.jpg)
ps: Yorumların bir kısmı Bursaspor ve Beşiktaş maçından önce alınmıştır. Derbi yorumlarıyla bizlere dönen, dönemeyen tüm özel insanlara teşekkür ediyoruz.
Eger cuma akşamı Bursa İBB'ye takılırsa üst tarafta temas devam edeceği için Galatasaray-Fenerbahçe ikilisine beraberliğin çok dokunmayacağını, daha risksiz bir oyun olacağını tahmin ediyorum.
Ama cuma akşamı Bursa galip gelirse, GS-FB ikilisinden yenilen şampiyonluk yarışının büyük ölçüde dışında kalacağı için daha kora kor oyun, daha açık futbol, galibiyeti daha fazla isteyen iki takım izleriz.
Kolay unutan -belki de ‘aklında tutmamak istemeyen’ demek daha doğru olur – bir ülkeyiz malum. Özhan Canaydın’ın ölümünün yarattığı düşünülen duyarlığın 90 dakikaya bile yeteceğini düşünmüyorum doğrusu. Baksanıza maça iki gün kala Fenerbahçe cephesi hakem hataları üzerinden kılıcı çekti bile. Aziz Yıldırım’ın sunumunun Fenerbahçe kitlesini ajite etmeye yönelik bir girişim olduğu konusunda şüphesi olan kimse var mıdır?
Geçen hafta Rijkaard’ın ‘sonuca dönük oyun’ ve diğer takımların Bursa’ya asılmadıklarını ima eden konuşmalarını da göz önüne alırsak maç daha oynanmadan ‘maç olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor’ diyebiliriz.
Ne olursa olsun, Fenerbahçe-Galatarasaray maçları bütün bu memlekete uygun davranışlara rağmen her zaman temposu değilse de heyecanı çok yüksek maçlar olur. O nedenle ben son düdüğe kadar soluk soluğa izleyeceğimiz bir maç olacağını düşünüyorum.
“Hangisi yener?” diye soracak olursanız, “Bilemem ama bol gollü geçmesi arzum dahilindedir” diyebilirim…
Son yıllarda yaşananlar, derbilerde şiddetin hızla tırmanması, tarafların ev sahipliği avantajını maksimum düzeyde, gerekirse sahayı rakibi için cehenneme çevirerek kullanma arzusu, özellikle Galatasaray-Fenerbahçe derbilerinde galibin futbol dışı etkenlerle belirlenmesine yol açtı. Bu maçlarda psikolojik faktörler çok öne çıkıyor; kendi sahasında oynayan, o maç öncesi form durumu ne olursa olsun, kazanmaya daha yakın duruyor.
Bu açıdan bakınca Galatasaray'ın favori olduğu söylenebilir. Ancak son birkaç haftada gündemde geniş yer kaplayan olaylara bakarsak, maçın atmosferinin geçmişteki Galatasaray-Fenerbahçe derbilerinden farklı olabileceğini öne sürmek de yanlış olmaz.
Öncelikle her iki camia da derbi öncesinde çok farklı alanlara odaklanmış görünüyor. Galatasaray haftalardır kendi kongresini konuşuyor. Fenerbahçe başarısız olduğu dönemlerde sıkça yaptığı gibi, federasyonla sürtüşmeye girerek, taraftarının tepkisini dağıtmaya uğraşıyor. Bu tabloya değerli spor adamı Özhan Canaydın'ın vefatı da eklenince, derbinin şakülü kaydı. Basın toplantısında Başkan Yıldırım, Galatasaray'ın Eskişehir deplasmanında yediği gollerden dem vurarak, ortaya bir demet çiçek bile attı. Sanki birbirlerine karşı değil, federasyona karşı bir maça çıkacaklar!
Bu kader ortaklığı aslında geçen yılın devamı sayılabilir. İki büyük de geçen yıl yaşadıkları hayal kırıklığı sezonunda, şampiyonluğu aslında onlar kadar bile hak etmeyen ama bu ligin "ciğerini" gayet iyi bilen bir teknik adama emanet edilmiş Beşiktaş'ın ve Sivas'ın arkasında kalmışlardı. Bu yıl Sivas'ın rolünü Bursa devralmış gibi sanki... Ve Beşiktaş, ikinci sınıf kadrosuna ve bütün savrukluğuna rağmen sinsi sinsi geliyor.
Fenerbahçe yönetim kurulunun cuma günü yapmış olduğu basın toplantısında federasyonu yaylım ateşine tutması, hem Fenerbahçe dışında kalan futbol kamuoyunda "Yine mi?" soruları ve ağızlarda ekşi bir tat bıraktı, hem de Fenerbahçeli futbolculara olası bir yenilgi halinde mazeret bulma kolaylığı getirdi. Bu durumda Galatasaray bir adım öne çıkmış oluyor. Fenerbahçe'nin geçmiş derbilerde gerilimden beslenme ve direnç yaratma konusundaki başarısı hatırlanırsa, bu hafta öyle bir havanın olmayışı, onlar adına dezavantaj hanesine yazılabilir. Ancak Cimbom cephesinde de bir başka sorun var. Hücuma dönük futbol için kurulmuş kadroda, kontrol oyunu oynayabilecek ayakların sayısı çok kısıtlı. Bu yüzden öne geçtikleri maçlarda skoru lehlerine tutmakta zorlanıyorlar. Bu, gerilim katsayısı yüksek bir derbi için önemli bir dezavantaj. Arda'nın oynayamayacak olması da büyük bir handikap.
Tüm bunları toplayınca, ilk golü Fenerbahçe'nin atacağı bir maçta Galatasaray'ın daha şanslı olacağını düşünüyorum. İlk gol ev sahibinden gelirse maç berabere biter büyük ihtimalle... Ve kazanan Beşiktaş olur. Tabii Eskişehir'i yenebilirse!

Özhan canaydın'ı kaybettiğimiz hafta Özhan abi'nin hatıra ve mirasına yakışır bir derbi olmasını diliyorum. Klasik olmak sadece saha içindeki oyunla olmaz, inşallah sahada top koşturan 22 kişi dışındakiler de "klasik"e yakışır bir şekilde davranırlar...

Öncelikle bana da sordugunuz icin teşekkür ederim.
Cuma günü oynanacak İBB-Bursa maçının sonucunun bu maçı direk etkileyeceğini düşünüyorum. Bursa’nın buradan çıkaracağı 3 puan, her iki takımı da beraberlik yerine maçtan galibiyetle ayrılmak için motive edecektir. Maçın öne çıkan oyuncusu bu kez Keita olur sanki çünkü hem kendi evinde daha rahat olacaktır, hem de Andre Santos, ilk maçtaki Roberto Carlos gibi tecrübeli olmadığından, Keita’yı tutmakta zorlanacaktır. Maçın son derece tempolu, bol gollü ve sert geçeceğini düşünüyorum. Umarım bu sertlik sadece sahada ortaya konan mücadele için geçerli olur ve Özhan Canaydın’ın vefatıyla iki kulüp arasında yaşanan güzel dayanışma ve fair-play’den ödün verilmez.
Gerek geçtiğimiz yıl Ali Sami Yen'de oynanan maçta oyun içinde yaşananlar, gerek iki takımın bu sene ortaya koyduğu futbol, gerekse de ligdeki pozisyonları sebebiyle futbol kalitesinin düşük olduğu, kalitesiz, maç sonu mutlaka hakemin konuşulacağı bir derbi bekliyorum. Klişe ama doğru yorumlardan birisini daha yapmak lazım zira futbolun doğası gereği buna başvurmak zorundayız. Bu maç çok net biçimde sonuç ne olursa olsun Bursaspor'a yarayacak. Hele hele olası bir beraberlik ve maç sonu Galatasaray'ın önümüzdeki haftalarda sahasını kapattıracak, geçtiğimiz yıl ve meşhur "sulu derbi" benzeri bir maç olması Bursaspor'un bu haftaki maçını kazanması halinde fiilen şampiyonluğunu ilan etmesine bile sebep olabilir. Özhan Canaydın'ın vefatının iki tarafın arasındaki buzları erittiğini de düşünmüyorum. O bir anlık bir jestti. O jest 2 takım taraftarlarının stadyum etrafında buluşmasına kadar sürer ancak. Dolayısıyla centilmenlik, hoşgörü gibi kelimelere pek rastlayamayacağız büyük ihtimalle. Son olarak Fenerbahçe yönetiminin kendi taraftarlarına "maça atkı ile gelmeyin" açıklamasını yapması tam anlamıyla bir skandaldır. Deplasmana taraftar götürülmediğini, bazı taraftarların men edildiğini gördüm ama maça giden taraftarın giyeceği şeye karışıldığını ilk defa görüyorum.

Bursaspor'un yasadigi puan kaybinin ardindan her iki takimin da mutlak galibiyete ihtiyaci oldugu bir dönemde Sampiyonlugun bir baska anlaminin galibiyet olarak addedilecegi bir derbinin bol gollü gececegini düsünüyorum. Teknik adamlar, diger maclarin aksine futbolcularini oynanilacak olan maca daha fazla motive etme cabasindan ziyade daha sakin olmalari ve soguk kanliliklarini korumalari yönünde caba harcamalari gibi kendisini diger bütün oynanilan maclardan ayiran bu özel karsilasma bizler icin baslama vurusundan itibaren yasanilacak doksan dakikadan ziyade günler öncesinden baslayip macin oynanilacagi zamana kadar süren bir heyecan demektir. Saha icerisinde ise daha yetenekli olanin degil bu baskiyi kaldirabilecek olgunluga erismis futbolcularin kendilerini gösterecegini düsünüyorum. Alex ve Nell digerlerinin aksine biraz daha öne cikacaktir.
Sahadaki her futbolcunun motive oldugu takdirde nelerin olacagini kestirmek güc olsa da ibre seyirci avantaji ve puan tablosundaki konumundan dolayi biraz Galatasaray'dan yana. Her seyden öte sonucu ne olursa olsun böyle bir güzelligi bize yasattiklari icin saygi duyulmasi gereken bu iki ekibin mücadelesinden hepimizin korktugu o bilindik sorunlarin yasanmadan macin olaysiz gecmesini umuyoruz.. Ayni zamanda böyle bir macin yasanacagi hissi ile gecirdigim dakikalar icin dahi sonucuna aldirmaksizin binlerce kez tesekkür ettigim bu iki takima sonsuz saygilar sunuyorum.
Son yıllardaki derbi karşılaşmalarının aksine önemli bir farklılıkla işe başlayacağız öncelikle. O farklılık; Özhan Canaydın’ın ölümü nedeniyle centilmenliğinden yola çıkarak uzun zamandır “Roma gladyatörlerinin Collesium’daki çarpışmalarını” andıran Sarı Kırmızı – Sarı Lacivert savaşının “ılımlı, mert yağlı güreşine” dönme ihtimalidir.
Daha düne kadar basın ortalığı germeye çalışırken, savaş ortamını kızıştırmak için elinden geleni yaparken, aynı basın Özhan Canaydın vefat ettiği için asıl gerçeği hatırladı birden nedense.
Peki maç sakin bir ruh hali ile oynanacaksa kim daha avantajlı çıkar? Hiç tartışmasız Galatasaray diyebilirim. Çünkü bu derbide psikolojik savaştan üstün çıkan taraf her daim Fenerbahçe olmuştur. Galatasaray oldu olası ilgili psikolojik savaş nedeniyle bildiklerini dahi unutan bir takım rehavetine bürünmüştür. Kafaca rahat olacak bir Galatasaray Fenerbahçe’ye geçmişteki seriyi zaten vermezdi diye düşünüyorum.
Aslında sahada oynanacak oyun babında çıkacak kadroyu şimdiden görebilseydik maça dair daha net ön izleme yapabilirdik. Öncelikle Emre Belözoğlu’nun Ziraat Kupası Manisaspor karşılaşmasında sakatlanması ve maçta yer alıp almayacağı kritik bir önem arz ediyor. Fenerbahçe’nin en formda ve sürükleyici oyuncusu konumunda bulunan Emre’nin yokluğu Fenerbahçe’nin orta sahada üstünlük kurma çabasını etkileyecektir. An itibariyle aslında iki takım da sağlıklı olmayan ve sorunlu orta sahaları ile dikkatleri çekiyor. Takımların öncelikli işi orta sahayı güvenceye almak ve kontrollü başlamak olacak.
Maçın kaderini aslen ne çizer sorusuna verebileceğim en net cevap her iki takımın kanat oyuncularının yansıtacağı performans olacaktır. Eğer Fenerbahçe, seyirci desteğini arkasına alacak muhtemel Keita ve Dos Santos (ya da Arda) performansının önüne geçemezse ve buna engel olamazsa inanılmaz zorlanır. Kendi sahalarındaki maçı kazanmalarının iç yüzünde Galatasaray’ın kanatlarını kademeli olarak iki adamla pasifize etmeleri yatıyordu.
Bir çok etkeni üst üste koyduğumda Galatasaray’ı daha avantajlı görüyorum. Özellikle Keita’nın ilk maçta başına gelenleri unutmadan sahaya daha hırslı çıkacağını ve doğruları uygulayacak bir kafa yapısında olabileceğini, patlama yapacağını düşünüyorum. Ona muhtemelen Giovani Dos Santos da eşlik edecektir. Bu oyuncuların seyirci desteğini arkalarını alınca daha iyi performans göstermeleri ve Sarı Kırmızılıların Ali Sami Yen istatistiği dikkate değer. Şaşırtıcı bir sonuç bekliyorum şahsen. Özellikle beklenmedik kırılma anları gerçekleşirse...

Derbi maçların favorisi olmaz derler ama genelde ev sahibi ekipler bir adım önde başlarlar böyle maçlara. Bu bakımdan Galatasaray'ın ciddi avantajı var. Bir diğer avantajı ise etkili hücum silahları. Baros, Keita, Arda, Jo, Gio gibi isimleri göz önüne aldığımızda ve bu oyuncular Fenerbahçe'nin hali hazırdaki hücum imkanlarıyla kıyaslandığında, Galatasaray ofansta daha ağır basan taraf. Fenerbahçe'nin artısı yok mu? Var tabii. Bir kere Galatasaray'a nazaran defansı daha bir derli toplu. Defansın arkasına atılan toplarda hala sorunlar yaşanıyor olsa da, rakibe oranla bu bölgede daha avantajlı Fenerbahçe. Kaç maçtır kalesinde gol görmemesi de bunu gösteriyor. Ancak derbiyi gol yemeden kapatmak düşük bir olasılık gibi görünmekte. Sebebi de az önce yukarıda zikrettiğimiz Galatasaray'ın etkili hücum silahları. Fenerbahçe'nin bir diğer artısı ise Galatasaray maçlarına oyuncularının daha kolay motive olması. Bir de kupada da Manisaspor karşısında alınan galibiyet de takımı morallendirmiş olsa gerek. Genelde bu derbiler yorumlanırken adettendir, maçın kilit adamları ve skor tahmini de söylenir. Maçın kilit adamları Fenerbahçe adına şayet oynarsa Emre ve tabii ki Alex. Galatasaray'da ise Keita ve Arda'dır. Skor olarak da tahminim 1-1. Tutacağını sanmıyorum ama maksat adet yerini bulsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder