Başakşehir beraberliği İsmail Çipe'ye yazmaz

Başakşehir beraberliği İsmail Çipe'ye yazmaz. Yenilen golde hatası olduğunu düşünsem de, tekrar izleyince de yenilebilir bir gol. Neredeyse altı pasın içerisinde röveşata vuruldu, çok ani bir top. Biraz da kalecinin yer tutma meselesi. Ayakta kalsa üstüne gelen top, İsmail Çipe'nin 1.97'lik boyuyla bükülmesi sonrasında gol oluyor. Ama bu golü başka kaleci de yiyebilir. Başakşehir'in de bu gol harici net bir pozisyonu var mıydı hatırlamıyorum. Savunma tarafında pek kalecilik bir maç değildi.

2 tane artısı var. Biri kendisi, diğeri de dolaylı yoldan kendisi kaynaklı. İsmail Çipe'nin yerli olması, saha içinde +1 yabancı daha demek. Bu işin dolaylı tarafı. Kendisi kaynaklı artısı ise, maçın 2. yarısında oyunu hızlı başlatmak için ileriye attığı 12 pasın 11'inin isabetli olması. Muslera'nın eksilerinden biri de oyunu çabuk ve doğru başlatabilmesi. Hatırlayın, bazen öyle bir noktaya pas atıyor ki, stoperlerin arasına girmiş 6 numaran direkt baskıyı yiyor.

Ya da top elinde çok bekliyor, bir türlü oyunu hızlı kuramıyor. İsmail Çipe ise bir oyun kurucu gibi oyunu mümkün olduğunca hızlı başlatmaya çalıştı ve başarılı oldu. 2. yarıda, özellikle 65. dakikadan sonra kurduğumuz o baskıda da kalecinin oyunu hızlı başlatması faktördü. İş bir ara fazlasıyla geçişe ve koş koşa döndü. Oyuncu değişiklikleri sonrası da Galatasaray hücumu çok hızlandı. O anlarda mümkün olduğunca hızlı oynamak başarıdır.

İsmail Çipe'yi ben de beğenmiyorum, yediği golde de hatası olduğunu düşünüyorum ama dünkü maçla alakalı ihalenin kalacağı son isimlerden biri. Ligin ilk yarısı bitene kadar da idare edeceğiz. Gördüğümüz 2 şey, yerli kalecinin saha içinde daha fazla yabancı oynatabilmen adına avantaj olduğu ve kalecinin oyunu hızlı başlatabildiğinde sağladığın avantaj. Pas takımısın, geriden kısa ve hızlı paslarla çıkmaya çalışıyorsun. Kalecin de bu oyuna uymalı. İrfan Can Eğribayat'ın da artısı bu mesela.