Milli Takım süreci bu sefer oldukça keyifli geçti. Normalde bu aralar sıkar, yeniden tempoyu aramak isteriz. Bu sefer ise hem Türk Milli Takım'ının muhteşem görüntüsü, hem de bu araya Galatasaray'ın ihtiyaç duymasıyla süreç güzel ilerledi. Biraz geç olsa da önümüzdeki haftaya Gençlerbirliği maçını tekrar hatırlayarak başlayalım. Sevgili Mehmet Köksal da (@SirArsenalist) hem bu maçı, hem de önümüzdeki süreci bizler için yazdı.
Gençlerbirliği, an itibarıyla ligin en sorunlu, haliyle de dibine demir atmış
takımlarından biri. Yarın yükselebilirler, o ayrı konu. Bugüne bakınca, özellikle
de PSG karşısında gösterilen mücadelenin ardından daha iyi bir oyun ve galibiyet
bekliyorduk. Gençlerbirliği karşısında ise sezonun en kötü futbollarından biri
vardı. Her hafta aynı soruyu sorsam da yine sorayım, bu görüntünün temel nedeni
nedir?
Mehmet Köksal: Geçen sezondan beri ısrarla vurguluyoruz aslında. Sorun temelde aynı. Bu takımın
oyuncudan çok yerleşim konusunda sıkıntıları var. Fatih Terim, 4-3-3 oynatmak istiyor
ve bu sistemde kanat oyuncuları ve iç oyuncularını merkeze sokarak beklere çizgiyi
kullandırmaya çalışıyor. Fakat bu görev paylaşımının doğru zamanda ve doğru şekilde
yapıldığını söylemek çok zor. Takımın çıkarken boyunun çok uzağını, takımın sahayı
enlemesine genişletme konusunda sıkıntı yaşadığını, kanat ve bek rollerinin tam olarak
doğru dağıtılamadığını görüyoruz. Tüm bunlar hem rakibi genişletme hem de pas
alternatifi yaratma konusunda takımın zayıf kalmasını sağlıyor. Dolayısıyla hatlar
arasındaki boşlukları sıkı tutan her takıma karşı zorlanıyoruz.
PSG maçında profil olarak
farklı yapıda bir takıma karşı oynadık, Yeni Malatyaspor ve Fenerbahçe’den sonra
Galatasaray’dan topu almaya çalışan ilk takımdı. Fenerbahçe karşılaşmasını bir kenara
bırakırsak bu takımın topu az kullandığı zaman daha iyi olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Rakibin top üzerinde hakimiyet kurmaya çalışması demek aslında topun
daha fazla el değiştirmesi yani daha fazla top kaybı demek. Bu da oyundaki git-gel
sayısının artması otomatik olarak temponun yükselmesi anlamına geliyor. Bu yüzden
rakip sahaya yerleşmeyen Galatasaray’ın daha etkili olduğunu söyleyebiliriz. Tabi
mevcut yerleşim üzerinden bir yorum bu küçük dokunuşlarla bunu değiştirmek
mümkün.
Geride kalan lig maçlarına baktığımızda belki de en çok pozisyona girdiğimiz
maç Yeni Malatyaspor deplasmanıydı. O karşılaşmada da olabildiğince rotasyon
gelmişti ki mücadele gücümüz oldukça yüksekti. PSG karşısında da gösterilen o
eforun ardından rotasyon bekliyorduk. Gençlerbirliği karşısında eski formasyona
dönmek ve hemen hemen aynı 11'le oynamak eminim ki hayal kırıklığı oldu. Sen
bu rotasyon olayını nasıl yorumlarsın?
Mehmet Köksal: Yeni Malatyaspor’un genel itibariyle neden açık alanda daha fazla oynandığını konusuna
yukarıda değindim. Aynı şekilde kadroda buna uygun isimler de vardı.
Bekte topsuz oyunda Mariano’ya göre aşırı aktif Şener, merkezde takımın en önemli
penetrecilerinden Ömer, kanatta Adem ve ön alanda da çok hareketli olan Andone.
Baktığımız zaman açık alan konusunda çok daha iyi isimler olduğunu görüyoruz. Yani
böyle bir maçta rotasyon takımının as kadrodan daha iyi performans vermesi
beklenebilirdi. Öyle de oldu. Gençlerbirliği karşılaşması ise benim gözümde biraz daha
farklı. Fakat yine de Babel ve Feghouli gibi yorgunluğu en üst seviyede sahaya yansıtan
isimleri, Selçuk’u bu kadroda görmemeliydik diye düşünüyorum. Aynı şekilde bu sezon
iki maç hariç rezalet bir grafik çizen Belhanda’yı da buna eklemek mümkün. Ve tabi ki de
beklerden hiç değilse birini de bu rotasyona dahil etmeliydik diye düşünüyorum.
Baktığımız zaman as kadroda değişmesi gereken 5-6 isim rahatlıkla sayabiliriz.
Aslında bundan sonrasını yorumlamak çok daha mühim. 4-3-3 / 4-1-4-1
sarmalında bu işin devam etmeyeceğini herkes gibi düşünüyorum. Senin ise 3-5-2
üzerine güzel bir yorumun vardı. Takımın o düzen içerisinde daha iyi dizilip
yerleştiğini yazmıştın. Mevcut oyuncu grubu içerisinde bu düzen nasıl işler ve
oyuncu tercihlerin nasıl olur?
Mehmet Köksal: Kesinlikle, Paris maçı bunun en büyük göstergesi aslında. Bu maçta rakibin presini kırıp
ikinci bölgenin ortalarına kadar rahatlıkla çıkabilen bir Galatasaray gördük. Son yıllarda
Galatasaray için bu büyük bir sorundu. Peki bu neden kaynaklandı? Öncelikle
Galatasaray 4-3-3’te topla çıkarken, iç oyuncuları rakibin orta saha-defans hattının
arasına giriyor, kanat oyuncuları biraz daha merkeze bekler ise çizgilere doğru
genişliyor. Dolayısıyla 4 blok oluşmuş oluyor. 1 stoperler, 2 onların önlerinde tek kalan
Nzonzi, 3 iç oyuncuları ve bazen bekler, 4 forvet ve kanat oyuncuları. Dolayısıyla takımın
boyu aşırı derece genişliyor. Bu da pas seçeneklerini zorlaştırıyor, top kayıplarını
artırıyor ve takımın çıkamamasına sebep oluyor.
4-3-3 böyleydi peki, 3-5-2’de ne değişti?
Öncelikle Nzonzi-Seri ikilisinin topun ilk dağıtım noktasında çift pivot gibi rol olmasıyla
merkezde her zaman pas alternatifi oldu. Ve baktığımız zaman takımın boyunun da
kısaldığını gördük çünkü burada 3’lü bir blok oluştu. 1 üçlü stoper hattı, 2 orta saha hattı
ile beklerin beşli bir dizilimi, 3 ise santrforların oluşturduğu ikili. Dolayısıyla takımın bir
blok aradan kalktığı için 10-12 metre(hatta daha da fazla) kısalmış oldu. Bu da topu alan
oyuncunun pas opsiyonlarını artırdı ve takımın daha rahat çıkmasını sağladı. Bunun
haricinde yerleşim konusunda da çok doğru bir anlayış gördük. Kanatta sadece kanat
bekler olduğunu için iki oyuncu üst üste çakışmadı, merkezdeki pivot oyuncuları
özellikle Falcao hareketli oynadığı için takımı sürekli öne doğru çekti. Bu sistemde
Andone ile de uyumlu olabileceklerini de gösterdi aslında. Yine merkezde Seri ve Nzonzi
ile her zaman bir pas alternatifi oldu. Donk hem topu oyuna sokma hem de topu sürerek
öne doğru getirme konusunda oraya çok iyi oturdu. Baktığımız zaman yanındaki
Luyindama’ya tek pas atarken Falcao’ya 5 isabetli pas attı. Bu bile onun adına bazı
şeyleri anlatmak için yeterli aslında. Yani kısacası 3-5-2 ile yerleşim konusunda çok daha
az bir dokunuş ile verim almak mümkün.
İçinde bulunduğumuz Milli Takım arasının ardından nasıl bir Galatasaray
izlemeyi düşünüyor, daha doğrusu hayal ediyorsun? Sence neler değişmeli ve
değişecek?
Mehmet Köksal: Ben Fatih Terim’in pas oyunu oynatmaya çalışmasından ve bunda ısrar etmesinden
memnunum. Sadece bazı şeylerin değişmesi gerektiğine inanıyorum. Bunlardan
yukarıda bahsettik zaten. Dolayısıyla hocadaki bu değişimini görmeyi bunun sahaya
yansımalarını izlemeyi çok istiyorum. Avrupa’nın futbolun gittiği yoldan ilerlememiz
gerektiğini düşünüyorum. Fatih hocanın bundan 20 yıl önce oynattığı oyun günümüz
şartlarında dahi hala modern olarak kabul ediliyoruz. Dolayısıyla pas oyununu boğucu
bir presle izlemeyi tercih ederim. Bu presten çıkan takımın hızlı atakla attığını golü
görmek geriye yaslanan Galatasaray’ın duran toptan yediği golü görmekten çok daha
üstün bence. Özümüze dönmemiz gerekiyor. Modernleşmemiz gerekiyor. Pas oyunu
oynuyorsak bunu doğru yerleşim ve ön alan presiyle yapmamız gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder