24 Şubat 2019 Pazar

Charlie Cox'un Daredevil'i Marvel sinema evreninin içinde olamaz mıydı?


Çok geç başladığım ve bitirdiğim bir dizi daha. Söz konusu "Marvel" olunca bu diziyi çok daha öncesinden izlemem beklense de bugünlere kadar geldik. Çocukluk günlerimde en sevdiğin süper kahramanlar kim diye sorulmuş olsa sayacağım 3 isim içinde Daredevil de olurdu. Yabancı dizilere geç başlamam, bu süre zarfında da önceliği başka işlere vermem benim ayıbım olsun.

2 tane üzüldüğüm konu var. Charlie Cox'un Daredevil'i Marvel sinema evreninin içinde olamaz mıydı? Tonu ve hikayesi evren içinde işlenen filmlerden çok daha farklı olsa da yepyeni kapılar açabilirdi. Daredevil'in 3 sezonuna genel olarak baktığımızda biraz daha Nolan'ın Batman üçlemesi tadı var. 

Bir yandan da Robert Downey Jr.'ın Iron Man'i diyebilirim. Tony Stark > Iron Man'dir benim için, süper kahramandan öte içindeki insan ön plandadır. Aynı durum Matt Murdock > Daredevil için de geçerli. Matt Murdock'un hikayesi çok daha ön plandaydı ve "süper kahraman" teması olmasa bile bu diziyi keyifle izlerdim diye düşünüyorum.

Dizinin ilk sezonunda Daredevil'in doğuşunu izledik. Avukat olmasına rağmen, hukukun yetmediği suçlar adına Daredevil kimliğine bürünüyor. Wilson Fisk'in yönettiği büyük bir çete var ve New York'a egemen olmak istiyorlar. Bir yandan hukuk yoluyla savaş verirken de diğer yandan Daredevil kimliğiyle bu oluşuma izin vermiyor. Matt Murdock'un kör oluşu, babasıyla olan hikayesi, büyüdüğü kilisede hayat motivasyonunu edinmesi ve Stick'in Matt Murdock'un mevcut olan yeteneklerini ortaya çıkarmasıyla kusursuz bir sezon.

2. sezonu biraz daha The Defenders ve Punisher dizilerine hazırlık gibiydi. Elektra ve özellikle Punisher'ın kurtardığı bir sezon olduğunu düşünüyorum. Gerçek anlamda tanınan ve kostümünü giyen Daredevil'ı önce Punisher'ı durdurmaya çalışırken izliyoruz ve bu süre zarfında o hikayeye girmiş oluyoruz. Elektra'nın gelişi sonrası da The Defenders hazırlığı başlıyor. "El" isimli örgütle mücadele etmeye başlasa da işin temelini The Defenders'da öğreniyoruz. 


3. sezonu en sevdiğim diyebilirim. Defenders'da yaşananların ardından Matt Murdock'un yeniden hayata tutunma çabasıyla başlıyoruz. Bu sefer tüm motivasyonunu öfkesi ve intikam isteği oluşturuyor. Kostümünün dahi onun için anlamını yitirdiği bir dönem. Bu sezon aksiyondan öte biraz daha akıl oyunlarıyla dolu. Wilson Fisk'in hapishaneden kurtulmak için muhteşem bir planı var ve bunu izlemenin keyfi benim için tarifsiz. Bullseye de çok sağlam bir kötü, dizinin 4. sezonu iptal edilmemiş olsa onu da izlemek isterdim.

2 tane üzüldüğüm konu demiştim. İlki bu dizinin sinema evreninde olmaması, diğeri ise dizinin 3. sezonu bitimiyle iptal edilmesi. Disney kendi dizi platformunu kuruyor ve Netflix de buna karşılık yayınladığı Marvel dizilerini birer birer iptal etti. Haklar da Netflix'de diye biliyorum, bu yüzden Disney+ platformunda devam etmeyecekler. 

Bu diziler Marvel sinema evreni içinde geçiyor gibi görünse de ilk sezonu haricinde o tarafa pek bir gönderme yok. Hikayesiyle, Vincent D'onofrio 'nun Kingpin'iyle ya da dizinin tonuyla birlikte kusursuz bir iş izlediğimi söyleyebilirim. En azından bu Kingpin'i Spider-Man evreninin içinde görmek isterim. Dizinin iptal olmasının ardından sinema için bir geri dönüş olacağını sanmıyorum. Bu konu yıllarca konuşulsa, hatta Infinity War içinde olacakları dillendirilse de gerçekleşmeyen bir hikaye olarak kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir