
Bu tip sahalarda sert oynayan takımlar ayakta kalır. Ersun Yanal da bunu kurgulamış, Hürriyet'i orta saha içerisinde savunma aksiyonunda bırakıp, Alper Potuk, Tello ve Dede gibi isimlerle de bu baskıyı iyi kurdular. Göbekte oynayan Selçuk İnan ve Engin Baytar'ı kitlemeleri zaten organize olabilme ihtimalini ortadan kaldırdı. Ancak ilk yarının sonlarına doğru Melo hücumda sorumluluk almak istediğinde biraz kıpırdandı Galatasaray ama Elmander ileride çok yalnız kaldı, bu da haliyle doğru futbol olarak dönmedi Galatasaray'a ve genel olarak mücadele içerisinde geçen ama daha çok Eskişehirspor'un hakimiyetinde ilerleyen bir ilk yarı izledik.
Baros'un yokluğu 4-1-4-1 sistemini geri döndürdü. Maç öncesinde konuşmuştuk aslında, 4-4-2 mi devam edecek yoksa tek santrafora mı dönülecek diye. İlk 11'i de gördüğümüzde acaba Kazım forvet mi oynayacak yoksa sağ açık mı tartışmaları başlamıştı. Belki de kötü zemin şartlarından yola çıkılıp, orta sahayı biraz daha kalabalık tutma düşüncesi hakim oldu ve Engin Baytar'ı orta sahada izledik, Kazım'ı da sağ tarafta. Engin Baytar'ın kötü futbolu da handikap oldu aslında, bu şartlarda orta sahadaki futbolcuların tempo yakalaması gerekli, sorumluluk alması. Selçuk İnan ve Engin Baytar ise bu sorumluluğu alamadı ve doğal olarak sistem çöktü.

Genel itibariyle ikinci yarı Galatasaray adına çok daha sancılıydı diyebilirim, o anlarda Kazım'ı sağ bekte izledik, çok farklı değişimler de geldi ama Eskişehirspor gerek uzaktan attığı şutlarla, gerekse kanat ortalarıyla Galatasaray kalesini abluka altına aldı ama Batuhan'dan beklenen verimi alamamaları ve artı olarak bu zorlu zemin şartlarının onlar adına da handikap oluşturması neticesinde golü bulamadılar. Zemin her iki takım adına da handikap yarattı, sadece olayı Galatasaray'a bağlamak yersiz.
Kısacası doğru oynayan taraf Eskişehirspor oldu ama bir puanı kazanan Galatasaray'dı. 10'da 10 yapabilmek güzel olacaktı ama oluşan şartlar aslında kafada puan kaybını zaten doğurmuştu. İlk defa bir beraberliğe seviniyorum diyebilirim, bunu da zeminden ziyade rakibin futbolu için söylüyorum. Baros'un yokluğunun yarattığı sıkıntı tahmin ettiğimden büyük oldu, bunu da son olarak eklemek lazım...
baros'un yokluğundan kaynaklanıyorsa kesinlikle bu takıma sahikiri gibi bir alternatif lazım ?!?
YanıtlaSilEskişehir maçından puan kaybı bekliyordum. Ama bu decere kötü,etkisiz, futbolu hiç beklemiyordum. Bu berbat futbolu tamamen kötü saha koşuluna bağlamamak gerekir.Evet saha zemini sertti ama değeri 100 milyon Euronun üzerinde olan bir takımın sahada üç pas yapamaması, koca doksan dakikada tek bir pozisyona girememesi, doğru dürüst atak yapamaması, oyunun çok büyük bölümünü mahkum oynaması sadece saha zeminine bağlanacak mazaretler olmamalı. Sürekli aynı görüşümde ısrar ediyorum G.Saray da en büyük sorun 4 lü orta sahadır.5 milyon euroluk kiralık Melo aşırı top kaybıyla oynuyor.Engin herşeyi tek başına halletmek isteyen tam bir mahalle futbolcusu.Kazım son derece donuk.Selçuk çok klas ama ağır.En çalışkan Emre de takım iyiyse iyi.Dikkat edin Telekomdaki maçlarda dahil hiç maçta oyuna hükmedemiyoruz.İşte Eskişehir gibi eli ayağı düzgün bir takım karşısında ne durumlara düştük.Keza 10 kişi kalana kadar İBB ve Manisa maçlarında da durum farklı değildi.Samsun un kadrosu bugünkü tecrübeli takviyeli kadro olsaydı o maçta dönmezdi.Liderlik kimseyi yanıltmasın.Bu futbolla play off garanti olabilir.Ama her zorlu maçta yüreğimiz ağzımıza gelir.Şayet play off a ciddi puan farkıyla girilmezse hiç beklenmedik hoş olamayan sürprizle de karşılaşabiliriz.
YanıtlaSil