
Bundesliga'da Bayern Münih'in sömürge ağından hep bahseder dururum. Bir futbolcu palazlanır, gelecek adına ışık gösterir ve o futbolcuyu Bayern Münih yüzde 99 ihtimalle transfer eder. Oynatır veya oynatmaz o ayrı konu ama bu transferi gerçekleştirir. Sonrasında da oynattığı o futbolcudan kolay vazgeçmez, uğruna dünyaları istediğini çok görmüşüzdür. Ribery mevzusu mesela, birkaç sene önce uğruna neler dökülüyordu, şimdi transferde adını duymuyoruz. Ballack mevzusu da biraz buna benzemiş sanırım. Leverkusen'de ve Milli Takım'da parladığı günlerde Bayern Münih transfer ağı Ballack'ı da kendi bünyesine kazandırmış ve o Ballack takımının da en önemli kozlarından biri halini almıştı. Ama 2004 yılında Barcelona'ya transferi gündemdeymiş, bunu şimdi öğreniyoruz. İmzalar atılmış, iş son noktaya gelmiş ama bir anda gerçekleşmemiş. Ballack da bu duruma çok üzülmüş ve şimdilerde keşke Barcelona'ya o zaman gidebilseydim diyor. Guardiola'nın Barcelona'sını bilmem ama Rijkaard'ın Barcelonası'nda çok ekmek yerdi Ballack bunu biliyorum. Transfer olsaydı farklı şeyler konuşuyor olurduk ama Ballack'ın da sanki Chelsea'e transferi bunun intikamı gibi. Sözleşmesi bittiğinde kalmak için bir dakika düşünmeden Chelsea'e imzayı atmış ve Premier Lig günlerini başlatmıştı. Oysa Ballack'ın en iyi zamanlarıydı ve Bayern Münih bu transferden çok büyük paralar kazanabilirdi. Ballack'ı da anmış oldum böylece, kendisi çok sevdiğim futbolcuların başında gelir, uzun zamandır unutmuştuk kendisini.
Kaptan ara sıra değişiklik iyidir ama isikrar daha önemlidir blogta bu aralar sanki biraz fazla değişiklik oldu gibi özellikle yazılardaki beyaz renk insanın gözünü çok yoruyor seni takip edelim derken gözleri hepten kaybedeceğiz.
YanıtlaSilBu son, değiştiriyoruz da, diğer temada arıza vardı :)
YanıtlaSil