Mesele Şapkadan Tavşan Çıkarmak Değil

Benim bu maçı izlediğim mekanda yaşadığım maceralar sanırım yazı dizisi kıvamına gelecek. Maçta yine efsane sözler, efsane yorumlar duymaya devam ettim ama bunları yazının sonuna saklıyorum. Biz Hagi'nin tercihlerinden başlayalım, çünkü birçok futbolcuyu alışık oldukları mevkilerden uzakta izliyoruz ve bu tercihlerin başarılı olup veya başarılı olmadığının kararı sizlerin.

Hagi'nin Galatasaray'daki teknik direktörlüğünün asıl ölçütüne gidelim, yani 2004/2005 sezonuna. O sezonda da bu tip değişimleri, alışık olduğumuzun dışındaki hamleleri izlemiştik. Orhan Ak'tan sol bek yaratılması gibi ya da Cihan Haspolatlı'dan sağ bek. Ergün Penbe'nin de orta sahanın ortasında oynadığını unutmayalım. Tamam, birçok mevkinin futbolcusu ve inanılmaz geniş bir repertuar var ama istikrarını sol kanatta yakalayan bir futbolcuydu. Sezonu genele vurduğumuzda ise o imkansızlıklar denizinin içerisinde, 100. yılın baskını altında ve kadro kalitesinin de çok üst düzey olmamasına rağmen iyi bir sezon geçti, kazanılan da bir Türkiye Kupası oldu.

Ama Hagi'nin o değişim temelleri de bir süre Galatasaray'ı istikrarın içerisinde tuttu, devamında gelen Gerets'in de bu iskelet üzerinde yola devam ettiğini söyleyelim.

Hagi'nin amacı aslında şapkadan tavşan çıkarmak değil, kafasındaki sisteme elindeki imkanlarla çözüm üretmek. Bu yüzdendir Cana'nın stoper, Neill'in orta saha, Stancu'nun sol forvet ve Pino'nun da el ileri uç elemanı olması. Sabri'nin orta sahada oynamasını bende eleştiriyorum ama diğer yaptığı değişimlerde yerinde. Cana'nın Servet'le daha iyi bir ikili olduğu ortada, Neill'in ise Cana'ya oranla daha pasör bir oyuncu olması orta sahaya hücumsal anlamda bir rahatlık getiriyor. Stancu'yu ise sanki Ribery gibi kullanıyor ve Stancu'nun sürati ile tekniği de oldukça iyi durumda. Pino ise forvetsiz günlerde bizi bir şekilde ayakta tuttu, Rijkaard'ın dönemine oranla çok daha heyecan verdi.

Yani değişimler genel anlamda başarılı ama asıl katkıyı uzun vadede alabiliriz, bu yüzden kısa dönem içerisinde sağlıklı yorumlar yapmak çok güç. Kalan dönemdeki temel hedef, gelecek sezon adına yakalanacak istikrarın temellerini atmak, umarım Hagi kalıcı olur. Yoksa bu değişimlerin de hiçbir önemi kalmaz, yeni sezon yeni başlangıç ve yeni sorunlar anlamına gelir.

Bizim mekana dönersek, genel kanı bu değişimlerin işe yaramadığı yönünde. Elbette Hagi'ye teknik direktör değil diyenlerin de sayısı oldukça fazla. Ama günün bomba yorumu, Hagi'ye teknik direktör değil diyen amcanın ''bu takımın başına Hamza Hamzaoğlu gelmeli'' demesi oldu. Bu da sözün bittiği yerdi aslında, beynimdeki fragmanda yorumsuz ibaresi belirdi. Tabii Arda yorumları da ortaya çıkıyor, Arda'nın Avrupa'ya gitmek adına bilerek sakat ayağına yattığını söylüyorlar. Baros için de ''Stancu geldi ve bir anda iyileşti'' söylemi var.

Düşünün artık çektiğim çileyi, nelerle uğraşıyorum. Benim bu yorumlar karşısındaki tutumum ise ne deseler ''he'' demem. Başka türlü işin içerisinden çıkamazsın...