
Fenerbahçe, Beşiktaş gibi takımlarda da oynamanıza rağmen sizin özdeşleştiğiniz takım Galatasaray oldu ve taraftarların da çok sevdiği bir isimsiniz. Galatasaray sizin için ne ifade ediyor, önce bunu sorarak röportaja başlayalım...
Emre Aşık: Galatasaray, benim için sadece taraftarı oldugum bır kulüp değil, aynı zamanda bır aile, kaçıpta sığınacağım bir dost kapısı olmuştur. Bunun sebebi Galatasaray yalnızca iyi günümde değil, Besıktaş'ta kadro dışı kalıpta uzun bi süre oynamamanın ardından bile bana güvenip kapılarını sonuna kadar acmıştır.
Sizin benim açımdan en önemli özelliğiniz, müthiş bir profesyonel oluşunuz ve her şartta hazır bir futbolcu olmanız. Yani, bir sezon boyunca hiç futbol oynamasanız bile oynadığınız ilk maçta {üstelik bu maçın ağırlığı büyük olsa da} müthiş bir mücadele gösterebilmeniz. Bu durum nasıl oluştu, futbol yaşantınız boyunca böyle bir özelliğe kavuşmak adına neler yaptınız?
Emre Aşık: Öncelikle bu saymış oldugunuz şeylerin olması için sporcunun futbol görüşü ve yaşantısı açısından olgunlaşması gerekiyor. Eğer oynadıgınız takımda Bülent abi ve Popescu gibi iki tane tam anlamıyla profosyonel oyuncu varsa ve de iyi bir gözlemciysen idol olarak belirlediğin bu oyuncuların neleri yaptıklarını ya da nelerden uzak durduklarını kısa zamanda anlayıp sende onlar gibi olmaya çalışıyorsun. Benim yaptığımda tamamen buydu ama onların bana verdiği desteği ve yardımları da unutmamak lazım. Gençlere tavsiyem takım içinde her zaman kendilerine örnek alabilecekleri oyuncuları iyi gözlemlemeleri ve bununla da yetinmeyip onların tavsiyelerini can kulağıyla dinleyip bunları uygulamaları.

Üç sezon boyunca Galatasaray forması giydikten sonra Beşiktaş'a transfer olma süreci yaşanmıştı ama Beşiktaş'ın ardından da yeniden Galatasaray formasına kavuştunuz. Transfer olduğunuzda da neredeyse bir sezon boyunca tek başınıza idman yapmanıza rağmen Song'un yokluğunda çok kritik görev almıştınız ve yine inanılmaz bir başarı gösterdiniz. Ben hep merak etmişimdir, Beşiktaş'a gitme ve Galatasaray'a geri dönüş süreciniz nasıl gelişti?
Emre Aşık: Besıktaş'a gitmeden Galatasaray'daki son senemde fazla forma sanşı bulamadım ve sene sonu sözleşme yenilenmesi aşamasında ufak tefek bazı sorunlar yaşadım. O arada Besıktaş'ın hocası Lucescu'ydu ve beni de ısrarla istiyordu. Benim de daha önce calıştığım ve kendisine inandığım bır hocaydı ve böylece transferim gerçekleşti. Daha sonra Besıktaş'ta 3 sezon geçirdim ve son senemde kadro dışı kalıp uzun bı süre oynamadım. Bu arada menejerlerım Galatasaray'la benim de isteğim doğrultusunda transfer için bazı girişimlerde bulundular. O sırada takımda Yalçın Ayhan sakatlanıp sezonu kapatmıştı ve Song'la Tomas'ın da bir alternatife ihtiyacı vardı. Durum böyle olunca devre arası tekrar Galatasaray'a dönmüş oldum ama burda bana inanan ve transferimin gerçekleşmesi için çok uğraşan 2 isim oldu. Biri Oğuz Dizdar diğeride Bülent Tulun. İkisine de sizin aracılığınızla tekrar çok teşekkür edıyorum.

Futbol hayatınız boyunca en unutamadığınız anınız ve kariyerinizin başında hedefleyipte gerçekleştiremediğiniz bir hayaliniz oldu mu yoksa ben istediğim herşeyi başardım diyor musunuz?
Emre Aşık: En unutamadığım anım İnönu Stadı'ndaki İsveç maçında attığım goldu. İkinci golü de Sergen atmış ve Avrupa Şampıyonası'na gitmiştik. Bu maçla ilgili yaşanan iki olayı hıç unutamam. Birincisi Sergen'le aynı odada kalıyoduk ama maç saatine kadar ikimizde oynamıyorduk. Maç günü Fatih Hoca önce benı odasına cağırıp ''seni K.Anderson'la oynatacağım dedi ve ben odadan çıktığımda heyecandan ne yapacağımı bilmiyorduö ama çok şükür ikımizde maçtan alnımızın akıyla çıkmıştık. İkıncisi ve aslında benim için herşeyden önemlisi ise, rahmetli babamın benimle gurur duydugu en önemli andı. Golü attığımda annem babamın saçlarına yapışmış ve ''Emre attı, Erol golü Emre attı'' demış ve babamda komşuların tebriklerini kabul etmiş.
Futbolculuğa nasıl başladınız ve futbolcu olmaya ne zaman karar verdiniz? Ayrıca kariyerimin altın noktasıdır dediğiniz nokta nedir?
Emre Aşık: Futbola, Bursa Hürriyet Meslek Lisesi'nde başladım. Aslında futbolcu olmam biraz da şans ve tesadüflere bağlı. Ben okulun aslında folklör takımındaydım ve tenefüs aralarındada arkadaşlarımla okulun bahçesinde top oynuyordum. Bir gün okul takımının hocası bızım maçı izlemiş ve yanıma gelip ''seni okul takımına alacağım, bana 2 resım ve nufus cüzdanını getır'' dedi ama ben unuttum:) Cuma günü İstiklal Marsı öncesi benim ismimi söyleyip yanına cağırdı. Ben ismimi duyunca basımdan aşağı sanki kaynar sular dödüklü. Çünkü rahmetlı Nedim Hocamız disiplinli bir hocaydı ve beni herkesin içinde kulaklarımdan cekerek ''ben sana nufus cüzdanını ve resımleri getır demedim mi'' dedı. Orda çok mahçup olmuştum ama bu olay benim futbolcu olmamdaki en önemli anlardan biridir ve hakkını hiçbir zaman ödeyemem hocamın.

Lucescu'nun ikinci sezonunda Popescu ayrıldıktan sonra Bülent Korkmaz ile çok iyi bir ikili olmuştunuz ve o istikrar sizi 2002 Dünya Kupası'na taşımıştı. Ama Fatih Terim'in göreve gelmesinin ardından fazla forma şansı bulamadınız ve takımdan ayrılmak durumunda kaldınız. Yine de o gün sizden formayı alan Fatih Terim, Euro 2008'de gözü kapalı size formayı yine emanet etti. Fatih Terim'in sizin kariyeriniz açısından önemi nedir, bizlere kendisini nasıl tarif edersiniz?
Emre Aşık: Fatih Hoca'yla benim tanışmam aslında neredeyse 20 yıl öncesine dayanır. Beni Milli Takımlar seçmelerinde beğenip, yaşımın çok küçük olmasına rağmen alıp Ümıt Milli takımında oynattı ve sonrasında Genç Milli takıma göndermişti. Orda Serpil Hoca'yla Avrupa Şampıyonluğu yaşamamın hemen ardından beni Akdeniz oyunlarına götürdü ve orda da Fatih Hocamın teknik direktörlüğünde Akdeniz Oyunları'nda altın madalya kazanmıştık.
Fatih Hoca'yı çalıştığı hangi futbolcuya sorarsanız sorun alacağınız cevaplar içinde bir baba gibidir olacaktır. Benim de futbol kariyerim boyunca yollarımız hep kesişmiş, tabi zaman zaman formsuz yada moralsız olduğum günlerde olmuş ve o gun nasıl benden formayı alıyorsa Avrupa Şampıyonası'nda da hakkım olan formayı bana tekrar vermiştir. Bana futbol hayatına yön veren 3 kişi sayar mısın deseniz hıç düşünmeden ilk sıraya Fatih Hocamı koyarım.
Aktif olarak futbolu bıraktınız ve sizi bu süre zarfında fazla görememeye başladık, sanırım yılların yorgunluğunu atıyorsunuz. Şimdiki kariyer planlamanız nasıl olacak, yeniden futbolun içerisine girecek misiniz?
Emre Aşık: Aktif futbol yaşantımın ardından hep hayalimde olan New York'ta bi 5.5 ay kaldıktan sonra Mart'ın 9'unda İstanbul'a döndüm. Bu zaman zarfında futbolun stresinden uzaklaşıp kendimde hep eksiklik olarak gördüğüm ingilizceyi bi nebze olsun hallettim dıy düşünüyorum. Şimdi yenilenmiş bir Emre olarak tekrar burdayım ve planlarım arasında tabi ki futbolun içinde olmak var ama tam olarak neresi derseniz inanın suan bende bilmiyorum. Sadece kafamdaki seçenekleri değerlendirip en iyisini seçmeye çalışıyorum.
Ekol olmak sizce nedir ve ekol kelimesi kullanıldığında Türkiye'de kimleri örnek verebilirsiniz bu konuyla ilgili?
Emre Aşık: Bence ekol olmak, kişinin kendi tarzını ortaya koyması ve bunun önemli bir kitle tarafından beğenilip kabul görmesidir. Mesela Fatih Terim, bence Türk futbolunun en önemli ekolüdür.
Sportif Cümleler ailesine de başarılar diliyorum, sevgiler...
Ellerine sağlık Burak. Harika bir röportaj olmuş. ASıl profesyonellik budur işte başkaları değil.
YanıtlaSilKeyifle okuduğum bir röportaj oldu. Final cümlesi ise zirveydi "Bence ekol olmak, kişinin kendi tarzını ortaya koyması ve bunun önemli bir kitle tarafından beğenilip kabul görmesidir. Mesela Fatih Terim, bence Türk futbolunun en önemli ekolüdür."
YanıtlaSilMilli Takımımızın, kulüplerimizin son 3-4 yıldır en büyük sıkıntısı bu. Kulüp yönetimleri zaten birbirine benziyor (ve her geçen gün üzüm üzümü daha bir karartıyor) oynanan futbol, hatta futbolcular da sıradanlaşıyor. Karakter ve tarzına münasır futbolcu yok denecek kadar az kaldı.
aferin lan kıl yumağı... başarılı!
YanıtlaSilEmre abi saygılar seni her zaman seviyor olacağız...