
Hidayet Türkoğlu'nun aksine Mehmet Okur, All-Star olduğundan beri büyük bir düşüş içerisindeydi. Özellikleri ile NBA pivotları içinde çok farklı bir konumda olmasına karşı, bir pivotun taşıması gereken mücadele, güç, hırs gibi unsurları kaybetmiş gibi bir görüntüsü vardı. Ayrıca bu düşüşü Milli Takım'a da yansıttı ve 2007 Avrupa Basketbol Şampiyonası'ndan bu yana kendisini Milli Takım'da göremiyoruz. Bundan sonra yaşanan süreçte ise sürekli Mehmet Okur'u sorunlu bir basketbolcu olarak görenler de oldu, Tanjeviç'i suçlayanlar falan oldu derken bugünlere geldik. Bugünlerde Mehmet Okur eski formunu yakalamış durumda ve açıklamalarına bakınca Dünya Şampiyonası'nda kendisini Milli Takım'da görme ihtimalimiz çok yüksek. Sanırım yaşanan sıkıntılar giderildi ve Dünya Şampiyonası'nda oynayabileceğimiz en iyi kadroyla mücadele edeceğiz. Tanjeviç'in üstünü çizdiği basketbolculardan da güçlü bir kadro kurmak mümkündü ama 2006 Dünya Basketbol Şampiyonası ve 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası performansımıza bakınca ben Tanjeviç'i eleştirmiyorum. Çünkü kendi sistemine uyan basketbolcularla beklentilerin oldukça üzerinde performanslar izledik. Yıldızların bir arada olduğu ve beklentileri yukarıda tuttuğumuz şampiyonalar ise hayal kırıklığı oldu. Tanjeviç bütün bu yıldızları bir arada tutup, onları takım yapabilir mi bilmiyorum ama Mehmet Okur'u Milli Takım'da görmeyi çok isterim.

All-Star seçilmesinden sonra Mehmet Okur'u ayakta tutan özelliği dışarıdan yüzdeli şut atabilmesidir. Mehmet Okur gücünde bir oyuncunun dışarıdan şut atabilmesi oynadığı takımlara çok farklı hücum sistemleri getiriyor. Ama alışık olduğumuz pota altında mücadele etmesi, hırsı ve savaşçı ruhunu göremediğimiz için üzgündüm. Çünkü Mehmet Okur özellikle Detroit döneminde Larry Brown'un onu güçlendirmesi, hatta şut atmasını yasakladığı zamanlarında gerçek anlamda bir beş numara olmaya başlamış, Shaq'ın arkasında durabilen yegane oyunculardan birisi olmayı başarmıştı. Bu sezon ise Mehmet Okur'un istatistiklerini yeniden yukarı çektiğini görüyoruz ve en önemlisi o hırslı, savaşçı kişiliğinin geri döndüğünü söylemek mümkün. Böyle oynayınca Utah Jazz'ın da yeniden iddialı bir konuma gelmesinden doğal bir durum olamaz. Çünkü Boozer da iyi durumda, Daron zaten kendini aştı ve Mehmet Okur da takımın en önemli üçüncü opsiyonu olmayı tekrar başardı.
Bu durumda da Mehmet Okur'un Dünya Şampiyonası'nda en büyük kozlarımızdan birisi olacağını söyleyebiliriz. Dinlenmiş, yıpranmamış bir Hidayet Türkoğlu ile beraber takımı sırtlamalarını ve götürmelerini bekliyoruz. Utah Jazz'ın konumuna bakarsak play-off'lara iyi bir yerden kalacaklar ve play-off'larda sert mücadeleler onları bekliyor. Mehmet Okur da elbette bu süreçte yıpranacak ama onun yıpranması bana sorarsanız herşeyden önemli. Çünkü uzun zamandır o kadar kötü görüntüsü vardı ki, kendine tamamen gelmesi, Dünya Şampiyonası'na formunun zirvesinde katılmasını önemli görüyorum. Yaz döneminde kontratla falan uğraşmayacak olmasının da avantajını büyük gördüğümü söyleyebilirim. Ayrıca eğer Boozer tututabilirse Utah Jazz uzun süre bu noktada kalmayı başarabilir ve doğru hamleler sonrasında kendilerinden beklenen potansiyeli tam anlamıyla gösterebilirler. Takımda iyi bir bench var ve oyuncu kalitesi çok iyi durumda. Tek eksikleri kazanma ruhuydu ve bunu da bu sezon aşmış gibi görünüyorlar. En azından Mehmet Okur'a bakarak bile Utah Jazz'ın durumu değerlendirilebilir.
hala nasıl istiyor insanlar anlamıyorum...
YanıtlaSilhttp://sporingen.blogspot.com/2010/03/mehmet-okur-pasa.html