
Sezonun ilk haftaları. Gelene 3, gidene 5 attığı günler Galatasaray'ın. Hepsinin çamur attığı dalga geçtiği mor forma sırtımızda. O mor forma çamur atanların yüzüne renk olarak aksetti o ayrı.. Ben bu üçlünün başka bir özelliğini anlatmak niyetindeyim. Ne diyorduk, sezonun başı.. Atılan gollerin keyfi kadar oynanan futbol da çok keyifliydi. Rakipler iyi değilmiş, Galatasaray dişine göre takım bulamamış, hikâye.. Bir takım Galatasaray'ın rakibiyse dişine göredir. Dişine göre değilse Galatasaray'ın rakibi olduğu platformdan ihraç edilsin. Artık lig mi dersiniz, Avrupa Kupaları mı yoksa Türkiye Kupası mı.. Galatasaray 3 kulvardan ikisinde dışarda kaldı, biliyorum. Ben mor forma zamanını, sezon başını konuşuyorum şu an şahsen. Bugüne birazdan değineceğiz. Neyse, sezonun ilk yarısına baktığımızda, zirvede olmamasına rağmen, ligin en çok gol atan takımı Galatasaray. Artık klasikleşen bir durum olarak 10. haftadan sonra yavaş yavaş nefesi kesilen aslanın istediği yerde olmadığını görüyoruz, bu şaaşalı günlerden sonra. Taraftarlardan birisi olarak ben bekleyenler, susanlar, sabredenler arasındayım. İkinci yarı takımın toparlanacağından, 3 kulvarda da sona gideceğinden öyle eminim ki..

Derken ikinci yarısı başladı sezonun. İkinci yarının başlamasıyla da tepe taklak düşüş devam etti. Önce Türkiye Kupası'nda antifutbol mucizesi Antalyaspor, sonra da Avrupa Ligi'nde Atletico Madrid hedeflerden uzaklaştırdı Galatasaray'ı. Derken liderlik geldi biraz dindi sıkıntılar. Sonra yine üstüste kaybedilen puanlar başladı. Deplasman kâbusu diye yazılar yazdık. Bugün mü? Bugün geldiğimiz nokta işte yukarıdaki üçlünün gözlerinde gizli. İlk fotoğraftaki adamlar da bunlar, ikinci fotoğraftaki adamlar da.. Neşeli, keyifli, heyecan veren ve ne yapacağından emin olan adamlar gitti. Acaba oynamasa mıydı? Hazır mıydı, değil miydi? Silikti biraz değil mi? diye birbirimize sorular sorduğumuz adamlar geldi. Ben maçın içinde kilitlendiğimiz noktalarda dedim ki
"Arda girecek, Milan girecek kimse paniklemesin. Çevireceğiz maçı" Sonra gördüm ki güvendiğim adamlar pek de beklediğim gibi değillerdi. Demek ki neymiş? Ruh diye, kaptan diye, gol kralı diye hazır olmayan adamlar oy na tıl maz mış! Galatasaray antrenörüne bir şey öğretmek haddime değil kız başıma fakat, öğrenmenin de yaşı yok demiş atalar. Bir bildikleri vardır herhalde..
sezonun özeti gibi olmuş eline sağlık
YanıtlaSilŞimdiye kadar okuduğum bloglarda yazılanlardan anladığım kadarı ile elimizde Emre Aşık, Emre Güngör, Servet, Gökhan Zan, Mehmet Topal, Ayhan, Barış, Mustafa Sarp, Elano(?), Arda(?), Dos Santos, Kewell'dan oluşan bir "ya sakat, ya tecrübesiz , ya yaşlı, ya yeteneksiz ya psikolojik bunalımda" oyuncu topluluğu var ki gelecek sene hepsini temizleyip yerlerine "baba" elemanlar alırsak (şöyle premier league'de 5-6 sene top koşturmuş, fizikli, basan-mücadele eden, ayağı düzgün, 28-29 yaşlarında, kaptan karakterli vs.) 1978 Hollandası gibi TOTAL FUTBOL oynayabileceğiz...
YanıtlaSiloyuncuları motive etmek yok, disiplin sağlamak kontrol etmek yok, sürekli sakatlandıklarına göre iyi idman yaptırmak yok, B planı yok (maalesef), ama isim var!
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA...