13 Mart 2018 Salı

Uzaktan birbirine duyulan saygı, ezeli rekabet, ebedi dostluk

9. yıl yazılarının özel bölümü de bu olsun, konuğumuz Yiğit Yılmaz. Kalan son blogger'lar biziz diyebiliriz, en azından düzenli yazma noktasında. O işin Fenerbahçe noktasında, ben Galatasaray. Yiğit'in sevdiğim özelliği kişisel konuları da ele alabilmesi. Benim de isteğim bu yönde olsa da bir türlü zaman bulamıyorum. Rakip değiliz ama varlıklarımızın birbirimiz için değerli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda çok yakın ve sevdiğim bir arkadaşım..


Senin blog tarzın çok daha farklı. Ben işin Galatasaray, sen de Fenerbahçe tarafındasın ama asla tam anlamıyla bir futbol / spor blogu gibi hareket etmedin. Spor anlamında çok daha ilgili olmana rağmen. Sinema da müzik de yazıyorsun ve farkın buradan geliyor. Yiğit Yılmaz Blog'u bizlere anlatmanı istersem neler dersin?

Yiğit Yılmaz: Açıkcası benimle bu tarz röportaj yapman hoşuma gitti. Piyasada kalan nadir bloglardanız. Bizimle beraber ya da bizden önce başlayan herkes bir şekilde yolunu buldu ve kendini sektöre attı. Bizler ise amatör olarak devam ediyoruz. Yiğit Yılmaz blog açıkcası bundan 10 sene önce bir anlık bir hevesle çıktı ortaya. Ancak daha sonra blog sayesinde o kadar çok dostluklar kazandım ki asla bırakmak istemedim. Ve sanırım ölene kadar da bırakmayacağım. Dediğin gibi sporu aşırı çok takip ediyorum. Oturup saatlerce başka herhangi bir şey yapmadan snooker izliyorum, bisiklet turları izliyorum. Tenis zaten en favori sporum olabilir. İstanbul'da maçlara da gidiyorum, elimden geldiğince kendim de oynuyorum. Futbol zaten izlemediğim gün olmayan bir spor. Basketbol desen aynı şekilde. Voleybol en az izlediğim spor olabilir. Motor Sporları izlemiyorum ama Yiğit Yılmaz profesyonel olarak motor sporları hakemliği yapmıştır 5 yıl. Michael Schumacher'e pist içinden selam vermiş, Alonso'nun Renault'sunun içine oturmuş, pit alanında girmediğim delik kalmamıştır. Sinema ve dizi olayı da keyif aldığım işler. Evde oturup film izleyince ya da sinemaya gidince onu tarihe not düşmek istiyorum. Zaten yazmamın amaçlarından birisi de tarihe not düşmek. Sonuçta kısa bir süre blog idman yurdu ve kısa bir süre google reklamları dışında blogdan kazandığım bir para da yok. Biz bu işe tamamen gönül verdik. Umarım yıllarca da vermeye devam edeceğim.

İkimiz de inadına blog diyoruz, bu konuda da gittiği yere kadar gitmek hedefimiz. İş daha çok hobi noktasında, en azından benim bu anlamda bir hedefim yok. Benden daha eski bir blog'sun, yıllardır da asla vazgeçmedin. Geçmişle bugünü kıyaslamak gerekirse blogger olayı nereye gitti ve eski günleri özlüyor musun? Yoksa bu zamanların da bir tadı var mı?

Yiğit Yılmaz: Ben insanlar blog yazıyor ya da moda diye blog yazmıyorum. Ben keyif alıyorum. İnsanların bir yorum yapması, blogun sosyal medyada paylaşılması ya da ilk kez tanıştığım bir insandan blogun adını duymam benim keyifle bu işi yapmamı sağlıyor. Az önce dediğim gibi toplam 500 TL kazanmadım 10 sene içinde. Para amacımız asla yok. Keyif aldığımız sürece yazmaya devam edeceğiz. Eski günler iyi miydi? İyiydi. Ama özlüyorum desem yalan olur. Ben kendi keyfime bakıyorum.


Birbirimizin rakibi hiç olmadık ama sürekli bir etkileşimimiz var. Yıllar içinde pek ortak iş yapmadık gerçi, birçok ortak zevkimiz olmasına rağmen. Kendim için yazayım, bu işe devam ediyorsam senin de bunda payın var. Sportif Cümleler'i sana sorayım, dışarıdan bir gözle baktığında sence nasıl bir blog? Bana özelden yazıyorsun gerçi, bir de takipçiler için yazman gerekirse ne gibi eleştiri getirirsin?

Yiğit Yılmaz: Açıkcası Galatasaray'lı olup da en çok konuştuğum kişi olabilirsin. Ve hayatımda hiç görmedim seni. Yıllardır sosyal medya üzerinden keyifli sohbetlerimiz oldu, olmaya da devam edecek. Sportif Cümleler büyük takdir duyduğum bir blog. Çok okuyor muyum? Hayır. Çünkü çok Galatasaray yazıyorsun be abi :) Sinema, müzik olaylarına girsen de keyifle okusak diyorum. Eleştiri olarak alma. Hayatın Galatasaray olmuş, bu iyi bir şey ancak keşke bu yazı özelliğini başka konular üzerinde de görebilsek. Umarım yıllarca sen Galatasaray, ben Fenerbahçe blogu olarak devam edeceğiz.

Bazı konularda çok da tartışırız, bu da işin biraz keyfi. Buna rağmen yıllar içinde pek kopmadık, neredeyse her gün konuşuruz. Klişe bir soru, sana da sorayım, Burak Eren sence nasıl bir adam?

Yiğit Yılmaz: Burak Eren adamdır, uzaktan birbirine duyulan saygıdır, ezeli rekabet, ebedi dostluktur.


Sinema anlamında benim ilgi alanım biraz daha farklı, o konularda az da olsa yazma gayretim varsa yine senden aldığım feyz sayesinde. Müzik konusuna girme hedefim dahi var, ileride yazabilirim. Şunu sorayım, bu tarz konular adına hiç farklı bir blog kurma düşüncen oldu mu ya da farklı projeler denemeyi hiç mi istemedin?

Yiğit Yılmaz: Açıkcası farklı sitelere girersem bu blog biter. Yıllarca blog yazdım, yıllarca ''gel ücretle bize yaz'' dediler ancak hiçbirini kabul etmedim. Çünkü ben yazmaktan aldığım keyfi parayla sağlayamam. İşin içine para girerse kelimeler tükenebilir. Son 3-4 ay işsizlik nedeniyle google reklamlarına girsem de bu olay başka olay. Ben sinema, tiyatro, dizi, kişisel günlükler. Her şeyimi tek bir blogda yazmaktan mutluyum. Ve böyle devam edeceğim. Özellikle benim blogun belki de bu kadar tanınmasının en büyük konusu ''Maç Günlükleri'' olayını ölene kadar bırakmam. Gittiğim her maçı, tenis, futbol, basketbol, voleybol yazmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir