8 Nisan 2010 Perşembe

Dillerde Barcelona, İcraatta Real Madrid

Biz Galatasaraylıların son zamanlarda en çok kullandığı söylemler Total Futbol ve Barcelona ekolü. Adnan Polat, özellikle hangi futbolcuyla sözleşme imzalansa veya futbol takımıyla ilgili herhangi bir uygulamaya gidilse ''Total Futbol adına bu hamleyi gerçekleştirdik'' diyor. Mesela altyapının başına Tugay Kerimoğlu getirildiğinde bir bakıma Barcelona'nın Guardiola örneği uygulanmaya çalışıldı. Altyapıya Jan Derks gibi isimleri falan da getirerek zaten iyi durumda olan altyapının, çok daha iyi bir noktaya getirilmesi planlandı. Çünkü Barcelona'nın en büyük gücü altyapısından yetiştirdiği yıldız futbolculardan geçiyor. Galatasaray'ın da elinde zaten iyi bir altyapı vardı ve bunu daha da güçlendirmek, Barcelona örneğini izlemek adına hamleler gerçekleştiriyor. Rijkaard & Neeskens'in takımın başına getirilmesi, altyapı hamleleri falan hepsi güzel ama Adnan Polat'ın futbol şubesinin başına geçtikten sonra futbol adına yapılan hamleler Barcelona'dan çok sanki bir Real Madridleşme sürecine doğru gidiyor. Adnan Polat yönetiminin Galatasaray'a kattığı vizyona, değerlere, ekonomik güce falan asla lafım olamaz ve ayakta alkışlarım ama futbol şubesinde yapılan icraatlar malesef iç açıcı değil.

Adnan Polat'ın futbol şubesini eline aldıktan sonra Gerets, Kalli, Cevat Güler, Skibbe, Bülent Korkmaz ve Rijkaard ile çalıştığını görüyoruz. Yani dört senede yedi tane teknik direktör değiştirilmiş. İstikrar adına gerçekleştirilen herhangi bir hamle olmadığı gibi sürekli günü kurtarmaya oynanmış. Aslında Skibbe ile bu gerçekleştirilebilirdi ama genç dediler, medya baskısı, yönetim baskısı falan adamı yedi bitirdi. Bugünlerde Frankfurt takımında yaptıklarını ağzımız açık izliyoruz. Bülent Korkmaz neden geldi, neden gitti zaten anlamadım. Şimdilerde ise Rijkaard eleştirilir konumda ama yönetimin ısrarla Rijkaard'la yola devam, kendisi bir devrimdir açıklamaları var. Bu iyi birşey ama Galatasaray yönetimi Rijkaard ile sözleşme yenilerse gerçek anlamda bir devrim yoluna gireceğini düşüneceğim.

Diğer bir konu ise gerçekleştirilen transferler. Sürekli pahalı futbolcular alınıyor ve bu futbolculardan doğru dürüst katkı alabildiğimiz Kewell ve Baros var. Lincoln, Linderoth, Keita, Elano, Meira gibi önemli futbolcular alıyoruz ama bu futbolcuların çoğu malesef Galatasaray ruhu dediğimiz olguyu taşıyamıyorlar. Hepsi geldiğinde havalimanlarına gidiyor, havalarda taşıyoruz ama sezonun içerisinde beklentilerimiz giderek aşağı düşüyor. Aslında bir bakıma yapılan ses getirici transferlerle adımızı yeniden Dünya'ya duyurma peşindeyiz. Başarılı olmak, sistem kurmaktan öte ses getirici operasyonlarla gündeme oturuyoruz, çok konuşuluyoruz, rüya takım falan kurduğumuz söyleniyor ama sonrası malesef karanlık.

Geçmiş yıllarda çıtayı yukarı çıkardığımızdan, o çıtaya ulaşmak adına kısa vadeli planlar peşindeyiz. Sürekli dilimizde Avrupa Kupası var. Bu iyi bir vizyonun örneği aslında. Hedefi büyük tutmak önemli ama unutmamamız gereken Uefa ve Süper Kupa sürecine giderken uzun bir yapılanmanın meyvelerini yedik. Bir senede gerçekleşen durumlar hiç olmadı. Ama biz uzun yapılanmalar kurmak yerine, sürekli her sene farklı planlar, kısa vadeli çözümler düşündük. Buradan çıkacağımız yol ise yine Rijkaard'a sonuna kadar güvene ve devrimleri gerçekleştirmeye çıkıyor.

Real Madrid'e de baktığımızda da uzun vadeli düşünmediklerini, kısa vadede çözüme ulaşmak istediklerini, pahalı transferlerle ses getirdiklerini söylemek mümkün. Başarılı oldukları çok oluyor ama son yıllarda bu kısa vadeli çözümlerin de işe yaramadığını düşünüyorum. Asıl hedef olan Şampiyonlar Ligi'nde yaşadıkları ortada. Galatasaray da malesef Avrupa'da bir an önce hedefe ulaşmak istediğinden kısa vadeli planlar kuruyor, birden başarılı olmak istiyor ama çok büyük imkanlar olmadığından bunu gerçekleştirmek imkansız. Bu yüzden Barcelona ekolünü sadece dillerde değil icraatta da görmek isteriz. Rijkaard'la beş senelik bir sözleşme imzalandığını, altyapıdan canavar gibi futbolcuların çıkartıldığını, genç futbolcu oynatmaktan korkmayan, ilerleyen yıllarda Tugay'ın takımın başına geçeceği ve transferde sisteme uygun önemli futbolcular katan bir Galatasaray görmek dileğiyle.

Not: Bu Real Madrid örneğini Total Futbol programında izlemiştim ve Ali Ece'den patenti alır almaz yazmak istedim. Çünkü çok doğru tespitler ve örnekler.

2 yorum:

  1. Shabadi Nonda en az Kewell kadar katkı vermiştir takıma...

    YanıtlaSil
  2. Bana biraz garip geliyor yabancı oyuncuların performansının düşüklüğünden bahsetmek. Evet onlara dünyanın parası veriliyor vs. ama kendi futbolcularımız ne kadar performanslı oynuyorlar ki yabancılar kendilerini göstersin? Bir tek Sabri var şu anda gerçekten düzgün performans ortaya koyan oyuncu olarak. Onun dışında bir isim var mı ekleyebileceğimiz? Sezon başında Arda, Mustafa Sarp biraz istekliydiler ama şimdi onlar da sustu. Servet zaten inanılmaz bir düşüşte, Ayhan zaten bir oynuyor bir oynamıyor, Mehmet Topal çoğu maç vasat veya çoğunlukla vasatın altında, Hakan Balta sakat veya geçtiğimiz yıldan aşırı vasat, Caner bir maç iyi bir maç kötü ,ki son maçlarda inanılmaz kötü. Diyeceğim şudur ki yabancı futbolculara verilen para evet yüksek meblağlar ancak yerli futbolcular oynamadıkça onlar da oynamayamaz. 25 kişilik takımda 8 yabancı var gerisi yani 17 kişi ise yerli oyuncu.

    Şöyle sorayım: Yabancı sisteme uyuyor olabilir de yerliler sisteme uyamıyor olamaz mı sorunumuz?

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir