
Dünyanın en popüler ve prestijli sporlarından birisidir tenis. Büyük bir kitle bu spor olayını takip eder ve reytingi de her zaman güçlü olmuştur. Ülkemizde ise durum tam tersi. Bu spor zengin sporu olarak bilinir, aslında baktığımızda da bu sporu yapabilenlerin durumları daima iyi olmuştur. Tenisin ülkemizde belirli bir havası, imajı vardır ama güçlü bir altyapısı yoktur. Bu yüzden de yıllar boyunca önemli tenisçiler yetiştiremedik, hala da iyi durumda olduğumuzu söyleyemem. İpek Şenoğlu derken teniste biz de varız mesajını en azından ülkemiz insanlarına vermiş olduk ama Marsel İlhan'ın potansiyeline baktığımızda Dünya üzerinde bilinen iyi bir tenisçimiz sonunda olabilir. Gerçi o da Türkiye'nin kendi içerisinden bulduğu bir sporcu değil, Ersan İlyasova gibi Özbek asıllı bir isim ama sonuçta bu ülke adına yarışıyor, bu ülkenin bayrağını dalgalandırıyor. Bu yüzden de Marsel İlhan başımızın tacıdır diyebilirim. Ezberleri bozan sporculara da her zaman büyük saygı duymuşumdur.
Marsel İlhan'ın ülkemiz adına yaşattığı ilkere alıştık. Gerçi Türkiye bayrağı altında tenis oynuyor olması bile başlı başına ezber bozucu bir durum ama o çok önemli eşikleri birer birer aşmaya başladı. Wimbledon'a teklerde katılan ilk Türk tenisçiydi, teklerde ilk tur atlayan tenisçiydi gibi rekorların yanında bir de önümüzdeki ay yapılacak olan Avustralya Açık'ta ana tabloda yer almayı başardı. Yani eleme maçı oynamadan turnuvaya başlamış olacak. Bir de buna 1-2 tur geçmeyi eklerse sanırım Marsel'in heykelini inşa etmeye başlayabiliriz ama 23 yaşında olduğunu göz önüne alarak daha yolunun uzun olduğunu söyleyelim. Avustralya Açık gibi çok prestijli ve sezonun ilk büyük grand slam'inde Marsel İlhan'ı izlemek büyük bir başarıdır bu ülke adına. Umarım teniste bu ezber bozucu gelişmeler devam eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder