancım var.
Galatasaray’ı eleştirirken, uzun zamandır üzerinde durduğumuz en önemli konulardan biri takımın fiziksel olarak iyi durumda olmaması ve belli bir dakikadan sonra oyundan düşmesiydi. Fiziksel anlamda bu kadar kötü olan bir takımın üst düzey başarılara ulaşması imkansıza yakındır. Yerküre üzerinde belki de en teknik takımlardan biri olan Barcelona’nın bile kondisyon durumu ortadayken ki onca pası ve sürekli yer değiştirmeyi yapabilmek müthiş bir kondisyona bakar, Galatasaray’ın bu anlamda yerlerde sürünmesi hayra alamet değildi. Bu anlamda Hagi’nin bu tespiti çok önemlidir. Eğer Galatasaray kora kor mücadele etmek istiyorsa ve hücumsal anlamda daha etkili olmak istiyorsa güçlü olmalıdır.
Hagi nasıl bir takım istiyor?
Güçlü, baskılı oynayan, rakibine üstünlük kurmak isteyen, mümkün mertebe hızlı oynayan bir takım istiyor. Yenildiğinde ağlayan futbolcular istiyor. Mağlubiyete isyan eden oyuncular istiyor. Sahada her şeyini veren, aç oyuncular istiyor. Takımı olduğu gibi kabullenen ve bu uğurda savaşan oyuncular istiyor. Bu isteklere kim hayır diyebilir? Kim bunların yanlış olduğunu söyleyebilir?
Hagi’den beklediğim tek bir şey var. En çok beklediğim tek bir şey var. Tabii ki sakatlar ve Aussie’ler döndüğü zaman beklediğim bir şey. İlk yarım saat boyunca rakibini darmaduman ettiği, sürekli bastırdığı, atak üstüne atak geliştirdiği, rakibini boğduğu Galatasaray’ı istiyorum ben. Bu, Galatasaray’ın yıllarca taşıdığı karakteriydi ve uzun zamandır bu karakterden mahrum kalmıştık. Rakibine artık daha fazla baskı kuran, tepki veren Galatasaray’ı istiyoruz. 10-15 dakikalık değil, minimum 45 dakika baskı kurabilecek bir takım istiyoruz. Gelecekteki Galatasaray bu olmalı. Ve bence Hagi’nin aklındaki Galatasaray da bu!
Bu ritüelin sonunda Elano'yu analım dedim. Santos formasıyla çıktığı son maçta iki gol atmayı başardı ve yüzü de gülüyor. Zaten bazı Güney Amerikalılar ne kadar büyük futbolcu olurlarsa olsunlar, buralarda ne kadar büyük parayı götürürlerse götürsünler Avrupa'da tutunmaları neredeyse imkansızdır. Onlar ülkelerinde krallıklarını ilan ederler ve Milli Takım'larında yer alırlar. Elano da biraz böyle. Shakhtar, Manchester City ve Galatasaray gibi takımlarda oynamasına rağmen her üç takımda da beklentilerin aşağısında kaldığını gördük. Ama bir şekilde o potansiyeli büyük transferler yapmasını sağladı, sağlamaya da devam ediyor. Senin Elano ile ilgili görüşlerin nelerdir, beklentilerinin hangi ölçüsünde kalan bir isim olmuştu?
Atilla Çelik: Elano ilk geldiğinde büyük kesimin büyük ümidi vardı kendisine dair. Elano Galatasaray’ın pas futboluna çağ atlatacak, takımın en önemli halkalarından biri olacak ve duran toplardaki hastalığı giderecekti. Ama hiçbir şey beklendiği gibi olmamıştı. Elano bazılarına göre yıldızdı. Ama o asla yıldız olmamıştı. Her daim takım oyuncusu olmuştu. Sağlam bir yapı üzerine kurulu olan ve sistematik oynayan bir takımın oyuncusu olmuştu. Galatasaray’ın yaşadığı sorunlar ortadaydı. Uzun zamandır bir takım olamamıştı Galatasaray. Sistematik yapısı yoktu ve başlangıçta görünüyor gibi olmuşsa da sonrasına çökmüştü. Çöken bir yapıda Elano’nun yapabilecek fazla bir şeyi yoktu.
Öte yandan Elano’nun da mental sorunları vardı. Mutsuzdu. Özel hayatı ile alakalı sorunları oyununa yansıyordu. Kewell büyük bir hevesle yüzünde gülümseme ile çalışırken, Elano reklam panosunun arkasında dikilmiş, somurtuk bir suratla bakınıyordu çevresine. Maalesef uymadı Elano Galatasaray’a. Kesinlikle kötü bir futbolcu değil Elano. Kaliteli bir topçu. Yıldız olmayan yetenekli bir oyuncu. Ama kimyalar maalesef uyuşmadı. Mutsuz olan bir insanın takımı için savaşmasını ve her şeyini vermesini bekleyemezdiniz.
Blogunuzu uzun zamandır keyifle takip ediyorum.Bir çok görüşümüz paralel olmakla birlikte ayrıldığımız yönlerde var.Mesela Elano konusu.Bu adam Galatasaray'a ne ismi,ne büyüklüğü,ne de taraftarı için geldi.Gelmesinin tek sebebi hepimizin de malumu milli takımda oynayabilmek için geldi.Diyeceksiniz ki o zaman oynaması,kendini kanıtlaması gerekmez miydi?İşte mutsuzluğunun,isteksizliğinin asıl sebebi de bu.O dönemler Brezilya Milli Takımının teknik direktörü Dunga 11'i tahtaya yazdığında ilk Elano'yu yazıyordu.Buna adım gibi eminim.Oynaması garanti olan bir adamın istekli ve arzulu olması da son derece anlamsız.Zira şu sıralar Elano,gollerini peş peşe sıralıyor.Bunun sebebi değişen milli takıma yeniden girebilme isteği olabilir mi çok merak ediyorum.
YanıtlaSilNot:Siyasi de olsa görüşlerinizi dile getirmeniz gerektiğini,bununla ilgili olumsuz yorumları dikkate almamanız gerektiğini düşünüyorum.Konuşan Türkiye diye yıllardır bağırmıyor muyuz?
Sevgiler..
http://cimbomturk.blogspot.com/