7 Ekim 2011 Cuma

Türkiye 1-3 Almanya / Oldu da Play-Off'a Gittik

Şu an sistemli ve göze hoş gelen futbol anlamında iki tane ekol var. Biri İspanya, diğeri ise Almanya. Önümüzdeki birkaç yılı da bu takımlar domine edecek, bu belli yani. Sistem derdik, disiplin derdik ama bunların üzerine de yetenekli futbolculardan kurulu düzeni eklediler ve genç bir kadro, hala da gençleşme derdindeler ama basketbol tabiriyle kolej takımı hüviyetini de oluşturmuşlar. Herkesin hayal ettiği ama bir türlü başaramadığı bir düzen bu. Bizler ise Almanya'dan şu şu isimleri kopardık derdindeyiz, kağıt üzerinde geleceği düşünüyoruz. Ama ortada düzgün bir planlama, sistem veya felsefe yok.

Derin mevzu bunlar, biz maça bakalım. 1 puan için sahaya çıktığımız, favori olmadığımız ama hala bize saygı duyulduğunu hissettiğimiz bir karşılaşma oldu. Almanya'nın sahaya çıkan 11'inden, işi ne kadar ciddiye aldığına kadar bu saygının izleri bunlar. Durum da böyle olunca Almanya istediği gibi futbol oynuyor, oyuna hükmediyor, bütün artılarını sahaya yansıtıyor ve rakip ceza sahası içinde sanki savunmada tek pas yaparmış gibisinden rahatlar. Bu da Almanya'nın farkı işte.

Türkiye'nin en büyük sıkıntısı santrafor anlamında aslında. Hakan Şükür mevzuları döner durur ve bu durumdan da en çok sıkılan benim aslında, bir süre önceye kadar da ''Hakan Şükür'ün ardından kimse gelmedi'' söylemlerine geyik gözüyle bakardım ama gerçekten doğru. Bize güven veren, takımı hücumda taşıyan, kısacası istikrar göstererek gol atan bir santraforumuz yok.

Burak Yılmaz'dan bekleniyor bu ama onu da ısrarla kontra atak silahı gibi kullanıyoruz ve bu da verimini tamamen düşürüyor aslında. Milli Takım'ın Burak Yılmaz'ı kullanma stili, raki defansın arkasına koşular yapsın, atılan uzun veya ara toplarda rakip savunma ile güreşsin ve ayakta kalabiliyorsa eğer pozisyona girsin. Yani ona uygulanan derin bir yalnızlık bu, Trabzonspor'daki Burak Yılmaz'ın pozisyonuyla Milli Takım'daki Burak Yılmaz çok farklı. Burak Yılmaz'ın artıları ancak onu daha serbest kullandığımızda ortaya çıkar. Sürekli Selçuk İnan & Burak Yılmaz uyumundan bahsediliyor ama asıl hücum uyumunu sağlamak adına, Burak Yılmaz'ı kendi yerine çekip, Umut Bulut'u santrafor oynatmanız ve o geçen sezonki Trabzonspor hücum dengesini kurmanız lazım.

4-1-4-1 oynadık, Burak Yılmaz'ı da en ileride tutup kontraya dayandırdığımız bir felsefe vardı. Almanya savunmasının ağırlığı hedef alınmış gibi sanki ama rakip bu tip pozisyonları vermiyor. Türkiye bugün bulduğu pozisyonları pas yaparak ve ceza sahasının hemen dışından geliştirmeye çalıştığı pozisyonlardan buldu ama o pozisyonlarda da hep bi son tercih hatası oldu. Selçuk İnan çok etkili görünmedi, Hamit Altıntop'un maç eksiği belli, Arda Turan zaten piyasada yok ama havasına bakıldığında Cristiano Ronaldo modunda ve Sabri Sarıoğlu'nun da hücum etkisinden söz etmek imkansız. Şöyle de birşey var, eğer Selçuk Şahin sakatlanmasaydı Sabri yedek kalacaktı. Yani 4-2-3-1'e geliyor iş ama felsefen aynı olduktan sonra değişen birşey olmaz.

Gökhan Töre oyuna girdikten sonra bence biraz daha hareketlendik. Risk aldık, hatta çıkan isim Selçuk İnan değil de Sabri olmalıydı diyorum, sonuçta 1-0 gerideyiz ve hücum yapmamız, ortada top tutmamız ve yetenekli ayaklara ihtiyacımız var. Gökhan Töre bu ihtiyacı gördü ama ilk yarıda biraz da olsa göbekten gelebilme özelliğimizi kaybettik. Oyun kanatlara yayıldı, dakikalar da geçtikçe Almanya oyuna biraz daha hakim oldu ve üst üste gelen kontraları, buldukları boş alanlar ve Müller, Gotze ve Mario Gomez'in bizim savunma karşısındaki hakimiyeti. 2-1 dahi beni heyecanlandırmadı, Almanya'nın istediğinde üçü bulabileceğini biliyordum.

Schweinsteiger ve Khedira zaten orta sahamızı bitirmiş, Aurelio tek başına ve yetersiz bir şekilde birşeyler yapmaya çalışıyor, rakip savunmaya ağır derken asıl ağır olan bizim savunmamız. Hele de Servet Çetin, Mario Gomez'in ilk golü ortada. Rakip hücumcular iyi anlaşıyor, sistemliler, çok yetenekliler ve haliyle de organize geliyorlar. Ağır savunmaların en büyük düşmanı yani, biz bu savunmamızla Stoke City'e karşı baş ederiz ama böyle bir hücum takımına karşı ayakta durmak çok ama çok güç.

İpler artık bizim elimizde değil, işin kötüsü Almanya'nın Belçika'ya yenilmesinden öte bizim Azerbaycan karşısında da uğrayacağımız panikle beraber zorlanabileceğimizi düşünüyorum. İyi olan Almanya, Belçika'yı da rahat geçer ama bizim bir futbol ışığımız yok ve hadi play-off'a gittik diyelim. Favori olan taraf yine biz olmayacağız...

3 yorum:

  1. Neden Mehmet Topal bu kdaroda yok

    YanıtlaSil
  2. hadi diyelim almanya belçika'yı yendi
    biz de bir şekilde 'kötü ikinci'olarak playoff'a kaldık..yani takım doğru oynamazsa işimiz hep şöyle olsun böyle olsunlara kalırsa
    biz o dünya 3.lüğünü daha çok ararız.
    bir tutturmuşuz arda arda çocuğu da rezil ediyoruz..altyapıya ihanet edilirse olacağı bu..low kaç yıldır almanya'nın başında.istersek guardiolayı getirelim nafile sistem yoksa yoh yoh yok..local heroo

    YanıtlaSil
  3. bu takıma iyi bir yardımcı hoca(taktisyen) gerek

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir