Marcio'yu son günlerde ne kadar da sık andık. Galatasaray'da oynayan Brezilyalılarla kafayı bozdum, o konu üzerinden çok içerik ürettik. Fenerbahçe deplasmanına da 1 gün kaldı derken Marcio'yu anmadan geçemiyoruz. O günün kahramanı, daha doğrusu hatırlanan ismi Marcio'ydu diyebiliriz.
99 / 2000 sezonunu her anlamda unutamayız. Sonunda Uefa Kupası'nın geldiği, o sezon içinde bulunan bütün kupaların kazanıldığı, gerçek anlamda Galatasaray'ın en parlak dönemi. Yıllar içinde yükselen, güçlü bir kadromuz vardı. Öyle bir kadroydu ki Fenerbahçe deplasmanında dahi rotasyon yapma imkanı sunuyor ve rotasyonlu kadronun favori olmasını sağlayabiliyordu.
22.12.1999 tarih, Fenerbahçe deplasmanında son kazandığımız gün. 2-1 kazanmıştık o maçı, ilk yarısını 2-0 önde kapatmış, ikinci yarıda 2-1'e gelmişti. 20. dakikada Hasan Şaş'la 1-0'ı bulmuş, 30. dakikada ise Marcio 2-0 yapmıştı. Golü hatırlayanlar bilir, Rüştü Reçber'i o kadar rahat geçmişti ki. Maçın kadrosunu da konuşmalı, Taffarel ve Hagi gibi isimler maç kadrosunda bile yoktu.
Geçen gün de yazdım, Marcio çok güvenilir bir yedekti. Galatasaray formasıyla ligde 28 maçta 9 gol 6 asisti vardı ki bu çok güvenilir bir istatistik. Sorun çıkarmayan, sessiz şekilde bekleyen ama görev geldiğinde de en iyisini yapan futbolculara bayılıyorum. O dönem de 25 yaşındaydı ve çok daha uzun bir süre Galatasaray forması giymesini isterdim. Fenerbahçe bu tarz Brezilyalılardan yıllar boyunca büyük işler yaptı, biz o devamlılığı gösteremedik. Şöyle diyeyim, Nobre'nin Marcio'dan çok daha fazlası olduğunu düşünmüyorum. Biri yıllarca yürüdü, diğeri sadece 1 sezon kalabildi.
Capone'yle birlikte transfer edildiklerinde kimse sorgulamadı aslında. Çok da tanınmıyorlardı ve geldikleri gibi etki eden isimler oldular. Özellikle de Capone'nin altını çizmek lazım, Galatasaray tarihinin en iyilerinden biri oldu. Marcio ise iyi bir yedekti, Hakan Şükür / Arif Erdem ikilisinin arkasını doldurduğunu düşünüyorum. O dönem Saffet Akyüz de transfer edilmişti, daha çok konuşulan ve beklenti duyulan isimdi. Ona rağmen Marcio ön plana çıktı.
Marcio'nun ilginç bir özelliği de oynadığı tüm takımlara bonservis bedeli olmadan gitmesi. Galatasaray'a bonservissiz geldi, ayrılığı da böyle oldu. Galatasaray sonrasında ülkesine döndü, zaten tek yurt dışı tecrübesi de burasıydı. Ülkesinde birçok takımda oynadı, hatta Brezilya Milli Takım'ında da 6 kez forma giymişliği var.
Kendisiyle de blog için bir röportaj gerçekleştirmiştim, tekrar okumak isteyenler ya da o dönem kaçıranlar için paylaşayım;
şaka maka o maçı kazanamayabilirdik. ikinci devre rüzgar bastırdı, fb 1-2 pozisyon buldu. diyelim berabere bitti.
YanıtlaSilşimdi seri 93 yılından başlayacaktı :(
93 detayını bilmiyordum :)
Sil