
Farklı bir orta saha kurgusu var aslında Galatasaray'ın. Melo'nun yokluğu da aslında bunda biraz etmen oldu. Ceyhun Gülselam onun boşluğunu doldurur mu derken, Melo tarzından ziyade farklı bir yapıda oynadı ve ideal bir ön liberoydu diyebilirim. İşin defansif kısmında olan, topu aldığında da tek pasla hücum organizasyonlarından çekilen. İşini de güzel yaptığını belirtelim. Ama farklılık bundan ziyade Emre Çolak ve Engin Baytar'ın biraz daha kanatlara yakın olsa da aslında daha çok içe gömülü oyunları, kanat akınlarından ziyade göbekten ileri çıkışları.
Selçuk İnan işin biraz daha mücadele kısmındaydı. Bu durum da Selçuk İnan'dan beklediğimiz o pas organizasyonlarının Emre Çolak ve Engin Baytar'a geçmesi anlamını taşıdı. Emre Çolak attığı nokta paslarla, Engin Baytar ise topla dikine çıkışlarıyla Mersin İdman Yurdu savunmasının tüm dengesini bozdu. Rakip zaten savunma anlamında o kadar iyi durumda değildi, kırılgan bir savunma hatları var ve Galatasaray da bunu özellikle ilk yarıda çok iyi değerlendirdi. Hem takım savunmasının çok iyi durumda olması, hem de hücumda bu kadar aktif olmak ilk yarının tamımında Galatasaray üstünlüğünü doğurdu ama 2'yi bulamamak büyük şanssızlıktı. Elmander'in sakatlığı bunda önemli etmen aslında, Elmander hücumda top tutan, pozisyonlar hazırlayabilen bir futbolcu. Sercan Yıldırım ise daha çok defansın arkasında koşularda var oluyor ve Elmander'in yokluğunda bu görev Necati Ateş'e geçti ama ikinci yarıya girdiğimizda o hücum etkisini göremedik.
Mersin İdman Yurdu'nun 10 kişi kalmasına rağmen orta sahadaki agresiflik düzeyini arttırması bir anda Galatasaray'ı yıldırdı ve o ikinci gol gelmeyince de ister istemez takımı geriye taşıdı. Rakibin yine de net bir pozisyonu yok ama o gol gelecek korkusunu hissettirdiler ve bir korner sonrasında da golü buldular. Korktuğum an bundan sonrası işte, Engin Baytar'ın da çıkmasından sonra hücum etkinliğinin iyice düşeceğini düşünüyordum ve kulübede de hücumda fark yaratan bir isim yoktu. Sabri Sarıoğlu'nun oyuna girmesi belki mücadele anlamında takımı ayakta tutacaktı ama Mersin İdman Yurdu'nun tam anlamıyla kapanmaması ve açık alan futboluna da olanak tanıması neticesinde Aydın Yılmaz'ın soldan getirdiği bir top ve gelen penaltı. 2-1'den sonra 3'ü de bulduk, 4'de olabilirdi ama bu skor avantajını en baştan yakalamak önemliydi ve bunu da başaramadık. Haliyle de ortaya iki perdeli bir oyun çıktı, her iki yarı birbirinden çok alakasızdı aslında.
Necati Ateş maçın adamıdır. Elmander'in de çıkmasından sonra hücumdaki top tutma, pozisyon hazırlama görevleri de onun üstüne bindi ve artı olarak golcü kimliği ön plandaydı. İkinci goldeki aşırı özgüveni bir hata ama soğukkanlılığı bir o kadar artısı. İkinci yarıdaki o kötü görüntüde sorumluluk alan ve ortaya çıkan isim o oldu. Sercan Yıldırım için ise şunu söylemeliyim, tarzı itibariyle açık alan futbolcusu gibi, boş alan seviyor gibisinden bir görüntüsü var ve sürekli de bunu kovalıyor ama takım rakip ceza sahası içerisinde oyunu tuttuğunda asıl etkisi ortaya çıkıyor ve o teknik özellikleri ön plana çıkıyor. Engin Baytar'ın direkten dönen pozisyonunda attığı pas bunu bize gösteriyor ama bu durum sadece bir kez oluştu.
Önemli bir deplasmandan alınan üç puan ve gelen üç maçlık galibiyet serisi. Beşiktaş maçı öncesi can oldu bunlar resmen...
sercan dan gereksiz bir adam daha yok.
YanıtlaSilsercan bitmiş. bu takıma bir sol bek bir kaliteli stoper şart. kanat oyuncusu da şart.
YanıtlaSilsercan ve aydın şu kanatsız kalınan dönemde kendilerine rotasyonda ciddi bir yer bulma şansına sahipler umarım kullanmayı akıl edebilirler.
YanıtlaSil