
96-2000 süreci aklıma geldi. 4-3-1-2 tarzında bir oyun. Orta sahada Okan Buruk, Suat Kaya ve Emre Belözoğlu ya da Ümit Davala, Ergün Penbe gibi isimler, önlerinde Hagi ve ileride de Arif Erdem & Hakan Şükür ikilisi. O üçlü orta sahaya baktığımızda Suat Kaya işin süpürücü rolünde ve tabir yerindeyse sistemin hamallığını üstlenmiş durumda. Okan Buruk ve Emre Belözoğlu da daha çok kanatlara yakın oynuyorlar ama kanat rolünden ziyade orta saha elemanılar. Mücadele güçleri, hareketli futbolları ve oyunun iki yönünde hakim olmaları bizlere bunu gösteriyor.
Melo varken bu durum o kadar ön plana çıkmıyor aslında, formasyon biraz daha ideal bir 4-4-2 gibi {onun oyunun hücum tarafındaki etkisinden ötürü}. Tarz anlamında baktığımızda Ceyhun Gülselam ve Melo farklı isimler ve Gülselam'dan da Melo tarzı bir futbol bekleyemezsiniz. Bu da sanki Terim'i daha farklı bir orta saha kurgusuna itti. Ceyhun Gülselam ideal bir ön libero gibiydi ve işin defansif tarafında etkin oldu.
Mehmet Topal'ın ilk zamanlarını andırdı aslında ama Ceyhun Gülselam için şunu söyleyelim. Bundan sonraki süreçte kendisini rotasyon içerisinde daha fazla izleriz, bu mesajı verdi. Defansif yönüyle özellikle ilk yarıda çok etkindi, rakibi bozdu, ani presleri Galatasaray'a ilk goldeki o imkanı da doğurdu ve topu ayağına aldığında son derece basit oynayarak görevini yerine getirdi. Kurgunun farklılığı ise buradan başlıyor aslında. Selçuk İnan da işin biraz daha mücadele tarafı içerisinde yer aldı, defansif anlamdaki katkısı hücumdaki katkısından daha büyüktü. Aslında tam tersini bekleriz. İşte bu defansif etkisi de onun hücumdaki etkinlik görevini Emre Çolak ve Engin Baytar üzerine yıktı.
Baklava dilimi gibi bir orta saha vardı diyebiliriz. Emre Çolak ve Engin Baytar için kanatlara daha yakın oynadılar demek mümkün ama esas itibariyle çok gezerek oynadılar, hangisinin asıl görevi hangi kanatta bunu kestiremedik ve hücumda da daha çok ortadan geldikleri pozisyonlarda etkili oldular. Emre Çolak'ın pasör tarafı, Engin Baytar'ın da topla çıkışları. Ama esas itibariyle bu ikilinin hatta orta saha dörtlüsünün mücadele tarafı. İkinci yarıda büyük bir düşüş olsa da, maçı sanki kazandık havası doğsada geçmiş yıllara kıyasladığımızda orta sahanın bu ayağa kalkışı ve oyunun her iki tarafındaki etkisi Atilla Ağabey'in {Çelik} deyimiyle ''taş gibi sert, dirençli bir aygır olmuş Rocky gibiyiz'' dir. Maç içerisinde onunla mesajlaşıyorduk ve bu konuyu konuştuk, o da bunu yazmalısın deyince bu konuyu yazmak istedim.
Not: Şunu da ekleyeyim, bu yazıdan Melo'suz daha iyi gibi bir sonuç çıkmasın, aksine Melo'yla işler çok daha üst düzeyde olacak...
Melo oyun stiliyle hepimizin gönlünü kazandı.adaptasyon sürecini de çabuk atlattı.peki sen bonservisi(12 mil € diye hatırlıyorum)hakkında ne düşünüyorsun ve sence yönetim sene sonu opsiyonu kullanır mı?
YanıtlaSilcaveksk; Melo konusundaki görüşlerine katılıyorum. Melo'da şu var aslında, pohpohlanmayı seviyor. Fiorentina günlerinde takımın en iyisiydi ve el üstünde tutuluyordu, aynı şekilde La Liga döneminde de, kendi ülkesinde de. Juventus günlerinin kötü geçmesinin nedeni biraz budur aslında.
YanıtlaSilBurada da pohpohlandı, taraftarın sevgisini kazandı, sempatik görüldü ve o da bu ilginin hakkını verdi. Mevcut sistemin kilit unsurlarından biri, oyunun her iki tarafında da. Çok kaliteli bir isim, piyasası da var ama o kalmak istiyor, çünkü buradaki ilgiden ve ortamdan müthiş memnun.
12 de değil 13 milyon avro aslında :) Çok büyük bir rakam ve Juventus da tok satıcı biraz. Melo'nun bu çıkışının ardından onu bu tip rakamlara satabileceklerini bildikleri için bu opsiyondan bir kuruş aşağı inecekmiş gibi durmuyorlar. Bir sene daha kiralama hakkı var deniyor ama ben bu tip birşey göremedim, açıklamalardan bu sonuç doğmuyor.
Ben olsam opsiyonu kullanırım ama fiyat çok büyük. Artı olarak sezon sonunda serbest kalacak yıldız isimler var, Flamini gibi ya da Montolivo misali. Bu tip bir plan uygulanabilir diyorum.
Beşiktaşın fernandes hikayesi gibi mutlu sonlanır umarım, 17m diye hatırlıyorum opsiyon maddesini ama kaça alındığı ve verimide ortada. Üstelik allegri ailesinin paraya falan ihtiyaçlarıda yok yeterki gönülleri yapılsın :)
YanıtlaSilharika
YanıtlaSilgeçen sene cana'nın bonservisi ile beraber muslera içinde benzeri bir meblağ gözden çıkarılmıştı. açıkçası takıma uyumu ve faydası bu kadar ayyuka çıkmış bir adam için çokta verilmeyecek bir meblağ değil. hele hele birde pazarlıkla bu rakam 7-8 milyon civarına çekilebilirse hakikaten çok güzel olur.
YanıtlaSilboşa çıkacak isimlere gelirsek; flamini mantıklı bir ihtimal ama montolivo bize kalmaz bence, milan'ın geçen seneden beri göz hapsinde olan bir isim.
ha bana kalsa illa bir yabancı alınacaksa o pozisyona abou diaby gibi stoperden forvet arkasına kadar her bölgede oynayabilen bir canavarı tercih ederim (hakikaten fatih terim gibi çok yönlü oyuncu seven bir hocanın tedrisatında çok faydalı olacağına inanıyorum) ama flmainide kesinlikle ondan geri kalacak bir isim olmaz alınabilirse.
yine tabi gelecek planlamasından gidersek şampiyonlar ligine katılabilecek bir galatasaray'ın serdar taşçı ve mevlüt erdinç gibi eklmeleride yapabilmesi gerekir diye düşünüyorum.
birde ceyhun'un ortasahada olduğu kadar stoper rotasyonunda da değerlendirilmesi hatta gökhan ve servetten önce o pozisyon için düşünülen ilk yedek olması faydalı olabilir.