
Burak Eren; Galatasaray'ın sorunları olduğu açık. Orta sahaya transfer gerektiğinden, santrafor konusunda alternatif yaratılmasına hatta beklere kadar inebiliriz. Ama asıl sorunun transferden öte farklı konular olduğu söyleniyor. Galatasaray'ın bu sorunları neler olabilir ve kısa vadede hangi çözüm yolları bulunabilir?
Atilla Çelik; Galatasaray’ın yaşadığı sorunlara dikkatli gözlerle baktığımız zaman sadece saha içi ile sınırlandırmamak gerekiyor. Bir de bunun yönetimsel, teknik heyet, futbolcuların birlikteliği diye uzatabileceğimiz saha dışı sorunları da dikkate almak gerekiyor. Galatasaray’ın sahadaki sorunlarını oyuncu kalitesi ve takım olamamak gibi etkenlerle genişletebiliriz. Orta sahada Ayhan – Mustafa – Barışlı bir kadronun yaratıcılık ve iki yönlü oynamak anlamında çok yetersiz kaldığını, bu yüzden etkili atak varyasyonlarının gerçekleştirilemediğini görüyoruz. İleri uç hattınız her zaman havasında olamaz. Böyle anlarda orta sahadan yeterli desteğin gelmesi çok önemlidir.
İki yıldır Galatasaray’ın en büyük sorunlarından biri yaşanan sakatlıklar, ideal 11 denen bir kavramın Galatasaray için geçerli olmaması, bu durumun rekabet denen bir takım için oldukça hayati olan bir kalemin eksik olmasına neden olmasıdır. Eğer pek yeterli olmayan bir oyuncularınızın üstüne üstlük bir alternatifi yoksa ve bir sonraki maçta elini kolunu sallaya sallaya sahada yer alacağını biliyorsa, bu psikolojideki bir oyuncunun verecekleri sınırlı olacaktır. Rijkaard’ın “kadro kalitesi yetersiz” derken kastettiği asıl şey buydu. Eğer elinizde iyi adamlar varsa, sakat değillerse, en iyi olan bir sonraki maçta yer alacaksa, bu, futbolcunun motivasyonu ve sahada sergileyeceği performansını ateşleyecektir.

Galatasaray’daki Kewell, Baros, Neill gibi isimler Galatasaraylılığın gereklerini yerine getirirken takıma daha fazla sahip çıkması gereken yerliler bu anlamda onları yalnız bırakıyorsa, takımın kaptanı olan Arda, sessiz ve tepkisiz çocuğu, sıradan bir adamı oynuyorsa, ortada büyük bir isteksizlik görüyorsak yönetimsel bir boşluktan söz edebiliriz. Çünkü balık baştan kokar. Yerli ve yabancılar arasındaki bazı ayırımlara da çok dikkat etmek gerekir. Paralarının aynı zamanda ödenip ödenmediğinden, oyunculuk kalitelerine kadar..
Sorunların kısa vadede çözümü o kadar kolay olmasa gerek. Öncelikle takımın eksikliklerini kaliteli oyuncularla kapatmak gerekecek ki bu bile tek başına yeterli değil. Bu oyuncuların birlik olmaya, taraftarından yönetimine teknik heyetinden Florya’daki çalışanına kadar çok iyi motive edilmeye, fiziksel olarak güçlenmeye, mental sorunlarını iyileştirmeye ihtiyacı vardır. Eğer oyuncular sahada birbirleri için oynarlarsa ve birlik olurlarsa, yeni gelen oyuncularla bir uyum tutturulursa ve kaliteli oyuncuların daha fazla süreler alabildiği ideal 11 oynamaya başlarsa elle tutulur bir şeylere şahitlik edebiliriz. Bir çok sorunun yönetimsel, psikolojik ve mental olduğunu düşünüyorum. Her şeyden bir şeyler var anlayacağınız.

Atilla Çelik; Kewell’ın yaptığı çok basit bir şey var aslında. Bir ayağı kopmadığı sürece Kewell sahada elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan, kanının son damlasına kadar mücadele eden, takım geriye düştüğünde takımı ateşlemek için uğraşan, takımı adına haksız bir karar alındığında takımın hakkını tüm kalbiyle savunan bir oyuncudur. Bu profil, oyuncunun karakteri, liderlik özelliği ve profesyonellik anlayışıyla uyumludur. Kewell’ı sadece saha içindeki bireysel performansıyla ya da muhtemel sakatlık riskiyle değerlendirerek sözleşmesini uzatmamak istemişseniz ve de yeni sözleşme imzaladığınız Pino haftalardır yokken, bu takımın kurtarıcılığını sakat, yaşlı, hasta denen Kewell yapıyorsa, bu yönetimin daha önce aldığı karar dolayısıyla ciddi anlamda utanması gereken bir şeydir. Kewell bu takım için her zaman önemli bir isimdir. Saha içinde isyankar ruhuyla, saha dışında da çalışmayı çok sevmesi ve profesyonellik görüntüsüyle örnek alınması gereken bir abide olarak 99 numaralı formasıyla Galatasaray’ın içinde yer almaktadır. Bu yönetim bu kadar önemli bir oyuncuyu bir yıl ile mi sınırlandıracak, bekleyip göreceğiz.
Asıl üzücü olan şeylerden biri şudur. Oyun durduğu için hakem hava atışı ile oyunu başlatır. Kewell Hüseyin’e çarptırır topu ve takımına korner kazandırır. Hüseyin klasik vandallığıyla Kewell’a diklenmeye başlar. Hemen yakınından geçmekte olan Hakan Balta arkadaşını kollayacağına olayı izlemekle yetinir. Halbuki Hüseyin’in diklendiği eğer Balta olsaydı, Hüseyin’e horozlanacak ilk adam Kewell ve Baros olurdu. Aslında bu bile takım içindeki dengelerin ne kadar bozuk olduğunu ve Kewell’ın aslında bu takımın rot balansı olduğunu kanıtlamaktadır.

Atilla Çelik; Görüyoruz ki, kaptan Arda Turan’ın yapması gereken şeyleri Kewell yapıyor. Takım haksızlığa uğradığında buna baş kaldıracak ve takım geriye düştüğünde sahaya koyacağı ekstra performansla buna isyan edecek ilk adam kaptan olmalıdır. Arda’nın belli dönemlerde bu tür düşüşler yaşadığını çok iyi biliyoruz. Kaptanın yüzü neden gülmüyor, neden isteksiz görünüyor gibi bir soruya kesin ve net bir cevap verebilmek mümkün değil. Sağ kanatta asıl özelliklerini gösterememesinin verdiği üzüntü hali, istediklerini bir türlü yapamaması, seyircilerden eskisi gibi fazla sevgi alamaması, hatta bazı isimlerin (misal Kewell) taraftar tarafından daha fazla el üstünde tutulması gibi konular Arda’yı daha moralsiz hale getiriyor olabilir. Bazı oyuncular istediği şeyleri sahada uygulayamayınca oyundan düşebilirler ve çok üzülebilirler. Arda’nın seyircinin sevgisine muhtaç olduğunu, onlardan sevgi alınca daha istekli olduğunu biliyoruz. Arda, Kewell gibi profesyonel düşünebilecek bir oyuncu değil. Çok farklı bir Galatasaray sevgisine sahip ve Galatasaray’ı sevenlerin sevgisine çok ihtiyaç duyuyor olabilir. En çok sevgiyi kendisinin görmesi gerektiğini de düşünebilir. Eğer kafasında böyle bir düşünce varsa, en çok sevgiyi alan Kewell’a karşı az da olsa bir hazımsızlık yaşama ihtimali olabilir diyeceğim ama Arda, Kewell için “bu takımın yarısı” demiş bir oyuncudur. Yine de kuşkulanmamak mümkün değil.
Arda’nın Milli takımın hocası belirlenmeden önce yerli bir hoca olmasını isteriz ve ben milliyetçi bir adamım gibi demeçleri olmuştur ki, bu lafı eden birinin yabancılara karşı ister istemez farklı bir ruh hali taşıyabileceğini düşünmekte fayda var. Hele ki Jo tarzı karakterdeki adamlara karşı anlayışlı olabileceğini hiç sanmıyorum. Tıpkı Hakan Şükürlerin Lincoln’u bitirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmalarında olduğu gibi.
Burak Eren; Bursaspor maçında diğer bir gözlem, Hakan Balta'nın yaşadığı inanılmaz düşüştü. Bir zamanların bu sert, kontrollü ve görev adamı bugün kafası çok farklı diyarlarda mücadele ediyor. Tamam Ali Turan'ı eleştiriyoruz ama en azından bir çabası var, iyi ya da kötü fark etmez. Hakan Balta'nın şu görüntüsünün Caner Erkin'i bile arattığını düşünüyorum. Sizin bu konu hakkında düşünceleriniz neler?
Atilla Çelik; Hakan Balta ilginç bir oyuncu aslında. Normal şartlar altında futbolcu fundementali sağlam olan, soğukkanlı ve ayağına hakim bir oyuncudur. Belki maçlarda çok üst düzey oynamaz, inanılmaz işler yapmaz ama her maçta belli bir istikrar tutturan, 10 üzerinden 7’lik oynayan, ne altına düşen, ne de üzerine çıkan ilginç bir oyunculuk yapısına sahip. Bu özelliklerine alışık olduğumuz için Hakan Balta’nın son maçlardaki dengesiz halleri bize ilginç geliyor olabilir. Bunu sadece kendi performansı ile ilişkilendirmemek gerekebilir. Ön taraftan ya da orta sahadaki arkadaşlarından ne kadar yardım alıp almadığını da irdelemek lazım. Geçmiş maçlardaki gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, Hakan Balta Arda ile daha iyi bir ortaklık kurabiliyor. Kewell ile bu ortaklığı sağlıklı kurduğu söylenemez. Ama Hakan Balta’nın bu dönemlerde mental ve fiziksel anlamda yetersiz kaldığı söylenebilir. Eğer fiziksel anlamda güçten düşerseniz sağlıklı düşünme oranınız düşer ve net düşünemeyen beyin, bazen saçma sapan hareketler yapmanıza neden olur. Karpathy maçında bir anlık konsantrasyon kaybı nedeniyle hemen arkanızda bir oyuncunun olduğunun farkına varmayarak takımınıza bir gol yedirmeniz örneğinde olduğu gibi. Takım biraz toparlanırsa ve Hakan Balta kendine daha iyi bakarsa, fizik olarak iyice güçlenirse ve mental sağlığını eskisi gibi üst düzey tutarsa bilindik performansını yakalayabilir.

Atilla Çelik; Galatasaray’ın birkaç maçtır orta sahada kullandığı isimler kimler? Ayhan, Mustafa ve Barış. Bir de alınması düşünülen isimlere bakalım. Misimovic ve Emana. Bu basit denklemden direkt şunu görürüz. Kim ne derse desin Misimovic ve Emana isimleri, şu an Galatasaray’ın orta sahasında yer alan isimlerden birkaç kat gömlek üstün oyuncular ve Galatasaray’ın şu anki görüntüsünü birkaç kat yukarı çıkarabilecek isimler. Galatasaray orta sahasının takımın kalbi olması gerekiyor. Hem defansif önlemleri almalı hem de takımı hücuma çıkarabilmelidir. Oyunun her iki yönünü oynayabilecek oyuncular bir gereklilik. Emana yapısı itibariyle takımın orta sahadaki direnç gücünü arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda topun ileriye daha sağlıklı bir şekilde aktarılmasını sağlayacaktır. Orta sahanın diğer önemli sorunu ise gerçekten yaratıcı bir oyuncunun eksikliğidir. Misimovic ise bu ihtiyaca tek başına cevap verebilecek kadar kaliteli bir oyuncu.

----------Ayhan----------
--------Barış--------------
-------------Sarp----------
gibi oyuncularla oynarken, eğer bu transferler olursa
-----------Cana----------
--------Emana-----------
--------Misimovic-------
gibi bir anda değişen bir yapı ile sahaya çıkarsanız çok büyük bir fark oluşacaktır kendiliğinden.
Elano seçimi ise gerçekten çok kritik bir önem taşıyor. Elano konusunda öncelikle yanlış bir fikrimiz var. O da Elano’nun yıldız bir oyuncu olarak düşünülmesi. Böyle bir şey yok. Elano aslında tam bir takım oyuncusudur. Sizin takımınız ne kadar takım olmayı başarabilirse Elano o denli etkili olabilir. Elano tek başına bir etki yaratamaz. İyi takım olmuş yapılarda çok iyi pas yapabilmesi ve meşhur ters toplarıyla fark yaratabilecek bir isim. Siz bu ismi geçen sene imkansızlıklar nedeniyle bir çok maçta geri bölgelere mahkum ettiniz ve verimini iyice düşürdünüz. Elano biraz daha ileride oynayabilecek, oyuna yön verebilecek bir oyuncu. Misal bir Misimovic gibi oynayamaz ama onun hemen arkasında iyi işler yapabilir. Elano’yu ne çok geriye atmalısınız, ne de aşırı ofansif oynatmalısınız. Ön libero bölgesi ile hücum bölgesi arasında kalan alanı mevcut meziyetleri ile çok rahat doldurabilir. Ama şöyle bir sıkıntı var. Eğer Misimovic gibi bir adamı forvet arkasında oynatacaksanız Elano’nun bu tarz bir oyuncunun arkasına atılması takımın defansif direncini düşürebilir. Ya da daha farklı şeyler düşünebiliriz. Orta saha ayağı çok iyi pas yapan oyunculardan oluşursa, Elano’nun da içinde olacağı pas trafiği nedeniyle rakip oyunculara top yüzü göstermeyebilirsiniz. Ama ülkemizde takımların genelde kapalı ve presli oynaması, geniş alan bırakmaması, sizin takım olarak sürekli pas yapabilmenizin önüne geçebilecek bir unsur. Elano öyle garip özelliklere sahip ki aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumuna sebebiyet verebiliyor. Elano’nun nasıl kullanılacağı konusu takımın en kritik karar aşamalarından biri olacak. Bu da hocanın işidir.
Öncelikle hayırlı olsun. Konu Atilla Abi ve Galatasaray olunca yazdıklarına kusur bulmak şöyle dursun; şapka çıkarasınız geliyor. Tamamiyle katılıyorum.
YanıtlaSilArda Turan'ın bu tür milliyetçi yaklaşımları takım iyiyken de vardı yalnız kötü giderken iyice göze batıyor. Futbolcu da insan. Ama taraftar da öyle. Haftada iki gün antrenmana çıkıp, çok ekstrem durumlar hariç 2 den fazla maç oynamıyorsunuz. Kolay hiçbir tarafının olmadığı muhakkak ama fazla fazla getirisi vardır bu işin, kim ne derse desin götürüsünden çok fazladır. Tabi bu söylediklerim Galatasaray seviyesindeki futbol kulüpleri oyuncuları için geçerli. Bu seviye sporcular, bundan sonra artık üst üste koymalılar tuğlaları. Ben bunu yapabilen Türk futbolcu hatırlamıyorum; belki Nihat Kahveci...
Takımın problemlerini bilmeyen kalmadı zaten artık. Her yerden ayrı ayrı fışkırıyor sorunlar.
Artık herhangi bir transfer Florya'dan içeri girmeden umuda bile kapılmayacak bir taraftar kitlesini ''Achille Emana'' ile susturmaya çalışan bir yönetim var. Emana diri, topla hızlı ve kolay kolay yıkılmayan biri. İhtiyaç var mı yok mu tartışılır. Kalitesini çok önce kanıtlamış biri ama sisteme uyması asıl önemli olan. Yoksa hiçbir anlamı yok. Şu anda pek bir katkı sağlayacağını sanmıyorum. Takımı yönlendirecek ''muazzam yaratıcı'' bir orta saha gerekiyor öncelikle.
Kalan son günler ne getirir bilemem ancak üç tane transfer yapılacağını da sanmıyorum. Çok gecikildi ve bunun zararını fazlasıyla çekeceğiz bu sezon. Ayrıca Emana'ya 6 milyon euro vereceğini sanmıyorum ben yönetimin...
Sadece futboldan anlayan bir hoca bitiktir. Bu ortamda barınamaz, hayatta kalamaz. Ve klasik antrenör, eski bir futbolcu veya futboldan çok anlayan biri eğer bahsettiğim konularda yeterince donanımlı değilse, hoca olduktan iki gün sonra başarılı olma ihtimali çok yoktur. Sadece iyi antrenman yatırmak, iyi oynamak degil ,karar vermek ve kazanmak. Çok dahası var: ego yönetimini üzerine almak, duyguları idare etmek gibi şeyler şu an bizim işimizi çok daha karmaşık, çok daha güzel ve aynı zamanda çok daha zor yapıyor.
YanıtlaSilOyun prensipleriniz olabilir, bunları geri çekemeyebilirsiniz, ama takımın ve ligin bizzat kendinin yaradılışı, yapısı çok önemli. Eğer bu prensiplere karşı oynamaya çalışırsan, kendine karşı oynuyorsun demektir.
Jose Mourınho
bu ikisi çok önemli hatta en önemlileri diyebilirim.şuan gsnin içinde bulunduğu sorunlar için söylenmiş gibi bu iki cümle.transferden önce çözülmesi şart olanlar bunlar...
feldkamp,cevat hoca,skibbe,bülent korkmaz ve rıjkaard hepsi hatalı hepsi aptal hepsi cahil ama bunların hepsini seçen ve hepsinde de başarısız olan yönetim süt gibi berrak.6 maçta 5 yenilgi alan hocalar neden gidiyor o zaman birader baksana bizim yönetim tapulamış gsyi ne yapsa ses eden yok üstüne bu hocalar 3 yılda geldi gitti toplamda harcayın gsyi anasını satayım...
YanıtlaSil