17 Kasım 2009 Salı

Ahmet Çakır Röportajı

Spor yazarları ile söyleşilerimiz devam ediyor. En son Yiğiter Uluğ ile söyleşmiştik. O röportajın üstünden bir hafta geçti ve Ahmet Çakır ile yeni bir röportaj yaptık. Mail yollu sıkıntılarımız olsa da sonuçta biz ona soruları, o da bize yanıtları göndermeyi başarabildik. Ahmet Çakır'a sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz buradan bir kez daha. Her söyleşide olduğu gibi bunda da girizgâhı çok uzatmadan sorulara ve cevaplara geçelim istiyorum;


1- Vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkürler öncelikle. Klasik bir giriş yapmak gerekirse; kimdir Ahmet Çakır?

Ahmet Çakır;
1952 yılında Kastamonu’da doğdum. 1960’ta ailemle birlikte İstanbul’a geldim. 1968’de Sultanahmet Ticaret Lisesinden ayrıldım. Çeşitli işlerde çalışıp askere gittim. Askerlik dönüşü 1974’te İstanbul Radyosunda çalışmaya başladım. 1978 yılında Beyoğlu Akşam Ticaret Lisesini bitirdim. 1982’de Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulundan mezun oldum.
1980’da ‘Dünyada ve Türkiye’de Sansür’ çalışmamla Cumhuriyet Gazetesinin Yunus Nadi Ödülünü kazandım. 1982’de ‘Dostun Ölümü’ adlı öykü kitabım Akademi Kitabevi Ödülü kazandı ve 1983’te Varlık yayınlarından çıktı.
Çeşitli Radyo oyunları yazdım ve uyguladım. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ adlı romanını önce radyo oyunu olarak uyguladım. Ardından da sahne oyunu haline getirdim. Oyun, Yunus Emre ödülü kazandı, İzmir’de Prof.Dr. Özdemir Nutku tarafından sahnelendi.
Çeşitli tarihlerde Türkiye Spor yazarları Derneği yarışmasında ödüller kazandım. 2001 ve 2003’te Gazeteciler Cemiyeti tarafından ‘yılın gazetecisi’ seçildim. 2002’de 8 ayrı kuruluşun katılımıyla ‘spor basınında türkçeyi en iyi kullanan yazar’ olarak ödüllendirildim.
1995’te ‘90 Soruda Galatasaray Tarihi’, 1996’da ‘Fatih’in Aslanları Futbolun Vatanında’, 2000’de ‘O Bir İmparator’ ve ‘Türk Futbolu Avrupa Zirvesinde’, 2002’de ‘Milli Takım ve Dünya Kupası’, 2007’de ‘Yüzyılın Aslanı’, 2008’de ‘Türk futbolunun Avrupa Sınavı’ adlı kitaplarım çıktı.
TRT’den sonra Hürriyet, Günaydın, Fotospor, Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, Sabah-Fotomaç ve Radikal gazetelerinde yazdım. Halen zaman’da yazıyorum.
Evli ve 1 çocuk babasıyım.


2- Sizin için okuduğum bir cümle şöyle diyordu "Trabzon'da sıradan bir okurken Hıncal Uluç'a yolladığı okur mektupları sayesinde kendisine bir tür okur mektubuyla maç yazısı yazma işini meslek edinmiş abimiz". Gerçekten medya ile tanışmanız bu şekilde mi oldu?

Ahmet Çakır;
Bunu biliyorum. Aşağılayıcı yaklaşımı dışında doğru. Zaten bunu anlatan da benim ama aslı biraz daha değişik. Uluç, o yıllarda Erkekçe dergisinin başında olduğundan, deplasmanlara gelemezdi. Ben de sanki bir gazetede yayınlanıyormuş gibi Trabzonspor’un maçlarıyla ilgili yazılar gönderirdim. O, bunlardan çok yararlandığını Cumhuriyet’teki bir yazısında belirtmişti.
Bu ilişki sayesinde daha Trabzon Radyosu Yayın Şefi olarak çalışırken Cumhuriyet’te bazı yazılarımın çıkmasına yardımcı olmuştu. Doğrusu budur.


3- Son günlerde gündemi meşgul eden isim Ercan Saatçi malumunuz. Talihsiz açıklamalarından ötürü özür dilese de kimseyi samimiyetine inandıramadı. Siz yıllarını bu işe vermiş usta bir gazeteci olarak malum açıklamaları nasıl değerlendirdiniz ilk gördüğünüzde?

Ahmet Çakır;
Bu, elbette ki dehşet verici ve Ercan Saatçi için de utandırıcı bir durum. Benim önemsediğim yönü biraz daha değişik. Daha önce bunu yazdim, rahmetli kayınpederimin mezarından çıkıp Maksim Gazinosunun genel müdürü olması üzerine benim de ‘İlle burada assolist altı olarak şarkı söyleyeceğim’ dememe benziyor. Daha kötüsü kayınpeder de bunu kabul ediyor... Şundan adımın Ahmet Çakır olduğu kadar eminim ki Ertuğrul Özkök, yıllar sonra anılarını yazarken, ‘Meslek hayatımın en büyük hatası Ercan Saatçi’yi asıl işine dönmesi yolunda teşvik etmek yerine Hürriyet’e spor koordinatörü yapmaktı’ diyecektir. Böyle dürüst bir yanının olduğuna inanıyorum.
Bu kapsamda küfür olayı biraz teferruat gibi duruyor. Samimi olduğu nokta, bundan sonra da benzeri küfürlere devam edeceğidir.


4- Galatasaray geçtiğimiz sezon belli bölümlerde mükemmel futbol oynamasına rağmen gerek sakatlıklar, form düşüklüğü, Lincoln kaprisleri sonucunda istediğini alamadı. Bu sezona baktığımızda yine kaliteli transferler yapıldı ama en önemlisi Rijkaard takıma getirilerek bir bakıma vizyon ortaya konuldu. Sizce Galatasaray'ın madem Rijkaard'ı getirebilme gücü vardı neden Skibbe gibi bir tercih yapıldı ve Rijkaard size gelecek senelere umutla bakmanızı sağlayacak sistemi oturtmaya başlayabildi mi?

Ahmet Çakır;
Yönetimlerin bu konularda şaşırtıcı karar değişiklikleri olabiliyor. Örneğin, Adnan Polat Galatasaray’da başkanlığa gelirken kongrede herhangi bir vaatte bulunmadı. Tam tersine, transfer filan yapmak niyetinde olmadıklarını söyledi. Böyle bir yaklaşım içinde teknik adam seçildikten sonra birdenbire strateji değişikliğine gidildiği görüldü. Bunda da Telekom’un sürpriz sponsorluğuyla ele geçen kaynağın önemli bir payı vardı. Transfer yapmayacağım derken epeyce önemli oyuncular alındı. Ondan hoca hoca alınmış olduğundan ortaya tuhaf bir durum çıktı. Bunun sarsıntısı da sezon içinde yaşandı.
Rijkaard’ın kariyeri ve kalitesi ortada. Yapmak istediklerinin güzel işler olduğu da açık. Ancak Türkiye’nin bazı zorluklarını da unutmamak gerekiyor. Üstüste gelen iki yenilgi sonrasında Rijkaard’ın hoca filan olmadığı bile rahatlıkla söylenebiliyor. Hollandalı hocanın bu gerçekleri gözönünde tutarak yürümesi gerekiyor. Yani bir yandan geleceği kurarken öte yandan günlük yarışma koşullarını da görmezden gelemezsiniz. Önümüzdeki sezonlarda Galatasaray’a dizi halde şampiyonluklar kazandıracak olsanız da bu sezon kötüyse o günleri göremeyebilirsiniz. Size o günleri göstermezler. Öyle bir ortam var...


5- Geçtiğimiz sezon oynadığı dönemde müthiş işler yapan ama fizik düşüklüğü yüzünden istikrarsız bir Kewell izliyorduk. Bu sezon ise futbol yeteneklerinin yanına fizik gücü de ekleyen Kewell'ın futbolu hepimizi mest ediyor. Sizce Galatasaray'ın hücumda gerçek lideri Kewell mıdır ve sezon sonunda kendisiyle yeniden sözleşme yenilenmeli mi?

Ahmet Çakır; Bu konudaki tespitinize katılıyorum ama böylesi görüşlerin birkaç hafta içinde tamamen tersine dönebildiğine defalarca tanık oldum. O nedenle Kewell ya da bir başka oyuncuyla ilgili olarak şu yapılsın bu yapılsın denilmesi o kadar anlamlı değil. Gelişmelere göre hareket etmek gerekiyor. Örneğin, kısa bir süre önce Baros üzerine bir yığın hesap yapıyor olabilirdiniz, peki şimdi ne olacak? Ne zaman iyileşecek? Ne zaman tekrar oynayacak?
Zaten Galatasaray’ın Kewell’la ilgili herhangi bir sıkıntı yaşaması sözkonusu değil. Onun gerçek bir profesyonel oluşu, işleri kolaylaştırıyor.
Ancak fizik güç konusundaki sorunu tam olarak aşabilmiş değil. Hatta bu mümkün de değil. O nedenle şu andaki durumun itiraz edilecek bir yanını görmüyorum.


6- Galatasaray çok sık defansif problemler yaşadığı için orta sahasını üç tane defans aksiyonu öne çıkan futbolcudan oluşturmaya başladı. Kadromuza baktığımızda inanılmaz bir orta sahamız var diyebiliriz ve Rijkaard'ın tercih konusunda gerçekten işi zor. Sizce Galatasaray, Barış Özbek - Mustafa Sarp ve Mehmet Topal'la mı devam etmeli yoksa Elano ve Linderoth'un da orta sahaya takviye edileceğini düşünüyor musunuz? Sizin futbol felsefenizle nasıl bir orta saha kurarsınız?

Ahmet Çakır;
Benim futbol felsefem tam Rijkaard’ınki gibi diyebilirim. Yani tamamen hücuma dönük bir oyun anlayışını benimsediğimi söyleyebilirim. Ancak işin gerçeği bu değil. Hatta tam tersine ‘sağlamcı’ anlayışa sahip yaklaşım daha başarılı oluyor. Nitekim, Rijkaard da buna yönelmek zorunda kaldı... Elbette ki ben de B.Özbek, M.Sarp ve M.Topallı bir ortaalan ile oynardım. Ayhan ve Linderoth da burada yer alabilir... Elano’dan daha fazlasını bekliyorduk ama o da değişik bir Lincoln olmaktan öteye geçememiş gibi görünüyor. Bu takımda yer alabilmek için oynuyormuş gibi yapmanın yeterli olmadığını bir an önce kavramalı... Brezilya takımında o şekilde oynamak daha kolay çünkü çok daha uzun süre topa sahip olabiliyorlar ve Elano da sırıtmıyor. Belki biraz çelişkiliymiş gibi görünüyor ama Galatasaray’da oynamak için daha çok çaba göstermesi lazım. Zaten kalitesini ortaya çıkaracak olan da bu... Yoksa araya bırakacağı birkaç top, uzaktan atacağı şutlar için onu istihdam etmenin mümkün olamayacağı ortada...


7- Galatasaray'ın bu sezon özellikle Avrupa Ligi'nde gösterdiği performans çok iyi durumda. Gruptan çıkmayı garantiledik ve belki de ilk defa bir Türk takımı {hatta Milli Takım'ı da dahil edersek} gruptan lider çıkmaya bu kadar yaklaştı. Sizin Avrupa Ligi'nde beklentileriniz nedir, Galatasaray'ın geleceği en üst nokta neresi olabilir?

Ahmet Çakır;
Herşey olabilir ama şu ana kadar ciddiye alınabilecek tek takımla bile oynamadığını gözden uzak tutamayız. Birazcık direnç gösteren Sturm Graz karşısında nasıl bocaladığını hepimiz gördük. Avusturya takımının tek puanını Galatasaray deplasmanında almış olmasını gözden uzak tutmamalıyız.
Gruptan lider olarak ya da ikinci sırada çıktığınızda bir yere varmış olmuyorsunuz, sadece 32’ye giriyorsunuz. Ondan sonra çeyrek finale gelebilmek için bile iki tur geçmek zorundasınız. Rakiplere de şöyle bir gözattığınızda bu konuyu konuşmak için henüz çok erken olduğunu görürsünüz.
Ancak harika bir durum yaşandığını da görmezden gelemeyiz. Bu sezonki galibiyetler sayesinde Sarı Kırmızılı takım Avrupa bilançosunu artıya getirdi. Bu kadar çok maç oynayıp da galibiyeti yenilgisinden daha çok olan tek takımımız Cim Bom. Bu da önemli bir durum.



8- Rijkaard'ın da Galatasaray'a gelmesinin ardından Galatasaray'ı futbol sistemi olarak Barcelona'ya çok benzetiyoruz. Hatta futbolcularımızı Barcelona'lı futbolcuların yerine bile koyduğumuz oluyor. Benim size sormak istediğim konu Galatasaray'ın inanılmaz bir genç potansiyeli var ve kadrosunda bulunan futbolcuların çoğunun Avrupa'da önemli talipleri oluyor. Mesela sezon başında Servet Çetin için Marsilya 8 milyon avro önermişti. Sizce Galatasaray bu futbolcu satışlarından bir Porto veya Lyon gibi paralar kazanabilir mi?

Ahmet Çakır;
Bunun ne kadar zor olduğunu hepimiz gördük. Hatta şu anda yurtdışında en yukarda gördüğümüz (Türkiye’den gitme) futbolcumuz olan Tuncay Şanlı’nın yaşadıkları sorunlar da ortada... Servet’in ya da benzer durumdaki birkaç oyuncunun iyi transferler yapabilmesi mümkün ama daha fazlası hala hayal gibi. Hele bu işten para kazanma konusunda almamız gereken çok yol var.
Yönetimlerin zayıflığı yüzünden bu noktada akıllıca işler yapılamıyor. Yönetimler dahpa çok ‘alma’ üzerine yoğunlaşıyor, ‘satma’ boyutunda isteksiz ve beceriksiz görünüyorlar.
Barcelona benzetmesi o kadar geçerli değil. Elinizde Xavi,. İniesta, messi varsa herşeyi yapabilirsiniz. Hatta herhangi bir sistemle oynamanıza bile ihtiyaç olmayabilir!


9- Bu sezon Fenerbahçe ile ligde kıyasıya bir yarış halindeyiz ve şu an yaşanan görüntü şampiyonluk yarışının sonuna kadar devam edeceği yönünde. Fenerbahçe ile Galatasaray'ın futbol felsefelerini, sistemlerini ve vizyonlarını karşılaştırdığınızda nasıl bir sonuca ulaşıyorsunuz? Bu sezon bu iki takımdan hangisi şampiyonluk için daha avantajlı görünüyor?

Ahmet Çakır;
İkisinin de benzer ve ayrı yönleri yeterince biliniyor. Fenerbahçe yüzde yüz transfere dayalı bir anlayışla yürümeye çalışıyor., Bu, onların tarihi bir gerçeği. Avrupa çapında herhangi bir başarıya ulaşamamış olmalarının temel nedeni de bu... Galatasaray bir yandan bu tür transferlerden geri kalmazken, öte yandan da her dönemde özkaynak düzeninden yetişme 4-5 oyuncuya yer veriyor, dışardan gelenler de genellikle Galatasaraylı oluyor. Sarı Lacivertli takımda ‘Ben Fenerbahçeliyim’ diyebilen fazla oyuncu olmuyor. Bu da zor durumlarda kırılmalara yol açabiliyor.
Şu ana kadar Fenerbahçe için işler düşünülenden çok daha iyi gitti. Ne yapabileceklerini görebilmek için zor bir dönemden geçmeleri gerekiyor. Galatasaray ise kaybettiği iki maçın ardından toparlanmayı bildi.
Ayrıca Fenerbahçe bazı futbolculara bağımlı bir görünümde. Özellikle Alex’in oynayıp oynamaması çok şeyi değiştirebiliyor.
Bütün bunlar Galatasaray’ı şampiyonluk konusunda daha şanslı kılan etkenler. Nitekim, ezeli rakibine bir kez daha yenilmiş olmasına karşın aradaki farkın sadece 3 puan oluşu bunu gösteriyor.


10- Fatih Terim'in görevden ayrılmasının ardından Milli Takım için bir çok teknik direktörün adı geçmeye başladı. Son açıklamalar ise yeni gelecek teknik adamın yabancı olacağı yönünde. Milli Takım teknik direktörlüğüne sizce yerli mi yoksa yabancı bir hoca mı getirilmeli? Ayrıca yeni gelecek teknik adamın vasıfları neler olmalı?

Ahmet Çakır;
Yerli yabancı ayırımı o kadar önemli değil, asıl tartışma iyi-kötü şeklinde yapılmalı. Kaldı ki bizim bu konuda ne istediğimizi bildiğimiz epeyce kuşkulu. Örneğin, federasyon başkanımız yeni hoca için sabırlı olmamızı istiyor ve onun Türk futboluna yön verecek biri olacağından sözediyor. Hiç öyle şey olur mu? Milli Takımın bugüne kadar içine girmiş olduğu bir sistemden sözedebilmeliydik. O sistem ya da ekol olursa, hocanın çok da önemi kalmaz. Dünyada bu işi halletmiş olan ülkelerin görünümü budur. Orada sistem sağlamdır, şu ya da bu hoca fazla birşeyi değiştirmez.


11- Dünya Şampiyonasında U17 takımımız geçtiğimiz günlerde Kolombiya'ya penaltılarda yenilerek turnuvaya çeyrek finalden veda etti. Takip edebildiniz mi turnuvayı? Sizce hangi gençlerimiz öne çıktı? Türk Futbolu'nun geleceği parlak mı?

Ahmet Çakır;
Önce bu takımın adını ‘17 Yaşaltı’ olarak söylemeyi kesin bir kural olarak görmeliyiz. Biliyorsunuz altında anlamına gelen Under’ın U’sunu çok çabuk benimsedik... Bu gibi turnuvaları birkaç arkadaşımızla birlikte (Örneğin, Uğur Meleke) en yakından izleyenlerden biriyim. Herkesin görebildiklerinin dışında şu öne çıktı diye bakmadım. Galatasaraylı Berkin’den hocasının çok daha umutlu olduğunu daha önceden biliyordum ama turnuvada pek kendini gösteremedi. Kalecimiz Deniz’in İngiltere’de oynuyor oluşu önemli. Golcümuz Muhammet Demir de kısa sürede Bursaspor’da forma giymeye başlayacak gibi görünüyor. Sağbek Okan’ı da ilerde mutlaka Süper Lig’de izleyeceğimiz kanısındayım. Elbette ki başka iyi oyuncular da vardı.


12- Bu sezon lige baktığınızda en çok ilginizi çeken ve takdir ettiğiniz takım hangisi oldu? Ve bu takımın başarısını neye bağlıyorsunuz?

Ahmet Çakır;
Ben yıllardır Kayserispor’u dikkatle izliyorum. Doğru işler yapıyorlar. Başarı için gerekli olan istikrarı sağlamak üzere önemli adımlar atıldı. Daha iyi bir geleceğe yürüyorlar... İstanbul Büyükşehir Belediyespor içinse hem seviniyor hem üzülüyorum. Sevincim Abdullah Avcı ve Göksel Gümüşdağ için çünkü yaptıkları doğru işlerin karşılığını alıyorlar. Üzüntüm köksüz ve seyircisiz birtakım olarak yürüyebilecekleri herhangi bir geleceğin bulunmadığını bilmek.
Bursaspor’u unutmadım ama Ertuğrul Sağlam’ın ayrılması halinde sürekliliğin sağlanamayacağını düşünüyorum. Taraftarın bu kadar çok işin içinde olmasını pek olumlu bulmuyorum. Ayrıca, başkanın bir spor yazarı arkadaşımıza saldırmasını da unutabilmem kolay değil...


13- Günümüzde bloglarda çok ciddi spor muhabbetleri dönüyor. Özellikle bir çok gazetenin haberden ziyade tiraj için sayfalarını doldurmasına tepkiler büyümeye başladı. Amatör spor yazarları ise kendi sayfalarını yaparak müthiş işler başarıyorlar. Siz bu amatör oluşuma nasıl bakıyorsunuz?

Ahmet Çakır;
Elbette ki harika bir olay. Bizimki gibi herkesin sürekli olarak ağladığı bir ülkede insanların tek başlarına bile böyle işler yapabileceklerini görmeleri ve göstermeleri çok önemli. İçlerinde, şu anda ün ve para kazanmış olan bazı arkadaşlarımızdan daha iyi yazabilenler olduğunu biliyoruz. Onlar da bundan dolayı kendilerine kahretmek yerine son derece akılcı bir çıkış yolu bulmuş durumdalar.


14- Amatör olarak yazı yazmaya çalışan biz gençlere önereceğiniz püf noktalarınız var mı?

Ahmet Çakır;
Hayır, bu tür öneri ya da tavsiyelerde bulunmaktan pek hoşlanmam. Daha doğrusu ‘başkalarına akıl vermeye kalkmanın, o kişinin akılsızlığını göstermekten başka birşeye yaramadığını’ savunurum. Önemli olan kendi yolunu bulabilmektir. Bu arkadaşlarımız da zaten onu yapmış durumdalar. Üsttarafı arkasından gelecektir.


15- Son olarak klasikleşen sorumuz, Sportif Cümleler'i inceleme fırsatı buldunuz mu? Olumlu olumsuz görüşlerinizi bizle paylaşır mısınız?

Ahmet Çakır;
Hayır, henüz bulamadım. Aynı anda neredeyse 100 ayrı iş yapmak zorunda kalmak gibi bir tuzağa düşmüş bulunuyorum. O nedenle pek fırsat bulamıyorum. En kısa zamanda inceleyip düşüncemi size yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir