Çocukluk Dönemi
Giggs için futbol ilkokul çağlarından başlar. Babası Danny Wilson o dönemin rugby yıldızlarından

"Annem ve babam ben doğduğumda (Cardiff) 17 yaşındaymış. 3 yıl sonra kardeşim doğdu. Evlenmediklerine hiç şaşırmadım. 3 yaşındaydım, kavga ederlerdi, babam annemi döverdi. Annem hemşireydi ve ikinci iş olarak limandaki bir kafenin mutfağında çalışırdı. Beni dedem ve anneanem büyüttü. Ben annemin oğluydum..."Bu sözlerinden de çıkarabiliyoruz Giggs'in anne tarafına ne kadar bağlı olduğunu. Babasından aldığı esmerlik Ryan için ilkokul döneminin bir hayli zor geçmesine neden olmuştur. Arkadaşları gerek ten rengi gerekse aksanı ile dalga geçerler çünkü. Fakat Ryan arkadaşlarına aldırmamış futbol oynamaya devam etmiştir. İşte tam bu devrede hayatının ikinci perdesi açılır..
Altyapı Yılları


Giggs'in asıl patladığı yer ne City ne de United altyapısıdır aslında. Giggs A takımda kendisini ispatlama fırsatı bulmuştur. Tarih 1 Eylül 1989'u gösterdiğinde Giggs resmen Manchester United takımının oyuncusudur artık. Giydiği 11 numaralı formayı 20 senedir üzerinden hiç çıkarmamıştır. İlk antrenmanlarından birinde o zamanın baba oyuncularından Gary Pallister {ki kendisi dönemin en pahalı savunma oyuncusu transferi olarak gelmiştir Manchester'a} Giggs için "Bu 11 numara, bu sezon A takıma çıkacaksa ben hemen gidip antrenmanlara başlayayım, yoksa herkese madara olurum." diyerek Giggs'in o günlerden ne kadar başarılı bir oyuncu olacağının ilk sinyalini çakar. Aynı maçın bitiminde Paul Ince sahaya inerek o gün 4 gol atıp 3 asist yapan melez çocuğa sanki öz kardeşine sarılıyormuş gibi sarıldı. Giggs o yıllarda Manchester United oyuncusu olmasının da etkisiyle elbette George Best ve Cruyff ile kıyaslanmaktadır. Hatta George Best "Bu çocuk benden bile iyi" diyerek Giggs'e verilebilecek en iyi ödüllerden birini sunmuştur. Manchester United forması ile çıktığı ilk maçtan itibaren de kimse onu tutamaz.
2 Mart 1992’de ilk kez Manchester United formasını giyer. Maç Everton'a karşıdır ve Giggs sakatlanan Denis Irwin’in yerine oyuna girmiştir. İlk 11’de sahaya çıktığı ilk maçında ise karşısında bir zamanlar içine giydiği Manchester United formasının üstüne giydiği Manchester City vardır. 1-0 biten en az Galatasaray-Fenerbahçe derbisi kadar hayat memat meselesi maçın tek golünü atar. O yılların en usta savunmacısı Colin Hendry şöyle anlatıyor: "Top Giggs’e geldiğinde tek çarem yere yatıp ona dalmaktı ama top ayağına o kadar yakışıyordu ki… Top ayağındayken bu kadar güzel gözüken kimseyi görmedim… Ona kıyamadım… 4 tane yedik ama olsun, saha içinde madara olurken bile onu izlemek büyük zevkti. Herkes onu izlemek için dünya kadar para ödüyordu, bense üstüne para alıyordum bir de…" 1999 yılı aslında bir nevi Giggs yılıydı. Manchester United, Premier Lig, FA Cup ve Şampiyonlar Ligi’nde şampiyon olup 3’leme yaparken, FA Cup’ı getiren efsanevi golün altına imzasını atan Giggs, Şampiyonlar Ligi Finali’nde de maçı döndüren Sherigham’ın golünün asistini yapıyordu. Rekorların adamı olan Giggs'in kariyerini özetleyen rekor; tüm kariyeri boyunca aynı takımda oynayan ve takımının formasını en çok giyen futbolcu olmasıdır şüphesiz.
Giggs'in parlamaya başladığı yıllar olan 89-90 sezonunda Ferguson dönemin İngiltere U-21 Teknik Direktörü Lawrie McMenemy'ye ısrarla Giggs'i takıma almasını söyler. Fakat Lawrie McMenemy hayatının hatasını yaparak Giggs'i kadroya almaz. Giggs ise Galler Milli Takımı'nda yoluna devam eder. Sonraki yıllarda İngiltere sol açık sıkıntısı çekerken elendikleri kupaları seyreden tüm İngilizler'in ortak fikri Giggs'in takımda olması durumunda İngiltere'nin müthiş bir takım olacağı ve kupa kaldırmaya başlayacağı yönündedir. Fakat artık Giggs için geri dönüş yoktur. 1990 yılında başlayıp 2006 yılında tamamladığı Milli Takım kariyerinde 60 maçta 14 gole imza atsa da Galler ile hiç bir zaman Dünya Kupası'na gidememiş olmak Giggs'in müthiş kariyerinin belki de tek eksik parçasıdır.
Gönlümden Geçen Futbol Elçisi; Ryan Giggs
Bu cümleler elbette Giggs'in müthiş kariyerini anlatmak için yetmez Ama ben alıntılarla kariyerini biraz özetlemeye çalıştım. Giggs'i sevmenin başlıca nedeni nedir diye sorsalar öncelikle tabii ki karakteri derim. Yukarıda yazdıklarım ve daha fazlasına sahip olan bu adam biyografisini kaleme alırken utanmadan şu cümleyi söylemiştir; "Ben özel olarak hiçbir şey yapmadım. Neysem oyum ve neysem o olarak kalacağım. Sadece Manchester United ve Ferguson’a layık olmaya çalıştım. Hepsi bu." İşte bu cümleyi okurken bile gözlerim doluyor benim. Top Giggs'in ayağına öyle yakışıyor ve Giggs yolun yarısında olmasına aldırmadan topla hâlâ öyle hızlı, öyle müthiş işler yapıyor ki onu sevmeyen ölsün yahu :) 11 numaralı formasıyla Manchester United'dan hiç ayrılmasa keşke. 40 yaşına, 50 yaşına kadar yedeklerin arasında bile olsa izleyebilsek onu. Zaten o kadar profesyonel ki günümüzün kolalı gençliğine taş çıkaracak performansını bundan 3 sene sonra da, 5 sene sonra da, 10 sene sonra da hiç zorlanmadan gösterebilir.
ps: Yazıyı yazarken Ali Abi'nin blogundan yararlandım. Kendisi Nisan ayında Ryan Giggs Forever adlı bir yazı yazmış. Teşekkürlerimi kabul eder umarım :)
Mükemmel bir analiz, mükemmel bir yazı. Serap için Giggs'in önemi büyük gerçi bugün futbolu seviyorum diyen herkes için önemi büyük ve teşekkür ediyorum bu yazı için.
YanıtlaSilBiraz körler sağırlar birbirini ağırlar olacak ama teşekkürler. Senin yazıların yanında bunun esamesi okunmaz ama işte :)
YanıtlaSil