
Yine de bu sakatlıklara rağmen önemli işler yaptı ve hala kafamızda iz bırakan anlar yaşattı. İlk olarak Real Sociedad günleri gelir akla, Kovacevic ile müthiş uyumu. O sene Sociedad'ın şampiyon olması içten bile değildi ama olmadı, devamını da getiremediler. Nihat Kahveci'nin uzun sakatlığı onlar açısından olumsuz bir etkendi ama futbolcunun potansiyeline gösterilen büyük saygı onu bir adım daha ileriye götürerek Villarreal'e taşıdı.
Villarreal'de de geçen günlerin yarısı sakatlık üzerineydi ama formayı kaptığı zamanlarda da çok iyi performansları oldu. Ama dediğim gibi, bu sakatlık illeti futbolcu açısından en büyük korku ve handikap. Nihat Kahveci de bütün kariyeri boyunca bunu yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Ayrıca sık sakatlar geldikçe de senin değerin o ölçüde düşüyor, vazgeçilmezliğini yitiriyorsun. Yine de İspanya'da yoluna devam edebilecek popülaritesi fazlasıyla vardı ama o büyük ısrarlara dayanamadı {tabii arkasına büyük imkanları da aldı} ve Beşiktaş yolunu tuttu.

Konu üzerine birçok yorum yapılabilir. Mesela Beşiktaş cephesinde sorumlu biri arandığı anlarda akıllara Nihat Kahveci'nin gelmemesi ya da onun bunu istememesi. Kaptanlık mevzusu akıllara geliyor hemen, Beşiktaş'ın çocuğu dediğimiz Nihat'ın bu konudan uzak olması şaşırtıcıydı. Sanki altyapıdan yetişen, bu takımdan çıkan bir futbolcu değil de yüksek maliyetli bir yabancı futbolcu gözüyle bakılması. Mustafa Denizli'nin Nihat'ı kazanmak adına herşeyi yaptığını düşünüyorum ama Schuster'in bakışı çok farklı oldu. Schuster değil de Mustafa Denizli bir sezon daha kalsa ya da Tayfur Havutçu en baştan göreve gelse Nihat için farklı şeyler konuşacağımıza emindim ama yukarıda da dediğim gibi taraftar Quaresma ve Simao gibi futbolcuların tadına varınca Nihat'dan vazgeçmek kolay oluyor. Çünkü ortada bir beklenti var ve sen bunu karşılayamıyorsun. Karşılayamadıkça da agresifleşiyorsun, futboldan uzaklaşıyorsun...
ya ne dersin bilmem ama ben bu adamı çok sevdiğimden galatasarayda görmek isterim :) yedek bile olsa iyidir bence :)
YanıtlaSil