
Bütün bu özelliklerinin yanında en önemlisi ise futbolcu ilişkileri. Futbolcuyu kazanmak adına tüm çabalarını gösterir. Inter'deki Adriano örneğini unutmayın ama olmayınca olmayanlar da var. Ama kazandığı isimler daha fazla, artık mezara girdi dediğimiz isimleri eski şaşalı günlerine dönüdürmeyi iyi biliyor. Tabii bir de çıkışta olan futbolcuyu elit seviyeye getirmeyi. Mesut Özil de sanırım bu futbolculardan biri, bir sezonda geldiği nokta ortada. Kendisi yeni Zidane olarak lanse edilmeye başladı ve bu adam henüz 23 yaşında. Bu tabloda da Mourinho'nun elbette payı çok büyük.

Bir de şu durum var. Mesut Özil, Türkiye'yi seçse bu duruma gelemezdi deniyor. Gelir di aslında, sonuçta Bundesliga da çok büyük bir sahne. Ama geç gelirdi, belki 1-2 yıl sonra kendisini bu sahnede izlerdik. Nuri Şahin misali bir gelişim içerisine girerdi ama yetenekli futbolcu her yerde her şartta yetenekli futbolcudur ve kendi yeteneklerine duyduğu saygıyı kaybetmediği sürece onun kader daima iyi yazılır. Şu da var, Mesut Özil belki de Mourinho'nun elinde değil de başka bir takıma transfer olmuş olsaydı bugün Zidane ile kıyaslanıyor olur muydu? Düşünün bunu, Mesut Özil Real Madrid'e değil de Chelsea'ye falan gitmiş olsun ya da Inter'e. Hatta Barcelona'ya. Çünkü orada da birçok isimin gölgesi altına girecekti ama şu an geldiği nokta da C.Ronaldo'nun popülaritesiyle bile baş eder noktada, saygı anlamında belki de duyulan saygı daha büyük. İşte Mesut Özil'in bu gelişiminde Almanya tercihinin payını söylüyoruz ama en büyük pay sahibi bana sorarsanız Jose Mourinho...
Bizim milli takım olarak Mesut'a ihtiyacımız yok. biz daha kendi milli takımımızı seçen Nuri'yi oynatmıyoruz zaten. Bizim takımda banko oynayabilmek için Oğuz beyin onayı gerekiyor.
YanıtlaSil