31 Aralık 2016 Cumartesi

5li #3; Hayal kırıklıkları

Hayal kırıklıklarını anmadan olmaz, nostalji adına belki de en sevdiğim konu. Hayal kırıklığı 5'lisini sordum, bu sefer kapsamı biraz daha açarak. Teknik direktör, sakatlıktan dolayı oynayamamış futbolcu gibi konular da dahil buna. Yine yoğun bir ilgi oldu, herkese teşekkür ederim. En çok oy alan 5 ismi paylaşıyorum, ucu açık olduğu için çok isim var.


Zvjezdan Misimović / 2010 - 2011

Hep düşünüyorum, o sezon takımda kalmış olsaydı ve ertesi sezon Fatih Terim'in eline geçmiş olsaydı diye. Bu düşünceye de şu yüzden kapıldım, Hagi'nin ilk maçı Fenerbahçe deplasmanıydı ve sol çizgide Misimovic iyi işler yapmıştı. Beklenti elbette yüksekti ama Hagi'yle uyuşmadılar ve maalesef ki ilk icraatı onu kadro dışı bırakmak oldu. Ligin devre arasında da Rusya yolunu tuttu ve bir dönemin Bundesliga'yı sallayan Misimovic'inden geriye bir şey kalmadı. Hayal kırıklığı ondan kaynaklı değil belki ama Misimovic'i düşündükçe üzüntüm büyük.


Frank De Boer / 2003 - 2004

Benim bir numaram kendisiydi, yaşadığım hayal kırıklığının tarifi yok çünkü. Frank De Boer'i düşününce aklımda kalan tek bir iyi performans var, Beşiktaş deplasmanı. Yarım sezon kaldı ve çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. Yeni Popescu arayışlarının en iddialı ismiydi ama maalesef Galatasaray'a gelen Frank De Boer'i futbol bırakmıştı. Ujfalusi'den aldığımız katkı ve Frank De Boer'den alamadıklarımız. Bülent Korkmaz'la da uyumlu bir ikili olmadılar, yaş ortalamaları 34-35 arasıydı. Belki de ondandır, bilemiyorum. Bülent Korkmaz adına da felaket bir sezondu.


Tobias Linderoth / 2007 - 2010

Sakatlık kurbanı ama sakatlıkta değil aslında. Kalçasında bir kemik büyümesiyle başlayan süreç, devamında gittiği Euro 2008 ve orada sakatlanması. Devamında da gelen sakatlık süreçleri. Galatasaray kariyeri iyi başlamıştı aslında, kısa oynadı ama hala akılda kalan, öz bir katkıydı. Beklenti yüksekti, o beklenti sayesinde 2.5 sezon Galatasaray'da kalmayı başardı ama oynayamadı işte. İstikrarlı bir şekilde devam etse emin olun ki yıllar sonra bile unutamayacağımız bir isimdi, şimdi ise hayal kırıklığı konusunda yer veriyoruz.


Frank Rijkaard / 2009 - 2010

Beklenti denildiğinde durmak lazım, Rijkaard'ı konuşuyoruz çünkü. Blog açıktı onun geldiği zamanlar, yazdıklarımı hatırlıyorum. Geleceğe dönük öyle hayaller kurdum ki, gerçekten çok çılgın bir işti. Günümüzün Barcelona hanedanlığının temelini atan isim, Galatasaray'da da bunu hayal ettik ama olmadı haliyle. Ülkenin şartları başka, Galatasaray yönetiminin iş bilmezliği çok başka. 4-3-3 dediğimizde orta saha denir, o dönemin orta sahasını da saymayayım bile. Rijkaard'dan başarı bekledik işte, olmadı. Hayal kırıklığı onunla alakalı değil bence ama Rijkaard'ın da Galatasaray sonrası yok maalesef, o da bize uğradıktan sonra kaybolan isimlerden.


Elano Blumer / 2009 - 2010 

Rijkaard döneminin transferi, orta sahada fark yaratmasını beklediğimiz bir isim. Onda da sıkıntı şu oldu, City'de çok fazla şans bulamıyordu ve Dünya Kupası'nda da oynayabilmesi adına oynayabileceği bir takıma gitmeliydi. Podolski & Galatasaray durumu misali, Dunga da Elano'yu bir anlamda Galatasaray'a yönlendirdi. 2010 Dünya Kupası öncesi oynadığı o sezon da Elano adına aktif dinlenmedir, kendisini zorladığını, kastığını çok düşünmüyorum. Dünya Kupası'nda sakatlanana kadar müthiş bir performansı vardı, iyi paraya satarız diye hayal kuruyorduk ama sakatlığı oldu. Döndü, Hagi dönemi biraz daha iyiydi ama ayrıldı işte, yürümedi. Galatasaray'dan sonrası iyi ama, ülkesinde hatrı sayılır bir kariyer sahibi oldu.

30 Aralık 2016 Cuma

Üçüncü halka, Aurélien Chedjou


Popescu sonrası kayıp, Ujfalusi sonrası da aynı şekilde. Hala diyoruz, bir Ujfalusi bulamadık diye. Chedjou da o halkanın en güçlü ismi. Galatasaray'da 4. sezonunun içinde, geriye dönüp baktığımda maalesef bir hayal kırıklığı var. İstediğimizi aldık diyemem, 4 sezon Galatasaray'da kalmış olması da onun adına büyük iş. 

Akılda kalan işleri elbette oldu, Hamza Hamzaoğlu'yla gelen şampiyonluğun mimar isimlerinden biridir. Belki de istikrarlı tek Galatasaray performansı o oldu, fark yaratmıştı. Galatasaray'da 12 gol 6 asisti var mesela, bu adam bir stoper. Farklı işler noktasında zaten sorun yoktu, top tekniği mükemmel, topla dikine çıkışları, hücumda yarattığı gol etkisi gibi. Ama bir stoperden öncelikli beklentiniz bu mu, bence hayır.

Chedjou güvensiz bir isim maalesef, güvenmek çok zor. Odak noktasında sorun var, maç içerisinde kopmaları gibi. Yedirdiği hatalı goller çok, Ujfalusi sonrası o boşluğu dolduramadı. En iyi performanslarına baktım da hepsinde partner Hakan Balta, bu yaşa gelmiş bir stoperin lider stoper araması da enteresan nokta. Belki başka bir partnerle farkını daha fazla gösterebilirdi, bilinmez.

Lille günlerine dönmek lazım, bir Marko Basa etkisi mesela. Kjaer'i de pullayan ve yollayan Basa oldu, Chedjou da ondan öncesi işte. Lider stoper oydu, yanında oynayan isimler aldı yürüdü. Chedjou, Galatasaray'a geldiği dönemde Fransa'nın en iyisiydi. Transferi de bu noktada ses yarattı ve beklenti vardı ama karşılayamadı işte. İlk sezonu sakatlık problemi de oldu, ikinci sezonunda katkısı büyüktü, üçüncü sezonunda düştü, bu sezonu ise zaten konuşmayalım.

Stoper noktası bu sezon adına en büyük karın ağrısı. Chedjou da ligin ilk yarısı için Galatasaray adına en büyük hayal kırıklıkları listemde ilk 3'e girer. Kupa maçlarında da izledik, tamamen bitmiş. Son Tuzlaspor maçında iyi gördüm dedim, aşırı gam patlaması yaşadı belki de. Şimdi Afrika Kupası'na gitti, 3-4 maçı zaten kaçırıyor derken sezon sonuna kadar kalmasının bir espirisi olmayacak. Sözleşme feshi doğrudur, yerinde harekettir.

Yine de bir teşekkür ederim, hakkı var. Anderlecht maçında attırdığı gol gibi, o gol olmasa Şampiyonlar Ligi'nde 0 çekiyorduk belki de. Kazanılan şampiyonluk ya da, önemli bir katkısı vardı. Ekstra goller attı, bence elinden geleni de yaptı ama bu sezonun bir tarifi yok. Kontrat bekledi belki ama o kontratı almak adına da bir artısı olmadı. doğru bir hareketti bu. Bundan sonraki kariyerinde başarılar dileyelim..

29 Aralık 2016 Perşembe

İlk halka, Kolbeinn Sigthórsson


Galatasaray'da resmi maçlarda süre alamayan isimler üzerine yazdığım bir yazı vardı. O listenin de yıldızı Grosskreutz olmuştu ama onun yine 2 tane hazırlık maçı var. Sigthorsson'un ise elimizde doğru dürüst kaydı bile olmadı. Transferin son 2 günüydü imza attığında, imza attığının ertesi de Milli Takım'a katılmıştı. Zaten olan orada oldu, 3 hafta denilen sakatlıktan bugünlere.

Kaydı yok adamın, imza attıktan sonra çektirdiği bu fotoğraflar var, bir de geçtiğimiz günlerde kondisyonerler eşliğinde koşulara başlamıştı. Şanssız bir durum, yarattığı hayal kırıklığı var ama bu iş üzerinden yönetime vurmam imkansız. Ben bir forvet hamlesi beklemiyordum mesela, Sigthorsson'un gelişi sürpriz oldu. Hamza Hamzaoğlu döneminde de istemiştim aslında, farklı bir profildi ama taraftarın beklentisi başka oldu. 

Burak Yılmaz'ın ardında Sigthorsson için tepki koydu taraftar, Eren Derdiyok'un ardında Sigthorsson için ise daha pozitifti herkes. Bunu da anlamıyorum mesela ama geçmişe dönmeyelim, önümüze bakalım. Dediğim gibi, farklı profil. Ön alanda baskı yapacak, mücadele edecek, savaşan forvet tipi. Elmander'den yana böyle tarzda bir ismimiz yok, Umut Bulut'u saymıyorum. Kiralık gelmişti, ücretler uygundu derken son 2 gün için mantıklı bir adımdı ama kullanamadık. 

Bu sakatlık sürecinde Sigthorsson bir an önce geri dönmek için ne kadar çabaladı bilmiyorum, Ya da sakatlığı neydi, 3 haftadan bahsediliyordu sakatlık yaşadığında. Takımla dahi çalışmaya başlayamadı ve bu sakatlığı da Milli Takım'da yaşadı. Yönetime inanmayan ve her fırsatta eleştiren biriyim ama Sigthorsson konusunda aksi bir şey diyemem, yanlış transfer değildi.

Sözleşmesinin fesih ediliyor olması da doğru, bu saatten sonra katkı vermesi imkansıza yakın. Çünkü ne zaman döneceğine yönelik bir bilgi yok, kamp döneminde de takımla çalışmayacaksa kalmasının bir anlamı olmayacaktı. Giderken zorluk çıkarmıyor ama, hem kendisi hem de menajeri, bu da güzel bir şey. Yarım sezonluk bir alacak aldı, 400 bin avro'ya denk gelen. Menajeri de transfer komisyonundan vazgeçti, yıllık ücretler noktasında da 1.2 milyon avro'luk bir boşluk doğdu.

Keşke izleyebilseydik, iyi ve farklı bir alternatif olabilirdi. Podolski'nin de Çin durumu oluştu, Galatasaray'ın mutlaka forvet hamlesi yapması gerekecek. Şimdi bir isim, yaz döneminde de bir yeni isim daha..

Yerli transferlerin fix 2 milyon avro'dan imza attığı ortamda Maiga'nın ücretini konuşmak


Maiga konusunda hayal kırıklığı yaşıyorum, maalesef gelen son haberler iyi değil. İyi potansiyeldi, Galatasaray'dan da beklemediğim tarzda bir adım oldu. Gelen haberler de iyiydi, futbolcunun U21 düzeyinde büyük fark yarattığı söyleniyordu, beğenilmişti de. E bugün bakıyoruz, mali nedenlerden dolayı bu transferden vazgeçildiği haber ediliyor. Son durum nedir bilmiyorum ama bugünün özeti bu. Maddi durumlardan ötürü transferden vazgeçilmiş deniyor, Porto'nun da tekrar peşine düştüğünü biliyorum. Benim bildiğim toplamda 400 bin avro gibi bir maliyet vardı, menajer oyunları varsa oluşan yeni fiyatı bilemem. Menajeri olduğu söylenen isimlerin menajeri olmadığı da söyleniyor, çok garip oyunlar var bu konuda. Ama bitirilmesi gereken bir hamleydi, gerçekleşmesini isterdim. Yıllar sonra Appiah misali "bu adam bizim altyapıda denenmişti" demek istemem. 400 bin avro'luk olay doğruysa da bu fırsat kaçmamalıydı. Bazı yerli transferlerin fix 2 milyon avro'dan imza attığı ortamda 400 bin avro'ların lafının edilmemesi gerekir. Çok kapı açardı bu transfer, belki öncü olacaktı, bu tarz yeni isimleri de izlemeye başlayacaktık. Doğru tarz bu, scout edip, böyle gençleri kazandırmak lazım ama böyle bir yönetim altında büyük hayal. Çok kötü yönetiliyoruz maalesef, bakalım bu Ocak ayı nasıl geçecek..

Inter'in Leiva'yı kiraladığı söyleniyor, ister istemez yaz dönemine dönüyorum


İster istemez yaz dönemine dönmek durumundayım, o dönemin Galatasaray'a en yakın isimlerinden biri Lucas Leiva'ydı. Gelmesi de gerekirdi, yaratacağı fark büyük olacaktı. Bugün diyoruz ya, Selçuk İnan'ın alternatifi yok ve Tolga Ciğerci & Nigel De Jong yan yana olmaz diye, Leiva'nın transferi gerçekleşmiş olsaydı yapılabilecek varyasyonlar vardı. Ben diyorum gerçi bunu, benim yorumum daha çok. Leiva'nın 8 numara özelliği var mesela ama Tolga Ciğerci veya Nigel De Jong'da yok. Tolga Ciğerci oynar deniyor ama bence oynayamaz, olmaz yani. Leiva oynayabilirdi, o sakinliği ve top tekniği kendisinde var, sakinlik önemli. 6 numara özelliği zaten iyi, top kapma noktasında Premier Lig'in en özel isimlerinden biriydi, oynatılmamasına rağmen de Liverpool ondan kolay vazgeçemedi işte. Beşiktaş alıyordu ve olmadı, bu yaz dönemi de Galatasaray alıyordu ama son anda Klopp devreye girdi. Ayrılacak tabii, istediği şansı bulamıyor. Şimdi hatırladım, Leiva'nın sakatlık durumu üzerine yorumlar yapıyorduk ama Tolga Ciğerci'den daha sağlıklı bir isimdi mesela ya da aldığımız diğer isimlerden. Büyük fark yaratırdı bu ülkede, Galatasaray'da görmek isterdim ama olmadı. Inter'in Leiva'yı kiraladığı söyleniyor, onların da aradığı şey bu sakinlik. Melo olmadı, yüksek ihtimalle ayrılacak. O pozisyonda da diğer isimlerden de beklenen alınamadı aslında, Leiva onlar adına biraz daha garanti adım. Bu arada yanlış anlaşılmasın, Nigel De Jong'dan da memnunum ama Leiva'nın tarzı biraz daha farklı ve joker kıvamında. De Jong stoper oynayabilir mi deniyor ya, Leiva onu da oynardı..

Yeni bir meydan okuma, E-Spor

E-spor büyüyen bir sektör ve çeşitli spor kulüpleri de buna sessiz kalmıyor, bu konuda önemli yatırımlar yapıyorlar. Galatasaray da e-spor takımı kurarak bu halkaya katıldı. Benim çok bilmediğim ama öğrenmek istediğim bir sektör, eminim ki benim gibi birçok arkadaşım var. Eren Akın bu konuyla fazlasıyla bilgili ve ilgili, ben de kendisine e-spor'u sordum.


Konuşulması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Dünya üzerinde önemli kulüpler bu konuya önem veriyor, atılım yapıyorlar. Galatasaray da bu sektöre girmiş durumda. Önce şunu sorayım, nedir bu e-spor?

Eren Akın: E-spor nedir; e-spor esasında bizim bildiğimiz bilgisayar ve konsol oyunlarının, artık dijital sporlar adı altında lisanslı takımların ve lisanslı sporcuların, rekabetçi ligler ve turnuvalarda oynadığı platform diyebiliriz. Artık klasik anlamda bu bir "oyun oynama" anlamından çıkmış durumda. Artık bu işin bir futbol veya basketboldan farkı yok. Çok ciddi yatırım yapan kulüpler, lisanslı profesyonel oyuncuları resmi sözleşmelerle, ciddi yıllık meblağlar ödeyerek kadrolarına katıp takımlar kuruyorlar, liglerde ve turnuvalarda mücadele ediyorlar. E-spor, bir çok oyunu kapsıyor. Başta bizim de yatırım yaptığımız League of Legends, DOTA 2, Overwatch, CS:GO gibi bir çok oyun artık profesyonel kanadı da barındırıyor. Özetle; oyun sektörü artık "oyun" değil, çok büyük bir kurumsal sektör haline geldi. Öyle ki; League of Legends'ın üreticisi olan Riot Games, geçtiğimiz günlerde liglerin 2023'e kadar olan yayın haklarını 300 milyon $'dan fazla bir tutara sattı. Müthiş bir para bu.

Kulüp takımları buna her geçen gün yatırım yapıp önem veriyor, çünkü ciddi bir gelir kapısı olma yönünde ilerliyor sektör. Geçen yıl ülkemizde Beşiktaş, Avrupa LCS'te Schalke 04 yarışmıştı. Sporting Lizbon, Valencia takım kurdular, Paris Saint-Germain ciddi bir yatırımla yeni sezonda yarışacak. Amerika LCS'te NBA takımlarından Philadelpiha 76'ers iki takımı satın alıp bir takım haline getirdi, lige katıldı. Bu örnekler her geçen gün çoğalıyor ve çoğalmaya devam edecek, çünkü artık yeni bir spor dalından bahsettiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Muhtelemen 30 yıl sonra televizyonlardan takip ettiğimiz, yayın havuzlarının oluşturulduğu büyüklüğe gelmiş bir e-spor sektöründen bahsediyor olacağız.

Galatasaray'ın e-spor konusunda gireceği alan ne olacak ve bu sektörün kulübe artısı ne yönde olacaktır?

Eren Akın: Galatasaray ilk olarak bir bilgisayar oyunu olan League of Legends'a adım attı, farklı bir oyuna daha yatırım yapılacak mı onu ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Çok basitçe özetleyecek olursak League of Legends, 5'e 5 takımların "Sihirdar Vadisi" adı verilen sabit bir harita üzerinde, kulelerle korunan Nexus'u yıkmaya çalıştıkları, ilk yıkan takımın kazandığı bir oyun. Bu yıl lige yükselen Victorious Ace'e adını vererek Galatasaray, 2017 Kış Mevsimi'nde Şampiyonluk Ligi'nde yarışacak. Öncelikle şunu söylemek lazım; Galatasaray'ın neredeyse cebinden hiçbir şey çıkmayacak. Sponsorlar ve Riot Games'ten gelen paralarla oyuncuların maaşları, ekipmanlar ve diğer giderler sağlanacak. Ekstradan getiri sağlayan her şey ise kulübün kasasına girecek. Çünkü böylesine büyüyen bir sektörde Galatasaray ismi çok ilgi çekecek, sektöre yatırım yapan önemli sponsorlar da pek tabii takıma yatırım yapacak. Bu da kulüp için yeni bir gelir kapısı olacak.


E-Spor'da Türkiye'nin yeri ne ölçüde ve Galatasaray'ın gelişimi bu konuda nasıl olacak. Ekip açıklanmıştı diye biliyorum, beklentiler ne ölçüde olmalı ve beklentin nedir?

Eren Akın: Şu ana dek kadro resmi olarak duyurulmadı. Kulaktan kulağa dolaşan isimler var tabii fakat kulüp kanadından duyurulan tek şey takımın koçunun Ruben "Daisyx" Korte olacağı. Kadro açıklanmasa da hem dolaşan isimlerden, hem koç Ruben Korte'den, hem de takım menajeri Mert Tanrıverdi'den duyduğumuz şeyler, önümüzdeki yıl genç ve kendini kanıtlamak isteyen yetenekli oyunculardan kurulu bir takım olacağımızı işaret ediyor. Kısa vadede beklentileri çok yüksek tutmamak lazım. 4 yıl önce kurulan ligde 4 sezon boyunca bütün Türkiye Büyük Final'lerini süpüren, hanedanlık kurmuş Dark Passage, ligin en pahalı kadrosu Supermassive ve dünyanın açık ara en iyi bölgesi olan Kore'den oldukça iddialı bir orta koridor oyuncusu olan Frozen'ı getirmiş Fenerbahçe 1907 var. Bu takımlar bizim kağıt üstünde önümüzdeler ama bu oyunda makro strateji, takım olmak ve bu doğrultuda gelişim göstermek çok şey değiştiriyor. Sadece yetenekle kazanabileceğiniz bir platform değil. Bu yüzden takımı beklentiyi çok yüksek tutmadan, adım adım giderek gelişimini takip edip, sezonun ilerleyen dönemlerinde tekrar yorumlamak gerek.

28 Aralık 2016 Çarşamba

Kupada düşülen hal içler acısı, Tuzlaspor 3-2 Galatasaray


Futbol üzerinden yorumlayamayacağımız bir maç daha, Riekerink'in iflas niteliğindeki maçlarından biri diyelim. Kupa maçlarındaki stratejiyi düşünüyorum, amaç ne gibisinden. Avrupa yok (olsa dahi), bu kupa hedeftir bir noktada. Gruba bakıyorum, tek Süper Lig Takımı Galatasaray. 4 maç sonunda sıralamaya bakıyorum, 3. durumdayız. Oynanan maçlara bakıyorum, şu 5 puanı toplamak bile büyük bir iş gibi geliyor.

Bir felsefeniz olur, ya genç oyuncularla devam edersiniz (ki grup buna müsait), yenilirsiniz ama en azından felsefe buydu deriz, gençler oynadı gibi bakarız. O yok ama, Galatasaray gençleriyle oynamıyor, onları görmüyor. Oysa Riekerink'in saldığı nam "altyapı hocalığı", "gençleri çok sevmesi ve şans vermesi" üzerine değil miydi? Bize öyle tanıttılar ama öyle olmadığını görüyoruz, gençler falan şans bulmuyor bu takımda.

65 dakika Hamit Altıntop'a sabrediliyor mesela, kupayı da geçtim, lig maçlarında kulübede de o var. Oynadığı maçların hepsini izledim, sahada yürüyecek durumu olduğunu düşünmüyorum. Sakatlıklar bitirmiş, dönememiş. Bir şey diyemem, hiç kolay değil ama neden ısrar, ne amaçlanıyor, düşünce nedir? Hamit Altıntop'u Birhan Vatansever'in önünde görmek niye? Kısa örnek vereceğim, Erzincanspor deplasmanı o buzlu zeminde orta sahayı ayakta tutan isim Birhan Vatansever'di. Bu Tuzla maçında da kaptığı golle 2. golün oluşmasını sağlayan o, yine rakibi 10 kişi bıraktıran da. Ama Hamit Altıntop oynuyor işte.

Sneijder şu maçta 90 dakika kulübede oturdu mesela, niye? Madem oynamayacak, niye maç kadrosunda yer alıyor. İçeride oynanan Tuzlaspor maçında da zorlanıyorduk, Sneijder açmıştı kilidi. Bugün niye oynatılmadı, neden kenarda tutuluyor bilmiyorum. Düşünüyorum ama Riekerink'in kupa mantığını gerçekten çözemedim.

As kadrolara yakın oynuyoruz yani, oynayan isimleri hep birlikte izliyoruz. Bazı isimlerin beklentinin çok uzağında olduğu doğrudur (Josue & Cavanda gibi) ama şu kadroların da hakkı düşülen bu durum asla olmamalı. Sen Tuzlaspor'a kaybediyorsun, açıklaması yok. Kendi sahanda Elazığspor'u yenemiyor ve baskı yiyorsun. Formanın hakkı da bu değil, Galatasaray'ın şu grupta düştüğü durum gerçekten içler acısı.

Disiplin de yok, bu sezon başından beri süregelen bir durum. Futbolcuların oyundan çıkarken veya oyuna alınmadıklarında yaptıkları atarları yazıyorduk, bugün yenen kırmızı kartlara bakalım. Uzun zamandan sonra ilk defa Chedjou için istekli, yüzü gülüyor derken yediği kırmızı kartın izahı yok. Yasin Öztekin aynı şekilde, topla alakaları yok, tamamen sinir harbi ve rakiplerini sakatlamaya yönelik çok çirkin hareketler. Yakışmadı bu görüntü, ağır cezalar bekliyorum ama disiplin sorununa bu da çare olmayacak.

Transfer dönemine giriyoruz, belli ki hamleler de yapılacak ama Riekerink'le devam etmemek adına ortam güzel. Ocak ayı boş geçmemeli, hazır da yarışın içerisindeyiz ve değişim adına fırsat var. Olmayacak çünkü, olmuyor. Zora geldiğinde yine kaybediyorsun, can çekişerek kazanılan maçlar, kaç maç iyi oynadık diye sorsak o bile bir elin parmağını belki geçmeyecek..

Podolski'siz Galatasaray'ın mümkün olduğunu düşünüyorum


Podolski için Çin'den teklif bekleniyor, bu çok net. Başkan'ın da söylemlerinden bu çıkıyor, Muslera veya Sneijder değil konu, tamamen Podolski üzerine yoğunlaşılmış durumda. Çin'de yabancı kontenjanı düşürülmüştü ama etrafa deli gibi saldırmaya devam ediyorlar, hatta son olarak Fernandao için anlaşmaya yaklaştıkları söylenmişti. Fernandao'ya ilgi gösteren Çin kulüplerinden de Podolski için hamle beklemek doğal. Gerçekleşebilir de, olası görüyorum. Podolski de ister bunu.

Burak Yılmaz transferi zamansız ama önemliydi. O şartlarda iyi bir rakam kazanıldı (komisyon ve Trabzonspor'a ödenen bedele rağmen). Önemli bir pazar, bu pazara daha yoğun ilgi gösterilmek zorunda ve bu tarz transferler de piyango niteliğinde. Tabii bu parayı ne ölçüde doğru kullandığınız önemli, mevcut Galatasaray yönetimiyle birlikte iyimser olmak pek mümkün olmuyor.

Ocak ayı transferine geliyoruz ister istemez. 3 milyonluk bir maaş boşluğu var diye biliyorum, bonservis konusunda ise yaz döneminde iyi kazanmamıza rağmen iyi de harcadık, atımlık kurşun olduğunu pek sanmıyorum. Düşünülen isimler de genellikle maliyetsiz ya da bonservisi elinde olan isimler oluyor. Aslında hiç düşünmüyoruz ama en doğru yöntem bence "kiralık". Ocak ayı adına da en ideal olanı.

Ocak ayında çok fazla transfer yapmak iyi değil ama belli başlı eksikler var. Stoper noksan, bence bir orta saha da gerekiyor (özellikle 8 numara). Giden isimlere oranla da başka isimler gündeme girebilir. Şöyle diyeyim, Podolski ayrıldı diyelim, bir bonservis kazandık. Kiralık Vargas ile o yeri doldurmak mümkün. Podolski forvet gibi oynuyor, kanatlarda oynayabileceğini sanmıyorum artık. Sahte 9 Podolski de katkı verdi, özellikle kanatlara açtığı alanlarla. Vargas'la da bu devam ettirilir, önemli bir rakamda cebinizde kalabilir. 

Podolski'siz Galatasaray'ın mümkün olduğunu düşünüyorum, şu an yıldızlar içerisinde hem para kazanmak anlamında, hem de yerini doldurmak anlamında en makul isim. Kalması durumunda da katkı verir, ayrı konu ama Ocak ayında hareket etmenin de en önemli yolu böyle bir satış, biraz da mecburi. FFP el kol bağladı, rahat hareket etmek imkansız ama şampiyonluk hedefi derken transfer de şart..

Kaan Ayhan & Galatasaray, Düsseldorf'a transferi 500 bin avro'ydu


Bugün gündeme düşmüş, ara transfere veya yaz dönemine yönelik. Galatasaray scoutlarının Kaan Ayhan için rapor hazırladığı ve Galatasaray'ın da girişim yapacağı konuşuluyor. 21 yaşında, geleceği parlak bir isim ama yeni bir isim de değil. Uzun zamandır göz önünde, bildiğimiz, takip ettiğimiz bir futbolcu. 

Fortuna Düsseldorf'a 500 bin avro karşılığında gitti yaz döneminde, neden Almanya 2. Ligi'ne gitti diye sorgulanırken bir anlamda yeniden ayağa kalkışını izliyoruz. Schalke 04'ün ondan umudu büyüktü, çok erken yaşlarda da rotasyona dahil etti, şans verdi ama bir türlü olmadı. Frankfurt'ta da geçtiğimiz sezon kiralıktı, yine tutunamadı. 

Dolayısıyla da soru şu, yeteneği bilinen bir isim ama parlamayı bekleyen. Yaz döneminde neden bu adım atılmadı mesela, yine Almanya'da bir takıma kiralanabilirdi, gelişimini görmek adına. 500 bin avro'luk bir bonservis, imkan da varken adım atılmadı ki Galatasaray adına bana göre bir kayıp. Milli Takım'a girmesi mi beklendi ya da yeniden ayaklanması. Bugün transfer edilmeye kalkılsa 2 - 2.5 milyon avro'luk bonservisleri konuşuyor olacağız ama yine de değecektir, Kaan Ayhan çok büyük bir savunma jokeri.

Sağ bek, stoper ve defansif orta saha. Üç pozisyonda da oynayabilen, altyapısı sağlam, potansiyeli olan, gelişime açık bir isim ki ayağa kalktığı zamanları yaşıyoruz, gelişiyor. Bu transfer için tek sorun Düsseldorf'un transferi çok yeni gerçekleştirmesi olabilir ama bahsettiğim paralara da imkansız bir iş değil. Gerek Ocak ayı gerekse yaz dönemi, hem gençleşme hem de kadro kalitesi anlamında sağlam bir adım olacağını düşünüyorum.

Fatih Terim son maçta defansif orta sahada denedi mesela onu, belli ki kadroya da davet etmeye devam edecek. Forma da giymeye başladı, yükseliyor. Liverpool'lu Emre Can'a benzeyen bir tarz ama Emre Can'ın atılımı ve yükselişi çok daha sağlam oldu, Kaan Ayhan ise şu aşamada çok geride. Galatasaray'a da gelmesi durumunda daha çok stoper izleriz gibi geliyor, Chedjou sonrasının adımları atılıyor sanki. Ayağı temizdir, oyun aklı da gayet iyidir. Stoper konusunda aradığımız bir tarz. Diğer joker özellikleri de cabası, gerçekleşmesini istediğim bir hamle olur..

27 Aralık 2016 Salı

Ahmet Çalık & Galatasaray, bahsedilen rakamlar doğruysa olumsuz değilim


Aylardır gruba birçok stoper yazdım, hemen hemen gündeme gelen her ismi de yazmaya çalıştım. Var yani bir ihtiyaç, ara transferin olmazsa olmazı bir "stoper" hamlesi. Profili de çizmeye çalıştım, herkes de benimle aynı fikirdedir diye düşünüyorum. Sol stoper dedik ama daha çok lider özellikli, tecrübesi yüksek, savunmayı yükseltebilecek bir isim üzerinde durulabilir diye düşünüyordum. Sonra işin içine hava hakimiyeti de girdi, Serdar Aziz'in sakatlığı derken 1 değil de 2 stopere gitmeliydi bu iş ama Chedjou'yu takımda tutma fikri (mecburen) belirdi, bir de yeni stoper adımı bekliyoruz.

Gençlerbirliği'nde ilginç işler oluyor, pek anlam veremediğim. Evet, yabancı kontenjanı yükseldi ve yerlilerin fiyatının azalmasını bekliyorduk ama bu azalma da biraz anormal sanki. İrfan Can Kahveci transferi gibi, 1.7 milyon avro'ya gitti Başakşehir'e, hiç tahmin etmezdim. Ahmet Çalık için de 1.5 milyon avro'luk bir rakam konuşuluyor, yine çok anlamlandıramadığım bir rakam. İlhan Cavcav'dan bahsediyoruz ama Gençlerbirliği'nin evladı diyebileceğimiz ve geleceğini oluşturan bu gençleri için (geçmişle kıyasla) makul rakamlar konuşuluyor.

Eğer rakamlar bahsedilen ölçüdeyse de Ahmet Çalık transferine olumsuz bakmam. Aranan profil mi, bence değil. Alternatif olabilecek bir isim, stoper kadrosunda tutarsınız ama "al forma senin" demek biraz düşündürür. Serdar Aziz & Ahmet Çalık tandemini hayal edin mesela, Fenerbahçe'ye bakınca Kjaer & Skrtel oynuyor. Öncelikli ihtiyacın lider stoper olduğunu düşünüyorum, o lider stoperin yanında iyi performans gösterebilecek, gelişebilecek isimler aslında bu ikili.

Ama olumsuz bakmıyorum işte, bahsedilen fiyatların doğru olması durumunda tabii. Yabancı kontenjanı ne olursa olsun, kaliteli yerliye her zaman ihtiyaç var ve temeli de oluşturan isimler onlar oluyor. Tansu Gürsel'in lafıdır bu ki ben de sonuna kadar katılıyorum. Böyle bir fırsat varsa da eğer değerlendirmek lazım, çok da sağlıksız bir adım olmaz bu. Milli Takım'a yükselmiş ve şu an 22 yaşında olmasına rağmen 3 yıldır neredeyse her maç 11 oynayan, Süper Lig'de önemli bir tecrübe kazandı.

Havadan iyi, mücadelesi yüksek bir isim. Bir noktada Emre Güngör katkısı bekleyeceğiz. Hatırlayın, Song Afrika Kupası'na gittiğinde takıma katılmış ve o şampiyonlukta önemli bir rol oynamıştı. Ahmet Çalık'tan da beklenti bu olur ama ihtiyaç duyulan asıl profil değil ve lider bir stoper alınmadan da çok zor..

Galatasaray'ın guard günlüğünde yeni bir sayfa, Bruno Fitipaldo

Sezonun en büyük kaosları bu noktada yaşandı, maalesef guard noktasında beklediğini alamadı Ergin Ataman ve bu süreçte Sinan Güler, Blake Schilb gibi isimlere yüklenen yüz çok arttı. Gerçek bir oyun kurucunuz olmadan da ilerlemek imkansız, Dentmon ve Russ Smith hayal kırıklıklarının acısını çok yaşadık ama Bruno Fitipaldo transferiyle birlikte yeni bir sayfa açılmak isteniyor. Sürpriz bir adım, kimse beklemiyordu ve bir çırpıda oyuncuyu tanıyan isim de az aslında. Ben de Eren Akın'a sordum, bu transferi en iyi anlatabilecek isimlerden biri..


Sürpriz bir adım gibi görülüyor, konuşulan bir isim değildi Bruno Fitipaldo. Çok da bilinen bir isim değil gibi, bu transferde senin izlenimin ne yönde?

Eren Akın: Daha önce hiç isminin geçmemesinden dolayı bir nebze sürpriz oldu tabii herkese. Fakat Avrupa'da oyuncu piyasasının darlığını göz önüne aldığımızda bu tip çok da göz önünde olmayan bir oyuncunun gelişi sürpriz olmaktan çıkıyor. Gerçekten gelme ihtimali olan oyuncuların sayısı mevcut dönemde bir elin parmakları kadar dahi değildi çünkü.

Bruno Fitipaldo'yu birçok kişi gibi ben de ismi ortaya çıkana dek hiç izlememiştim. Sonrasında da izlediğim kısım ciddi büyüklükte örnek teşkil etmese de, gözüme çarpanları paylaşayım. Bruno Fitipaldo'yu izlediğimde ilk dikkatimi çeken şey oyunu forse eden bir guard tipi olmayışı. Setleri domine etmiyor, akan set içerisinde topu çok elinde tutmayıp tempoyu düşürmeden setin yüksek tempoda oynanmasını sağlıyor. Bu bizim için değerli çünkü zaten eldeki kadronun çoğunluğu topsuz oyunu zayıf forvetler, onları daha çabuk topla buluşturmak o açıdan önemli. İyi bir p&r oynatıcısı; devrilen uzunu veya yardım geldiğinde forvetteki şutörü bulma konusunda sıkıntı çekmeyecek kadar iyi bir pasör. Şutu gerçekten üst düzey, Legabasket Serie A'da %43 gibi bir oranla maç başına 2,4 üç sayılık isabeti buluyor, bu şutları penetre üzerinden de sokabiliyor. Potaya gidebiliyor, potaya gidişleri daha çok bitirmek için değil pozisyon hazırlamak için yapıyor.

Hücumda gerçekten işimize yarayacak şeyler katacak fakat savunmada aradıklarımızı ortaya koyabileceğinden emin değilim. 1.83'lük boyuyla Euroleague seviyesinde fiziksel defektlerini kapatmak eldeki malzemeyle kolay olmayacak. Savunma fundamentalı da üst düzey gelmedi, izlediğim kısımlar o konuda bana pek ışık vermedi. Aradığımız saha içi lideri profilinde olduğunu söylemek de zor izlediğim kadarıyla. Üstelik çıkacağı BSL ve Euroleague seviyesi Legabasket Serie A seviyesinden çok daha üst düzey, uyum sağlayabilecek mi göreceğiz. Riskli bir hamle olduğu kesin, fakat piyasa bu haldeyken garanti bir seçenek ihtimali zaten mümkün değildi.

Guard noktasında bir hayal kırıklığı yaşandığı kesin, bunu Ergin Ataman da söylüyor ki hatayı yaratan da kendisi. Russ Smith & Dentmon konusunda ne düşündü ki bu isimler transfer edildi ve sezon içerisinde de bu isimler üzerinde doğru hareket edildi mi?

Eren Akın: Yaz boyunca çok uzun uzun tartışılan bir konuydu bu zaten. Eldeki malzemelere bakarak Dentmon'ın bu takıma son derece uyumsuz olduğu aşikardı. Onu savunmada açıklarını kapatabileceğiniz, hücumda neredeyse bütün sorumluluğu verecek bir beşte kullanmanız gerekiyor fakat bu eldeki Galatasaray kadrosunda mümkün değildi. Nitekim o da istediği rolü bir türlü alamadı. Russ Smith olayı ise bambaşka bir durum. Kağıt üstünde verim verdiği takdirde hücumdaki boşlukların kendi payına düşen kısmını dolduracaktı fakat ne kafaca buralara hazır, ne de yeterlilik olarak buraların oyuncusu değil şu haliyle.

Sezon içerisinde bu ikilinin yönetimiyse bambaşka bir konuydu. Her iki oyuncuya da doğru şekilde yaklaşılmadı. Maçlardan sonra oyuncular suçlandı, tepkiler onların üzerine çekildi. Sonra kadro dışı mevzusunu hepimiz biliyoruz zaten. Russ Smith'in ilk Avrupa deneyimiydi, oldukça da ham göründüğünü ilk maçından beri farkettik, fakat ona karşı yapıcı olmak yerine yıpratıcı oldu Ergin Ataman. Kazanmaya çalışmak yerine suçladı. Nitekim ilişkiler de çok çabuk koptu zaten. Justin Dentmon ise bu kadronun oyuncusu değildi, istediği rolü bir türlü elde edemedi ve ne o mutlu olabildi, ne de bir Olympiacos maçı dışında staffı mutlu edebildi. Oyuncularda da elbette hatalar söz konusuydu fakat bu iki isimde fatura Ergin Ataman'a çıkar.

Peki Galatasaray'ın tüm ihtiyacını gidebilir mi Fitipaldo? Transfer konusu bir guard hamlesiyle mi kapanır yoksa ne gibi hamleler bekliyorsun? Ayrıca hamle gerekli midir, sezon özelinde hedefler ne olacak?

Eren Akın: Şu an elde düzenli katkı verebilecek sağlıklı oyuncu sayısı çok azalmış vaziyette. Daye dönüyor fakat Emir sakat, Vlado sakat. Rotasyon çok fazla daralmış durumda. Bu Ergin hocanın verim aldığı bir durum olsa da bu kadar sıkışık fikstür içinde oyuncuların bu tempoyu kaldırması imkansız. Bruno Fitipaldo'nun da buna yeteceğini düşünmek hayalcilik olur. Hocanın bir transfer daha istediğini biliyoruz. O da muhtemelen Euroleague ikinci yarısının ilk haftasına hazır olacaktır ama oyun kurucu transferi çok daha elzem olduğu için ilk olarak o transfer yapıldı. Toparlayacak olursak en az bir hamle daha göreceğiz önümüzdeki günlerde ki ben de bunun gerekli olduğunu düşünüyorum.

26 Aralık 2016 Pazartesi

Konuşulması gereken isimlerden biri de Nigel De Jong


Konuşulması gereken isimlerden biri olduğunu düşünüyorum. Tolga Ciğerci sonrası bir sıkıntı bekleniyordu çünkü, Tolga Ciğerci sezona müthiş girmiş ve takımın da en iyi isimlerinden biri olmuştu. Nigel De Jong'la da farklı tarzlar, Tolga Ciğerci olmadığında ne olur derken, hatta Nigel De Jong doğru transfer miydi noktasına yaklaşmışken Nigel De Jong'un kendi kalitesini ve farkını yansıtması beni çok mutlu etti.

Beklentim var çünkü, iddialı bir isim. Eski De Jong değil, yıllar ilerliyor ama tecrübesi ve kalitesi sabit, özellikle de ülkemiz şartlarında. ABD'e gidişi bir düşüş gibi görünebilir ama dönüşü de hala hayatta olduğunun göstergesiydi. Melo sonrasında da bir agresiflik sorunu vardı, o boşluk dolmadı ve farklı bir tarza yöneldik. Gerekliydi böyle bir adım, Nigel De Jong hamlesi bu noktada da transferin son günleri açısından iyi iş. Bonservis ödemedik çünkü, o günlerde daha iyisini bulabilmenin de güç olduğunu düşünüyorum.

Tolga Ciğerci ve Nigel De Jong farklı tarzlar. 4-3-3 içerisinde bu ikili iyi bir tamamlayıcı ama 4-2-3-1 içerisinde bu ikili bir arada olmaz, Tolga Ciğerci'den bir 8 numara doğmaz. Selçuk İnan'a muhtacız ki ona bir alternatif yaratmak gerekiyordu, onu da gerçekleştirmek zor duruyor. Bu yüzden de elimizde olan bu iki ismi de Selçuk İnan eksenli değerlendirmek gerekecek.

Tolga Ciğerci tempo yaratan bir futbolcu, Nigel De Jong ise agresiflik noktasında önemli bir isim. Tolga Ciğerci uzun süredir sakat, Nigel De Jong'un varlığında da Tolga Ciğerci'yi o kadar aramadık. Selçuk İnan daha fazla sorumluluk alır oldu, kendisini öne attı. Felsefe devam ediyor, pas yapıyoruz ve topa sahibiz, bu noktada da Nigel De Jong sırıtmadı, sistem devam ediyor. Tolga Ciğerci'nin pas yüzdesi de çok öne çıkardı ama Nigel De Jong asla bir tahta bacak değil, onunla da bu oyun gayet iyi oynanabiliyor.

Sneijder'in de yükselmesinde onun sahada olmasının farkı var bence, mutlaka etki etti. Rakip yarı sahaya daha çok yaklaştı ve kendi farkını burada yaratıyor. Geriden top çıkarma noktasında Nigel De Jong yine iyi bir isim, Sneijder de rahatladı bu noktada. Ayrıca çok daha sert ve agresifiz, rakibin orta sahada elini kolunu sallaması biraz daha zorlaştı ki savunma anlamında iyi noktada olmamamıza rağmen. Nigel De Jong en azından elinden geleni yapıyor.

Parçalıyı gördüğümüzde Hagi dememek mümkün mü?


Nostalji seviyorum, nostaljisinin delisiyim. Özellikle de benim jenerasyonum için konuşuyorum, 96 - 2000 arasını yaşayanlar için, daha doğrusu Hagi diyelim. Bank Ekspres reklamlı forma mesela, Hagi formasıdır o, gördüğümde ilk hatırladığım isimdir. Diğer retro formalar da güzel ve bu konuda çalışılmaya başladığını görmekte. 100. yıl formasının da geleceği söylendi, bunlar dışında da akla gelen birçok nostaljik forma var, zamanla onlar da görürüz. Süper Kupa ve Uefa Kupası'nın da retro hali çıkmış, beğenmiştim ama tam anlamıyla retro sayılamazdı, o anı yüzde 100 yansıtmadığı için. Bu formalar ise reklamına kadar aynı, tam anlamıyla bir retro. Hagi forması demişken, şöyle paylaşayım ve olayı tam anlamıyla görmüş olalım..

Galatasaray formasıyla ligde en çok asist yaptığı sezon, üstelik 14 maçtan


Sezon başında, hatta uzun bir dönem Sneijder'i eleştirdim. Beklenti büyük, en iyisini vermesi gereken isim o, çünkü en iyisi de o. 4-2-3-1 oynuyoruz, bu formasyonun aklı Sneijder ama biz onu daha çok tabeladan uzak kalmasıyla, şut sayısının azalması, gol noktasında fazla bulunmamasıyla eleştirdik. Hatırlayın ısı haritalarını, sola yatkın, fazla sorumluluk almayan bir Sneijder.

Son haftalarda görüntü değişti ama, Sneijder yükseliyor. Birçok sorun var, teknik direktörden başlarız, oynanan futbola geliriz. Geçenlerde yazdım, bu takımın başarı olması saha içinde bazı "baba" diye tabir edeceğim isimlerin performansı ile alakalı. Sneijder en başta gelir, o da son haftalarda fazlasıyla istekli, isteği de takımın futbolunu çok fazla öne atıyor.

Çok basit, rakip yarı sahaya yakın oynamak zorunda. Oysa defansa kadar gelip top almasıyla, bir sol kanat edasıyla oynamasıyla eleştiriyorduk onu. Sola kayar, o mesele değil de rakip yarı sahaya daha yakın oynamak zorunda. Böyle oynuyor son haftalarda ve gol & asist noktasında takımı taşıyan isim oldu. Rakip yarı alanda top onun ayağına değmeye başlayınca Galatasaray'ın hücum organizasyonları gelişmeye başladı, toparladı. Yine sorun var ama en azından bir akıl da var, Bruma'nın bireysel performansları yine önemli ama bu takımın odak noktası Sneijder.

Sneijder'in kilit paslarını seviyorum, yarattığı en büyük fark da bu. Hücumda akıl dediğim nokta, organizasyonlar böyle başlıyor. Öyle bir ters top çıkarıyor ki rakibin buna yapabileceği bir şey yok, özellikle Bruma ve Podolski gibi isimler bunu iyi okuyor. Alanyaspor maçı zirveydi mesela, 1 gol 3 asist. Eren Derdiyok'un da duvar işlevini iyi kullandığını düşünüyorum ve haliyle de ortaya 5 gol çıkıyor, Galatasaray hücumunun en keyif verdiği günlerden biri. Özellikle de 2. yarısıyla.

Asist noktasına takıldım aslında, Sneijder bu konuda Galatasaray formasıyla en verimli dönemini yaşıyor. Lig performansını ele aldım ve ortaya çıkan sonuç şu;

2016 - 2017 / 14 maç 8 asist
2015 - 2016 / 25 maç 7 asist
2014 - 2015 / 31 maç 2 asist
2013 - 2014 / 28 maç 7 asist
2012 - 2013 / 12 maç 0 asist

Asist noktasında en verimli sezonu, üstelik 14 maçta bunu başardı. Son haftalarda da bu noktada çok daha yükselmiş durumda. Gol rakamı geçen sezonlara göre daha düşük ama takımı oynatma noktasında ne kadar eleştirilse dahi o var, son haftalarda ise zaten bu tartışılmaz. Şu an da ligin en çok asist yapan ismi durumunda..

25 Aralık 2016 Pazar

Sneijder "Sneijder" olduğunu hatırladığında, Galatasaray 5-1 Alanyaspor


De Jong'dan katkı alıyoruz, ciddi anlamda. Tolga Ciğerci'yi temposu ve pas yüzdesiyle ön plana çıkarıyorduk ama orta sahanın istediği bir sertlik, agresiflik düzeyi vardı. Rakibi ısırma, rahatsız etme noktasında pasif kalıyorduk ki De Nong'la bu agresiflik düzeyinin doğru noktaya çekildiğini düşünüyorum. Orta sahamız yine yetersiz, oraya mutlaka transfer gerekecek. Özellikle de Selçuk İnan'ın alternatifsiz olması sıkıntı, De Jong & Tolga Ciğerci ideal bir ikili değil. Hamit Altıntop'un da temposunun 15-20 dakikayla sınırlı kaldığını düşünerek.

Bu bir artı ama en önemli artı Sneijder noktasında. Daha önce de yazmıştım Selçuk İnan'ı da dahil ederek, bu adamların isteği kadar şampiyonluk şansımız var diye. Selçuk İnan'ı ilk 45'de çok kötü bulmadım, ceza sahasına sürpriz girişleri oldu, gol aradı ki ondan özlediğimiz görüntü. Sneijder ise çok daha farklı, isminin Sneijder olduğunun farkına vardı, aldığı sorumluluğun tarifi yok. Bu da rakamlara dönüştü ve hem atıyor hem attırıyor. Alanyaspor karşısında ise sunduğu şeyin adı resitaldir, çok büyük oynadı ve farkın başlıca nedeniydi.

İlk yarıda görüntü çok sağlıklı değildi aslında, rakip ceza sahasının etrafında Sneijder'in değmediği her pozisyonun çok kolay kaybolduğunu, hatta pozisyona dönüşemediğini gördük. Sneijder, rakip yarı sahada bir anda pozisyonu yaratıyor, attığı ters topların etkisi çok büyük. Bunu da yapması için rakip yarı sahada kalması lazımdı, kendi yarı sahasından top çıkarmadan. Galatasaray'ın son haftalardaki artısı da bu işte, Sneijder'i önde kullanarak. O önde oynadığında da fark ortada, son haftalarda atılan her golün hemen hemen tüm imzası onda.

Savunma sorunlu, savunamıyoruz. Yine bir kafa golü yedik, maalesef yediğimiz gollerin yüzde 70'i de kafayla. Beklerin savunma performansını tartışmıyorum bile, rakip rahat ortalıyor ama ceza sahası içinde bir etkimiz yok, rahat vuruyorlar. Chedjou ile de bu böyle, Semih Kaya ile çok daha zirve noktada. Zamanlamayı bilmiyor, her hava topuna çıktığında ya da çıkamadığında siz de görüyorsunuz. Serdar Aziz için mevcut stoperler arasında en iyisi deme nedenim bu, en azından o kadar rahat vurdurmuyor, bir sertliği var ama onu da uzun süre kaybettik. Bu işi çözmek gerekiyor, Alanyaspor karşısında kazanıyorsun ama büyük maçlar sorun. Bursaspor'u yenebildin bir tek, yukarıya oynayan takımları düşünürsek.

Hücum organizasyonu noktasında yükseliyoruz, orası kesin. Sneijder'in rakip yarı sahaya daha yakın oynaması ve hücumun odak noktası olması bunda etken. Podolski'yle bence daha etkiliyiz ama Eren Derdiyok'un da bugün iyi iş çıkardığını düşünüyorum. Rakip savunmayı bozdu, boğuştu, duvar noktasında fazlasıyla iyiydi ve uzun bir aradan sonra golle de buluştu. Sneijder bugün öyle oynadı ki belki herkesi hayata döndürdü, istediği her adama gol attırdı. Eren Derdiyok ve Josue'nin gol atması önemliydi, ayağa kalkmalılar.

Böyle bir görüntüye ihtiyaç vardı, gol noktasında sorun yaşanıyordu ama belki de sezonun patlama anı oldu. Durum da Riekerink'e rağmen hiç kötü değil, liderin 3 puan gerisindeyiz sadece. Yukarıda da dediğim gibi, bu takımın "babaları" ne kadar isterse o kadar şansımız olacak. Sneijder yükseldi, Selçuk İnan istiyor, Podolski sakatlanmadan önce istiyordu. De Jong bir sertlik kattı, Tolga Ciğerci dönecek derken ligin 2. yarısına iyi girmek mümkün. İlk yarıyı böyle bitirmek güzel..

Martín Cáceres & Galatasaray, profil doğru ama sakatlık geçmişine kim kefil olur?


Beklediğim, şaşırmadığım bir haber. Mutlaka gündeme girecekti, gündeme gelmemiş olması sürpriz olacaktı. Hatta şöyle arttırayım, Galatasaray'ın da Caceres ile anlaştığını düşünüyorum. Uğraştıkları, gündemde olan daha iddialı isimler mutlaka vardır, bakıyorlardır ama bonservisle isim almak zor. Ffp kaynaklı transfer yapmak zor hatta, bu yüzden de Caceres'in serbest olması onu cazip kılıyordur.

Tarz anlamında tam aradığımız isim aslında, Caceres'in kalitesiyle alakalı asla kuşkum yok. Lider stoper diyoruz, savunma hattına liderlik yapacak, Ujfalusi'nin verdiğini verebilecek. Ujfalusi & Semih Kaya'yı hatırlayın, sonra da Ujfalusi'siz günleri. Sert bir isim olmalı, havadan sorun var derken Caceres gerçekten profil anlamda doğru isim. Sol stoper konusu var ki Caceres bir savunma jokeri. Sol bek oynamışlığı da var, sol stoperi de rahat oynar, sağ beke can verir gibi çok önemli artıları var.

Buraya kadar iyi güzel de sorun başka, maalesef sakatlık geçmişi öyle kabarık ki. Geçen sezon bu sakatlık olayı yüzünden sadece 6 maç oynadı, içinde bulunduğumuz sezonda ise herhangi bir takımla anlaşmadı. Ekim ayına doğru döneceği söyleniyordu, sakatlığı geçmiştir ama maç eksiği çok büyük ve yeniden sakatlanmayacağının garantisi yok. Subotic için yazdıklarımın çok daha üzerinde bir durum bu, Caceres'in sakatlık profili onunla da kıyaslanmaz. 

Çok önemli bir kariyer ve kariyerinde de çok büyük takımlar var. Barcelona, Sevilla, Juventus hattı üzerinde ilerliyor yıllardır, sakatlık geçmişine rağmen üstelik. Son 3-4 sezonu böyle geçti, son sakatlığı 245 gün sürdü mesela, 1-2 ay olmadığı sakatlıklar da var. İyi araştırmak lazım ama sakatlık konusunda zaten sabıkalıyız, onun üzerine Caceres'in yokluğu büyük handikap olur.

Şu denenir belki ama kabul edeceğini sanmıyorum, mutlaka talip bulur çünkü, piyasası var. Önemli bir kariyer ve tecrübeye sahip. Sezon sonuna kadar imzalanır, sezon sonu için opsiyon konulur. O arada da duruma bakılır, böyle bir kumar çok fazla hasarlı olmaz. 29 yaşında, silip atılacak bir durum da yok ama bunu kabul etmez, garanti bir kontrata oynar ki Galatasaray'a da önerilmesi bu yüzden zaten.

İşin özü ise şu, Galatasaray'ın bir stopere ihtiyacı var. Lider bir profil bulmak zorunda ama iş öyle noktaya gidiyor ki Nigel De Jong'u stoper olarak izlemeye başlayabiliriz. Bu zorunluluğu yaşamak istemem. Serdar Aziz için sezonu kapattı denilirken geri dönüş ışığı yandı, ameliyat olmayacak ve 6-8 haftalık bir tedavisi var. Alınabilecek stoperi de Serdar Aziz'le ne yapar üzerinden düşünmek lazım, Caceres profil olarak doğru ama sakatlık geçmişiyle çok büyük bir handikaptır.

22 Aralık 2016 Perşembe

Seyreyle maziyi #19; Rijkaard & Lincoln, nasıl olurdu bu ilişki


Daha önce de yazmıştım, Lincoln'e büyük haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Galatasaray'da 10 numaranın hakkını en iyi dolduran isimlerden biriydi ama bu görmezden gelindi, saha dışına çok odaklandık ama saha dışında da Lincoln'den kaynaklı büyük sıkıntı yaşanmadı bence. Lincoln küstürüldü, mutsuz kılındı ve yaşanan ne olduysa oldu. Skibbe'nin gidip Bülent Korkmaz'ın takımın başına gelme süreci, sanırım çoğu şeyin açıklaması bu yönde. 

Lincoln'ün Galatasaray'da yakaladığı rakamları hatırlamak isteyen olursa diye paylaşıyorum;

Biraz beyin fırtınası yapalım dedim, ya böyle olsaydı gibisinden. Aslında bundan farklı bir yazı dizisi de çıkarmış ama seyreyle maziye sekmesinde değiniriz bu tarz konulara. Şunu düşündüm, Lincoln'le alakalı çok büyük sorunlar yaşanmamış olsa ve Rijkaard takımın başına geldiğinde Lincoln'le devam edilebilme imkanı olsa. Acaba ne olurdu, ne değişirdi. Rijkaard'ın Lincoln'e bakış açısı ne ölçüde olurdu, bunu konuşmak isterim.

Lincoln yönetilmesi kolay bir isim değil ama formanın hakkını veren, 10 numaranın altını dolduran bir isimdi. Gördüğüm en büyük yeteneklerden, izlemekten keyif aldığım futbolculardandı. Rijkaard severdi yetenekli adamları, o dönem orta sahada yaşadığımız yetenek sorununu da düşündüğümüzde. Mustafa Sarp, Barış Özbek ve Ayhan Akman ekseninde Rijkaard'ın 4-3-3'ünü oynamayı denedik, ya Lincoln olsa ne değişirdi?

İlk soru şu, 4-3-3'ün orta sahasında Lincoln olur muydu? Yani forvetin arkasında değil, biraz daha orta sahanın içinde. O pozisyonda oynadığını pek hatırlamıyorum, kanatlarda kullanıldığı oldu ama orta sahanın ortasında 8 numara misali oynadığına pek denk gelmedim. Evrilebilirdi, Rijkaard'ın ilk etapta Arda Turan üzerinde böyle bir düşüncesi oldu. Elano transfer edilene kadar bu pozisyonda kulalnıldı ve başarılıydı da, Elano'yla birlikte bazı düzenler yıkıldı. 4-3-3 adına ideal bir isim Elano, sağ iç orta saha diyeceğimiz bir isim ama Elano geldikten sonra Arda Turan'ı yeniden kanatlara attı Rijkaard.

Kanatlarda düşünürdü yüksek ihtimal, oyunu da biraz kanatlardan kurmaya yönelik ve orta saha özellikli bir kanat kullanabilmek adına. Kanat rotasyonu da o kadar derin değildi, Lincoln bu konuda büyük bir yetenek katardı. Lincoln, Kewell ve Baros üçgenini düşünün, Skibbe döneminde Arda Turan'ı da ekleyerek harika bir 4-2-3-1 vardı. 4-3-3 içerisinde de birbirini tanıyan ve müthiş uyumu olan bu isimlerle birlikte mükemmel bir hücum izleyebilirdik.

Lincoln konusuna değindik, peki neden olmadı sorusuna gelirsek. 2009-2010 sezonunu erken açmak durumdaydık, Avrupa Ligi ön elemeleri bizim adımıza erken başladı. Lincoln gelmedi, gelmek istemedi, çünkü küstürüldü. Kovulur gibi uğurlandı, geri dönmedi, sanmıyorum ki geri döndürülmek için bir çaba gösterilsin. Kafalarda zaten 10 numaranın Arda Turan'a verilmesi vardı, bu da kampın ilk günlerinde gerçekleşti. Almanya kampıydı galiba, Lincoln kampa geldiğinde de içeri alınmadı. Rijkaard'la herhangi bir görüşme yaptıklarını sanmıyorum, acaba Rijkaard bu konuda ne düşünürdü.

İlk etapta haberler vardı, Lincoln'ü takımda tutmak istiyor gibisinden. Kamp başladığında Lincoln'ün takıma katılmamış olmasını da utanç verici olarak nitelendirmişti ama görüşme fırsatı bulamadığını da belirttiğini hatırlıyorum. Yönetimden kaynaklı bir durum, Lincoln'ü istemediler ve gönderdiler. İyi bir birliktelik oluşabilirdi, izleyemedik..

İmkan varsa Avrupa'ya gitmesini isterim, Emre Çolak'ın 25 yaşında gelişimini izliyoruz


İlhan Cavcav'ın İrfan Can Kahveci için söylediği bonservis bedelinin ardından konuşulmaya başlandı. 2 milyon avro ve sonraki satıştan yüzde 15 istediklerini söylemişler, makul bir rakam. 21 yaşında, potansiyeli yüksek bir arkadaşımız. Yabancı kontenjanının gelişmesinin etkileri belki de, umarım böyle devam eder. Bu rakamı da görünce herkesin kafasında "gelsin" yorumu doğmuş oluyor. Önü açık, fazlasıyla yetenekli bir 10 numara. Geliştirici bir teknik adamın elinde de daha büyük bir aşama kaydedebilir. Fenerbahçe alır diye düşünüyorum ben, ihtiyaçları da var. Şu ortamda Galatasaray'da yerler kendisini, kulübeye mahkum kalır ki bunu istemem. Josue oturacağına İrfan Can Kahveci otursun düşüncesi de bana göre hatalı. Bugün için yorumum bu tabii, yarın ne olur bilemiyorum, iyi bir teknik direktörümüz olur ve yeniden yapılanma sürecinde elbette etkili bir adım olurdu. Emre Çolak'ı izliyoruz aslında, Türkiye'de beklenen gelişimin uzağında kaldı ama yeteneği de her zaman bilinen bir isim. Deportivo'da harikalar yaratıyor, yaşı da 25. Potansiyeli kıyası yapmıyorum ama bu tarz futbolcuların imkanı varsa yolu bu olmalı. Çağlar Söyüncü de bir örnek, İrfan Can Kahveci de olabilir. Bu rakam Avrupa kulüpleri açısından da makul, böyle bir imkanı varsa kaçırmasını istemem. Türkiye'de kapılar her zaman açık ama futbolunu ilerletmesi adına Avrupa'da görmek isterim. İyi bir isim, çok daha iyisi de olabilir. 10 numara oynar, orta sahanın ortasında oynar, sol tarafa çekebilirsiniz. Oyun aklı, yeteneği yüksek bir futbolcu. Gençlerbirliği'nde de uzun zamandır oynuyor, önemli aşama kaydetti, Milli Takım'a kadar da yükseldi. Yukarıda da dediğim gibi, Fenerbahçe alacak bence, ihtiyaçları var, o pozisyonda önemli bir boşlukları var..

21 Aralık 2016 Çarşamba

Kazanmak adına oyuna dahil ettiğin isim Sneijder, Galatasaray 2-1 Tuzlaspor


Erzincanspor maçının mazereti zorlu şartlardı dedik, o şartlar dahilinde futbol konuşulmazdı, eyvallah. Elazığspor maçı vardı hatırlar mısınız, yine böyle as kadroya fazlasıyla yakın bir karşılaşma. 1-1 bitmişti, son 30 dakikada büyük baskı yediğimiz bir maç. Tuzlaspor maçına bakıyorum, görüntü hemen hemen aynı. Bu durumda bireysel performansları mı konuşayım yoksa bu isimlerin başında olmayan teknik direktörü mü.

Tuzlaspor maçını kazanmak adına oyuna sonradan dahil ettiğin isim Sneijder, Bruma'yı da 90 dakika sahada tutmak zorunda kalıyorsun. Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum budur işte, şu maçı rahat kazanırız diyebileceğiniz bir maç yok, rakip kim olursa olsun. Geçen sezon felaketti ama bir hücum kültürü vardı, atıyordu yani Galatasaray. Hücum nasıl oluyor da böylesine düşüyor, unutuluyor ben bir tanım bulamıyorum.

Bu tarz maçları rahat kazanman gerekiyor, zorlanmadan. Oynayan isimler de as futbolcular, genç isimlerin yüzüne ancak zorlu zeminlerde bakıyorsun, felsefen demek ki rahat kazanmak. Bu maçlarda bile futbol oynayamadığını görmek üzücü. Yediğin gol ofsayttı noktasına girmiyorum, 1-0'ı çok zoraki bulduk ve maçın da 1-1'e bir şekilde geleceğine hemen hemen herkes emindi, geldi de. Son dakikalarda Semih Kaya yine seni kurtardı, aldı penaltıyı ve 2-1 öne geçtin bir şekilde. Kalan +4 dakikada bile baskı yiyorsun, rakip 2-2'yi zorluyor. Biz neyi konuşuyoruz ki, onu da bilmiyorum.

Josue ve Cavanda konusunda hayal kırıklığı yaşıyorum. Herkes bu hayal kırıklığını yaşıyor ama ben çok daha fazlasını yaşıyorum. Beklentim vardı, twitter ve blog'da da çok değindim. Maliyetsiz, iyi alternatifler gözüyle baktım ama buldukları tüm şansı kötü değerlendirdiler. Tuzlaspor karşısında yine bakıyorum, olmuyor, olacak gibi de durmuyor.

Rakip ceza sahası etrafında son pas noktasındayım bugün, bütün tercihler hataydı. Son pas noktasında öyle hatalar yapıldı ki pozisyona girmekte zorlanıldı. Top yine sizde, pas yapıyorsunuz ama çok fazla top kaybı oldu, Tuzlaspor da defansın arkasına iyi sarktı, tehlike yarattılar (ofsaytla karışık). Eren Derdiyok duvar olamadı, Josue'nin tüm tercihleri hata, sağda bir etki yok (gol oradan gelmesine rağmen), sadece Bruma. Tüm sezon olduğu gibi yine Bruma. Sneijder'i de oyunu kurtarsın diye oyuna almamız var bir de, Hamit Altıntop'u 11'de oynatıp Birhan Vatansever'i görmeme noktasında ise konuşmaya bile gerek yok..

Ara transfere doğru, gündemi toparlayalım


Gündemi toparlamak lazım, ara transfer öncesinde bazı haberler var. Serdar Aziz sakatlığının tüm planları bozabileceğini söylemiştim, öyle de oldu. Chedjou gidecekti mesela, şu an kalma ihtimali doğdu. Ama Ocak ayında Afrika Kupası'na gidecek ve en iyi ihtimalle 3-4 maç yine olmayacak. Bir stoper alınacaktır, kiralık bir isim bekliyorum ve Ranocchia bence en yakın aday. Korkum şu, Chedjou'nun gidişiyle bir maaş boşluğu olacaktı, bu kaybedildi. Umarım düşünülen kanat forvet hamlesine engel olmaz bu durum. Vargas'ın önemli bir hamle olabileceğini düşünüyorum.

Sidiki Maiga'yı hatırlarsınız, geçtiğimiz günlerde İstanbul'a gelmiş ve U21 takımıyla idmanlara çıkmaya başlamıştı. Potansiyelli bir arkadaşımız, Porto da istiyordu ama şartları uymamıştı. Bu noktada da Galatasaray'ın bu topa girmesi sürpriz oldu ama güzel de oldu. Kanat ve forvet olarak oynayabiliyor, yaşı 17 ve potansiyeli yüksek. İdmanlarda da büyük fark yaratmış, çok beğenilmiş. Kendisiyle sözleşme imzalanacak, devre arası kampında da A takımla idmanlara çıkacak. Orada daha yakından izleme şansı buluruz, umarım büyük bir gelişim gösterir ve bu tarz hamlelerin önü açılır. Bu yönetimden beklemeyeceğim bir akıl.

Devre arasında çok fazla hamle yapılma ihtimali zaten yok, olmamalı da. Ocak ayında çok fazla transfer yapmanın bir artısını bugüne kadar görmedim. Galatasaray'ın da öncelikli ihtiyaç duyduğu pozisyonların stoper ve kanat/forvet olduğunu düşünüyorum. Keşke bir sol bek, orta saha da alınsa ama imkansız, şartlar el vermez. Sürpriz bir ayrılık ihtimali de pek görünmüyor, bu yüzden de transfer konusunda beklentiyi çok yüksek tutmamak lazım.

Şöyle bir durum var, iyi mi kötü mü bilemedim. Bruma'nın yeni sözleşmeye pek yanaşmadığı söyleniyor, keşke uzatabilsek bu sözleşmeyi. Olası transferde elimizi çok güçlendirirdi bu, şu an 1.5 yıllık sözleşmesi var ve olası bonservisi de düşürüyor. Premier Lig'e gitmek istiyor diye biliyorum, talipleri de var ve sürpriz bir ayrılık ihtimali görünmüyor dedim ama Bruma'nın şok bir şekilde satılmasına da pek şaşırmam, neden de diyemem. Bir yerde olacak, maksimumu kazanmak zorundayız. O da 12-13 milyon avro'yu geçmez diye düşünüyorum, maalesef kalan sözleşme süresi elimizi kolumuzu bağladı. Böyle bir ayrılık durumunda da umarım Maiga ile o yer doldurulmaya kalkmaz, altından kalkamaz çünkü. Yeni bir hamle gerekir.

Serdar Aziz'le de ilgili bir durum var, son olarak onu yazayım. Sezonu kapattığı söyleniyordu ama yurt dışında farklı bir tedavi metodu uygulanacak sanırım, 6-8 hafta arasında da iyileşme ihtimali olduğu söyleniyor. Bu da Mart ayında geri dönebilmesi demek ama zor bir sakatlık yaşadı ve riske gelmeyecek bir durum. Önemli bir yatırım, riske atılmamalı. Erken bir geri dönüş bekliyorum gerçi, bunun için çok çabalayacaktır..

Egemen Korkmaz & Galatasaray, peşin hüküm yorum yapılmasını istemem


Sizlere enteresan gelebilir hatta "hayır" söylemlerini de duyar gibiyim ama benim aklıma yatan bir durum olurdu. Serdar Aziz'in sakatlığı bazı planları bozdu, burası açık. Serdar Aziz'in sakatlığına rağmen Chedjou'nun ayrılacağını düşünüyorum bu arada ve zaten bir stoper takviyesi yapılacaktı. Serdar Aziz'in sakatlığının ardından ise bir stoper daha gerekli diye düşünüyorum. Koray Günter ne şekilde döner muamma, bilmiyoruz. Bu da Galatasaray'ı kısa vadeli bir adıma itmelidir, aklıma da başka bir isim gelmiyor.

Mutlaka iyi bir stoper almak zorundayız, orası açık. Lider özellikli, mümkünse bir sol stoper arıyorduk. Sol stoperi bir kenara bırakıyorum, o lider stoperi yine almalıyız. Serdar Aziz'in sakatlığı sonrasında o tarz bir stoper de gelebilir, özellikle de havadan kötü olduğumuzu düşünürsek uzun bir isim. Ranocchia en yakın görünen isim gibi, bekleyelim görelim. İlk etapta karşı duruyordum ama Serdar Aziz sonrasında ihtiyaç olduğu kesin, şartlar değişti.

Egemen Korkmaz konusuna gelirsek, stoperde oluşan sayısal eksikliği gidermek adına bu hamle düşünülebilir. İyi bir yerli stoper, hatta ülkenin de en iyi yerli stoperlerinden biriydi ama İsviçre 2. Ligi'ne gitmiş olması benim adıma sürprizdi. Fenerbahçe'nin ondan vazgeçmesi de hataydı, kendisini transfer etmeyen takımların da hatalı olduğunu söylemek lazım. Trabzonspor, Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi kariyerleri var, şu takımın evladıdır diyebileceğim bir isim değil. Fazlasıyla profesyonel bir isim, oynar yani, formanın hakkını da verir.

1.5 yıl geçti tabii, İsviçre'de ne durumda bilinmez ama Ocak ayında ayrılma durumu olacak. 34 yaşına geldi, yıllar ilerledi ama tecrübesine kefil olabilirim, kısa vadede düşünülünce de sayısal eksikliği tamamlamak adına önemli diye düşünüyorum. O da sol ayaklı, sol stoper. Hakan Balta'ya da çok güvenemiyorum, onun da sakatlık tehlikesi var, geçmişte yaşadık. Bu şartlarda da bir stoper için daha büyük bir yatırım yapmak imkansız, böyle adımlarla en azından sezon sonuna kadar o boşluğu dindirmenin mümkün.

2005-2006 sezonunu hatırlarsınız, Song'un Afrika Kupası'na gitmesi sonrasında bir stoper açığı doğmuştu ve neredeyse 1 yıl forma giyemeyen Emre Aşık ile anlaşılmıştı. O da aynı yaşlardaydı ve uzun zamandır oynamıyordu ama böyle isimler çalışkan, bir şekilde geri dönüyorlar. O şampiyonluk sezonunda da Song'un yokluğunda 3-4 maç önemli katkı vermişti. Egemen Korkmaz hamlesini de biraz böyle düşünmek istiyorum, peşin hüküm yorum yapılmasını istemem..

20 Aralık 2016 Salı

Son yıllarda gördüğümüz en büyük "spor ahlakı"


Galatasaray adına son yılların en iyi bütçesiyle yola çıkıldı, Ergin Ataman'ın yeni sezon hedefleri adına talep ettiği hemen hemen her şey de gerçek oldu. Maalesef büyük hatalar yapıldı, yaz dönemi yapılan transferler üzerine gerçekleşen hemen hemen tüm eleştirilerin bugünlerde gerçek olduğunu görmek üzücü. Guard konusunda yaşadıklarımız ortada, bugün yeni bir oyun kurucu arıyoruz. Deon Thompson için de bu geçerli, yerine yeni bir uzun alınacak. En az 2-3 hamle demek bu, sezon ortasında köklü değişiklikler anlamına gelecek ki bu da yaz döneminin ne kadar felaket geçtiğini gösterir. Konuştuğumuz şeyler, çok üzerinde durmuyorum. Deon Thompson özelinde yazmak istedim, son yıllarda gördüğümüz "spor ahlakı" en yüksek isimlerden biri. Ergin Ataman'la yıldızları bir türlü barışmadı, nedense Ergin Ataman çok tutmadı onu. Oysa daha iyi katkı alınabilirdi, belki beklentiyi karşılamadı ama felaket durumda da değildi, elinden geleni yaptı diye düşünüyorum. 4-5 numara adına iyi bir alternatifti ama pek kullanamadık, şimdi de yolları ayırıyoruz. Ayrılık talebi de Deon Thompson'dan çıktı, bu ortamda kulüp için yük olmak istemem diyerek. Ayrılacağını da biliyor, Ergin Ataman da bunu sık sık dile getiriyor ama mecvut tabloda rotasyon dar ve bu yüzden süre bulmaya devam ediyor. Nasıl olsa gidiyorum demiyor yani, katkı sağlamaya devam ediyor. Bu büyük bir spor ahlakıdır, çok kaliteli bir karakterdir. Kendisini daima iyi hatırlarım, sorunsuz bir adamdı, ayrılık yaşanacak ama gidene kadar formanın hakkını vermeye devam ediyor..

Geçen sezon 30 maçta 7 gole ulaşmış, bu sezon ise 13 maçta


Asla kıyas yapmıyorum, kalite karşılaştırmak gibi bir niyetim de olamaz. Quaresma'nın futbolunu da çok beğenirim, özellikle de son 2 sezonunu. Beşiktaş'ta en olgun dönemini geçiriyor, Quaresma'yı böyle disipline edebilmenin de büyük iş olduğunu düşünüyorum. Euro 2016 şampiyonluğunda da bu olgun havanın esintilerini yaşattı ama geçen sezona oranla bu sezon daha fazla yük var üzerinde. 

Beşiktaş'ın kanat, hatta hücum rotasyonunun geçen sezonun gerisinde olduğunu düşünüyorum ve Quaresma'dan da beklenti daha da artıyor. Şampiyonlar Ligi'nde bunu gösterdi bence ama lig için aynı yorumu yapamam, bu sezon adına. 13 maçta golü yok, 5 asist yapmış. Oysa Şampiyonlar Ligi'nde 6 maçta 3 gol 3 asist. Genel anlamda ise beğenilen, tutulan bir isim Quaresma.

Yasin Öztekin ise tam tersi, Galatasaraylıların o kadar tutmadığı, beğenmediği bir futbolcu. Hamza Hamzaoğlu'yla gelen şampiyonluğun kilit ismiydi, o sürpriz katkıyı kimse beklemiyordu ama müthiş bir çıkış yakalamıştı. Sonraki sezonunda ise kendi yarattığı havanın esiri oldu, altından kalkamadı. Bu sezon ise ayakları biraz daha yere basıyor, bana sorarsanız önemli de bir katkısı var, özellikle de gol noktasında.

Asisti yok mesela ama 13 maçta 7 gol. Büyük ihtimalle de kariyerinin en golcü sezonunu yaşayacak ama ben hala Galatasaray'ın bir sağ açık alması gerektiğini düşünüyorum ve Vargas ihtimalini de sağ tarafa yazıyorum. Güvenemiyoruz, bu istikrar devam eder mi bilmiyoruz ama formda olduğu da bir gerçek, gol noktasında önemli bir katkısı var. Eren Derdiyok iyi başladı ama durdu, Podolski bir var bir yok derken Bruma ve Yasin Öztekin odaklıyız, bu noktada da hakkını vermem lazım.

Quaresma'nın ligde gol atamadığı bir sezon, Yasin Öztekin ise 7 gole ulaştı. Geçen sezon 30 maçta 7 gole ulaşmış, bu sezon ise 13 maçta. Kadro dışı kaldığı, oynatılmadığı dönemler de oldu bu arada. Şampiyonluk sezonunda ise 20 maçta 4 golü var. Enteresan bir adam Yasin Öztekin, beklentinin düştüğü dönemde sahne almasını iyi biliyor. Rotasyon noktasında da önemli bir adam, beklentiyi çok arttırmadan böyle bakmak lazım, o vakit katkısını hissediyoruz..

Serdar Aziz'in sakatlığını kronik bir duruma bağlamam


Sakatlığı için çok üzüldüm, Galatasaray adına da büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Daha önce de yazdım, olan oldu ve Serdar Aziz Galatasaray'a transfer edildi. Bonservisini, yıllık ücretini, sakatlık geçmişini çok sorguladık, sorgulamaya da devam edenler var ama ben önümüze bakıyorum. 

Bunlardan bağımsız düşünüyorum, Serdar Aziz'in bu konuda bir suçu yok. Türkiye'nin en iyi yerli stoperi bana göre, Galatasaray'ın da mevcut stoperleri arasında en iyisi. Şu şartlar altında da sezonu kapatmış olması Galatasaray'ın tüm planlarını alt üst edecek cinste.

Yaşadığı sakatlığı da kronik bir duruma bağlamıyorum, tamamen Osmanlıspor'un saha zeminiyle alakalı bir durum. Betona düşmüş olsaydı daha az hasar alabilirdi belki de, çok ters düştü. Devamında da ayağa kalktı, golü önledi. Düşerken dizi döndü, o müdahaleyi yapmak için attığı deparda da büyük ihtimalle bağları koptu. 

Serdar Aziz'in şu yaşadığı sakatlığı basketbol, voleybol oynayanlar yaşıyormuş daha çok, şanssız bir durum. Serdar Aziz böyle bir isim, tekmeye kafa atan türden. Kendini sakınmaz ama bu yüzden küfür yediğini görüyorum, yapmayın. Onunla alakalı bir durum yok.

Sezonu yüksek ihtimalle kapattı, umarım en iyi şekilde geri döner. Peki bundan sonra ne olacak, Galatasaray'ın planı nedir gibi sorulara gelirsek. Zaten bir stoper alınacaktı, bu durumda iki stoper gerekli. Koray Günter ne şekilde dönecek bilemiyoruz, güvenemeyiz. Ama iki stoper için de yüklü bir yatırım yapmak büyük lüks. 

Egemen Korkmaz ismi geldi bugün aklıma, Serdar Aziz'in yokluğunda kısa vadeli düşünce adına doğru bir tercih olabilir. Bir de yabancı stoper zaten gerekecek, lider özellikle, geriden oyunu iyi kuracak. Chedjou'nun kalacağına pek ihtimal vermiyorum, şu tabloda kalması düşünülür ama güvenemiyorum.

19 Aralık 2016 Pazartesi

Ranocchia ismi geçtiğinde anlam verememiştim ama varmış bir bilinen


Galatasaray'ın savunması felaket noktalarda, bunu uzun uzun konuşmaya gerek yok. Savunamıyoruz maalesef, bu konuda bir gelişim de göstermeden. Muslera olmasaydı başka şeyler konuşabilirdik, yenilen 15 golün üzerinde olacak rakamlar gibi. 15 maçta 15 gol, maç başına 1 gol yiyoruz yani. Hadi bu işin lig kısmı, Elazığspor veya Erzincanspor gibi rakipler karşısında da tablo değişmiyor.

Takıldığım nokta başka, yenilen gol sayısından ziyade yenilen gollerin içeriği. 15 golün 8'ini kafayla yemişiz, felaket bir rakam. Geçmiş maçlara da girmiyorum, Osmanlıspor maçına bakalım sadece. Webo'nun attığı 2 kafa golü var, kaçırdığı da 5-6 kafa oldu sanırım, hepsi de net pozisyon. Çılgın bir rakam, çare bulamıyoruz. Geneli de duran top savunması noktasında, kendi ceza sahamız içerisinde yerleşmeyi bilmiyoruz, alan paylaşamıyoruz ya da adam adama gibi bir durum varsa da tutamıyoruz işte.

Galatasaray'ın stoper alacağı kesin, aranan isim de daha liderlik yapabilecek, olursa da sol stoper oynayabilen bir isim olması. Ranocchia ismi geçtiğinde eleştirmiştim, bu vasıflara uymadığı için ama varmış bir bilinen. Bence 1 değil, 2 stoper gerekecek. Liderlik yapabilecek, mümkünse solda oynayacak bir stoper yine lazım (Hakan Balta'ya duyduğum saygı sonsuz, buna rağmen) ama havadan durdurmak gerekecek. Sadece bunu stoperle de açıklayamayız, bek noktasında da tablo bu. Savunmanın boyu kısa, havadan etkisiz. Sabri Sarıoğlu'nun üzerinde vuruluyordu bazı kafalar mesela, bunun gibi.

Serdar Aziz bu konuda en iyisi, Semih Kaya devreye girdiğinde daha çok vurdurmaya başladık mesela. Serdar Aziz'i de eleştirdiğim noktalar var ama mevcut stoperler arasında en iyisi. Chedjou da vurduruyordu, Semih Kaya da, Hakan Balta da vurduruyor. Eren Derdiyok bize karşı oynayan bir isim olsaydı mesela bu savunma karşısında farkı büyük olurdu ki geçen sezon Kasımpaşa maçlarını hatırlayın. Ya da bir Türkiye Kupası finali hatırlarım, Fernandao'nun bizim stoperleri ezdiği. 2 .5 sezon oldu, çare bulamadık, bu durumun üzerine gidemedik.

18 Aralık 2016 Pazar

Semih Kaya'nın gol anında orada ne işi vardı, Osmanlıspor 2-2 Galatasaray


Zemin veya hava şartlarını mazeret olarak kabul etmeyeceğim, Galatasaray'ın bu sezon iyi oynadığı maç sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu yüzden de şu görüntüyü zemine veya mevcut şartlara bağlamak imkansız, sezonun en kötü futbollarından birini oynadık. 89. dakikada Chedjou oyuna dahil olup, stoper üçleniyorsa zaten söyleyecek çok fazla şey yoktur. Yedek kulübesi yetersizdi diyenler için ise, evet yetersizdi ama o dakikada yapacağını hamle de o değildi. Chedjou'yu öne atsaydık en azından, uzun topları kullanmak adına.

Epik bir maçtı, ne açıdan yorum getireceğiz bilmiyorum. Semih Kaya'nın gol anı gibi, her haliyle epik ve tanımlayamıyorum. 2-1'in santrası, Semih Kaya'nın orada ne işi var, ilk soru bu. Bruma'nın topu bir şekilde onun önüne düşüyor ve sol ayağıyla (ters ayağı) müthiş bir şut çıkarıyor ve oyun 2-2'ye geliyor. Semih Kaya'nın gol özelliği pek yoktur, duran toplarda falan da öne çıkıp gol atabilen bir isim hiç olmadı ama o an orada olması ve attığı bu gol tanımsız. Hatalar bir yana tabii, Serdar Aziz & Semih Kaya değişikliği de kötü anlamda Galatasaray savunmasının kırılma anlarından biri ama uzun süre unutulmayacak bir olay bu. Böyle kötü bir performans ama attığı epik golle gelen beraberlik.

1-0 yenik başlayabilirdik, Muslera sayesinde 1-0 önde başladık. Erken gol beklemediğim bir durumdu, zorlanacağımızı düşünüyordum, maç beklediğim ölçüde geçti ama 1-0'ın da bir avantajı olmadı Galatasaray'a. Osmanlıspor hücumu ne kadar hızlıysa, Galatasaray savunması ise o kadar ağır. Özellikle de Galatasaray savunmasını önde yakaladıklarında bu boşlukları iyi değerlendirdiler. Diğer iyi oldukları nokta da kanatlar, Galatasaray'ın kanat savunması falan yoktu bu maçta. Webo'nun attığı iki gol kafayla, Galatasaray'ın bu sezon yediği 15 golün 8'i de kafayla zaten. Sabri Sarıoğlu ve Carole savunamadı, savunamadığımız gibi de ceza sahası içinde de etkimiz yok, vurduruyoruz. Webo'nun böyle 6-7 tane kafası vardır şu maçta, 2'si gol oldu işte, diğerleri de etkili pozisyon.

Topa sahip taraf Osmanlıspor, pası da onlar yapıyor ve hızlı çıkıyorlar. Galatasaray da geçmiş haftaların pas yapan, topa sahip olan tarafı ama bunu hücuma dönüştüremeyen bir ekipti. Bugün pas yapamadık, topa sahip değildik ve bunlar olmadığında Riekerink'den geriye ne kalıyor. Rakip kovalamak ve pas hatalarıyla geçti maç. İlk yarının 1-1 bitmesi büyük şanstı, bu maçtan puan almanın da büyük bir şans olduğu gibi. 2-1 de geliyorum diyordu, geldi. Semih Kaya'nın golü fazlasıyla epik, tanımlanamaz. Rakip sahada kalamıyorsun, pas yapamıyorsun. Oysa ilk yarıda Eren Derdiyok ile üç pozisyonun var, orada kalsan pozisyon da bulacaksın ama beraberliğe oynuyorsun sanki. Beraberliğe sevinmek acı tablodur, Galatasaray'ın mevcut tablosunun özetidir.

Bugün sorumluluk alan bir isim de göremedim, Muslera'nın sırtındaydık. Şu görüntüde 2 gol atabilmemiz ve rakibin sadece 2 golde kalması büyük iş. İlginç değişkenler var, Sabri Sarıoğlu'nun Selçuk İnan'a bilerek pas atmadığını gördüm mesela, takımın durumu budur. Şartlar zorluydu ama mazeret göremem, Beşiktaş'ın kaybettiği haftada kazanmak gerekiyordu. Maalesef bir hoca artısı yok, bu tip durumlarda eksi yazıyoruz. Futbolculara baktığımızı söylemiştim, onlar olmadığında da tablo bu, kazanamıyorsun, bir teknik direktör dokunuşu gelmiyor..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir