Fleurquin'i ilk olarak, Strum Graz - Galatasaray maçlarında tanıdım. Şampiyonlar Ligi grubunu lider bitirmişlerdi ve bize karşı ilk maçı 3-0 kazanıp, 2. maç 2-2 berabere bitmişti. Galatasaray da o grupta 2. olmuştu. Fleurquin o maçlarda "stoper" oynamıştı. Galatasaray sezonu ise "6 - 8 numara" olarak şekillenmişti. 2001 - 2002 sezonu özeldir. O dönem ligde şampiyon olup, Şampiyonlar Ligi'nde ise 2. tur grubunda son maça kadar mücadele etmek (Liverpool, Roma, Barcelona'lı grup) akıl almaz işti. "Aklın almadığı" nokta ise bunun tabiri caizse toplama takımla başarılması. Çoğu yabancının kiralık geldiği, 2000 Uefa ve Süper Kupa kadrosunun hemen hemen dağıldığı dönem.
O kiralık yabancılardan biri de Fleurquin'di. Yaz transfer döneminin son günü gelmişti diye aklımda. Ya da son günleriydi. Maddi anlamda zorluk yaşadığımız dönem. Uefa ve Süper Kupa'yı kazanan kadron hemen hemen dağılmıştı. Bir anlamda 0'dan kadro kurmaya çalışıyorsunuz ama maddi gücünüz yok. Büyük bonservisler harcayamıyorsunuz. Diğer yandan "maaşından çıkmak" adına Jardel'i pazarlamaya çalışıyorsunuz. Böyle bir dönem. Aldığınız yabancılar ağırlıkla kiralık geliyor, 3'ü Jardel takasıyla takımınıza katılıyor, bazısından da katkı alamıyorsunuz. Ama öyle bir kadro mühendisliği ki muazzam kimya oluştu.
Fleurquin ve Perez gibi yabancılar sadece tek sezon Galatasaray forması giyse de, unutulmayan isimler oldu. Perez'in sakatlık dönemleri oluyordu, belki sezonun yarısında oynamamıştır ama unutulmayan sağ bek performanslarından birini verdi. Fleurquin ise mücadelesiyle, kritik anlardaki golleriyle unutulmadı. Şaşalı bir futbol kariyeri de yok. Hatta kariyerinde formasını giydiği en büyük kulüp Galatasaray olabilir. Sturm Graz'dan futbolcu kiralıyoruz, böyle bir dönem. Daha uzun bir Galatasaray kariyeri olmalı mıydı dersek, elbette. Lucescu, ertesi sezon Beşiktaş'a gittiğinde, Fleurquin'i transfer etmek istemişti ama futbolcunun yanıtı, Türkiye'de devam edecekse tercihinin Galatasaray olduğuydu.
Fatih Terim, ertesi sezon geri döndüğünde, 2001 - 2002 sezonunun kadrosunu dağıttı. 2002 - 2003 sezonunda, dönemin şartlarında daha maliyetli bir kadro kuruldu ama başarısızlık geldi. O gün için Fatih Hoca'nın dönüşü büyük olaydı ama Lucescu'yla yola devam etmeyerek "hanedan" olabilme şansını yitirmiştik. Avrupa'da başarılı olsa da, oynattığı oyun bir türlü kulübün genlerine uygun bulunmadı. 2-0 önde olup, 2-2 berabere biten Barcelona deplasmanını hatırlayın. Eksik kaldın o maçta ama kaybetmedin. Fleurquin, attığı kritik golün yanında, mücadelesiyle de seni oradan çıkaran futbolcuların başında gelmişti.
Kendi sahanda Beşiktaş'ı 1-0 yenip, bir anlamda "şampiyonluğun en büyük favorisiyim" derken, golü yine o atmıştı. Ligin 6 numarası. Uzun, mücadeleci, seni üzmez pasör yanı, kritik anlarda da ceza sahası koşusu atıp, gol atabilmesiyle farkını ortaya koymuştu. Şampiyonlar Ligi'nde sürekli ve hemen hemen 90 dakika sahadaydı. Ligde ise rotasyonun sıklığı yüksekti ve süreleri azalabiliyordu. O da mesela lig maçlarının yüzde 40'ında oynamamıştır. Bu dengeyi sağlayamasan, dönemin sık maç trafiğini atlatamazdın. Etiketsiz konseptine en uyan isim kim dersek, yanıtların başında Fleurquin gelecektir. Daha uzun bir Galatasaray kariyeri olabilirdi, ona üzülüyorum.
Okuyan ve yorum atacak arkadaşlar için;
Blog'daki tanıtımları da es geçmeyelim.
En azından 1 tık atarak, destek olmanızı bekliyorum :)
Gökdereli Halil - Lucescunun en sevdiğim tarafı birçok maçı rakibe pozisyon vermeden bitirebilmesiydi. O dönemki yorumcular biraz kafasız olduklarından bunun kıymetini bir türlü anlayamadılar. Bu sayede bizden daha kaliteli rakiplere karşı puan alma şansımız oluyordu. Bir de adam gelinebilecek en zor zamanda geldi. Takım tarihinin en büyük kupasını kazanmış. Bazı oyuncular ayrılmış. Kalan oyuncular ya yaşlılar veya UEFA zaferinin getirdiği motivasyon kaybı içindeler. Terim ile Lucescuyu kıyaslamak da bence haksızlık. Hakan Şükür sayesinde etkili hücum pres yapıyordu takım. Onun yerine Jardel gelince elbette oyun planı değişmek zorundaydı. O dönemki beyinsiz yorumcular bunu Terimin cesaretine ve Lucescunun korkaklığına yordular.
YanıtlaSilAlican Tekin
YanıtlaSilFiyat performans anlamında kulübün en doğru transferlerinden biri olabilir. Uefa sezonundaki şaşaalı futbola alışan bizleri mutlu etmiyordu bu takım ve oyuncular ama Lucescu'nun Shaktar'la başardıklarını biz yapabilirdik sabretsek.