15 Eylül 2010 Çarşamba

Sportif Cümleler Ritüeli #4

Öncelikle Galatasaray'ın maçlarını pazartesi günü oynayacağında ritüeli çarşamba veya perşembe gününe kaydıracağımızı söylemek isterim. Haftaya genel olarak baktığımızda ise belki iyi bir futbolla olmadı ama Galatasaray'ın maç kazanma alışkanlığını kazanmaya başlaması bizim açımızdan çok önemli gelişme. Ayrıca Misimovic ve Insua gibi yeni transferleri de izleme şansı yakaladık. Biz de bu hafta doğal olarak bu konular üzerinde durduk, yeni sistemi tartıştık ve son olarak dünkü Bursaspor maçına değindik.

Burak Eren: Misimovic'in transferinden sonra 4-3-3'den 4-2-3-1'e geçişi bekliyorduk ve Gaziantepspor karşısında bu gerçekleşti. Benim görüşüm orta sahada oynayan futbolculardan beklentiler 4-2-3-1 sisteminde biraz daha düşer. Yani oyunun iki yönünü oynamaları yerine daha çok mücadele etmeleri, defansif katkı vermeleri beklenir ama Ayhan Akman & Mustafa Sarp ikilisi bundan da uzaktı. Ayrıca her hücum başlangıcında topun ileriye taşınamaması hücum organizasyonunu bozdu. Senin bu konuda düşüncelerin nelerdir, bu geçiş süreci sence gerekiyor muydu ve uzun vadede neler getirir?

Atilla Çelik: Maç sonunda LİG TV’nin maçın en çok koşan oyuncularını gösterdiği listede, Galatasaray adına en çok koşan oyuncunun Misimoviç olmasının altında yukarıda bahsettiğin sorunun temeli yatıyor. Ayhan ve Mustafa Sarplı orta saha ileriye adam gibi top taşıyamamış, sağlıklı bir köprü kuramamıştır. Hal böyle olunca Misimoviç sürekli geriye gelerek topu almak zorunda kalmıştır. Eğer ilgili orta saha sürekli bu zihniyette olursa, Misimoviç sürekli geriye dönüp top almak zorunda kalırsa asıl özelliklerini yansıtamaz ve kendisini gereksiz şeyler için yorarak asıl potansiyelinden uzaklaştırmış olur. 4-2-3-1 sistemindeki ikili, defansif anlamda daha fazla katkı vermek zorunda olabilir ama aynı zamanda ileri bölgeyle sağlıklı bir iletişim kurabilmek zorundadır. Yani topu ileri bölgeye sağlıklı bir şekilde aktarabilmelidir. Bu yüzden Elano’nun bu bağlamda kullanılabileceğini düşünüyorum. Cana emniyet sübabı olarak kullanılıp biraz önüne Elano’yu monte edebilirsek belki sağlıklı bir pas alışverişi sağlanabilir ama bu sefer de defansif anlamda zayıflıktan söz edilebilecek.

Galatasaray bu geçiş sürecini yaşamak zorunda değil aslında. Bir an önce Ayhan’ın oynadığı bölgeye Cana’nın monte edilmesi gerekiyor. Gaziantep maçı ile sınırlı olmamak koşuluyla Mustafa Sarp’ta değişik bir şey görüyorum. Aslında söyleyeceğim şeyi hemen hemen her maçta yapıyor. Rakipler çok kolay bir şekilde Galatasaray orta sahasını geçebiliyor, rahat çıkabiliyor. Mesela top Mustafa Sarp’ın olduğu bölgedeyken bazen adamların geçişini izliyor. Rahatça Galatasaray kalesine gelmelerine izin veriyor adeta. Bu esnalarda Mustafa Sarp’ın kuvvetli bir şekilde pres yapması beklenir. İşte Sarp futbol aklından dolayı yapması gerektiği presleri saçma sapan yerlerde, gereksiz yerlerde yapıyor ve boşuna gücünü harcıyor.

Bizler Ayhan ve Mustafa Sarp’ın yetersizliğinden bahsederken, Rijkaard’ın Gaziantep maçı sonrası Ayhan ve Mustafa Sarp 2-3 kişilik koşarak fiziksel olarak hazır olmayan arkadaşlarını rahatlattı gibi bir cümle kurdu ki, bu cümle bile Rijkaard’ın Ayhan ve Sarp’tan rahatsız olmadığını, hatta onlardan memnun kaldığını gösterir. İlginç değil mi?

Burak Eren: Gaziantepspor maçının aslında önemli kazanımlar var. Hem de iyi futbol oynamamamıza rağmen. Mesela takım, özgüvenini biraz daha arttırdı, kazanma alışkanlığı elde etme yolunda önemli bir adım attı ve Ufuk Ceylan'ın iyi görüntüsü taraftarların yüreğine biraz su serpti. Sana göre Gaziantepspor maçında elde edilen kazanımlar neler oldu ve ilerleyen süreçte daha iyi duruma gelebileceğimize inanıyor musun?

Atilla Çelik: Bu maça dair en büyük kazanım, kötü oynasanız bile bazı maçları biraz mücadeleyle kazanabileceğinizdir. Galatasaray bu maçta sadece mücadele edebildi. Ufuk Ceylan’daki gelişim sevindirici olmakla beraber, sürekli Lucas Neill ile papaz olması da akıl alır gibi değil. Diğer bir kazanım oldukça kötü bir oyuna rağmen uzun bir aradan sonra gol yemeden bir maçı tamamlamaktır.

Ama benim en çok dikkatimi çeken şey, Misimoviç’in kullandığı dört köşe atışında da arkadaşlarına adrese teslim pasları atmasıdır ki, Galatasaray ligin ilk üç maçında 39 köşe atışı kazanıp çoğunu oldukça verimsiz bir şekilde kullanmış takımdır. Misimoviç’in köşe atışlarındaki dikkat çekici verimliliği bu maça dair en ince anekdottur bence.

Son olarak, ilerleyen süreçte muhakkak daha iyi duruma gelinecektir. Çünkü Gaziantep maçındaki kötü futbol cidden kötü futboldu. Diğer maçlarda bunun üzerine çıkılamayacağının söylenecek olması saçmalık olur değil mi? Asıl önemli olan takımın bir an önce fiziksel olarak güçlenmesi ve form kazanmasıdır. Ben yine de umutluyum ama şampiyonluk için hazır olunduğunu sanmıyorum.


Burak Eren: Bu sezon başında takımdan ilk kim gider diye bir soru sorsalardı benim cevabım Aydın Yılmaz olurdu. Özellikle bu hazırlık döneminde yokları oynayıp, tekrar sakatlandıktan sonra. Ama Karpaty maçında zorunluluktan oyuna girip kahraman olmanın eşiğinden dönmesi, Eskişehir deplasmanında oyuna girdiğinde kattığı enerji ve Gaziantepspor karşısında da yarattığı etki inanılmazdı. Fizik olarak daha güçlenmiş bir Aydın Yılmaz gördüm, sen bu konuda neler demek istersin? Futbolcuya yeni bir transfer gibi bakmak mümkün mü?

Atilla Çelik: Aydın Yılmaz’ın neden gönderilmediğini ben de anlayamamıştım doğrusunu söylemek gerekirse. Aydın Yılmaz’daki farklılık benim de dikkatimi çekiyor. Maça girdiği zaman bir enerji katıyor ve sağ kanada akışkanlık getiriyor. Galatasaray son maçlarda, gerçek anlamda verimli bir sağ kanat oyuncusuyla oynayamadığı için Aydın Yılmaz’ın birkaç hareketi hemen dikkat çekebiliyor. Burada gözden kaçırılmaması gereken şey, Aydın Yılmaz’ın bu tarz oyununu uzun sürelere yayamadığıdır. İstikrarlı bir yapısı yok. Mesela maçın belli bir anında girdiğinde, o anki enerjisi ve diriliğiyle zaten biraz yorulmuş rakip oyuncularını hızıyla rahat hırpalayabilir ama misal ilk 11’de sahaya çıktığında 90 dakika boyunca istikrarlı bir oyun tutturabilir mi diye sorarsan, kuşkuluyum derim.

Burak Eren: Ben Lorik Cana'nın her durumda oynaması gerektiğini düşünenlerdenim ama ısrarla yanlış orta saha tercihi devam ediyor. Belki de Arda sakat olmasa o oynayacaktı ve Cana takımda yerini alacaktı ama şu anki görüntüde gerekirse Aydın Yılmaz oynasın ama Cana'ya yer açılsın modundayız. Senin bu konuda tercihin hangi yönde olurdu, Cana sence de takımın olmazsa olmazı mıdır?

Atilla Çelik: İlk soruya verdiğim cevapta Cana’nın gerekli olduğundan bahsetmiştim. Cana an itibariyle takımın olmazsa olmazı olarak görülmemekte Rijkaard tarafından. Gördüğüm bu. Ama Ayhan ve Sarplı bir orta sahadansa Cana’nın olduğu bir orta saha daha verimli olacaktır. Rijkaard bence Cana’yı tam anlamıyla hazır görseydi onu orta sahaya düşünebilirdi. Cana’nın kendisini bulduğunda savaşçı kimliğiyle takımın defansif gücüne güç katacağını ve en azından Ayhan gibi dengesiz bir oyun tutturmayacağını biliyoruz. Çünkü Cana süslü bir oyuncu değil ve kendisine gelen topu bekletmeden en uygun durumdaki arkadaşına aktaran bir oyun anlayışına sahip. Galatasaray’ın asıl ihtiyacı da bu zaten: Topu ayakta eveleyip gevelemeden bir an önce en uygun durumdaki arkadaşa aktarmak..

Burak Eren: Benim bildiğim Bursaspor, mücadelecidir, 4-2-3-1'i Türkiye'de en iyi uygulayan takımdır ve şartlar ne olursa olsun asla geri çekilmez. Ama Valencia karşısında daha maçın başında kafa olarak geri çekilmiş, görüntüsünden uzak bir Bursaspor izledik ve farklı mağlubiyet geldi. Tecrübe gerçekten de bu kadar önemli olay mı? Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş günlerinden Avrupa dersleri çıkarmadığına mı inanıyorsun ve şu görüntüde Bursaspor, Avrupa macerasını nasıl tamamlar?

Atilla Çelik: Bursaspor’un elde ettiği 4-0’lık mağlubiyete hiç şaşırmadığımı söylemeliyim. Çünkü Bursaspor Türkiye Ligi’nde tüm maçlarını kazanmış tek takım olabilir ama kazandığı maçların hiçbirinde tam anlamıyla hak ettiğini düşünmüyordum. Futbol şansı her zaman yanlarındaydı ve ahım şahım top oynamadan, hatta güzel oynamadan maçlarını kazanmışlardı. Çekirge sürekli sıçrayabilirdi ama oldukça ciddi bir turnuva olan Şampiyonlar Ligi’nde, bu görüntünüzden sıyrılamazsanız hezimete uğrayacağınızı aklı başında olan herkes söylerdi.

Bursaspor takım olarak Avrupa deneyiminden ve cesaretinden uzak bir görüntü sergileyince, kendi sahasında biraz mahkum bir oyun tutturunca yapacak bir şey yok. Ben şahsen Sercan ve Turgay’ın ilk 11’de oynamasını, hazır olmayan Insua’nın sonradan oyuna girmesini beklerdim. Eğer sizin elinizde Sercan ve Turgay gibi güçlü silahlar varsa, kendi sahanızda oynuyorsanız ve kazanmanız gerekiyorsa, bu oyuncuları bu maçta değil de hangi maçta kullanacaksınız? Sağlam, daha deneyimli oyuncuları tercih etmiş olabilir ama maalesef sahaya sürülen kadro daha defansif ve ürkek bir oyun anlayışının işaretçisi olmuştur.

Bursaspor’un bu görüntüsü devam ederse averaj takımı olacağını söylerim. Yok, eğer daha cesur bir oyun anlayışını güdecekse, işte o zaman en azından üçüncülük şansı var diyebilirim. Bu gruptan çıkabilmeleri zaten imkansız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir