21 Ağustos 2009 Cuma

"Kader" Kısmet Bu İşler {Galatasaray:5-0:Tallinn}


Önce maçı izlerken aklımdan geçen esprili cümle ile bugüne kadarki maçların bir özetini yapayım. "Biz alıştık üç buçuk atmaya, şimdi böyle 4-5-6 atınca tuhaf hissediyoruz" :) Geçen seneki maçları göz önüne aldığımızda tek farklı kazandığımız maçlar, yenildiğimiz maçlar, özetle deminde dediğim gibi 3,5 attığımız maçlar geliyor hep aklıma. 2008-2009 sezonu Galatasaray camiası için tam manasıyla ve de tek kelimeyle talihsizlikti! Duruma el koyan en büyük transfer Haldun Üstünel önce Rijkaard ve Neskeens'i ardından da Keita'yı, Sarp'ı ve henüz bir katkısını göremediğimiz Elano'yu tuttu kolundan Florya'ya getirdi. Takımın mayası tuttu bence. Ama Galatasaray maçları beni artık sıkmaya başladı. Kardeşim 4 gol ortalamasıyla maça mı çıkılır yahu? Nerde kaldı bunun heyecanı, stresi, adrenalini.. Biz alışık değiliz böyle geniş geniş maç izlemeye. Şaka bir yana maça gelelim en güzeli.

Dün akşam Avrupa Ligi playoff ilk maçında Ali Samiyen'de Levadia Tallinn'i ağırladık. Estonya lideri olan rakibi 5-0'lık skor ile yenerek önümüzdeki maçları beklemeye devam ediyoruz. Maçın golleri 20. ve 45. dakikalarda Keita'dan, 56. dakikada penaltı ile Baros'tan, 79. dakikada Kewell'dan ve son olarak 86. dakikada kendi kalesine gol atan Leitan'dan geldi. Bu seneye damgasını vuracak iki isim belli oldu. Yeni mevkisi, numarası ve kaptanlığı ile dün çok parlayamamasına rağmen Arda ve yeni transferlerden Keita. Arda'dan zaten böyle bir evrim beekliyorduk fakat Kader Keita bir acaip yahu. Sağ kanadı koridor yaptı resmen. Bir top bile kaçmaz mı, bir top bile kaybedilmez mi? Maşallah kere maşallah. Müthişti dün gece. Oyununuda iki güzel golle süsledi ki bu gollerden birisi frikik golüydü. Gollerden sonra armasını göstermeside benim gibi bir çok taraftarın gönlünü hoş tuttu. Galatasaray'ın duran toptan gol bulamama sorunuda böylece sona ermiş oldu hepimizin gözü aydın. Rakip, maça kapanarak başladı. Deplasmanda olması ve Galatasaray'a karşı oynaması bunun en büyük sebebiydi tabiki. İlk yarının tek can sıkıcı olayı ise rakip kalecinin Arda'nın karnına tekme atmasının ardından başlayan ufak çaplı gerginlik olduğunu söyleyebilirim. Bir an Arda'nın Bordeaux'lu Franck Jurietti'ye 2006 yılında attığı kafa geldi aklıma ve eyvah! dedim açıkçası. Ama kaptan bu sefer daha olgundu.

İkinci yarıya biraz daha rahatlayarak başladık. 56. dakikada Arda'nın müthiş pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Baros'u düşürmekten başka şansı olmayan rakip penaltıya sebep oldu. Kewell yedekler arasında olduğu için (bu cümlenin altını çiziyorum. Kewell yedekti dün artık nasıl bir takımımız varsa :) ) topun başına haftasonuda çok istemesine rağmen penaltı kullanamayan Baros geçti düzgün bir vuruşla kaleciyi ters köşeye yatırarak golünü attı. Bu gol ile Kewell'ın golü arasında geçen 23 dakikalık süreçte Baros'un gooll diye fırladığımız fakat direğin yanından çıkan bir pozisyonu, Mustafa Sarp'ın ve Arda'nın kalenin üst direğini yalayarak dışarıya çıkmış iki füze gibi şutu vardı. Hakan Balta'nın pası ile ceza sahasının sol çaprazından o bildiğimiz, alıştığımız şık vuruşlarından birini yaptı. Bu şutta gol oldu. İşte bu noktadan sonra rakip müthiş hırslandı ve sert oynamaya başladılar. Bilhassa Harry'nin dün geceden sakatlanmadan çıkması mucizeden başka bir şey değildir. Maçın son sözünü ise rakip söyledi. Ben dünkü maç yazısındaki skor tahminimde Galatasaray:4-1:Tallinn demiştim. Bizim attığımız 4 golüde rakibin attığı 1 golüde bildim. Ama nereden bileyim adamların bizim kale yerine kendi kalelerine gol atacağını :)


Neyse özetle yine Galatasaray camiası için müthiş bir maç oldu. Samiyen'de konuk olan Tallinn'e biraz ayıp ettik farkındayız ama kusurumuza bakmasınlar artık. Son olarak dikkatimi çeken bir diğer olayda Galatasaray maçlarının artık ne kadar heyecanlı olduğu. Maçı Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarlarının bulunduğu bir ortamda izledim. Ortamdaki iki Galatasaray'lıdan birisi bendim o kadar Fenerbahçe'liye rağmen herkes "aç ya 40. kanalı Galatasaray'ı izleyelim bırak Fener'i, Sivas'ı" dediler. Ne olur ne olmaz diye kumandayı ele geçirmiştimde :) Lafı şuraya getireceğim yani; artık rakipler bile gerçekten futbol izlemek istiyorlarsa Galatasaray maçlarını tercih ediyorlar. Fenerbahçe'nin maçına 3 defa döndük. İkisinde Fenerbahçe gol atmıştı birinde de Galatasaray devre arasına gittiğinde Fener'in ikinci yarısı başlıyordu. Rakiplere tatlı tatlı sataştıktan sonra konuyu bağlayabiliriz. Güzel maç oldu emeği geçen herkese teşekkürler. Hafaya perşembe yani 27 Ağustos'ta maçın rövanşı var. İnşallah onuda izlemek nasip olur. Bayramı 30 gün önceden evimize getiren Avrupa'nın Aslanlarını bir kez daha kutluyorum.

Bugün maç yazısınıda yazınca foto-roman olayı kalmasın dedim. Zaten içime sinen resimleri yazıda kullandımda ayrıca eklemek istediklerimide burada yazayım. Tribünden enstantaneler efendim;

Maçın yıldızı Keita'ydı evet ama tribünlerin yıldızıda Harry Kewell'ın ailesiydi. Soldaki resimde gördüğünüz çocuk ve onun hemen sağındaki minik kız Harry'nin kızı ve oğlu :) Birde bebekleri var ki oda annesinin kucağında. Harry'nin golden sonra görebilirsiniz aşağıdaki videoda. Bir çocuk nasıl bu kadar sempatik olur yahu vuuuvv yerim :))

İnsansal pankartlar..


Lay la lay laaayy saldır Galatasaray!


Son olarakta golleri izletelim izleyemeyen arkadaşlar için;


3 yorum:

  1. Yapmayın.
    Biz Ertem'e söverken siz de mi Serap Hanım?
    Nedir bu Türk insanının başlığa oyuncu isimlerinden uyanları koyma isteği.
    Çok antipatik duruyor bilginize.

    YanıtlaSil
  2. Kewell Jr'ın fotoğrafını aldım, haberin olsun.

    YanıtlaSil
  3. @Hüseyin Bey

    Kelimelerle oyun oynamayı daha doğrusu kelime oyunlarını seviyorum :) antipatiklik göreceli olsa gerek.

    @Chao

    Dükkan senin :D

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir